23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURÎYET Şubat 1974 NASıLlM?,.. 0 frFCE, ı) KAElUPWü jSzliHE &IM /•/ ULAM tfAYONıMAl... KAtfAK/ fıftlf/P/: BAMA... \t (AMtyfr DA <WyMEMı' BüMfcl GfNi,., A A A H / M I Toz Duman tçinde TALİP APAYDIN • 132 Yunan askerlerl Molla MahmudCun erlne geldiler. Ayşa kadın eşikte oturuyordu. Hıç kjmıldamadı. Yere bakıyordu. . Molla Mahmud'un evi burası mı? Ağır ağır basını kaldırdı: Burası he. Kendisl netede, çağır dıgarı! Yok. Üç gün önce gitti. Nereye gitti? Bilmem. Söylemedi. Ald. başını gitti. Subay dişlerini sıktı. Tüfegin dipçiğtni vuracakmış gibi kaldırdı: Doğru söyle kadın, geberıirim seni! Ayşa kadın dipçiğe baktı: Nereye gittiğini bilmiyorum, gitti... Bakıstılar. Ayşa kadın gözlerini yumdu. Başına inecek dipçiği bekledi. Genç subey birden gevşedi. Ytizünü anasının yüzüne benzetmiştl. Vurmadı. Usıüca indirdi yere. «Girin arayın» işareti yaptı. Askerler içeri daldılar. Ayşa kadın hiç kımıldamadı. Başı yerde bekledi. Subayın çızmelerine baktı. Evrte silâh var mı? Yok. Doğru söyle? Arayın ışte, yok. Subayın sesi yumuşadı: Adın ne senin? Ayşa. Benim anamın adı da Mari. Seni anama benzettim. Allahına dua et nadi Aysa kadın başını kaldınp baktı: Niye geldıniz siz bıiralara? dedı. Ne istersinia bizden? Buralar eskiden bizimmJş, tekrar almaya geldık. öyle mi, kim demiş onu? Ta bizim dedelerimizin dedeleri... İrnarn Ziver efendiyi görüverdi, karşıki evin köşesinden eğilip Dakmıştl. Ayşa kadın birden fırladı: Ne bakarsm ordan gâvur imaam! dıye bağırdı. Bunlar senden daha müslüman, kork# v e r efendi çekildi. Telâş" içinde cUhjgf.^ sini savura savura yürüdü. Koca deyyuus! Sakalı bokluu!... Molla Mahmut yatırın çatısmdan dıkkatle dinledi, kiremitlerin arasmd&n baktı. Anasının sesine benzetmişti. Fakat bir daha duyamadı. Her yerinden bir ter yürüdü. Askerler döküp saçtılar, aradılar. Samanlığa, ahıra baktılar, bir şey bulaınadılar. Yck mu bir şey? Yok komutanım, iyice aradık Yok diyorum size. Üç gün önce gitti. Nereye gittiğini bilmiyorum. PeM yUrüyün. öbür evlere gittiler. Nerde bu köyün adarm, Hmse görünmüyor? Erkekler hep kaçmışıar. Bir immmla birkaç yaşlı dede kalmış. Çoluk cocuk da korkudaa dışan çıkamıyor. He he... Fena komıtmuşuz Türkleri. Tabi, biz kimiz? Baslanndaki subay safa sola baktı: Nerde imam? Nereye kayboldu? Camiye gitmiştir komutanım. Çağır sakalı bokluyu! Askerler gülüştüler. Birisi çağırmak için koştu. Su kadın öyle dedı imam için, csakalı boklu» dedi. Kendi dilleriyle söyleyip gülüyorlardı. Asker caminin kapısından başını uzatıp bağırdı: Hocaa! Gel buraya, yiirüü! Ziver efendi namaza durmuştu, sıçrayıp döndü. Namazı bozdu: Buyur başefendi. Emret beyim, diyerek geldi. Yılışık hareketler yapıyorau. Yürü, seni komutan çağınyor. Niye kaçıp geldin? Önüne katıp götürdü. Subay kızmıstı: Nereye gittin hoca? Şey başefendi, namaz vakti geldi de, onun için .. Bırak namazı canım. Silâh buıamadık. O herifleri de yakalayamadık Komutan kızar Hangi evleri arayalım, söyle? Ziver hoca ellerini uğuşturdu: Bilmemki başefendi, şey... Hep gitmişler. Geceleyin kaçmışlar demek Hıç haberirn olmadl, defilse .. Nereye kaçmış olabilirler? Bilmiyorum valla. Bilsem söylerim Dağlara mı gittiler, yoksa şu ilerdeki köylere mi geçtiler? Gece gelirler mı? Gelırlerse haber veririm beyim. Valla DÜNDEN BUGÜNE RÜŞVET Turgut ETİNGÜ İnsaflı sadrazaîjı 5 bin altının 2bininigeri vermişti Osmanlı Devleü'nîn »o$yoeko nomik yapısını inceleyea tüm araştınnacılar görürler xi, ilk çöküş işaretleri daha Kanuni Sultan Süleyman döneminin özcllikle son yıllannda belirginleşir. Oy. sa o dönemde savaflanii sağladığı büyük olanaklar ve kazançlar kadar; Avrupa bütünlüğünün derinliklerine de girmiş ve 'ouratülere de adapte olmufuz! Yine buralarda, akıl ötesindeki duygusal alif verij sonucu tek tek insan yapısına çeşitli kötü alışkanlıkları da almışız. Sonradan bunlar maddî v« manevi savnj ganimeti olarak yurda tasmmıjtı. Oysa, bir zamanların Soğüt yay lalarındaki o tertemiz hava, o gü zelim ye?illiklerin yerini; giderek Batının her Çesit ahlâk kuralları dışında gelijen bu yönleri a'm:ş. İlk kez görüldüğü için ir.senı çeken, fakat ashnda bozucu, yıpra tıeı ve insanı çökertici bu özenti olmuştur. Kendi debasından kat maksızın, sadece taklitçil'ğin potasında oluşturduğu lonuçlar. elbet ki uzun bir süre sonra kendi ni göstermeğe baslayacaktı. Nitekim Doğu Roma'yı yıkan, Batı Romanm da çökfijfinü hazırlayan uçarılık zincirinin halkaları, briy lece olufumunu tamamlanııştı. Bi zim Osmanlı împaratorluğa da, pek tabiidir ki benzeri bir sonuca varacaktı... v«t verisınj yeraleme zorunlufu da sürdürülmekteydi!. Padisaha sundu^u raporunda Koçı Bey, söyle diyordu. « .. Halkın hepsl ziyrtet ve şö'h rete düstü!. Giderek bir mertebeye vardı ki, kul tayfasımn görevi yalnız ekmek parasma yetiş rr.eyip insanı tedirgın edicı ba? vurmalara ve saldırganhklara da zorunlu kaldı!. Oysa bu büyük Devlet'te böylesine aynet ve çöhret gibi bulasıcı bir Ulet yoktul.» Kanlı bir rüşvet olayı Koca bir Imparatorluk, bunca rüşvet yaygınlıgı karşısında dağılıp. ço'kUntUye yüz tutmaz mı? Koçi Bey. Padisaha sunduğu ve Devlete düzen verilemeyışın nedenlerini anlattığı ünlü bıiairgesinin sonlarına doğru: «... Ve Haremi hümayun'a çingane, sahudl, dinsiz • mezhepsiz nice ? » <• hir oğlanlan rüşvetle girer oıdu!..» diye yazar. Naima Tarihi, böylesine bir rüşvet olayuıın Istanbul halkına yaygın kanlı tepkisini de sayfalan arasında özet olarak şöylece verir: ... Istanbul'da «Kira» denilmek le ün yapmış bir Yahudi acuzo, Harem kadınlan aracıhgı ile oldukça tanınıp, sivrilmişti!.. Saray kadınlarına yedirdiği rüsvet le büyük işlere karışmış ve nice kişileri de makam sahibi yaplı ğından. bu davranışları halk ve sipahi tayfasını galeyana getirmiş tı. Işte bu nedenle topluca Kaymakamhğa saldıranlar, adı geçen kadının kendilenne tesliminı ıstemişler. «Kaymakam Halil Paşa» durumun Valide Sultan'a da ieke sürdüreceği gerekçesiyle Çavuşbaşı Kazgancızade'yi gönderip, Yahudi kadının evini bastınr! Kadını ve iki oğlunu yakalatır. Tutuklulan, Vezir huzuruna çıkartacağı sıra. daha Divanhane merdivenlerinde iken, sabırları taşan Sıpahiler, Kira ve iki oğ luna saldınp, hançerleriyle dellkdeşik eder, orada cansız bırakırIar!.. Ozellikle rüşvet alıp verme de kullandığı ellerini de keserier. Daha sonra, bu kadınla ilişkl kurarak malmülk sahlbl olanlaıin kapılanna, bu ellen «tbret» olsun diye de çivilerler!..) Rüşvette insaf güden bir sadrazam örneği!.. Ahmet Rasim Bey, yukarıda sözü geçen Osmanlı Tarıhi'nde, Netâyıcül Vukuâfı özeüerken, nişvet alırken insafı da elden bırakmayan bir Sadrazam örneğıni şöylece anlatır: (... Sadrazam Rüstem Pasa, rüşvetsız mansıp (büyük görev) vermez idı ise de insafı dahı elden bırakmazdı!. Hatta bazı tarihçiler; bır kez Erzurum Beylerbeyisı eliyle besbin altun sunuldukta; Rüstem Paşa: «Erzurum mansıbının bu kadar altuna dayanıklığı yoktur!» deyu Uçbin altın alıp, ikibin altunu geri verdiğınl yazarlar. Bundan anlaşılır ki. «RÜŞVET» almak o sıralarda sakıncasını iyice kaybetmiş idi. Sokullu Mehmet Paşa Sadaretinde bu kötü alışverişe kesat gelmişken, anın ölümünden sonra ol derece Uerledi ki, çeşitlerinl sayıp dökmek ımkânsızdır!..) Kırk bin altuı «Künh Ul Ahbâr» adlı tarıhin. de yazar Âli, Sadrazamı Ahmet Semsi Pasanın, Iil Murad'a rüşvet verişinin öyküsünü özet olarak söyle anlatır: • Semsi Paşanın özeı daıresınde idim. Paşa geldi. Çok sevinçli görünüyordu. KâhysLSi Koçu' ya: Bugün, ded;. Hanedanım Kızılahmetler'in intikamını Osmanogullanndan aldım! Bundan sonra ölsem de gam vemem. On lar nasıl bizlm ocağımııa su dök tülerse, ben de oniann ocagını söndürecek bir iş yaptım. Kâhya Koçu sorau: Ne yaptınız efendim? Padisâhı rüsvete dadandır dım!.. Bir is için kırkbin aitın aidırdım. Lokma büyüktü ama yutturmayı başardım. Bundan sonra rüşvetten vazgeçemezler ve rüşvetle devletleri de direnç bulmaz!..» mlabilme ufruna, yüzbin altın rüsvet veren Sinan Pajaya ne fcuyrulur? Ve bilir mlsiniz ki, o koltuktan düşürülme kuşkusundan ötürü zaman zaman bu rüş Y A R I N : Bozuk düzene karşı iki şair f f t » Zati DİŞİ BOND bu köylülere. dan başka kimsey» bir şey yapacak degiliz Korkmasınlar. Bir de silâh topıuyomz. SUâhını veren kurtulur. Peki beyim, söylerim. Saloluo. G U Ü> güle .. Birerle kola girip yürüdüıer. ArkalannAm Jcan kız, çoluk çocuk usulca baslannı uzatıp bakmaya başladılar. Gözleri korlnıdan iri irl açılmıstı. Aralarında fısüdaşarak konuşuyoriardı. (DEVAMI VAR) MALKOCOĞLU yazan veçizen.Ayhan BAŞOGLU 5ÜPHELİ ZAFER TİFFANY JONES Bir yüce padişalu küçük düşüren yön! O'na tarihler «KANUNİ., diyor. Yasaların temsilcisidir. Nice nice savaşlar kazarunışür. Yücelikte erisümez olmuş v« o günlerıne dek tüm yönleriyle «MUHTEŞSil. göriinmü}. Ama yine tarih, o Sul tan Süleyman Han'ın; gö^ünün ilk nuru Şehzadesi Muttafa'nın id«ra fermanmı vermiş olınasından ötürü suçlar!.. Nitekim sair Yahya bile, bu trajik olayın etkisinde kalarak, şiir halinde de olsa, o günlerin kuralları içinde gerçekten bir yürek pekliği göstererek şöylece dövünür: «Medet medet bu cüıanın yıkıldı bir yâııı» •Ecel Celâliieri aldı Slustafa Han'ı» «Tutuldu rnihri cemalî boznldu erkânı» •Vebale koydular al ile ÂlI Os man'ı» Yine tarih der U: « .. O sıra. Devlet kapısında görevlendirilecek kimselere ancak vereceklerı riişvet çokluğu kadarınca makam verdirmeyi kesinlıkle bir usul haline sokmuş Sadrazam Küştem Paşa, bu çöküşe ilk öncülük ecienler arasındadır!.» O dönem edebiyatımızda da rüşvetın bagdaş oturduğunu görüriiz. Örneğin «Şairler Sultanı» gıbi, oiağanüstü bir deyim ku!iandığımız Baki başta olmak üze re, diğer ün yapmışlan da «Caıze Bahşiş» alabilme kaygısıyla SULTAN'a övgü destanlan düienlemekteydiler!. Bu da bir çöküşe işaret degü miydi?... Gayri Devlet yöneticılerinin en başında gelenlerden vezirler, bilgınler, beylerbeyi'leri, valiler de sırf kendi çıkarları için giderek artan armaganlar sunma zorunlugunu kabullenmişlerdı. III.cü Murad'ın, Cezair Vallsl yaptığı Hasan Paşgıun ilkin «Kaputanı Derya>hk payesir) alabılmesi için o günün rayicine göre Padişaba «Üçyüzbin altun» tu GARTH Bursa Tıp Fakültesi Dekanlığından Fakültemizin ajağıda belirtılen kürsülerinde «çık profesörlükler vardır. İsteklilerin, liızumlu evrakla 16 şubat 1974 cumartesi günü mesai saati sonuna kadar Istanbul Tıp Fakültesi Msıkezindeki Fakültemiz Bürosuna müracaatları; ANATOMİ HİŞTOLOJİ FİZYOLOJİ BİOFİZİK MİKROBİYOLOJI TROPİKAL HASTALIKLAR PARAZÎTOLOJİ BİOKİMYA TOPLUM HEKİMLIĞİ FARMAKOLOJİ PAIOLOJİK ANATOMÎ VE GENEL PATOLOJÎ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM ÇOCUK SAĞL1Ğ1 VE HASTALIKLARI GÖZ HASTALIKLARI KULAK BURUN . BOĞAZ HASTALIKLARI NÖROLOJİ VE PSÎKİYATRİ RADYOLOJİ VE RADYOTERAPt FtZtK TEDAVİ VE HİDROKLİMATOLOJt GENEL KURUL TOPLANTISI T.M.M.O.B. Gemi Mühendisleri Odasından Odamızın XX. Olağan Genel Kurul Toplantısı 17 çuhat 1974 pazar günü Istanbul Ticaret Odası Meclis Salonunda yapılacakt:r. Saat 9.00'da başlayacak olan toplantıda, fjndem maddeleri gdrüşülecektir. Üyelerimizin toplantıya katılmaları rica olunur. YÖNETİM KURULU Cumhurıyet 969 VE J J MÜDÜR ARANIYOR Tütün yapragımn ambalâjlanması ve ticaretlyle ugra«an dünya çapında bir teşekkülün kolu olao bir ttalyan |irk#tl, Yunan ve Türk fütününün mekanlk ıslenmesı lşlnd» hayll tecrübell. Italya'da yerleşebılecek Ou faurlka müdiirü aramaktadır Seçıletek lclmseye verılecetı ücret tatmlnkârdır ve araba v.s. glbl eK avantajlal da sajlanscaktır Bir yabancı rfllın bıllnrnfsı sart olup. anıaşmadan sonra ttalyuncamn ria flfirenilmesı gereKmektedlr. tlelJe nenler aşafıdskı adrese tam bir mflhremivet ıclnrt» w racaar edebilirler: DKLTAFINA, V1A DONlZBTTi /, KOMA ITALY (Basm: 32248) 962 tarında annagan; aynca otuz kö1P ve kırk da cariye verdiğını yi. ne tarihler yazmıyor mu?. Ya, Sadrazam tnakamına ku | : ; | • (Basın: 1096T) 95S
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear