23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHTJRÎYET 26 Şubat 1974 KÖYLÜ EFENDİMİZDİR ATATÜRK ' limizde Maliye Bakaıılığının aylık göstergeler • yayını var. Burada önür göstergeler arasında < Gayrisafi Milli Hasıla rakamları var. Bu rakamları, yapılış ve bünye hesaplarmın yapüışı bakımından epeyce eleştirilerini yapacağız. Şimdi bunlardan da önemli bir konu üzerinde duracağız. Gayrisafi millî hasıla rakamları sadece bir toplam olmayıp, kesimlerin herbirjnin teker teker toplum sal g<"lire yaptığı katkıyı yansıtır. Örneğin tarım sal alanda yaratılan dcğer, endüstri kesimindeki gayrisafi millî hasıla, ticaret kesiminde yaratılan değer nedir, bu istatistik'.erde görürüz. (Şu gayri safi milli hasıla deyimi de biraz daha doğal, gün lük hale sokulmalıdır. Kısaca yurt ekonomisine ka tılan ve net olmayan (briit) değerier toplamıdır) •Örneğin tarım ulusal ekonomiye ne katmış?. diye bpkıidığında, bu sorunun sadeee bir yüzüdür. Asıl bir başka yüzü de şudur: Tarımdaki katma değerier toplamj, tanmdan geçinenlerin net olma yan gelirleri toplamıdır. Net gelir biraz daha aşağı düzeydedir. Ama bu rakamlar da tanmda çahşanların gelirlerinin zaman içinde seyrini meydana koyar. îşte. bu ysymda katılan değerlerle ilgili istatistiği, dilimizin daha ahşık olduğu milli gelir istaüstiklerini incelerken, hayret ve acı duyduk. Çünkü, sabit fiyatlarla, tanmda yaratılan ürünlerin toplamı, bir başka deyimle tarımdan geçimini sağlayanlann gelirleri toplam olarak azalmıştı. Ta rımdan gelirlerini sağlayanlar arasında elbette kent lerde yaşayan toprak ağaları da vardır. Ama tarım sal gelirlerin azalması demek, aslında köylülerin ge lirlerindekı azalma demektir. Acıyla, elemle gördiik ki 1971 yılından bu yana tarımsal gelir, bu arada doğal olarak köylü gelirleri azalmıstır. 1971 yılının elverişli hava koşullanndan bu yana, tarım dan gelir elde etmekte olanlann gelirleri satınal ma gücü olarak azalmaktadır. Bu, hem bir yazar olarak ve hem de bir yurttaş olarak bizi üzmüştür. Sanırım her okuyanı da üzecektir... *1) Okurlarımızın sabrını rakamlarla taşırmamak için, buraya sayısal bir tablo almak niyetinde değiliz. Sadece durumu saptadıktan sonra, bumın yorumuna yer ve zaman ayırmayı yeğ tutuyoruz. Bir ülkede yaşayanlarm onda altısrnm gelirinin satmalma gücünün azalmasımn, bir ekonomi politikasını, bir toplumsal gidişi suçlu sandalyesine oturtrnaya yeterli olduğu kanısındayız. Bunu bir ülkeye reva görenlerin, bizi bağıjlasınlar, bir özürü olacağını, bir savunması olacağmı da biz kabul ede meyiz. Çünkü bir ülkenin en büyük gücü, o ülkede çalışan, yaşayıp da çalışma <"iş) olanağı bulama yan insanlarınm var olan ya da potansiyel olarak E KÖYLÜ ve KALKINMA Arslan Başer KAFAOĞLU ortaya koyaeaklan insan gücüdür. Sermaye potan siyeli ne kadar önemliyse, bu iş gücü potansiyeli de o kadar önemlidir. Bu iş gücü potansiyelinin on. da altısından fazlası köylerde yaşamaktadır. Aslında kent sayılan bazı toplulukların geçimi de, köyler gıbi, tarıma bağlıdır. Tarım kesimindeki gelirle rin satın alma gücü azalması aslında yurttaşlarımızın onda altısından çok daha fazlası ile ilgilidir. Türk ekonomisi onda altısı ya da yedisi normal pazar ekonomisinin dışında kalmış oluyor böylece. Bunun ulusal ekonomimize mal oluj değeri oldukça yüksektir. Bazı karşı fikirler ileri sürülebilir bu savımıza karşı. Birinci olarak denebilir ki, köyleıde çalışanların bir kısmı yapım (inşaat) işlerinde çalışırlar, bu nedenle başka ek gelirleri de vardır. Bu doğru olmakla beraber, yapım işlerinde çalışan hele mevsimiik i.şçilerin, sosyal güvenlikten ve rendikal örgütten yana fakir oluşlarını da düşünmelidir. Yani bu yorganı sırtta. gönlü ve aklı sıladakl yurttaşlanmız işçi olarak da çok düşük bir ek gelir alırlar. Bunlardan is bulana da ne mutlu. Çoğu kaçak işçidir, bu nedenle emeğinin değerlendirümesi, taşaronun muteahhidin insafına kalzmştır. Ikinci olarak. Almanya ve yurt dışında çalışan Işçilerin gelirierinin bir önemli kısmı da bu kesime yani tarımsal kesime yansımaktadır. Bu da doğrudur. Ancak okuyuculanmızı yormamak için burada ayrıntı vermeyeceğimiz hesaplarlı anlaşılmaktadır ki, İşçi geürlerindeki artışın köy halkına yansıyabıleceği kabul edilen kısmı bile bu açığı kapayamaz. danlarımız rahat etmemelidır. Kalflı ki bu gelir çok da düzensizdir. Birçok yıllar düşmektedir, aynı kalmaktadır. Artması da rastlanUlara hava koşullarına bağlıdır. Nüfusunun en az onda altısı bu durumda olan bu ülkede, sağlam bir ekonomi ve sağlam bir sanayileşme politikası ö"a izlenemez. Ecevit hükümetinin en önce ele alması gereken uzun ve kısa süreli sorunlar işte burada yatıyor, işe nereden başlamah? Bizce işe köylüyü düzenli gelire sahip kılacak bir en az geçim düzeyi politikasından başlamalıdır. Köylünün asıl belini kıran, bir yıl gelirinin ertesi yıl eksilmesidir. Yoksa gellr artışı yavaş da olsa köylünün acısı eksilecektir. (Bundan köylü gelirinin yavaş artmasını savunduğumuz anlaşılırsa üzülürüz). Bize kalırsa, hükümet yaygın bir sigorta düzeniyle, köylü gelirinin en az yüzde beş (birey başına) artmasını sağlayacak ortamı ve adımlan getirmelidir. Değil tefecinin, ağanın oyunlan, hava koşullan, âfetler, zararlı böcek salsınlan bile bunu ensellememelidir. Bu maksatla bir fon kurulmah, bir gelir ayarlaması yöntemi bulunmalldır. Hükümet hatta her şeyden önce bu konuyu ele almahdır. si, olabilir. Bir doğu yaylasında küçük çapta süt tesisi olabilir. Köylü mutlaka endüstrileşmeye itilmelidir. Üçüncü adım, kuşkusuz bu endüstrilesme çabasmı sağlam bir tarımsal örgütler tabanına bağlamaktır. Kim ne derse desin. kırsal böleelerin tek örgütlenme şekli, devlet üretme çiftlikleri gibi, kamu kesimine bağlı örnek çiftlikler ve kooperatifler olacaktır. Bu kooperatiflere gidilrneden devlet aydınları Anadolu ve köylere yay. manın yolunu aramahdır. Belki de bir süre bu kooperatiflerin başında yerli (yani o yöreden) olmayan aydmlar bulunacaktır. Ancak bu arada köylü içinden öncüler, gerçek halk liderleri yetiştirme yolunda yoğun halkçı çabalar harcanmahdır. Bu çabalara şimdiden başlamakta yarar vardır. ünutmamah ki, insan yetişmesi zordur. Ama yirminci yüzyü uygarlığırun temeli ve merkezi de «insan»dır. Bu arada, verilecek yüksek tarımsal fiyatlar (yani tutucu iktidarların verdiklerinden yüksek ve halkm emek ve maliyetine uygun) dolayısiyle elde edilecek, ek gelirlerle halk ör^ütlenmeye itilmelidir. Açıkça bilinmelidir ki. Ecevit hükürneti son tütün kampanyasında önemli bir fırsat kaçırmıştır. Elde olunan geçen yıldan fazla gelirin yarısı Akhisar'da kurulacak bir filtreli sigara f8brikasının sermaye çekirdeğini oluşturabilirdi. Bu fona o yöreden Almanya'ya gitmiş işçilerden toplanacak paralar eklenince kısa sürede Akhisar ve yöresinde tarımla endüstrinin kenetlendiği bir halk sektörü örneği dostdüşman herkesin gözünün önüne dikilebilirdi. Ecevit hükümeü, hiç olmazsa gelecek, ek gelir durumlarından bu yolda yararlanmalıdır. Bu koyde olduğu gibi kentlerde de denenebilir. Toplu sözleşmede ücret artışlan, sıçraanalı maaş artışlan bu yolda kullanılabilir. özetle bir aydın olarak köylümüzü kalkmdırma yolunda kafa ve hatta nazik bedenlerimizi yormalıyız. Yormazsak geieeektekj kuşakların yargılamalarından alnımız ak çıkamayız. (1) Sabit fiyatlarla C1968 fiyatları) G. Safl Millî Hasıla ve Tarım gelirleri şöyledir: (Milyar lira olarak): Tarım Gelirleri 1968'de 31.700, 1969'da 32.110, 1970te 33.356, 1971'de 37.778, 1972de 37.710, 1973'te 34.632. Gayri Safi MilH Hasıla 1968de 112.493, 1969'da 118.594, 1970'te 125.243, 1971'de 138.519, 1972'de 149.119, 1973'te 158.627. Yani herkesin satınalma gücü artarken, Tarım kesiminde çalışanlarınki önemli ölçüde azal 7 Kızknrdeş'in Mariietleri aşad:ğımız çağı simgeleyen olaylardan biri "Çok ulusln kuınpanyalar>dır. Gerçi çok uluslu kumpanyalar yeni bir olay değildir; ama gittikçe güçlenen bu kurumların devleüeri aşan bir nitelikle dünya poliükasını etkilemeleri dikkatleri çekmiştir. Çok uluslu kumpanyalar kesiminde hiç kuşkusuz petrol şirketleri başta geliyorlar. Batı dünyasını ve Üçüncü Dünyayı denetleyen bu kurumların kökü ABD'dedir, ama kolları sayısız smırı aşarak dünyayı kapsamıştır. Üretim, arıtım, dağıtım kesimlerinde örümcek ağı ötgütlenen bu şirketlerın başında 7 kızkardeş» adı verilen Biiyukler Karteli gelrnektedır. Büyükıer şunlardır: II Standard Oil of Ne\v Jersey, 2) Royal Dutch Shell, 3) British Petroloum, 4ı Gulf Oil, 5) Texas Co, 6) Standard Oıl of California. 7) Socony Mobil. 7 Büyükler dünya piyasasmda kuıdukları sayısı çok kuçük şirkeıle petrol pazarını. istedikleri biçimde çekip çevırirler. Sosyalist ülkeler dışındaki dünya piyasasmda alım satımın yüzde 9O'ı bunların egemeııliğindedir. Hiç kuşkusuz Ortadoğu petrol alanı da bu şirketlerin veya bu şirketlerin yavrularmın elindedır. Sözgelişi Suudi Arabistan petrollerini elinde tutan ARAMCO. 7 Kızkarde^'ten üçünün biıleşip kurduğu bir kumpanyadır. Shell Quatar, Getty Oil, American Oil, Bahrein Petıoleum. Kuveyt Darcy Oil. vb. gibi bir sürü yavru şirket Ortadoğu'yu sarmıştır. Yani Ortadoğu petrol kral ve şeyhlikleriyle petrol tüketen ıleri sanayi ülkeleri arasında 7 büyükler'in aracıhğı iş ğörmektedir. Şimdiye dek Ortadoğu ki dünya kaynaklarınm üçte ikisine sahıptir petrolü çılgınca bir tüketim için üretiliyor, ve 7 Büyükler sürümden kazanıyorlardı. Tek fiyatlı ucuz petrol, ama daha çok petroldü uygulanan kural... Oysa dünyamn bugün vardığı noktada, başta Suudî Arabistan ve İran olmak üzere, bazı ülkeler ellerine yeni olanaklar geçirip: Petroiümü ucuza satmam, diycbiidiler. Bu sözü söyliyebilmek kolay değildir. Bu sözü söyliyebilmek için iç politikada sağlam bir iktidara dayanmak; 7 Büyükler'in kışkırtacağı bir askeri müdahaleden korkmamak; ve 7 Büyükler elleri altmdaki başka kaynaklarla piyasayı besleyip rest'i gördükleri zaman uzun süre dayanmak gerekir. Ortadoğu'da bu şartların hepsi bir araya geldi. Amerika, bir askeri müdahalenin tüm Arap ülkelerinde yaratacağı tepkiden çekinmekte, Ortadoğu'da Sovyet dengesini hesaba katmaktadır. Petrol üreten üîkelerin Batı bankalarında birikmiş dolarları bu ülkelere uzun süre petrolü satmadan yaşama olanağı vermektedir. Ve böylpce eşref saati çalmıştır. Arapların petrol ambargosundan sonra fiyatlar da yükselince, büyük petrol şirketlerine bir bakıma gün doğmustur. Çünkü üretici ile tüketici arasında a>nı zamanda aracı idiler bu şirketler... Nitekim kârları akıl almaz düzeylere yükseldi 7 Kızkardeşin... Kapitalist devletlerin düzenlerini ve kapitalist toplumlann refahların: sarsma pahasma sağlanan bu kârların ergeç bazı tepkıler yaratması doğaldı. Ortadoğu ülkelerinin akülı sözcüleri, petrol bunalımından yakınan kapitalist devlet yöneticilerine: Bız petrolümüzü ucuza satıyoruz, sanayi ürünlerinizi pahahya alıyoruz. Adaletsizliği ortadan kaldırmak istedik. Siz bize tepki göstereceğinize petrol kumpanyalarının yüksek kârlarını kısıtlayın.. diyorlardı. Bu yolda bir oluşum gecikmedi. Önce Avrupa bsstnmda başladı eleştiri. Sonra politikacılar ortak çıkarları hıçe sayan petrol kumpanyalarına karjı bir tutuma yöneldiler. Almanya îktisat Bakanlığı bir rapor düzenliyerek uluslararası beş petrol şirketinin suçluluklarını ilân etti. Amerika Senatosundan Dışilişkiler Alt Komitesi uluslararası peı.rol karteline antitrust kanunlarının uygulanmasını isteyen belgeleri piyasaya sürdü. Kapitalist dünyamn bunalımı aynı zamanda bu dünyamn iç çelişkilerini ve mekanizmasını da yoksul ulusların gözleri önüne lif lif sergiüyor. Böyle zamanlarda büinçleame fırsatı ve araçlan joğunlasır. Y Endüstrilesme Gerekli İkincj adım, köyün endüstriîeşmesidir. Ağaç dibine dökülen portakallar değerlendirilirse, örneğin Kumluca, Finike ve benzeri ilçe çiftçileri büyük gelirler sağlar. Çürümeye yüz tutan, yere olgunlaşmadan dökülen ürünlerden başlayarak, köylünün üriinünü işleyerek satmasmı sağlayacak üretim tesisleri kooperatifler eliyle kurulmalıdır. Bu tesisler bir meyve suyu tesisi, bir domates salçası, bir konserve tesisi olabilir. Bir Karadeniz kıyı köyünde balık buzhane Öncelik İsteyen İşler Şimdi bir başka noktaya geçelim. Köy halkırun geliri Türkiye'de kent halkı gelirinin çok altındadu. Ortalama aitıda biri dolayıarındaaır. Bu acayiplik ortadan kaldırılmadan, vic mıştır. YENİUEYENLER HALİT ÇELENK arih boyunca toplumlsnn egemen güçleri ve onların temsilcileri her zaman bilime saldırdüar. Karşılarında bilimi ve düşün adamlarını gördüler. Aydmlıktan korktular, ışıktan korktular, gerçekten korktular, özgürlükten korktular, uyanan insandan ve halktan korktular. İnquisition 17'nci yüzyıhn dev adamı Galile'ye saldırdı. cSanıyorum bu dünyada bilgisizliğin bilime karşı duyduğu kin ve nefretten daha zorlu bir kin ve nefret yoktur» diyen büyük Galile'ye. Bu karanlık güçler Copernic sistemini geliştiren Giordano Bruno'yu Tanntanımazlıkla suçladı. Ünlü düşünür 7 şubat 1600'deRoma'da Campc Deı Fiori'de odunlar üstünde yakıldı. Ama 294 yıl sonra 1894'de Roms nıo aynı meydanında, yani yakıldığı yerde heykeli dikildi. Fransız devriminden sonra çağdaş kimyanm kurucusu ve «Doğada hiç bir şey kaybolmaz, hiç bir ?ey yeniden varolmaz. kuralını kesfeden ünlü Lavoisier «Cumhuriyetin bilginlere ihtiyacı yoktur. gerekçesiyle giyotine gönderildi. «Vahde<'i vücut» (Tanrı ile evrenin birliği) «elsefesini savuBduğu için isIâTn mutasavvıf ve şairi Hallacı Mansur, toplumsal düıeni bozduğu iddiasiyle idam edildi. Ruhu maddenin bir niteliği olarak gören Türk şair ve düşün adamı Nesimi, Enelhak» dediği için Halep Kalesinde derisi yüzülerek öldürüldü. Simavna Kadısı Şeyh Bedrettin .Padişaha huruc ettiği» için asıldı. Asılırken önceden hazırladığı deve yunünden örülmüs bir ipi cellada kendisi uzattı. Bilgin düşmanlığı, bilim düşmanlığı, kitap düşmanlığına, sanat düşmanlığına dönüştü. Kitle halinde kitaplar yakıldı. Yasaklandı. Düşünce ve sanat zincire vuruldu. Bilimin, sanatın, felsefenin, yani insanlığın tüm entellektüel mirasının yayılmasma, kuşaktan kuşağa insanlığa malolmasına hizmet eden ve düşünürün, sanatçmm. bilim adamınm vazgeçilmez desteği, yardımcısı bu nesne. düşman ilân edildi. Ak kâğıtlar üzerine yazılı. düşünce ürünü bu ışıklı satırlar. insanlığın, uygarlığın dostu bu kutsal miras mahkum edildi. Yaşh tarih, cahaletin bilime karşı, burada sadece birkaç örneği verilen sayısız saldırıları ve cınayetlerıyle dolu. Bütün bu cinayetier ve saldınlar .âdemiyetten», «idraki» kaldıramadı Varlığın ayrılmaz parçası düşünce, sed tanımadan, yüzyılları aşarak günümüze ulaştı. Giyotinde can verenlerin, idam edilenlerin. odunlar üstünde yakılanlarm, insanlık dışı işkencelere tâbi tutulanların eserleri, düşünceleri, insanlığa, insanltğın mutluluğuna ışıklarını serpti. Okullarda, üniversitelerde okundu. Yapıtları, bir kültür mirası olarak kuşaktan kuşağa, dönemden döneme insanlîğın kurtuluşuna katkıda bulundu. İnsan, insanca olan her şeyi scvdi. Bugün varılan uy?ar!ık düzeyi küçümsenemeyeeek kadar önemli. Tekerleğin, ateşin, elekrriğin, bııharm, atomun, curnhuriyet devlet şeklinin düşünüiemediği dünemlerden bugüne gelindi. Bu düzeyi, külenin efendiye, işçinin patrona, mazlum milletlerin. emperyalizme karşı verdiği amansız mücadeleye borçluyuz. İçinde bulunduğumuz düzey, bir kurtuluş düzeyi olmaktan kuşkusuz uzak. İnsanoğlu tıâlâ eğitimsizliğe, sömürüye, baskıya, işkenceye ve bütün bunların ana sorumlusu emperyalizme karşı savaşım sürdürüyor ve sürdürecek. tnsanlar ulus olarak bağımS'.z, ağanm, patronun ve bunlarm temsilcilerinin sömürüsünden, sömürünün her türiüsünden kurtulmuş, kendi entellektüel kişiliğini ve özgürlüğünü kazanmış bir aşamaya varmcaya kadar mücadelesini sürdürecek. Kölelik düzeninden nasıl kurtulduysa, kapitalist emperyalizmin boyunduruğundan da kurtulacak. Ezilen sınıflar ve halklar bugüne kadar yenilmedi. Önünde sonunda yendi. Çünkü yenilemez» Tarihsel gelijme doğrultusu, ezilenlerden yana. Bu bir doğa yasası, toplum yasası. Bunu anlamayanlar, anlamazlıktan gelenler. çıkarları anlamalarma engel olanlar, kendi menfur çıkarları, iğrenç kişilikleri ile tarihin mezarlığına göçüp gidecekler. Ama mazlum milletler, ezilen sınıflar yaşayacak. Bu akibeti hiç bir güç önleyemevecek. Bir maymun sırıtmasından insanca bir gülüşün çıkışı bile bunu anlamaya yeter. TV REKLÂM YÖNETMELİCİ 'nin 1973 Aralık ayında gerçekleştirdiği ve radyo ve televizyon yolu ile açıkladığı «Televizyon Reklâm Yönetmeliği» değişikliği, olumlu, anlayışiı, mantıklı. bir davranışın ve inancın sonucudur. Reklâmcı ve reklâm vericilerin sonu gelmeyen şikayetlerini haklı bulan TRT, esasta duşündüğü ve doğru bulduğu değişiklikleri süratle yapmsş ve yörtetmeliğe, uzun vadede geçerli», kuruluşa eşit olanakla açık, fiyat artışını ve spekülasyonu önleyici, yayın ku şaklarmda kimseye yer parselletmeyen ve TRT'yi her türlü haksız suçlamaların dışında tutan bir kişilik kazandırmıştır. TRT'nin televizyon reklâmUrı girişimi 1972 Mart;.ayjna ra?tlar. Yönetmelik' gerçekte çok daha önce hazlrlâhrnı'ş'," ancak uygulamanın acele başlatıldığı tarihte, doğruyu söylemek gerekir ki, önemli bazı noktalar TRT'nin gözünden kaçmıştır. Bu, bir denemeye girişilmeden önce görülmesi olanaksız, tabii bir öngörü hatasıdır. Göriildü tü ve anlaşıldığında da yukarıriaki tedbirleri süratle getirmiştir. Aksaklıklarin, reklâmcının, reklâm vericinın ve TRT'nin başım ağrıtır hale gelmesi 1973 Mart ayına rastlar. Kuşaklar bek lenmeyen bir süratle dolmuş, yerler kapatılmiş, müşterisi olan olmayan yer almış, TRT yeni ve haklı istekler için çaresiz kalmıştır. Ayrıca ve en önemlisi. o güne kadar yer alanların dışında, öbür istek sahiplerine «ömür boyu yer verememek» durumu ortaya çıkmış, fiyatlar piyasada müşteri aleyhine alabildiğine yükselmiş, TRT'ye şikayet üstüne şikâyet yağmaya başlamıştır. ÎRI f Î TRT'NİN 1 NİSAN 1974'TEN ÎTIBAREN UYGULAYACAĞI YENİ YÖNETMELİK, ÖZEL VE TÜZEL KURULUŞLARA VE AJANSLARINA, TRT'NİN REKLÂM YOLU İLE NORMAL KAYNAKLARI REKLÂM YAPMAK OLANAĞINI KAVE «EŞÎT HAK» ZANDIRMAKTA, PRENSİBİNÎ GETİRMEKTEDİR. HalitTALAYER Reklimlardan yapımcı ve reklâmcı adının kaldınlması. rçajj. ^haiinde, î mam ülıenrı teîevizçıkartılması, gibi olumlu düşüneeler de, «değişiklik kalıpları» içinde yer almaktadır. GörüldüğU gibi TRT bir aksaklığı, hem de çok önemli bir aksaklığı çabuk saptamış ve doğru yolu hemen seçmistir. Aksak lıkların ana hatlarım yukanda çizmeye çalıştık. Biraz daha açıklamakta yarar umduğumuz için, bunalımı yaratan gerçekleri kısaca dile getireceğiz. MEVLID Biricik varhğımız eşim ve babamız Galatasaraylı 4 lanılmaktadır. Fiyatlar mUştert aleyhine alabildiğine yükselmek te^y, ^Reklâmcı, müşt«rişiı>ı» JSrîi ^ffesiz, müşteri çaresizdir. hts lH»yUzden herkes, bu, Kis. dişe «dur» diyecek, «doğru yolu» getirecek kararı sabırsızlıkla beklemektedir. Şimdi soralım: Bir sistem nasıl olur da, hele devletin yönettiği bir kurumun sistemi ise. yalnızca 35 kişiye hayat boyu devlet gelirini parsellemek olanağını verebilirdi? Kim, TRT'nin saatlerini arsa gıbi satın alabilırdi? Kim, TRT'ye zamanında ya da ihtiyaçları yokken müracaat etmediler diye, Dinlerce kişiyi Televizyonda cistida kurbanlan» damgası ile Reklâm Uygulaması ömür boyu cezalandırabilirdi? Ve kim, devletten alınan bir Televizyonda reklâmlar <ckurnalm, başkasına ıki mislisinden şak» denilen dört ayn devrede fazla fiyatla satılmasına izin veyapılmaktadır. Dört devre, dört rebilirdi? saat bölümünü temsil etmekteKim, evet kim, devletin elindir. Dört kuşağın toplam reklâm deki kuşaklara sahip olmak asüresi günde 25 dakika dır. vantajını, başkalarının aleyhine En basta 1, ve 2, kuşaklar, son «iş kapma» ra 3. ve sonra 4. kusak ilgi gör bir gerektiğinden veya «müşterilere fazla para ödet mektedir. Haftada 5 gün yayın mek» aracı şeklinde kullandırayapıldığına göre, haftalık rek bılirdi? Gerçeklere Doğru lâm süresi toplam 125 dakikaKimse, kuşkusuz kimse yapadır. mazdı. Hak, herkese açık ve eîşte, TRT, ters yöndeki bu ge1973 Haziranındaki durum şu şit olmalıydı. Herkes istediği lişimi, bu devrede farkeder ve dur: Kusaklann tamamı. zaman televizyonda reklâm yapmak is bölümü itibariyle pek ilgi çek zaman veya istediği devrede, bu gün olmazsa. mutlaka yarın teyen herkese, aynı haklarla, bu meyen 4. kuşak dışında tamamen TRT'de yer bulmalıydı. Kimse gün, yarın, ertesi gün, her gün kapatılmıştır. Yüzlerce müracaat TRT'yi suçlamamaliydı, TRT'açık ve olanaklı bir yönetmelik dosyada «yer sırası» beklemektenin kapıları herkese açık kalmagörüşüne inançla ve süratle egidir. Hangi sırayı mı? Asla gel lıydı. lir. meyecek olan, kapatılmiş, haNitekim, yeni yönetmelik, kısa Bu görüş, «Yönetmeliği yeniyat boyu tekele alınmış yer sı devreli anlaşmalarla ve devre den ele almak, zamana ayak uyrasını. ler sonunda anlaşmalann iptali duracak yeni bir yönetmelik haKim olursanız olun. ne ya ve yeni anlaşmalar yolu ile, her zirlamak, haksızlığı kesin şekilparsanız yapın, artık size TRT teşebbüse TRT kuşaklanndan isde önlemek, herkesin hakkını televizyonunda yer yoktur: Yeni tifade olanaklarinı getirmekteeşit kılmak, TRT'nin televizyon gün ilâve edilmedikçe... Günlük dir. kuşaklannı arsa gibi kimseye reklâm süreleri artmadıkça.. Kısacası yönetmelik değişiklikparselletmemek ve TRTnin kapıElinde program olanlara başlannı herkese açık tutmak» ılke \Tirup, her fiyata «evet» deyip leri bunu başarmış, TRT'yi rahatlatmış, herkesi rahatlatmış, sine dayanır. boynunuzu bükmedikçe... i'ani sömürüyü önlemiştir. Uzun danışmalar, Türkiye Rek devlet elindeki bir kamu kurulam Ajanslan Birliği'nin 4 Ha luşunun hatalı uyguıamasına SONUÇ ziran 1973 tarihli yazılı önerisi, karşı çıkmadıkça:. bu konuya TRT'de ve TRT dıYazımızın başından beri açık125 dakikanın 60 dakiKası yalşında ıçtenlikle inananlarm ça nızca 4 firmanın elirıdeair. Te lamaya çalıştığımız gıbi TRT'nin balan, fakat hepsinin tistünde levizyonda yer sahibi olmak, yeni uygulama planı, reklâmcılı«doğru olan» karann alınmasma müşteriyj kendisiyle çahşmaya ğı baltalamak şöyle dursun, büdai r sonuç, yönetmeliğin 1 Ni zorlamak avantajı şeklinde kul tünleyici, birleştirıci, ticaret ahsan 1974'ten itibaren yeni şekli ile uygulanma yöntemini sağlar. lâkını zorlayıcı, kısacası hak ve hukuk ilkeleri içerisinde, eski bır deyimle, «İcrai sanat eylemeye» zorlamaktadır. Yeni yönetmeliği uygulama kararını alan TRT yönetıcilerinın, tüm reklâm ajansları, reklâmcılara iş vererüer, televizyon seyircileri, giderek, kamuoyunun saygısını kazandıklarmı burada belirtmekten kıvanç duyuyor, Bosyal, demokratik, çoğulcu bir toplum yaşantısmın gerçeğine gönül vermiş Olduğuna hepimizin inandığı yeni Genel Müdür Sayın İsmail Çem İpekçi'nın, bu konuda TRT'yi yanıltmaya dönük amaçları bilinmeyen önerilere kulak asmayacağını bildiğimizi de söylemekte yarar buluyoruz. OKUYUCU MEKTÜPLARI BİR YARGIÇTAN YÜKSEK HAKİMLER KURULÜNA Hızla değişen Türkiyemizde, artık her tür kuruluşun yapısinda öteden beri alışılanların dışında, yeni şeyler söylenip, yeni sesler duyulur olmaya başladı. Hiç kuşkusuz, benzeri sesler, bundan böyle adalet çatısı altında da duyulacaktır. Îşte, kaleme aldığım bu açık mektupta, böylesi bir amaca yöneük. 20/1/1974 günlü Hürriyet gazetesinde, kurulun, Başbakanlığa ve Adalet Bakanlığına sunduğu rapora atfen, «son 6 ay içinde 812 yargıç ve savcınm maddi sıkintı nedeniyle meslekten ayrıldığı» yolunda bir haber okuduk. Gerçi adalet adamlarmın, adaletin ve huzurun baş düşmanı olan maddi sıkintı içinde olduklan bir vakıadır. Ne var ki, meslekten ayrılmalan yalnızca, yargıçlarm geçim sıkmtısı çeker olmalarına bağlamak, gerçeğı yansıtan bır yargı olmadığı gibi, bu tür bir değerlendirme hatâlı yorumlara da yol açabilir. Maddileşmeyı oldum olası küçüklük sayan bu meslek mensupları, daimi geçim sıkıntısı çeker olmalarına rağmen, 6 ay gibi oldukça kısa sayılabilecek bır süre içinde, meslekten aynlanlarm adedi Cumhuriyetın hiç bir dönemmde bu kadar çok olmamıştı. Nitekim, önümüzdeki aydan itibaren arttırılacak kat sayıya ve de verilecek yan ödemeye rağmen, ayrılmalarm devam edecegi yolundaki söylentiler oldukça yaygın. Bütün, bunlar, meslekten kopmalann daha başka nedenlerin olabileceği gerçeğini ortaya koymaktadır. Bu nedenlerden biri, gelip geçmiş cükümetlerin, yargıçların sorunlanna karşı gösterdikleri çok yönlü ilgısizlik. Diğeri de, yargıçları kazanılmış haklarından eden son Anayasa değışikliğidir. Bu değişiklik sonunda, a) Anayasal bir hak olan «hak arama özgürlüğünden edilmiş» olan, b) yi niyetlerinden asla kuşku dujrmadığımiz, kurul üyelerinin. ancak uzun yılları içine alan tecrübe ile edinılebilecek idarî görev yapmanın kendine özgü kurallarına (zamanm kısalığmdan olacak) tam anlamıyla vakıf olamamalarırun yol açtığı aksaklıklardan, sızıldanan, c) Bır ölçüde de olsa ferahlığa yol açabilecek «belirlı süreli yer teminatı» dahı kendilerine çok görülen, ç) Bunun da ötesinde, uzmanlaştıklan kesimden sorgusuz sualsız 1. bölümün ıKi satirlık tel yazısıyla alınıp, yabancısı oldukları kesimde çalışma zorunluluğunda bırakılan yargıçların, emrindeki müfettişleriyle, kararlan kesin kurul karşısında kendilerinı tam anlamıyla huzur içinde hissetmelerıne elbettekı ımkân yoktur. Bütün bunlardan sonra dıyeceğim şu: Devrilmesı, toplum açısuıdan hesaba sığmaz zararlara yol açabilecek «Adalet Otobüsü» tehlikeh dönemecin hemen başına gelıp dayanmıştır. Sağlıklı dönüşü sağlayacak ilk tedbir, Anayasanm 144'cü maddesini süratle değiştirip, onu. eskı haline getirmek olmalıdır. Bu sağlanana kadar, bu arada, uygulamanın ortaya çıkardığı kurul ve yargıçlararası ilişkilere daha bir açıklık ve rahatlık getirecek tedbirlerın de alınması inmâl edilmemelidir. ' Bunlardan bırincisini, yetkililer nezdinde gerekli teşebbüse girişerek, ikincisini de, alacağı ilke niteliğindeki kararlarla sağ lamak, kurulun görevidir. Saygılanmla. Feridun Aksavruı Eskişehir Yargıcı Etüd Baskanlarımn Mahiyeti Nedir? Bizler fakir üniversite öğrencileri bazı liselerde bulunan etüd başkanhğı olanagmdan yararlanmak üzere istanbul Er kek Lisesine girmişük. yemek ve yatacak yer sorununu bu şekilde çözdüğümüzü saruyorduk. Fakat sömestr tatüinde ye meklerin çıkmayacağını öğrendik. Bunun üzerine diğer pansiyonlu liselerde olduğu gibi sömestr tatilinde de yemeklerin çıkmasını bütün arkadaşiarımı zın imzasını taşıyan bir dilekçe ile sayın müdüre ilettik. Aldığı mız karşılık dört arkadaşımızın polis zoru ile hiç bir yazılt gerekçe gösterilmeden »ni olarak atılması oldu. Şimdi bu arkada? larımızın ne yatacak yerlcri ne de paralan var. Neye uğradıeını şaşıran bu arkadaşlarla birlikte ilgililere soruyoruz: 1 Bazı pansiyonhı liselerde «Etüd başkam» bazıiannda ise «belletici öğretmen yardım cısi" olarak isimlendirilen yük sek öğrenim gençliğine tanman bu olanağın mahiyeti nedir. Bu nun yasalarda yeri var aııdır? 2 Bu gibi baksızlıklar karşısında hangi mercilere başvuracağız? Gerekçe gösterilmeksizin istediğini atma, yoksul öğ renim gençliğini zor durumlarda bırakma, sigortasız ve angarya adam çalıştırma yetkisi nereden alınmaktadır. 3 Kaldı ki sayın mödür ken di ifadelerine göre görevimizin yasal olmadığını ileri sürerken, bu görevimizin tamamen kendi inisiyatifine bağlı olduğunu söylemiştir. Oysa sene başında bize verdiği önergede bir belletici öğretmen yardımcısını an cak 3. yazılı uyanndan sonra atılabileceği belirtilmekted:x. Oysa atılan arkadaşlar buna da riayet edilmeden ani bir emirle polis kuvveti üe atılmıştır. Istanbul Erkek Lisesi beüetici öğretmen yardımcısı olarak öğrenci ve bizleri zor durama düşüren bu haksız davranışlan öğrenci velileriae, kamuoyuna ve ilgiH mercilere bildiriyonız. lsianbul Erkek Lisesi Bellerici ÖğTetmen Yardımcılan Mehmet Leblebi'nin Değişiklikler 5.12.1973 tarih ve 799/4723 sayılı bildıriyle duyurulan değişikaziz ruhuna ithaf edilmek üzere vefatının ikinci yıl dölikler özetle şöyledir: nümü olan 26 Şubat Salı günü (bugün) ikindi namazın1. Reklâm ücretleri 1 Nisan dan sonra Şişli camiinde mevlid okunacağından bütün 1974 tarihinden itibaren yaklaşık dost, yakın ve dio kardeşlerimize duyururuz. yüzde yüz zamlı olarak uygulaEsi: Can Leblebi nacaktır. 2. 1 Nisan 1974 tarihinden itiKızı: Kumru Leblebi baren muşteriyle, süre tahsisı için yapacağı taleplerde, mamu! Çumhuriyet 1552 madde veya firma adı bildirümesi şartiyle, sözleşme yapılacaktır. 3. 1 Nisan 1974'den itibarer. kuruma evvelce yapılmış bütün müracaat ve anlaşmalar geçer siz sayılacaktır. ( Meolisimebusan Cad. 81, Kat 2 Fındıkiı) 4. Basın ve kamu kuruluşları İçin her yayın gününde 1 dakikaya kadar yer ayrılacaktır. Bunun dışında: Anlaşmalarm en fazla altı aylık yapılması, Beklenmedik talepler Içii kuşaklarda yedek yer aynlması Talep edilen reklâm süresinin reklâmlara ayrılan süreji aşması halinde mamül gruplamasıTelefon: 49 76 29 49 80 10 49 80 11 na gidilmesi ve benzer mamüllerin kendi bünyelerinde eşit olarak bölünmesi, PTT, kaybolan 700 liralık nıala karşılık 10 lira tazminat veriyor 16/10/1973 tarihinde Erzurum'da öğretmenlik yapan kızım Nursel Olcay'a 60 nolu PTT makbuzuyla gönderdiğim 700 TL. değerinde 3 ^ kg. ağırlığındaki paketin, kızım tarafından alınmadığını ve iade edilmediğini de öğrendim. PTT'ye yaptıgım roüracaata verilen cevapta paketin kaybolduğu belirtilerek tazminat isteyip istemediğim soruîdu. Tazminat hakkım baki trol edîldikten ve tehlikell, ya kalmak şartiyle bir Türk vada hasara uğrayabilecek hiçtandaşı olarak PTT Idaresinbir şey görülmeyerek ağzı de bir paketin nasıl kaybolakurşunla kapatılan bir paket bileceğini, bir suiistimal mevpostada nasıl kaybolur? 700 licutsa bunların sorumluları rasında da değilim, ancak PTT hakkında bir işlem yapılıp yamemurlan paketleri açıp, içinpılmadığını sordum. Bu yazıdekileri beğendikten sonra yelı sorumun cevabında ise ba rine ulaştırmıyorlarsa, bunna kolimın âdi postayla gönlar hakkında hiçbir işlem yaderildiğini, üzerinde değerini pılmamakta mıdır? Yapılıyorbildiren bir kayıt bulunmadısa bu ilgili vatandaşa yazılan ğım ve yürürlükteki mevzuyazılann bir yerinde bildirileata göre sadece 10 lira tazmimez mir Türkiye'nin en eiddî nat almak için masraf etmeteşkilâtı olması gereken PTT ye ve zaman kaybetmeye hiç bu zihniyetle mi yönetiliyor? niyetim yok. Ancak öğrenmek Zübeyde Sayman istediğim husus şudur: SağCaferaiSa Mah. Şifa lam bır kutu içinde bulunan Bakla Sok. 4/9 ve PTT memurlannca içi konKadıköy / Istanbnl •• Türk Eğitim Vakfı ÇELENK BAGIŞLARINIZ İÇİN EMRİNİZDEDİR (Çumhuriyet 1556) TÜRK DONANMA VAKFINA YAPILACAK HER TÜRLÜ BAĞIŞ ŞANLİ DONANMAMIZI GÜÇLENDİRECEKTİR. «r.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear