23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURÎYET 7 Şub'at 1974 ABDÜL CANBAZ •• DuT yEMft GDUlilE 8ü ADAMiM N BASTAKÎ ÛÜZEL Düjtı/MAHAKİMÛlPüKTAM SöM^A foZMME£Bı/|İ OtPü. (AMDİİ5 MANI SÎIE KE OüJYö? Toz Duman Içinde TALİP APAYDIN 136 Kânm doğrulup oturdu. Canı sıkkındı: Böyle bekleyıp duracak nnyu yavu? dedl. Bu ış kötü arkides. Gideceksek bir an once gidelim. Gideceğiz canım, karar verdik. Ne zaman gidecegiz? Zühtü gelsin hele. Belki Deyden de bir haber alırız. Gelmezlerse? Bence bu gece gidelim. Mahmut düşündü, bır şey soyleyemedi. Gidelim derseniz, gıderiz. Siz bilirsiniz. Kâzım Usteledi: Burada durmak tehlikeli. Belki yarın gelir gene ararlar. Hep düsündüler. Baksana adamlar ordu gibi yığıldılar. Koca ovayı kapladılar. Yambaşlarında böylo durulur mu? Bence bu gece gidelim. Siz bilirsiniz. Ne dersiniz arkideşler, gidelim mi? Haceli Mahmud'a baktı, dıırumunu anlıyordu. Zühtü gelirse çoluk çocugundan haber alacaktı. Zühtü de gelsin canım, dedı. Hem bir kişi fazla oluruz. Yan Bilâl ılk kez konuştu: Para yok, pul yok, nasıl gideceğiz? Ne yapacaksın parayı? Gideceğimiz köy ler müslüman köyü. Uğrar ekmek isterız, atlarımıza yem, saman isteriz. Mahmut düşündü: Bende para var. dedi. îkişer altın ve Ben anama tenbih edenm, yerimizl »öylerim. O da arkamızdan gelir lyi. öyle yapalım. En uygunu bu. Şimdi yatsıdan sonra evlere inelim Kimseye çörünmeyin ha! Geceleyın belki gene ararlar. Çok kalmayın, hemen dönün. Yarın akşam da, yallah . nasıl? İyi. Tamam. Olur, öyle yapalım. Yan Bılâl'dan başka hepsi kabul etti. Ondan ses çıkmadı. Ne dersin Bilâl ağa? Bakalım. Çoluk çocuğu bır görelim hele. Gör tabi. Onun içm gidiyoruz. Yatsıdan sonra çatıdan teker teker atlayıp indiler. Köye aşağı yürüdüler. Ses çıkarmamaga çalışıyorlardı. Hadi dağılın, dedi Mahmut. Kimseye görünmeyin. Fazla kalmayın evlerde. Tenbıhituzi yapın, hemen dönün. Gene arayabUirler. Peki. Dağıldılar. Molla Mahmut evin önüne vardı, sağa sola baktı. Gidip altınları şımdı alsa mıydı acaba? Düşündü, «yarın gece alınm. dedı. Ustumde taşımayun boşuna.» fsulca pencereye vurdu, «ana...» diye hsıldadı. Ayşa kadın dognüdu: Kim o? Benim ana, aç .. Hıh, ne anyorsun daha burada deli dür tü? Ya gene ararlarsa? Gideceğim, hemen gideceğim. Merak ettim de .. Kapıyı açtı: Ne yaptı gâvurlar, eziyet ettiler ml? Yok. Eziyet etmediler emme. evin altını Ustüne getirdiler. Toplaya toplaya canım çıktı. Ne günlere kaldık yarabbı. Olseydim de bunları gürmeseydim. s Ne isterlerm'iş? * . ' [ Sizi anyorlar. Bulurlarsa öldürürleT.' ' Gidin buralardan, kaybolun. Gideceğiz. Yann gece temellı gideceğiz. Bak ne diyeceğim sana? Ne diyeceksın? Yarın akşama atı iyice doyurun. Bana hazırlık yap. Gece binip gıdeceği*. Nereye gideceksiniz? Afyon'a gideceğiz. Orduya katılacağu. Çok güçlü ordu hazırlanıyor. İyi emme bilmem ki ne yapacaksınız? Gene geldiler, gördünüz mü? (Devamı vır) BlR «BALIKÇI» VARDI PALMÎYE'YE TJRMANMIŞ BlR ADAM CEPLERİNE AVUÇ AVUÇ TOHUM DOLDURUYORDU I alikamas Bahkçısı'nın Ankara'da Istiklâl Mahkemesinde ' mahkum olduktan sonra sürgün olarak Bodrum'a gidişi ve Bodrum ile ilk kucaklasısı da Ugi çekicidır. Bazı kisilerin sandığı gibi Halikamas Bahkçısı'nın hiçbir asırı akunla ilgisi olmamıştı. Onun tek ve gerçek ideolojisi «HUmanizma» idi. DUnkü yazımızda da belirttiğimiz gibi, Balıkçı Ankara'da Istiklâl Mahkemesinin ve (Kılıç Ali' nin) karşısma dört asker kaçağının idamı için yazdığı yazıdan dolayı çıkanlmıştı. Aslında kendi yazdığı yazısı da değil, bu yazıya başkalannın eklediği bır suzden. Mavi Sürgün adlı romanında bu noktayı Balıkçı şöyle anla• tır:.. , | <~«B«n l*ifclâi fttatoktmesinın penceresinden mavi göklere dalmıştım. Dışanda bütun sevinçlerl ve açıkhklariyle koca yaradılış vardı. Bir ara Afyonlu Ali Bey'ın «Bakın şu son cümleye» dedigi kulağıma çalındı. Yine mahkemeyi dinlemeye koyuldum. Son cumleyi kâtip ml, Mahkeme Kunılundan biri mi, her kimse yeniden okudu. O cümledc idatı olunan 4 kişiye «Kahraman» deniliyordu. O cumleyi herhalde ben yazmıştım. Ben sadece olayı avııatmıştım. Şahıslara, bu adamlan iyi ya da fena gösteren bir tflc söz, bir tek sıfat kullanmamıv tım. Ne var ki, artık Mahkeme nuzurunda, «Amanın!.. Bu sözıeri ben yazmadım, şu yazdı, bu yazdı!» diyerek çırpınmak dogrusu pek agnma giderdi. Zaten olmuş tu olacak. kırılmıştı nacak! Ben yazdım, dedim vesselâml.» Şadan GÖKOVALI zası 3 yıldır. Bunun 1,5 yılı kalebentliktir ve bu süreyi doldurmuştur. Istiklâl Mahkemesi (Masum oldugu sezıldığı ıçın olacak) geri kalan 1,5 yıllık cezasını lstanbul'da geçirmesine karar verır. Cevat Şakir bunun için «Asıl cezayı şimdi gorüyordum» der. Bodrum'a öylesine bağlanmıştır. 1,5 yü da îstanbul'da geçirip bir gün Polıs Müdürlüğüne uğrar: «Benim kalebentliğim bitti. Artık Bodrum'a gidebilir mi3rim?» diye sorduğunda, kendisine gülerek şöyle cevap verirler: « Senin sürgün cezan 13 yıl önce bağışlanmış ki, îstanbul'a gelmene izin verildi.» Balıkçı şaşar!... H ririm. Sahi Hacı Nuri'den aldığımız paralar ne oldu? Hepsi harcanmadı değil mi? Bilmiyorum. Çoğu İbrahım beyde. Ne kadannı harcadı, sonra öğreninz. Bende de blraz var, onu aramızda bölüşüruz. Çıksr hele ne kadar? Burda değil. Bır yere sakladım, gece gider alınm. îkışer altın düşer mi? Ûüşer. lyi. O da bize yeter. Orduya katüıncs nasıl olsa karavana verirler. Tabi... Yan BUâl kalktı, delige eğildi. Hava karardı. gidelim gavri, dedi. Dur, iyice kararsm Bir goren oluverir. Gelin bir gün daha bekleyelim, dedi Haceli. Bu gece çoluk çocuğumuzu görüp gelelim. Tenbih edelim, atları yemlesinler, hazırlık yapsınlar. Yann gece de... vurur gideriz, nasıl? Tamam. Siz bilirsiniz. Hem Zühtu de gehr, onu da alırız. Ya gelmezse? MALKOCOĞLU yazan veçizen:Ayhan BAŞOGLU 5ÜPHELİ ZAFER «Heyy! Açılan kapı. bîrdenbire gozlerime ve gcnlüme açık denizleri, kıyı ve adaları verdi. Batı goğünde, günün ufka veda edişi turuncu ve kıpkızıl çizgiler çekmlşti. Onların utunde Bodrum Kalesi kapkara bir siluet kesinliğinde yükselıyordu. Kıyıda beyaz evler pembeleşmiş, denizin mavisi de koyu menekje olmuştu. Dalgalar eve doğru gelirken, tepeleriyle güneşin son ışığını kaplıyorlar, uçlanndan kırmlzı kırmızı kıvılclmlar savurarak kapının iki adım ötesinin pemb» köpükleriyle yalıyorlardı. Knpukle kapı arasında kum ve gumuş teller gibi parıldayan kuru yosunlar vardı. Çocukluktan ben ilk kez çoovk gibi hıçkira Hı^Jtfrk '>a£lb' y«rak kapıya dizüstü düştum, Şiddetle hayret ettim? ^îçlm'cfe hayranhk! Gonül açıklığı! Şukran.. Kıyamet kopuyor. Parmaklarımı yosunlara, kumlara daldırdım. Güzel dünyanın kum larını, deniz çakıllannı, yosunlannı sanki inciymiş, pırlantaymışlar gibi yüzüme gözüme sur düm, üstüme baştma avuç avuç akıttım. O deniz, o adalar, guzellikle en aşırı hayalin cennet diye gozonüne getirebileceğinden bir kat daha güzeldi. Hele o berrak pök, uzaklıklarda ne uysaldı! Denizi, asma yapraRlarının fısıltısını duyuyordum. Burada olmeyecek kadar kuru ekmek ve suyla yaşamak mutluluğunu özluyordum. Üsküdar'dan 6 ay önce ayrılıtııştım. Üsküdar Çarîisından omuzları çökuk olarak geçen adamdan, taa o kadar uzaktı ki... O idi, ama tepeden tırnağa yepyeni. Cevat Şakir'in, «Bodrum Ba Bir tuhaflık daha.. Bodrum'a gitme heyecanı içinde İstanbul'dan aynlacağı günlerde Büyükada'da Otel Ciyakomo'nun karşısındaki «Sakallı Palmiye» den tohum toplayıp Bodrum'a götürmeyi kurar. Ne var ki başına gelecek vardır. Bu noktayı vme kendi ağzından dınleyelim: «... Palmiye yüksek, tohumlan da yüksektevdi. Tanrıva sığınarak palmiysye tırmandım. Doymak bilmez bir hırsla ceplerima a\uç avuç tohumlsrla doldururken, palmiyanin dibmae peydahlanan birkaç kişi sert bakış va sözlprl9 inmpmi emrettiler Me. eerse, palmiyesine tırmandığım bahçenin içmdeki bu otel mi, ev mi neyse orada Troçki oturuyormuş! Bu sert bakışlı adamlar bana «Burada ne anyorsun?. de diler. Tohum topladığımı söyledım. (Onu sen buım külâhımıza anlat!..) diye çıkıştılar. Gerisıni tahmın edersınız.t Istiklâl Mahkemesinin önüne çıkarılışımdan sonra Dir de Troç ki'nin bulundurulouğu bahçede yakalanmak! Hakkında bınbır söylentı! Dcst diye bıldiği birçok kjşi kcrıdısınoen yüz çevirmıştir. Fak2t, üstünde durmaz bunların. BüyüK bır sevkle Bodrum'a döner vı> Bodrum'u Bodrum yapan çalışnıalarına büyulc bır şevkle başlar. rtrt'k güzellıklere güzellikler kaTt.ci.ktir. FranEizca, inBihzce. ItbiyKnca kıtaplardan, ansıırlopedı'ercen ekmek parasından kestıgi oaravıa orada yetışecek bıtkı tohumlsrınj eetırtir bütün dünyadan. Greyfurtu ilk o getırtmıştır Tuıkıye'ye. Halikames Balıkçısı hem anlatıyor, hem de sigarasından derin fesler çekiyordu». lıkçısı» değil de, «Halikarnas Balıkçısı» takma adım almasının da bir anlamı, bir nedeni vardır. Herşeyden önce o, masmavi yurt köşesine, zemin katlarının loş ve karanlık adı olan «bodrum» sözcügünü yakıştıramaz! Sonra da, bu ilçemizın asıl adı Rodos Şövalyelerinin taktığı ad olan Petrum'du. Cevat Şakir ıse buranın bu adım değil, buranm daha önceki yerli Anadolu halkı olan Karyalılarm buraya verdifi Halikarnas adını daha çok seviyor, benimsiyordu. ne Bodrum'da ilk gece Bodrum'da ilk gecesi korkulu geçer. Geceyarısı avlusundaki şid detli bir patlama ile uyanır. Müthij korkar, ürker. Hatınna sur Bodrum yolunda Bizim Balıkçı Bodrum'a 1,5 yıllık sürglin cezasını çekm. k içm yola çıkar. Ankara'dan Bodrum'a 6 ay süren maceralı bır yolculuktur bu. Yolda, ilden ile, karakoldan karakola havale edıle edile giderken kendisini *asırtan birçok gözlemler edinir. Bakışlarıyle yüreklerini birbirlerine akıtan gençler, tutulduğu kadına aşk mektubu yazdırmak için Cevat Şakir'i gü.v lerce alıkoyan ilgililer tanır. Asıl önemlisi Muğla • Aydın arasındaki Gökbel'in (şimdi o guzergâh değiştirildı) dev bir meteorun parçalarını andıran birbiri ustüne binmiş yuvarlak ve gorkemli kayalıklannı görup şaşkınlık içinde seyredişi ve Arşipel'le tanışışıdlr.. Buralardan sonra nihayet Bodrum! Evet Bodrum; 25 kuruşa aylık kira ile tuttuğu ev ve o evin avlusundan denize açılan kapı. Cevat Şakir, Bodrum'u çok sevmiş. bir arvda tutkuyla ona bağlanıvermişti. l?te bu denize açılan kapıyı ve sonrasını kendısi şöyle anlatır: gür.e yollanan HUseyin Cahit Yalçın'ın arabasının devrilişine dair söylentiler gelir. Birkaç dakika sonra küçücük bir ateşböceğinin ötmeye başlama?ı Cevat Şakir'i yüreklendirir. Sonradan öğrenir ki, kaçakçılar boş sandıkları o eve bomba atarak gümrükçüleri şaşırtıp başka bir kıyıya kaçak eşya çıkarmışlardır. Kısa zaman da Bodrum'la ve Bodrumlularla kaynaşır. Çevrenin tarihı kadar toprak ve iklim özelhklerini de öğrenir. Burada yetişebileceğini umduğu binbir çeşit bitkinin tohumlarını büyük güçlüklerle başka ülkelerden getirterek burada yetiştirmeye kojulur. Bu yolda başına gelen ilginç bir olayı da anlatalım: Aslında Cevat Şakir'in ce YARIN: Bahkçının yazmadıklan ve hayatından öykücükler DİSİ BOND u a n s r oclunu / V l l t ^ l TİFFANY JONES VEFATLAR İÇİN Kıymetli hocalar ve du«hanlardan müteşekkil cenaze merasim ekibimız bir telefonla emrinizdedir. Gazete ilânı ve umum muamelât için ayrı ücret alınmaz. Cenaze işlerini işletmemiz deruhte eder. Acı günlerinızi paylajınz. GARTH TEL: 47 20 06 İslâm Cenaze İşleri NOT : Butün muameleler isletmeye aıt ohnak üzere yurt içi ve yurt dışı, yuft dı5'ndan yurda cenaze naklı yapılır. Günün her saatind» emrinizdedir. (Çiçek Reklâm: 198) 1057 S(Nf Kİ ÖLÛM<J / SÖZLBL. <söeı I
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear