28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURÎYET 18 Mart 1973 OSHAriLi MECUSH / EBuCEHıL P£TTİH, fAOLLA 3i " MÜHİM (HİKLEfL |?5İMİZ. EVET JAHÎRÎMÎZ FEiAT ETTi OUfLAtt Ü2EP.İNE fii t f o Oü ÖOZ îPiâMPE ERÜ MEBUS p SIS IÇINDE BEHZAT AY'IN ROMANI • 65 Sevil, evc. elinde Çiçek Pasajından Besim'ln alıverdıği kırmızılı beyazlı karanfiller ve kendisinin Kadıköy'den aldığı balıkla gırmişti. Anasının sevinçle karsılayacağmı umuyordu Halbukl •umduğnnu bnlamamıştı. Anası sinirli sinirli dolaşıyordn evin içinde .. Bunun için Sevil de sinirlenmişti... Önceleri hiç bir şey söyleyemei. Ama beş dakikahk bir şaşkınlıktan sonra: «Anne ne oldu?» diye sordu. Anasmda ses yoktu.. «N'oldu anne?» lere dalmıştı. Uyku glrmiyordu gözüne... Nesrin'in davranısını, Besim'i, kendıni düşünüyordu. Kendince eleştlriler ve özeleştirıler yapıyordu™ Üzüntü içinde kıvranıyor, ahlıyor, ofluyordu Kararlar alıyordu kendi kendine: •Besim'le iliskimi azaltmalıyım... Nesrin, babama da söyliyebılir. Bir de bu yüzden huzursuz luk başlar evde. Daha kötü şeyler de olabillr. Ellmden geldigince az konutmalıyun Besim'le... Gizli konuşmalıyım. Seviyorum ama, ne yapabilirlm? Tehlikeli bir sevgi bu!...» Bu uykusuz gecenln sabahı da ısımıştı en sonunda... Kalktı. tvedi giylndi. Dofru Nesrin'in okuluna gitti. ÂŞIKA BACDAT SORULMAZ «Konuş. ne oldu?» «Kimleydin btıgim?» «Besimleydnn. Kadıköy'de gömlek bulamadım. Besim de karşıya geçiyordu, birlikte gittlk». Nesrin, Sevil'l çok soğuk karşıladı.. öfke«Kansı geldi buraya... Sizi görmüş vapurda. Uydl . Demek ki İ7İiyormnş...» Sevil, Besim'le aralanndakl ilişklslnln ar•Ne dedi?. kadaşlıktan öte geçmediğini, dost olduklan•Ne diyecek! Sen kocasını elinden ahyormuı nı anlatıyordu sürekli olarak... sun... Sevişiyormuşsunuz... Söylemediğlni bırakmadı..» Nesrin. btke ıle: Sevil, dondu kaldı.. Ağzını bıçak açmıyordu. «Bir kızla erkeğin bu denli sıkıfıkı d o ^ Anası: luk kurmalannı anlamıyorum'» dedıkten son•Niçin susuyorsun?» diye sordu. ra, konuşmasını sürdürdü: «Bu işler dostluk «Niçin susacağım... Saşırdım. Bu kadın ne kadıya başlar, sonra aska dönüşür. Zaten kocadar kısfcançmış!» mın davranışlanndan, sana yazdığı mektuplar •Kıskanç olabllir! Senin de dikkatli olman dan önce, kendi okulunuzdan öğretmenler gegerekirdi Biribirinize ziyafetler, sık sık gezmelıp haber vermişlerdi durumunuzu .. Bu ilişki • ler, mektuplaşraalar..» yi sürdürürsenlz, bir de babana durumu söyli«Ne diyorsun sen?» yeceğim. Bunu unutrna! Sonra mahkemeye... «Doğruyu söylüyorum!» Bunu da bilmlş ol... Daireye de bildireceğim. «Ne mekrubu?» Açık ve kesin söylüyorum! Kocamla aynlmama •Besim sana hiç mektup yazznadı mı? Sen neden olarak seni göstereceğim. Bunlan tek tek okuvum geri vermedin naiî» düsün! Eğer ilişkini bir bıçakla keser gibı kesSevil'in kafasma dank etü... Düşündü kaldı... mezsen, vay haline! Seni tefe korum sonra! SUAnası: ründürürüm! Bımlan şantaj olarak sdylemiyo•Konuş bakalım? Niçin susuyorsun?» diye rum. Anlatabilıyor muyum?» sordu. «Konuşacak bir şeyim yok.» «Anlatıyorsun Nesrin Hannn.» «Dostluğu çok ilerletmişsiniz!» «Yanl anlıvorsun?» «Anlıyo «Sana «Besim, yaptıklarının tek tek yazmış... Belkl yazmadîkları da vardır. Deraek bunun için, ha«AnlatmıştınT» vada uçuyor gibi geziyordun?» «E ne diye uzaklaşmadın?» «Ne yapacağını düşün! Nesrin, babana söy« » lerse görürsün!» «Niçin susuyorsun?» Sevil, hiç bir şey söylemlyordu.«Konuşamıyorum.. » Anası, üzmez ulamaz konuşmasını, sorularuu sürdürüyordu... «Konuşamazsın elbette ..» Sevil, en sonunda odasuu çekilip, erkenden yataçına yattı. «Suçlu tnsanlar donar kalır böyle . » Ter içinde, karaalık odada karanhk düjünce(Devsmı var) KALA'SIZ KERKÜK OLMAZ KALA'SIZ... m Kerkük'e gelir gelmeı, valiyl ziyaret ettim. Vali kızgındı.. Valinin suraündan düjen bin parça oluyordu!. Vali, çeşitli soylentilere sebep olan. bir Türkmenin olümü için Kerkük'e gelen bir Türk gazetecısınin, dönüşte yazdıklanna kızmıştı.. «Kendısine her türlü kolaylığı gosıerdik. Olayları istedığınız gıbı inceleyın, istediğiniz kımselerle konuşun, ama gerçekleri gorun, ona gore yazın kanştırmak isteyenlerin oyunlanna âlet olmayın..» diyordu Kerkuk Valisi de devam ediyordu: •Ne yazık ki meslekdajinız yuri ffuna ddner dönmez his olmamış şeyleri olmuş gıbi yazdl^ bizi yerin dıbine batırdı ve biB^yı karıştırmak isteyenlerin sözlerine kanarak görevini kötüye kullandı, bu iyi komşuluğa, iyi gazeteciliğe yaraşmaz..» Türk gazetecisinin «bozgunculara âlet> olmayacağım anlatmaya çahştım, ama vali kızmışu bir kere.. Çarşıda bir tahta kajık alırken, yanıma gelen Kerküklülerden bir kaçı, Türk olduğumu anlayınca, Istanbul'dan, Bursa'dan söz ediyor, «Uzak değil buralar, gelin ara sıra» deyince, pasaport harcınm çok yüksek olduğundan, dışarı kolay çıkamadıklarından yakmıyorlardı. Bağdad'a ddnerken Kerkük çıkıgıııda sıkı bir kontrol gözden kaçmıyordu, keza Bağdad'a airerken.. Kerkük'ten bir görüntü^ Demlrd dükkânı.. altı saat yanıyormuş devamlı.. Çok derüilere dğütlenir, mumu yak derdıne bak.. ladı. Onu onanrken ikincisi oldtlğu yerde iniverdi!. Onardık. Las tıkler sıcaktan patlıyormuş.. Yollardaki atılmış lâstikler bundanmış.. Enkazlar ise, Kuveytte ıçki vasak oldueu için, Basra'ya içkl icmeye giden ve dpnüşte takla atan Kuveytlilere aitmiş. Al Abdali'dan Saffan'a geçerken de •yine kesti» müslüman kardeşlerim1. Sonr,aJÖa?ra'ya dolmuşla ve gece geç vakit Basra Havaalanından bir saatlik Bağdad'a™ Otelde, tanış bir yüz gördum. Ünlü besteci Fikret Emirof.. Konuk olarak gelmiş Irak'a Azerbaycanlı bu ünlü müzik adamı Türkiyeden Türkiyedeki dostlarından söz etti Necil Kâzjm Akses'e, Clvi Cemal'e, Aydm Gün'e selâm etti. Ankarada geldiğlnde şerefıne Dışişlerl ileri gelenlerinin verdiği kokteylde çekilen fotograflarmın eönderilmediğuıi söyledi, rica etti, «Acaba siz alıp apartır mısmız bağa?» dedi. Apartamadım ne yazık ki.. Saym Akses, Ulvi Cemal, Gün.. Fikret Emirof. fotoirafıru bekliyor.. «Biz göndeririz» demişinis de MALKOCOĞLU yazan veçizen:Ayhan BAŞOGLU KILIÇ medim.. Şehrin ortasında bırakmıştı dolmu^, bir taksıye atlayıp • Sefaretul Türkiyya» demij ve sıBağdad'da baharatçıya gittik.. caktan buhar olarak bir köşeye Severım baharatı. Adını sanını Fındık Basra.. büzulmüjtüm. Kuveytli şoför, «Ya bilmediğim otlar, kökler vardı. Allah» çekip motonı çalıştırmış Fmdık Basra, Basra havaalaBaharatçı «Ben bir harman edenında.. Basra'yı da şöyle bir do ve bendenizi bir hayli dolaştırdık yim» demişti.. Razı oldum. Elitan sonra «Sefaretul Türkiyya»yı lanıp, garajlardan bir •dolmu5>a ne ne gelırse terazinin kefesine bulamamış (') neden sonra «teatlayıp ver elini Saffan sıruı kaatıyordu. Sonra bunları değirmesaduf» bendeniz bulmuîtumf Kapısı diyorum. Bağdad'da iken Ku ne koydu ve öğüttu.. vasa, Kı^veyt, jıarasııiv . uzatmjjyeyt'e bir haftalık vize alml|tı «Kari aslı» oluyormus bu. Ya Buyüke\çiligimizdeki tım. O, şoförle konuşurken «ValdosUarım. ni en güzel».. Bu kari ashnın lahil azim..» gibi lâflann çok geç Kuveytin Al Abdali smır kapısıiçinde bir ben yoktum!. Erikhel, tığini duymuı ve kavasın «Zana geldiğim zaman, bizim sınırlaErikhar, Filfildaras, Verid curi lim.. Gaddar..» sözü üzerine, .Boş rm ne kadar temiz olduğunu. ne (en güzel kokulu gül'ün yaprağı), ver.. Ne istiyorsa ver, elhamdüdenli Batüı olduğunu anladım. Tarçm, Karanfil, Cozethin. Karalilîah hepimiz müslümanız» deTek kelime ile her şey, ama her biber, Kuzbare (kişniş) Habbetmiş ve Kuveytli şoföre «55 TL.» şey «pislikıti.. Al Abdali'den yine hilva, Karaımın (kimyon) Filfulkesilnüftim sonunda!. bir dolmuşa atlayıp Kuveyt'in ahmar, Hil, Kurkum.. Daha bazı merkezine geldim. Çatılarda TV jeyler!. D5rt beş saat dolaştım Kuantenleri. ama hemen hemen hep Kala'sız veytte. Bol bol Pakistanlı. Hintli si Eyfel Kulesi biçiminde yapılBaharatçı kökleri elleyen, kokKerkük olmaz Kala'sız gördüm çarşıda pazarda, sokakta. mış'. Bir teselll.. Yol boyu otolayan, durmadan filra ve fotoğraf Odu men koydum gettim Ticarethanelerde Hintliler çalışımobil lâstiği gördüm, sağlı sollu, çeken bu baharat meraklısı yaSız sağlığlan kalasız. yor.. Kuveyt ve Kuveytliler petatılmış.. Yanmış, devrilmij çeşit bancının Türk olduğunu işitince çeşit araba, terkedilmiş.. Çöl ya rolden, ticaretten alabildiğine zen «Benden olsun» demış ve para Bir Kerkük Horyadı inliyordu. gin.. Ve Hintli tezgShtarlar alazıda bundan gayri üç beş kara slmamak için direnmişti!. DükSonra anlatılmaz bir yağmur baş bildiğine «dilbaz» bir başka dekü çadır ve kel develer. kânda mumlar vardı.. Şöyle, boladı.. Mihmandarım çekip gıtmişyimle «üç kâğıtçı».. yu bir metreden fazla sarı mumBüyükelçımız Berduk Bey, «Tel tı, «Aha Kerkük, gez, konuş istesiz mesajı almiftık, sizi bekliyordiğın gibi, fotoğraf çek, ses al..» lar.. Kahnlığı beş altı bılek kaSıkılıverdim.. Dönüş için doldar.. Üzerleri nakışlı. yaldızla da, duk» dedi. Sonra büyük bir otediyerek!. muş yoktu. Büyükelçimiz lütgrapon kâğıdıyla yapılmış güllerlin lokantasınuı bir bölümunde Arabanm silgeçleri yetmiyor, fettiler. arabaııyle «Al Abdali» BI le süslenmiş sarı mumlar.. tnsan öğle yemeğini vedik, alkolsüz biçarşının saçaklarından o dar sonır kapısma revan oldum. 140 yakmaya kıyamaz.. Bir tanesi beş ra ısmarladı Büyükelçimiz, içkaklara gıirül gürül sulaı akı150 kilometr» hızla.. Ve lâstik patyordu. Kerkük'e giderken Dakuk köyüne uğramıştık.. Okulda çaylar içtik.. Yaşlı bir öğretmen vardı, Ibrahim el Dakuki elini öptü öğretmeninin.. Uç genç öğretmen daha vardı, onlar da tbrahim'in elini optüler.. öğrendim ki bunlar, yani genç oğretmenler de îbrahim El Dakuki'nin dğrencileriymiş.. Okul kocaman ve tertemiz.. Irak. Devrim Komuta Konseyi 24.1.1970 tarihınde yayımladığı bir bıldiride Turkmen halkının meşru haklartnı da tanıdığını ilân edıyor, ilkokullarda Turkmence öğrenim yapılabileceğını, Öğretım ve Eğitim Bakanlı ğına bağlı bir Türkmen Eğitim Mudürlüğünun kurulacağmı, Türk men yazar, şair ve edebiyatçılarmm bir dernek altında toplanmalarına izin verileceğini, yazılarmı yayımlamak için gerekli yardımda bulunacağını ve derneğin Irak Edebiyatçılar Birliğine bağlanacağmı, Kültür ve Tanıtma Bakanlığına bağlı Türkmen Kültür Müdürlüğü kurulacağmı, Turkmence haftalık ve aylık der ginin, gazetenin yayımlanacağını «müjdeliyor>du.. Bu arada Kerkük televizyonunda Turkmence programlann arttırılacağı da belırtıhyordu. Baharat YARIN: KERBELA'TA DOĞIÇU,. DİŞİ BOND TİFFANY JONES îki yıllık uygulama Türkmenleri hoşnut etmişti. Hoşnut olmayanlar da vardı. Kültür ve Tanıtma Bakanhğmda Türkmen Kül tür Müdürlüğüne sık sık uğramıştım Bağdad'da iken.. Türkmen sanatçılarıyle sık sık söyleştim Dar gelen odalannın daha geniş bir yere nakledileceğini sö'ylediler. taşındılar mı acep? Hiç olmazsa, Türk sanatçılan Irak'taki Türkmenlere «sanat elini» uzatmalı, bir bağ kurmalı.. Bdyle olunca kiml yüzlerdekl «unutulmuşluk» geçer mi acep? Kerkük Kala'sına çıktım. Aşağılarda yeni yapılar, caddeler uzanıp gidiyordu. Kale içi, yokluk ve pislik içindeydi, fukara semtiydi kale içi.. Daracık sokaklar, kimi yerde açık lâğımlar, ipincecik akan çeşmenin başında çoluk çocuk, genç Dıtiyar, su peşinde, tıpkı Ankara'nm Kaleiçl gibi. Yadırgamadım Kaleden inerken, daracık sokakta araba bir o yana. bir bu yana yatıyor, sıçrıyor, sallanıyordu ve bir fırının içinde duvarda, kocaman bir film afişi ve afişte Zeki Müren'in kocaman süzgün bakışını görüyordum. GARTH =RlP. N E •>üi?TINI 3 u IM 1lZ ICÖPSSlMİP , TÜMI/V1 ULELfıVI DEN
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear