22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURtYET 11 Fvlül 1974 lhan Selçuk bir yazısını söyle baghyor: «... bilim adamlan bilim diliyle konuşurlar. An» bilim dili, cağımızda gerçekleri gizlemek için değil, açıklamak içindir. Bilimın yaşadığımız dünyada halk katlarınm yaşamına gittikçe daha çok kanştığını unutmayalım. Geçmiş çağların dünyası, önce arisiokratiarın, sonra burjuvalann bilimini yansıtıyordu. Eilimin aristokratlaştığı ve burjuvalastığı dünya, artık geride kalmıstır Bilim de halk lagıyor. Bunu herkesten önce gerçek bilim adamlan savunmaktadırlar.» (1) Önemli bir değişimin başlangıcındayız. Ilhan Selçuk bunu vurguluyor yukarıdaki sözlerinde. Kuşkusuz. biüm adammın bilim diliyle konuşması doğaldır. Çünkü bilim alanının kendine özgü eözcükleri vardır. Terimlerdir bunlar. Ama bu terimleri halkm anlayabileccği biçimde oluşturmak, onlara bir bilinmezJik katmamak da bilim adanıırıın başaracağı işlerdendir. Nitekim, terimleri kendi sözcük olanaklarımızla karsılamak yolunda önemli adımlar atılmıştır. Türkçenin genis olanaklarından beslenen bu terimlerin halkça da, kolaylıkla anla'ılacağı bir gerçektir. Somut bir girişündir bu, daha da geli?tirmek için çesitli yollara ba|vurulmaktadır. Bir radarla dünyamn büyük bir bölgesini denetim altında bulundurma olanaklannm geçerh ol duğu bir çağda gizlilüderin anlam taşımayacağı or tadadır. Büimsel çalışmalar da, eskiden olduğu gi bi, gizJüikler içinde sürüp gitmemektedir. Bir ülke büimsel bir gösteride bulunurken, daha birincisinin dumanı dağılmadan, öteki. gösterisine başlamaktadır. Özetle belirrmek gerekirse, bilimsel çah«malar, eskiden olduğu gibi gözönünden uzak tutulamıyor. Bilim, deney alanma girdiğinden beri böyledir bu. Bu nedenle de bilim adamunın işlevi v» «orumluluğu değişmijtir çağımızda. Bilim adamı, gerçekleri açıklamakla i | e baflar. Hatti bu gerçeği yalnızca açıklamak değil, anlatmakla, anlatabilmek olanaklarını aramakla da bağlıdır. Ne için. kimin :çın çaba gösteriyor? Bunu da açıklamak zorundsdır. Başka bir deyimle, tavrıyle bunu belir İ kosesini dolduran bu çüçler. halkı bügİFİz hırakmak için elierinden geleni yaparlar Faşisi yönetimlerin ilk aâızda sanatçılara. bilim ariaır.ianna. nanıuslu polilikac^lara saldırmasının nedenı budur. BİLİMİN HALKLASMAS1 Adnan BİNYAZAR tir durumda olmalıdır. Ne yazık ki hugün bu aja maya vaıdığımızı savur.mak kolay dejjıldır. Ancak biümdc Mduğıı gibi. sanatçı t{n. pnMtikacı da gerçeklen halktan saklama gıbı cır yoiu izlemekten kaçınmalıdır. Bilim adamının snrumlu luğu nasıl ki, hem bilim dalında. hem toplumsal alandadır. sanatçı da bununla kojullu . sayınsl'dır kendini. Ömeğin Fransır ağzıyla, Amerikan ağzıy la şarkı »öylemenin sanat olmadığı anlaçılmaloır. Bilim nesıl gerçeklerin ortaya konmasını zorunlu kıhyorsa, sanaî da duyguları canlandırmarun b:r araeı olmahdır. Bir tilkede söylenenler toplumun binde birini, kimi zaman yüzbinde birini ilgilendiriyorsa ona sanat gözüyle bakmak yanıltır kişiyi. Açıkça^ı. pe lışnıe coşkusu içindeki uluslarda böyle bir sanat etkili olamaz. Ancak bu sanatla kendini avulan belirli bir kesira vardır. Bu kesimin çoğu da aldatılmıştır. kendi beğenisini kavrama, toplumsal se rekfinimini sap'arr.a yonünden bilinçsizdır bu kesimin bireyleri. Çoğunlukla, halkın beğenisi karşısmda yadırgayıcı, hatti kınayıcıdırlar. Halk anlamıyorsa, onun bilgisizliğine yorarlar bunu. Oysa büyük sanatçı, sanatını en canlasıhr»a indirgemeyi bilir. Bütün büjük sanatçüan alın, bunu göreceksiniz. Ne ki, sanatçıyı halktan koparmayı bafaran büyük çüçler vardır. Sanatçı halkın çıksrını dü'.ür.düğü için, halkla bağlantı kurmasını istemeyen egemen güçler vardır. Onun bilgisizliğiyle Değer yargıları .Ne var ki. çitt'kçe bilimyel olanaklardan yarnriansn halk kend; çıkarının nerede olduârnu BİM'kce Rnlanıaya ha?lıynr Onun uyanmasıyle. ülkedeki değer varsılan da deeı?m;;tir Örnez'n. bi linı adanıından nasıl gerçekleri gizJemesini istemi yorspk. polit:k^cid?!n da diiriist olmasmı istiyoruî fioğal olarak. \i'°kin halkm sercpkî^rini ksvrayan, rna geıçeğini vsşptan öncüler hurim Türkive'nin poliiikasında sö? sahibidirler. Hatkı ezmek ijteyen W. onu eerçeklerden uzaklaştırmak caHasınria olanlar. hattâ onu aMatanlrr buaün demeçler vererek bıılanık suda bahk avlamaya çalıîiyorlar Soy leriikleri. halk kpsimlerinde alav konusu oluyor. Ha!kımi7. gerçekleri kavradıkça. kimin. kimin yararına çalıştıçmı anladıkça Tiirkiye'nin eeleceği daha rla avdınlık olacaktır ku?ku=uz. Sanırım bu dönem başlamıştır yurdumuzda. Kıbrı» olaylen gerçek!ein bolirme?inde çok etkili oimııştur Özetle belirtmek gerekirse, 5u bir gerçektir ki. yurdumuzaa bilim adamı, sanatçı, poütikacı kavramları yeni anlamlar kazanmı?tır. Baska bir deyişle bilim adamı. sanaiçı, politikacı kimdir. işlevleri nedir. daha bir açıkhk kazanmıstır bu konu. Sanatını halkla emi?t:rrneyen, bilimini halkın gerçekleri kavraması yolunda lcullanmayan politikasını halkın yararma işletmeyen kifiler, sanatçı. bilim ndamı. poütikacı ?dını ku'.lanamayacsklardır. Kul lansalar da onların sanatcı. bilim adamı, politikacı olduklarma yalnızca kendüeri inanacaklardır. Bu da, halkm kendi sanstçısını. bilim adammı, poliiika cısını bulacağı yolunda attıgi önemli bir adım olacsktır. Aydın bir TürHye'nin doğuju, halkın bu biünci kavramasına bağlıdır. (İJ Cumhııriyet, 31 ağnstos 1974. Zıpkın yemiş bahk 6 Halk, Bilim ve Sanat Eski çağlarda bilim adamları, sana'.çılar, politika cılar; aristokratların, kenUoylularm (burjuvalarım bilimini, sanatını, politikasını yansıtıyordu Daha açıkçası, bilim adamı, sanatçı. poütikacı onların arasından çıkıyordu. Halkı insan saymayan bir anlayış da oîuşmuştu bu nedenle. İster iıtemez. bu sınıflar, sanatı, bilimi. poütikayı kendi sın;flarınm gereksinimi yolunda biçimlivorlardı. Böylece bir kentsoylu bilimi, politikası, sanatı ohı« muştu doğal olarak. Bclirli bir kesimin tekellnde olan bu alanlarda h:zlı bir gelişme olmadığı da bilinmektedir. Bir konu üzerinde düşünenlerin sa yısı çoğaldıkça, yani sanat, politika. bilim. halk ke stmlerinin de emeğinden bes'.endikçe bu aianlardaki gelısmeler daha da hızlı olacaktır Nitekim dünyada, ise halk kanştıkça bu alanlardakı gelis meler de önemli ölçüde bir hız kazanmıştır. Dünyanın sınırları daralmış, ülkeler birbirlerıne yaklaşmış, insan emeği arasmdaki iletişim olanakları artmış, böylece bir emek alışverişi de doğmuştur. Halklar birbirlerıne yaklajtıkça bunun anlamı daha da belirginleşmiştir. ecen gün bir arkadaşın evindeydık. Bir yandan sohbet eöıliyor. bir yandan da hsberlerı veren televizyon gözucuyla izlenıyor. Dprken Demırel'ir. sureti görünüverdi ekranda.. AP Genel Başkanı. Kıbrıs konusunria şazetecilerin sorduklarır.a cevap veriyordu. Sohbeti ke?tık. ilginç bir olavı izlercesine Süleyman Beyi seyretmeve koyulduk. Ciddı bir edayla bazı seyler söylüyordu Süleyman Bey... AJTIR söyledikleri başkaydı, gözleri başka türlü bakıyordu. Sürekü bir tereddüt. yoğun bir inançsızhk yansıyordu Süleyman Beyin bakışlarına... Söylediklerine kendisi de inanmıyor gibiydi. Süleyman Bey bitmiş gibi geldi bana... Yıllar ne çabuk geçiyor! Parladığı seneleri amyorum Süleyman Beyin... Amerika'nm eski Cumhurbaşkanı Johnson'un yamacında çektirdiği fotoğraflar elden ele dolaşıyor, Celâl Beyin eski Su Müdürü. ve «Barajlar Kralı» bır sıçrayi'U Türkiye'ye Başbakan oluyordu. Tüm akarsularındaki gızilgücün yüzde 5'ini bile kullanamıyan bir ülkede •Barajlar Kralı» olabümek, ancak az gelişmiş üîkeler politikasında görülebilirdi Ama hırslı sermaye sınıfınm desîeğinı ardma almıştı Süleyman Bey... Bu tür kanat takabilen politikacı çabuk vükselebilir. 19fiO'!arın Türkiyesine Morrison Kumpanyasının programın; uygulamak. ülkenin ahnterini sermaye sınıfı adı: na sağabilmek için kurulan tezeâh n başına geçti Süleyman Bey... Ticaret Odalan. Sanayı Odaları. Ziraat Odaları Demirel'i "ruvordu. Henüz adı duynlmamı;, ama iç ve dı$ I? çevrelerince bilinen» bu yeni politikacı. sömürü yolundaki doludizgin gidişe insafsız mahmuzlarla katılan yeni bir yarısçı gibiydi. Koltuğa geçince kendine özgü bir üslup tutrurdu Süleyman Bey: Birşey varsa vardır, yoksa yoktur; olmuasa olmujtur, obnamışsa olmamıştır. Vuvarlak lâfları piyasaya sürüyor, çıkar çevreleri hesabına te;vik tedbirlerine dördüncü vitesle yol veriyor, biraderleri zenginleştiriyor. solculara savaş ilân ediyor, mahkemeler yargılanan yazarlarla dolup boşalıyor, üniversitelerde öâreneiler birbirine giriyor. kentten kente 31 Mart'lar düzenleniyor, •ermaye aınıfının tııttuğu altın oluyordu. Ama nereye kadar giderdi bu? 12 Mart'ta zıpkını yedi Süleyman Bey... Ve ondan sonra her sey zıpkmı yemiş balığın öyküsü gibi gcliçti. Demirel sıçrıyor, kıvranıyor, dalıyor, çıkıyor, kayboluyor, görünüyor, bazan açıkiara, bazan kıyılara doğru sürükleniyor... Biterek, tükenerek. gücünü yitirerek savaşımını sürdürüyordu. Büyük sermayenin görünrr.ez ve görünür sözcüleri Süleyman Beydan umudu keşmişler miydi'' Ecevit Hükümetine yaklasım, bunun elle tutulur kanıtıydı. Büyük sermayenin •akıllı (özcülerU olu;umu sezerek Süleyman Beye bindirmeye bajladılar gazete köşelerinde... Artık Sü!e\Tnan Bey yıkıcıdır, dengesizdir, çürüktür, olumsuzdur, zararlıdır, demokrasinin başına derttir. Tasfiye edilmesi gerekmektedir, Adalet Partisl bu yükü sutından atmalıdır. Çözülüjor sermaye »ınıfı Süle>man Beyden... Zavallı SüleşTnan Bey!.. Yıllardan beri elindeki bütün güçlerle büyük sermayenin ekmeğine yağ sürdü. Kredi mi? Teşvik tedbiri mi? Döviz mi? Plân mı? Ne isterlerse hepsine başeğip: Buyurun beyler!. dedi. Ama içi bitiyor artık. Böyledir sermayenin insafsız koşulları... Politikacıyı igine. yaradığı surece kullanır, sonra buruşturup atar bir yana... Yenisini arar. Daha tazpüini, kullanılmamıaını, yıpranmamı|inı... Anlıyor Sülejman Bey bunu; ve için için: Nankörler!. diye hırslanıyor. Sımdi kendisine hücum edenlerin, geçmişte kendisine nasıl bojun kırdıklarını. nasıl kıl çektiklerini. nasıl kendinden yana gfiründüklerinı anıyor. \'ah Süleyrrtan Bey!.. Yarık sana Barajlar Kralı, Su Müdüriı, Morrison Muteahhiti, sermaye sınıfınm eski gözdesı, vazık OLABİLlRMİŞ BÖYLE ŞEVLER! Oktay AKBAL Evet Hayır «HÜKÜMET ETME» ÇELİŞKİSİ ayın Erbakanın dogruya ben zer sözler de söyledigi oluyor. Modern hükümetin, modern siyasetinin içerikleri üzerinde, çantadan yetısme bir politikacı lığ: aşabilen dogru bilgileri de ol sa, Turkiye'nin işi çok kolaylaşa caktır. O zaman. hep zoru görün ce yola gelme gibi alaturka poli tikacılığı tüm bırakacaknr. Ge!e neksellik ideolojisine dayalı dinamizmini, protokolün amacı olan «Özgüleşmeci Halkla'macı Barışçı bir yapıcı güç» düzeyir» çıkarabilecektir. Ve o zaman, Basbakamn, «Koalisyon ortağımızla görüş aykırılıkiarımız var» dediği zaman, «Kıbrıs. ulusal bir iiği getirmiştir. Şimdi koalisyon içindeki uyumsuzluktan söz etmek, zarar getirir..» gibi havada sözler söylemesıne gerek kalma yacaktır. Oturup Başbakanı ile dertleşecektir. nHükümet etme» «Siyasal anlayış», «Siyasal amaç açısı» kavramlarınm bilimsel içe rikleri önlinde, hangi noktalardan neden. ayn biçemlere <Usliıplara) düştükleri tanımasına (Teşhisine) varacaktır. Kendi dinamizminden Türk ulusunun bek lediği çözüm ve uyum jollarını da bulacaktır. BaşbBkanmın yakınmalarmı silecek, kaygıiarmı giderecek ve böylece, Türk ulusunun güvenini de UstUnde tutmu« olacaktır. S «Böyle seyler olabülr» mlş! Savaçta olur işlermiş bunlar: «Sinirlerın gerildiği ortamd'a» yediden yetmlşe kadar bütün yaşayanları ils ortadan kaldırılabUirmiş Türk köyleri! Nerdeyse doğal tayacak Mister Weckman Kıbrıs'ta Atlılar, Sandallar ve Muratağa köylerindeki toplu öldürmeleri... ölenler Türk, Yunanlı değil ki! Ya tersl olsaydı, bakalım aynı sözü söyleyecek miydi? «Olur böyle vak'alar» deyip isi hafife alacak mıydıT Sıradan bir kiçi değil Mister Weckmanrı. Birlesmiş Milletler Genel Sekreteri Kurt Waldheim'in Kıbrıs'takı özel temsilcısi... Türk gazetecıleri için tertiplenen bir basın toplantı.'inda Barış Gücü'nü savunmaya kalkışmıs «Bu köyler çatışma çıkıncaya kadar Barıs Gücü tarafından korunmaktaydı. Ancak çarpışma cıktıktan sonra Barîş Gücii askerleri Magosa'ya cekildller. Katliam olayları kınanmaya değerse de çatışma nrasında tinirlerin gerildiği bir ortamda böyle şeyler olabülr.» Hani nerdeyse bütün bu olaylara siz «ebep oldunuz, ne işinir vsrdı Kıbrıs'ta, siz harekâta başlayınca Rumlar da bu köylerdeki Türkleri öldürdü, kınan»aya değen bir ij, ama n* yapalım, bu savaştır demeye getiriyor. Barıj Gücü, harekât »ırasında köylerl kendi yazgılanna bırakıp Magosa'ya çekilmiş. Kiye? Meydan EOKA'cılart kalsın, Rum çetelerl Türk ordusunun kazantfıfiı başanyı xadınları, Ihtiyarları, çocukları öldürerek gölgelesinler diye mi? înandırıcı bir açıklama değil bu. Barış Gücü denilen turistik askerlerin yarardan çok zarara yol açtıkları daha iyi ortaya çıkıyor böylece. Türklerle Rumlar arasında bir çatışma daha çıkarsa Barı? Gücü o yerlerden de çekilirmiş yine! Nerde kavga dövüş yok ordm olacak B. M. askerlerl! Adı üstünde «barış gücü» (!) Niye kanşsınlar kavgaya döğüşe, bırakır giderler başka turistik yerlere! Mr. Weckman diyor ki: «Ateşkes devam ettikçe katliam tehlikesi yoktur. Ancak yeni bir çatışma başlarsa Kıbrıs'ın güneyindeki Türkler büyük bir tehlikeye maruz kalırlar.» Bu demektir ki, sakın bir daha böyle harekâta kalkışmayın, Rumlar bu kez de Limasol, Baf, Larnaka köylerindeki Türkleri toptan öldürürler... Durmakstzın yeni toplu mezarlar açılsın, elli ordan, yüı burdar», kırk öteden, kadınlar, çocuklar, yaflılar... Türk askeri yerinden kıpırdadı mı adanın uzak bölgelerindeki Türkler gözü dönmüs çeteciler tarafından öldürülecek! Sonra da bir Weckman çıkıp, «çarpışmada böyle şeyler olur» dlyecek. B. M. yetkililerinin, temsilcilerinln bu denli yan tutmaları, katillere bu denli hoşgörü göstermeleri, burkca toplu öldürmelere karsı hâlâ, böyle şeyler olur, demeleri ibret vericidir. Madem. ki «böyle seyler» olur her çatışmada «imdi de Türk mucahitleri Türk işgal bölgesindeki köylerl basıp Rum halkı yaşlısı genci kadını erkeğiyle süngüden geçirse bay Weckmann gibi yetkililer «Böyle seyler olur mu?» derler o zaman!.. Kıyameti koparırlar, ne barbarlığımızı bırakırlar, ne ilkelliğimizi! Tetikte bekliyorlar Türkler Rum halkına luliim yapsa da dünya kamuoyu önünde bütün olanaklarımızla küçük düşürsek onlan diye! Murataîa, Sandallar, Atlılar köylerindeki canavarlıklar bir Rum kövünrfe olup bitfeydi dünyamn bütün filmcileri, gazetecileri, TV'cileri, radyoeuları, bütün etkili örgütlerin sözcüleri birikirlerdi oralara; ne Birlejmiş Milletler, ne Avrupa Konseyi, işe karlçmadık kimse kalmazdı! Ama şimdi öyle olmuvor. Ne de ol• öldürenler Rum, ölenler Türk! Nerdeyse «İyi olmuş» dia yecekler, dilleri varmıyor o kadarına! Ne demek yoksa, «Böyle seyler, sinirlerin gerildiği her ortamda olur» diye büyük bir soğukkanhlıkla demeç verebilmek! Hayır, böyle seyler her çatışmada olmaz. Örneüin Türkler yapmazlar boyle bir barbarlığı. Öç almak için de yapmazlar, cezalarvdırmak için de yapmazlar. «Sinirleri gergln olduğu için» de... lşte bütün bu canavarlıklar kar?ı«ında bile Türk askcri. Kıbns'takl Türk toplumu soğukkanlıiığını korumak için insanü'tü bir çaba harcıyor. Kızı, oğlu, anası, babası, dedesi kurçunlanmış, asılıp kesilmiç insanlar bövle kanlı bir öç alma girişimini düşünmüyor. Böyle canavarlıkları ancak gözü dörimüş Rum çetecileri yapabilir, suçsuz çocukların, yaşlıların, kadmlarm kanıyle ellerimizi kirletmek yakışmaz bize, diyorlar. Ama uygar dünya uluslarının örgütü Birleçmiş Milîetlerin yetkili temsilcisi, hangi, ulustan olduğunu, na i? yaptığı, kimliğini bilmediğim, bir Mr. Weckmann çıkıp, «Böyle seyler olur» diyerek konuyu kapatrnaya çahşıyor. Türk düşmanlığiyle görme, duyma, anlama yeteneğini yitirmemis insanlık, ibretle, şaşkınlıkla, kızgınlıkla görüyor bütün bunları... MSP «HÜKÜMET ETME» NÎN BİLtMSEL KURALLARINI, KİŞİSEL VE PARTİSEL FANTEZÎLER TUTKUSU ÎLE ÇELÎŞKİYE DÜŞÜRMEMELİDİR. Prof, BAHRİ SAVCI fir.dan, h/KÜmette bir ayrıüx. kon'isy'.n ortaklan arasında 'îir pykınl:s oımamak geıekir. v'11' kü, bunlar protokoı»? ve hüküm<It progrrfitııiıE baglanmıştır. Bir iu rü Eyk.ı.uklar, önceden birer bi rer avık.anarak, bir yana atılarik or'.ara ajkırılık bırakı:mamış ır. Aykırılıklar değil, bir aykmlık bıle ortaya çıkarsa, ya, hemen oturulur g:derilir, ya da birleşık sorumluluk çözülür. Ortada böyle bir durum gör rr.üyoruz. Görülen, sadece, Mec lisin ancak 1,'9 oyulumunu doldurdugu halde, illkeye kendi fantezilerini zorlamak isteyen MSP'nin geniş bir fantazi tutkusudur. Çünkü, ne kendisince, «Yanlış» olanı doğrultmak için «HUkümet içinde» bir giri«ime giriyor; ne de hükümet ten çözülüyor. Başbakan ile, onun kanadı bakanlann işler altındaki olağanüstü uğraşılarından yararlanıp, Jantazi tutkusunun başıboşluğu içinde, kendi gemisini yürütüyor. Son ra, hükümet ederken tek parti hükümetinde bıle çeşitli dü şünler ortaya çıkar, diyerek kendi başıboşlugunu, kendi sorumsuz davranışlannı, kendi fantazi tutkusunu protokol ve program tanımaz uygulamalarını sürdüriiyor. başkanların böyle bir durumlerı, agır'.ıkları. etkinhklerı var dır. Bu ssstemlerde bu zatler. böyle bir görevi, keyiflerine göre yerine getirmezler. Uzlaştıncı uyumlaştırıcı müzakere yönteminden, b:r dakıka bile ayrılmazlar. Ama, aKararm göstermede, u\umun yününü beiirrmede. hüküm£t içindeki. siyasal ıktidar organlaşmalan içindeki üstün durumlarından gelen ağtrlıklarmı da, etkinliklerini de, bu başkanlar kullanırlar. Buna uymayan; tek bir parti hükümetinde ise, hükümetten ve perekirse partıden aynhr. Koalisyonda ise, hükümetten Çö zülür. " Bu amaçlara gıden yolları b«lirtmektir. Bu yollar Üzerinde, amaca yönelik eylemlerde bulunmaktır. Yani amaç göstermek, yolları belirtmek, eylemlerde bulunmak, politika bellrlemek deyımlemek uygulamaktan başka bır sey değildir. Belirtilen deyimlenen uygulanan bu polıtikanın ozü, niteliği, örgüsü, içeriği de «Siyaset anlayışı»nı teşkil eder. Demek kı demokrasilerd» «Siyasal iktidar» olayı temel olayriır Bunun özü, siyasal anlayışı teşkil eder. Bu siyasal anlayışın yonü, sivasal amacı verır. Böyle bir özu gerçeklestirmek üzere, bu amaca gırfecek soyut polıtikaları bulup onlan «omutlaftırarak uypulamak da, hükümet etme olayını meydana getirir. Ve bütün bunları behıiemede, formüllemede, uyK'jlamak için karara ulastırmada, temel hareketlenme ve temel girişim gösterme, temel yolu bulma hakkı yetkili • orumluluğu Başbakandadır. Başbakan, program va hukuk devleti içindeki araştıncı uyumlaştırıcı denetleyici gü cüyle; ciyasal iktidarın, hükümet etmenin, «iyasal anlayış beiirtmenin ruhu • canlandırıcısı olarak sivrilir. ötekiler de protokol program hukuk devleti içindelikten gelen bir hem özgürlük, hem bağlıhk ile Başbakana baglı olurlar. ö y l l kalırlar. Şimdi sayın Erbakan'dan rlca edelim: Kamuoyu önünda bir protokol lmzaladı. Parlamento önünde blr program yükümlendi. Bunlarla, hükümet etmenin gerekli lcıldıgı bir «Politika.da CHP ile uyumlu düşerek, iktidar oldu. Çemberi zorlama Başbakanın bu rolünü tanımada, onu bilmezlikten gelme, hattâ hafife alma ve bu arada protokola, programa sıg madığı için kendi fantazisini sürdürme, bir demokratik sistemde, olacak şey degildir. Başbakana şırk gütme (Eşitlik gütme, eşitlik "ve yetki alanında zoraki ortaklık gütme) ve gene bu arada, kendi ortaklık yetkilerıni kullanıyormuş gibi bir hava yaratma, yani aslında anayasal ve demokratik açıdan varolmayan bır durum içinde hareket etme ise; hükümet etme olayını çeviren «Mes ru yetkiler» çemberini zorlama olur. Şimdi son sözü söyleyelim: (Bu son sözü, MSP ile CHP nin ideolojı, doktrin, ve sahip olunan felsefenin zorunlu yöntemı açısından zaten uyuşmazlık içinde gören bır görüşe da yatmadan söyleyecegiz. • • » »• • •• » • • • , • •>» • • » •• • • • • • •• • • • » • • Ama böyle yapmıyor Sayın Er bakan.. «Hükümet etmenyi, tut kusu altında kaldığı fantazilerine araç kılıyor Sonra, dramatik ko şullar içinde gösterdiği ulusal saglamlık ve yapıcılık yüzünden TUrk ulusunun büyük sevgisine güvenine desteğine kavuşmuş Başbakanm, «Bu böyle gıtmez» demeye gelecek bir yakınmasıyla etekleri tutuşunca, sanki onun eşitiymiş gibi, sanki onun seçene ği imiş gibi, sanki onun »Kaim makamı» imiş gibi. yukan perde den konuşmasını kesmeden, ama gerçekte aşağı perdeden yola gel me davranışlan gösteriyor. Anlaşılıyor ki, havalar serinle vip, parlamenter çahşmalarm kıs dönemine girerken Türkiye, Erba kan ile, sıcak savaş sürtüşmelerine girecektir. Belki sonbaharda bile buna tanık olacağız. Kiralık Uç Katlı Mağaza X <> Mecidiyeköy, Büyükder» Caddesinde 440 m2 mağaza kiralıkür. Tel: 44 44 15 •••••»••< '••••••' ÜIÜIITO1ÎI1 • • • » • ••» »• • • •• • « »•» • (Tam Reklâm: 1186) 7198 ğ if ğ Başbakan'ın takdiri Vazgeçilmesi gerekenler | Sıcak savaş O zamana kadar olaylar öyle gelişmiş olacaktır ki; problemler, yerel ya da partisel olmaktan öy le çıkıp, herşeye ulusal açı öyle eğemen olmuş olacak ki, o koşul lar içinde, Ecevit ile sürtüşme değil, Türk ulusuyla göğüsleşme sıcak savaşına düşmüş olacaktır Sayın Erbakan.. Bundan kurtuluşun tek yolu var: Önce, koalisyon içinde, ger çekten bir ayrılık olduğunu kabul etmelidir. Bunun hükümet et me; bir siyasal anlayış yaratma (tmal etme) ve benimseme; bun lan belli siyasal yönlere doğru amaçlandırma konulannda olduğunu, bilimsel ilkelere uygun bir politikacı algısıyla kabul etmelidir. Sonra da, Başbakanının, bu ayrılıklan giderme hususundaki politikalarını, bir uyarma olarak gözden geçirerek rotayı ayarlamalıdır. Bu. elbette Sayın Erbakanın çok doğru olarak söyledigi üzere, partilerden birisinin, ötekinın her istek ve tutumuna Hele bu yanlış ta olsa baş sallaması. ona tutsak ve köle olması olmayacalc tır. AnlaşmazlıJdarı tarumada, çb züm yollarmı bulmada, yeni anlaşmazlık çıban başlannın dogmaması ıçin hükümet etme», «Si yasal anlayışa varma», «Siyasal amaç an saptama» da her ıki ya nın yetkilerinin ve durumlaıının zorunluklarının neler olduğunu, bilimsel ve pratik olarak oemıe me olacaktır. Ona ulusal birlik ve yarar adına uyma yurt severli ğini, fedakârlığım gösterme olacaktır. Oyle ise, şimdi bir gerçeJtoi »çıdan bakarak , önce gerçelcten bir .i»'iiışmazlıklar demetı, hiv oı mazi.3 olayları, hiç olmaz«A tıir» sı o u p olınauığına oaKalx2^ S :n ra, fürtüşmelere. gereksız sıcaı savbşıaa düçmemek için aOı g» çen kavraınlann getirecegı dyuın ukiara, bu aydınlıklar içinde Sa yırı £rbaka".ı düşen yuıt s»ver!ilr görevınin niteliğme ve sınuları na bakalım: Rıc kuskusuz, Başbakaıua oey miyie «Koalisyon ortaklan fc» sında görüş aykırılıklan» vardır. Terimien Ba.şoakan sovıedığı için, b:z ce yınelıyoruz. Asıuiüî, hem ıiı.iwumet etme anlayışı/ıau, hem s:yı»£«t «nlayışında, nem Is bir siyjsei anlayışı üzerindîU hüküY.ft etme olayının yönleriül teşkil fcen siyasal amaçlar açı Evet hükümet ederken, tek parti hükümetinde bile, çeşit li düşünler ortaya çıkabilir. Ve bunlar, Bakanlar arasında, önderler arasında, derin bir anlaşmazlık içerigi ve görünümU de kazarur. Ama bunlan, Başbakanın «Takdir»lerı çözer. Bu «Takdir» ve «Değerlendirme» üzerinde, anlaşmazlı yanlar, birleşirler. Bu iki parti özlerinde birBirleşme zorundadırlar. Hükübirlerinden ayndırlar. Ama ülmet etme, siyasal anlayışına kenin sosyopolitik gelişim ev varma, hükümet etmeyi bu an relennden bir sonuncusu, onla layış doğrultusunda götürme n yanyana getirmiştir. Bunu, demek olan «Siyasal amaçlatarihin belli koşullarının bir ma»da girişim ılnisıyatif) akıverisi olarak kabul ediyoruz. cılığı ve oynaklığı, temelde, Ba? Koşullar degişinceye kadar sübakandadır. Takdir, ölçme, de recektır. Bız, son sözümüzü, ğerlendirme, karara ulaştırma koşulların sürdüğü varsayımı agırlıgı da, hıç kuşkusuz, gene üzerine dayatarak, bu durumBaşbakandadır. da. MSP'nin bir mızıkçılık ve bir ıdeolo.jik fantazi nedeniyle Sayın Erbakan lütfen ögTenyarattıgı aykırılıklara göre söy sin ve «Devlet» olarak da lütleyeceğiz.) fen kabul etsın: Anlaşmazlıkları çözmede, aykmlıklan gi«Hükümet etmek»; herşeydermede, batı parlamenterızden önce, bir «Politika belirleminın başbalcanlan ile. başkanmek» dir. Bir «Poütikayı delı hükümet sistemlerinin başyimlemek»dir. Ve aynı zamankanları, bu olanagın, bu kıvda. bu poütikayı, koşullara uyraklıgın, bu yetkınin ve bu durarak gerekli olaya «uygulasorumluluğun sahibidirler. mak» eylemidir. Batı parlamentarizmleriyle, başkanlı hükümet sıstemlerinde, siyasal ıktidar, siyasal anlayış, siyasal amaçlama, hükümet etme denen hukuksal ve siyasal fenoınen: protokollarla, program)arla. hükuk devletı kurallarıyla, bir fantazi olmaktan kurtarıldığı için, u!usa kar ç! bir yükümlenme açıklığı kazaadığı için, başbakanlann ve Böyle olunca. hükümet etmek; toplumsal yaşamm siyasal örgütlenme biçimi altında düzenlenmesı zorundan dogan «Siyasal iktidar»ı kullanmaktır. Yani burada hükümet ile siyasal iktidarı uygulamak, aynı şey oimııştur. Siyasal iktidar ise; koşullara Ve ülküiere göre topluma amaçlar göstermektir. Bu ne demektir? Yukanda ğ söylediğimız üzere hükümet et s mede, siyasal karara varmada, ş siyasal amaçlar saptamada; pro 1 tokol program hukuk dev ş leti garantileri içinde Başba g kan inisyatifini kabul etmek ğ demektir. Efer blr demokrasi 1 isek, Erbakan'dan bunu anla ğ masını rica ederiz. O da eğer [§ gerçek bir demokrat ise, bunu g kabul zorundadır. s O zaman da; Daha Hükümet kurulurken gösterdiği, şimdi de gizliden gizlıye izledıgi Başbakana şirk gütme, rekabet gütme, esitlüc gütme (antazisinden vazgeçme lidir. Yüksek memur atamalannı; MSP'nin, genel yönetim örgütünü, kendisı için siyasal ftrgütlenmeye dönüştürme ugraşısından vazgeçmelidir. Henüz planlamadan geçmemiş olan düşsel yatınmlardan, fabrikalardan, rafinerilerden söz ederek itibar ve etkinlik toplama düşünden vazgeçmelidir. Katine toplantılanna gelmeme, ya da geç gelme; Başbakanın haberi olmadan bakanlarını sağa sola gönderme, ya da ayn bir hükümet imis gibi kendi etrafında toplayarak gene Başbakanın haberi olmadan top!uca gezilere çıkma gibi kabine içi çalısma birliği uyumuna sığmaz fantezilerden vazgeçmelidir. Ülkenin gelecek sosyoetik geüsim felsefesinin tümünü 1/9 luk oyulumuna bakmadan, metafizik kaynaklı bir ideolojiye dayatma gelenekselliglnden vaz geçmelidir. Dünyamn ve karşı tarafın kabulüne gittikçe yaklaşan Türk tezini. Kıbrıs'ın bölCşülmesi anlamına kaydırma gibi ucu yurtseverpizliğe varan d«r görüşlerden sıyrılmalıdır. Koalisyon; temelde, blr kapitalist yöntem içinde, ve fakat bunun tekelci sermaye sömürüşüne karşı koyma »irasası üzerincfe bir uyuşmadan dogmuştu. Ama, âtıl halk kapasiteleri hareketlendirilecek idi. Vergi yükü, ekonomik kaynaklardan yararlanma olanağı, bir halkçı ekonomi gSriişüyle dengelenecek idi. Bunlar da geniş bir ö^gürlesmecilik ortamı Içinde olacaktı. MSP: «Hükümet etme»nİB (•i!'"f kurallarını, kisisel ve pn:'ıfi fantezıler tutkusu ile çeiiskıve düşürmezse, gerçekten kuvvetli ve güvenilir bir h'ikıimetın ögesl olmakta ıürer. Elbise ve pantolon I askısı alınacaktır 1 1 Müessesemiz Defterdar Fabrikası ihtiyacı olarak 20.000 ad. baskıh elbise ile 20.000 adet pantolon askısı 16.9.1974 günü «aat 16.00'ya kadar kapalı tcklifle alınacaktır 2 Buna ait mülemmim malumat, Müessesemiz Ticaret Müdürlüğünden almabilir. 3 Müessesemiz matları alıp almamakU veya dilediğinden almakta serbesttir. g ğ = = = § ğ S Ü fl ER BA N K V YÜNLÜ SANAYIİ MÜESSESESÎ •NllllülllllllMllllltlll'lllil.! l|i,,l, "lilll (Basın: 21386) 7195 ^ ^ ^ ^^ ^ ^ | I ^ ^ ^^ ^ ^ ^.rf *J ^^^ ^ ^ ^h> ^ ^ ^w ^^.' 'v J^. • ^^^w Dışişleri Bakanlığından Merkez ve Dış Temsılcılıkjerımızde Ccuışrıriiman üzere Dış'.jlerı Bakanlığına yarışma sınavı :1e ıntıvaca ve iradro durumuna göre Elektronik Teknisveni ve Telsiz Operatörü Alınacaktır Sınava katılmak için lstekiılenn: 1 Uevıet Memurıarı Kanununun 4« maddeslndeki vasıflan aaız bulunmaları. Telsiz Uperatörlerı ıçın sınava giriş tarihinde iü yaşını geçmemış. l'ekmnven'er ise 36 yaşından gün almamış ve fnli askerlik nızmetını rapmış olmalan, 2 Hançtekı memurtyetlenn ıcap ettırai|ı muhtelll iklim şartlarına göre süreklı göreve eıtmeıeruıe engel olacak ssgiık ârızaları olmadıgını tam teşKUatu Dır uevıet hastanesmden alacaklan sagliK raporu Ue <M\sii ctmelen, i fcıektronıiı 1 eicnısyenlen iana^ Erujııtusü. Jeiınıker Okulu, Teknık Üniversiteıer ülekuoniK ooıümu İle P I T . Kara, Ueniz ve Hava Kuvvetlen Muhaüere »e Eiektronilt Okulian, ya da bunlara denüJigi M.Ü. Bakanlıtınca onanmış oKulları bıtirmış oimaJt. Telsiz Operatörlerinın ise en az ortaosuı veya muadilı bir okuldan mezun olmuş Dulunmalan gereKııdır. 4 Vfanşma sınavı 1 Ekım 1974 Saü gutıü saat ltı.üü da Dışişlerl Bakanlığında yapılacaktır. Yazılı sınavlar: a. TUrkçe Kompozlsyon. b. Nazari EieKtrüt, Kiektronik ve Makanik bilgisi TatbUd ve sözlü smavlar: a. Genel bilgiler, b. Elelctrik, mefeanik ve elektronik ollgısl, 5 Telsiz Operatörlerınden, rürkçe tompozisyon, elektrik ve genel bUgılerden sözlü ve yazıh smevlara tâbi tutulup, dalcikada 15ü harfi vibroplex ve/a uionattk m8niplelle yazıp, dalrtilo Ue alma şartı aranacaKtır. 6 Ingilizce, Fransızca, Almanca dillerınden birini bllmek tercih sebebidir. 7 Isteklilenn nüfus hüvlyet c'i=aanlan, askerlik terhis belgelen ve okul dıplomalarırun tasfiıklı ornekleri Ue en geç 21 fc)ylül 1974 ^ n t i s&at 17 ıKJ ve Haaar Uışışlerı Bakanlığı Personel Uairesı He;:!jgin. diıesçp Ue müracaat etmelerl ve bu tarihe kadar Bakanlığın ehne eesmeyec müracaatların nazan itibare almmayacajfcı İlân olunur S 2212ü) 719?; Bölümlü Belediye Başkanlığından Bölümlü Beiedive Hizmet Binası Yaptırılacaktır 1 OF îlçesi Bölümlü'de belediye tarafından yaptırılacak olan belediye hizmet binası inşaat işleri 2490 sayılı kanun gereğınce kapalı zarf usulü ile eksiltmeye konulmujtur. 2 Işin keşif bedeli 248.641.00 TL. dır. 3 Eksiltme bölümlü belediye binası içinde toplanacak olan Belediye Encümeninde 4.10.1974 cuma günü saatı 14.00 d« yapılacaktır. 4 Eksiltme şartnamesi her gün mesai saaüeri dahilinde belediye muhasebesinde görülebilir. 5 Eksiltmeye girebilmek için: a> 13682 TL. geçici teminat b> 1974 yıhna ait Ticaret Odası belgeıi, c) Müteahhitlik karnesi d) Bu isi yapabilecek olduklarma dair Trabzon Bayındırhk Müdürlüğünden alacak oldukları yeterlik belgesL f istekliler teklif mektuplarını 4.10.1974 cuma günü »aat ; 13.00 e kadar nıakbuı karşılığında thale Komisyonu Baskanhğına vereceklerdir. 7 Yeterlik belgesi alınabilmesi için son müracaat tarihl 2.10.19Î4 çavşamba günü saat 17.00'ye kadardır. g Telgrafla müracaat ve postada vukubulan gecikmeler kabul edilmez. Keyfiyet ilân olunur. tBaaın: 22185J 7193 HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜNDEN 1974 1975 ÖGRETİM YILI İÇİN HACETTEPE üMVERStTESt HAZIRLIK SIMFINA Ingilizce Okutman TOPLUM HEKtMLÎGl ENSTİTÜSCNE Araştırma Görevlisi Alınacaktır îstekhlerin Ingilizce okutmanlığı için Modern Diller Enstitüsü Ingilizce birimme, araştırma gorevlisı için İse Toplum Hekimliği Enstitüsüne müracaat ederek gerekli formu doldurmalan, mülâkat için de 16/9/1974 Hazartesı Eunu aat lü.OO'da ilgili yerlerd'e hazır bulunmaları rica olunur.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear