26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYfiT 3 Aralık 1973 Parlamentoyu Kurtarmak 14 Ekim seçımleri normal geçmiştir. Scnuçlar üzeıinrfe de itirazlar y~ktur. Şu ya dJ bu partinin, a^ ya da çok oy t.playabilmiş olmasmdan gelen üzüntüleri, sevirçleri de normal saymak gerekir. Bu arada, 12 Mart oncesinden başiayıp, sarsıntılan halâ devam edçn bunahmların «12 Mart Muhtırası» ile de sııçlusu ve sorumlusu oian Adalet Partisir.in, yenıcea ve tek başma hükümet kuramayacak bir cîurumda seçimlerden çıkmasının, ikinci plarM itilmesir.in, hem bu[ partı. hem onun gi:tikçe yıpranan başkanı için, an> :k hayırh bir sonuç oldugunu, her sayduvulu insanın değerlendirmemesi mümkün değıldir. Çünkü, hele seçimler kampanyasma: 12 Mart'ta Ordu. Hükümete başkaldırmıştı. biz tek başımız.T iktidara gelince, işe, bıraktığımız yerden başlayacağız» gibi bir zihniyetle s i r e n Adalet Parhsi'nin bu iktidarı, hem kendisinin, hem memleketin aleyhine olurdu. Kısacası, işler, 14 Ekim seçunleri ile normal yürıldü. Seçim sonucundan, herhangi bir partinin tek başma iktıdan alamadığına göre de, tabii sonuç, elbetteki bir koalisyon olacaktı. Bu koalisyon, yalnız hükümeti kurmak için değıl, makanizmasında düzelmesf gereken çeşitli pürüzierine rağmen, Parlamentoyu ve çok partili Parlamento rıizamım kurtarmak için de gerekliydi. Çünkü Demokratik Parlamento nizamımız arada, çok şeyler kaybetmişti. Çok şeyler yıpranmıştı. Bugürjkü müess.eseler ve hatta bugünkü devlef, artık 1961 Arıayasasfrv.n getirdiği devlet ve müesseseler cTegildi. Çünkü, bir araak zaruri olan Sıkıyönetim nizamı ve olağanüstü müdahaleler derken. devlet yajv.sır.a, bizzat devlet anlayışmın ve kamu vicdanının bağdaşamayacağı «devlet içiride devlet olm a . d a sızmıştı. lyi kullanılmayan, güven telkin etmeyen, itiharsızlık kaynağı olan yetkilerle, ancak totaliter rejimlerin başvurduğu ve' bizim tarihlerimizde örnekleri olmayan işkence merkezlerine kadar inen' sorumsuzluk organlan, milli yapıyı sarmış görünüyordu. Olaylar ve görüşler ve hele gittikçe güçlenen oligarşmin acâyip iliş . kileri ile sağlığı sarsılmış olan Türkiye Cum ' huriyeti'nin bu ellinci yıliarınd'a, beklenmedik müdahalelerle karşılaşmamız mümkundür. Onun İçindir ki, yeniden seçim davası bizim için. yalnız yeniden seçim değil. bir rejim davasıdır. Ve bu davadan, şiddetle ürkmeliyiz. Çünkü herhangi zarjri bir müdahalenjn, nerede başiayıp nerede biteceğini, hiç kimse kestiremez. Eğer Türklş'in bazı şefleri, çok ilerlemiş ojen bir Sosyal Demokrat Parti kuruluşu hareketini, dar görüşierle önlemeyip son seç.m lere böyle bir parti katılabilseydi, en titiz hesaplarla en az 7090 milletvekili ile Panaroen toya girccek böyle bir partinin CHP ile koalisyonu. sadece bir cün meselesi olacaktı. Ve memleket, hem bu içinde bulunduğu Parlamento ve hükCmet buhranından, hem yeniden seçim tehlikesinden kurtuimuş olacaktı. Şimdi bazı hükümetler dısında, hemen bütün Batı Avrupa'yı yöneten demokratik. reformcu, Batı anlamında Parlamenter ve Milli Cephenin sözcüsü olacak bir Sosyal Demokrat Koalisyomı, demokrasimizin. hem millileşmesi, hem Batılüa.şması yolunda, büyük bir aşama kaytfedecektir Böylece bizde de Parlamento, ilk deja, Batı anlamında bir hükümet düzenine girecekti. Bu olmadı. Bunun tarihi sorumluluğu daima hatırlanacaktır. Ama bu üorumluluğu kaydetmekle beraber, günün problemi artık. bugünkü koşullar altında, çok partili Parlamentoyu kurtarmaktır. Çünkü bu kurtarılamaz ve memleketin kaderi, bir takım demagoklann şuursuz, kişise!. her türlC ileri görüşten yoksun kaprislerine terkedilecek?e, bunun milli gelişmede açacağı yaraları ve yaratacağı kanserleşmeleri. şimdiden kabul ediyoruz demek olur ki. bu ihtimal, hakikaten tehlikelidir. Bu yol kar^ısında son ümit şım.ii milletle beraber. özellikle aj'dınların sağduyü ve uyarılarına kalıyor. Ümit ve temenni edelim ki bu güç, kendi etkifini göstersin. Ak*i takdirde. nice ve nice ihtımailer ortaya dökülür ki, bu ihtimallerin yaratabileceği durumları ürkmeden düşünmek, hakikaten kabil rfeâildir..'. Haftanın Kâiir ÇAĞDAŞ TEKNİÛİN GÜCÜN'Ü YARATAN İNSAN ZEKÂSI TAKİH BOVUNCA ÖZOÜR DÜŞÜN'CE ÎLE BESLENDİG1 HALDE 5İMDİ, TEKA'lĞl İLÂHLAŞT1PJP ÖZGÜR DÜŞÜNCEYİ KULLAŞTIR.MAK HEVESİ ÇOK YERİ SARMIŞ.. TEHLİKELÎ YOL Şevket Süreyya AYDEMİR den sonra ve ancak. normal bir hükümet düzenine dönmekle temızlenir, düzene girebilirdi. Halbuki tam bu r.oktaya varıidıktan sonradır ki, kendilerini bir de sagcı olarak adlandıran irili ufaklı partiler. hem normal bir koalisyonu önlediler. Hem kendi aralarında bir an'aşma dili bulamadı]ar. Kaldı ki, bu sağ denilcn akım veya niteliğin de. r.erede başiayıp nerede bittiğini ortada. tarif edebilen de yoktu. Kısacası, az zamantia söz ve tartışmalar, tamamer» ayaga dürtü. Akıl. mantık, siyasi anlayış, devlet ve hükümet oîabilmek ölçüleri, baştan sona kişisel ve kontrolsüz kin ve garazlann şamatası haline geldi. Herşeye saldıran, her tedbiri önleyen, en değersiz ruh belirtileri içinde bağıran, çağıran, direnen bir klik, Parlamento çatısı ile çevresine hâkim oldu. Sonra da. mahalli seçimler yolu ile, bütün ülkeye yayılriı. Öyle ki, şimdi ümit, partilerin veya liderlerin kabıliyetlerine değ:!, halkın sağduyusuna ve onları uyarışına kalcîi... Evet, yeniden seçim? lyl ama, bu yeniden seçim de, tek başına hükümet kurabilecek bir partiyi ortaya çıkarmazsa ne oiacak? Bu ülke, siyasi görgu ve kavrayışlan, siyasi olgunhığun değil, iç alemlerinde kaynaşan ve binbir hesap oyunlarına esir olan bir kaç kişinin kaprisleri ile mi haftalannı, aylannı, yıllarınj kaybedecek? Hem oyle bir ülke ki. onun hergün biraz daha yoğunlaşan, çetinleşen, .çıkmazlaşan problemleri, aslında, tahmin ve tasavvur edllenden, çok daha derindir. Bu şartlar altında yeniden seçime gidilir ve yine ayni sonuç ahnırsa, y a n n bu oyunlan sürdürenlere, « Baylar! Görüyorsunuz ki sizin kabiliyet ve tertipleriniz. bu milletin iradesini kullanmaya ve temsil etmeye yeterli değıldir. ama milletin kaderi de, yetersizliklerin, kişise! kapris'.erin oyunlarına bırakılamaz.» denüdlgi zaman. bu sözlerde bir gerçek dile gelmiş olmayacak mı? Ama ne var ki, işte hu dile geliş, Parlamentonun ve parti oyunlarının sonu demek olur ki, büyük tehlike de budur... SADUN TANJU Erdal ö z ü n hikâye'İerini okuyordum. Kanayan ismini vermış kitabma. Kanayan nedir? ¥aşamın içinae nep bir yara vartiır, büyük, kapanmaz, kanayan. o olnıalı.. Kurt hikayesinde. tutukîartışının • altmış beşmci günü babası ve kansı taralmdan mapusanecte ziyaret edilen ıabnka ışçisı İsş'nın yaşammdaki kanayan, yeri göstermeye çaiışıyor Erdal öz, Edebiyatın göre\T budur; yaşamı gbzajtında bulundurmak. bilmenin, düsünmenıri devamü gtlişimıni ortaya kojmas. Genç edebiyatçılarımızın kişiye ve topluma karşı sorumluluk taşımaları saygımızı arttınyor. Kıl Kadar İnce.: • Tehlikeli Yol Bu sebeple ve bugün, Parlamento nasıl çal'.şmaya başlar ve hükümet nasıl kurulur soruîarının cevabı, şimdiiik havadadır. Ama arada bir de, seçimin yenilenmesi gibi sözler ortaya atılmışhr ki, kanımızca, asıl tehlikeli olan, işte bu yoldur. Oysa bütün partiler ve sözculer, bu seçimlerin yenileruneslne, ağız birliği ile taraftar gibi görünmektedirler... Rejim Davası Çünkü biz, jeopolitik durumumuz bakımından, zaten normal demokrasilerle çevrilmiş bir ülke değiliz. Eğer Ortadoğu"nun bu son kalesinde, hatta bütün pürüzlerine rağmen, çok partili bir Parlamento nizamını sürdüremezsek, zaten bir takım müessese ve örgütlerle zedelenmiş Söz Ayağa Düşünce... Bütün bunlar ise, normal geçen bir seçim Fabrıka işçisi İsa, diğer çalışanları kışkırtan tehiikell bir adam diye dr.mgalandığı içiri îçen atılmıştır ve tabanlarımn üzerine basamıyacak kadar dayak verruştır. O bir kurulu düzen düşmanıdir. Kurulu düzen iyi midir, yaşayanların tümüne' birden mutluluk vericı mıdir? İnsanlık tarihi boyunca yıkılamn ve yapılanm hesabı olmattığma göre. Isa'nm düşmanlığı ile kahramanlığ: arasınüa kıl kadar ince bir çizgi var,dır topu topu ve kıyamet onun üzerinde kopmaKtadır. lsa kimilerine göre •tehlınelı ve düşman. kımiferine göre jürekli ve sevecen bir aosttur. . Böylesine karşıt, döğüşken bir ortamda köpeğının ölüm • haberini alınca çocuklar gibi ağlamaya başıajan İsa'da. yazarın anlatmaya^ "çalıştığı nedir? Bu kadhr sevgı dolu insanlara gösterilen sevgisizliğia içinde kanattığı yara mı? Kendi Ellerimiz,'Yani.. Anayurt Oteli'nde. yalnızlığın kıskscına sıkısmıs bir otel kâtibinin. dıştan bakınca ilgi çekmeyerf, ama yaşayarf için nayatın gerçek anlamını teşkil eden kişisel dramı anlatılıyor. Yusuf Atılgan. ctelcie bir gece kalıp gHmiş genç ve güzel bir kadının havali beraberliği ile yalnızlığı biraz daha azmıj olan otel kâtibi Zebercrtin, bir seks delisi haline gelip, kendini bir otel odasında asışma kadaıki ruhsalı gelisimi okuyucuya sunarken, bize, mutluluğu ve sağhklı bir yaşamı yaratmanın kendi ellerimizde oldugunu anlatmağa çalısıyor. Kendi ellerimiz, yani toplumı?al ellerimiz.. • İnsanı, kendi derdine ya da toplumla ilgili bir derde düştüğü zaman yalnız bırakmak rahatsız etmijorsa bizi, yazarlar snlatıyorlar ki, siz sevgısizliğüıizlekertdi hıulsuziuğunuzu yaratıyorsunuz! ı • • BAŞKA ADAM YOK MU? OKTAY AKBAL Evet Hayır AKDENİZİ YENİDEN YAKATAN nadolu'yu yurt edınmişiz; o nu kurtarmak için savaşlara girmiş, kanımızı aknmış kur tardıktan sonra da orta yenndeki bir kasabaii başkent yapmıiiz kendimize. Anadolu'yu tnırtarmasına kurtaıraısjz ya onu bir sürgün yeri diye görmek ve kullanmaktan kendimizı kurtara mamışız bir türlü... Anadolu'ya memurlukJa gıdenlerimizın ömür boyu sürdürdüklerı düş, bir pun duna getirip de Istanbul'a kapağı atmaktır. Bunun en şirin ömegini Ahmet Hamdi Tanpınar ver mişti. Üniversiteyi bitirince Ersonra o pire kadar tohumdan, ner.» zurum lisesine edebiyat öğretme cinsi Türkiye'de bu'ıunmayan İşte bu Anadolu sürgünlerin ni olarak göndenlen Tanpınar, otu?. beş metrelik birer ağaç çı den yalnız üç kişı kendi kişiliksöylentiye göre, uzun yolculuk karttırdı. lerini yitirmekten kurtarıp, gıtsonunda yerine vanp da ınüdü«O güzel iklimi görünce, diş, tikleri yerleri sürgün toprağı derün odasında koltuğa yorgun artımak, kol ve bacakla köstebek ğil, yurt toprafı diye gördüler. gın oturur oturmaz. daha işe baş gibi çabalıyor, ekiyor, dikiyor ve Bunlardan, Sinop (sonradan Çolamadan: Of:, demiş. emeklı olycüştiriyordum. Yetiştire yetişrunı, Ankara, Bilecikı sürgünü sak da biraz dinlensek.» Bunun tire. gönlümdeki ümide doğru Refik Halit, Memleket Hikâyetoplum hayatımızda, dolayısıyle ilerliyor ve tırmanıyordum bir lerı ile edebiyatımızda yepyeni edebiyatımızda çok eski bir geçbaşıma. Hatta ümidin ötesindeki bır çığırm öncülüğünü ettı; Burmişi var. Tanzimat'tan bu yana, çiçeklere ve yemiçlere doğru açısa süreünü Aziz Nesin, Bir^ Sürketi baskılı yöne^ndcT. lıjrordum» diye anlatan Balıkçı, kitabiyle. aıîı tütarrria, •kalkıntiirrr.a. haîv. Södrum'u çiçeklere ve ağaçlara hayaTMiteeyinı yüksatfa»; ütgüa^ rini verdı.. Ve ekim ayı ortala *Bögmuştu. lük, eşitlik, adalet, v.b. kavramrında ölen Bodrum sürgünü HaBugünün narenciye bölgesi Gü larının uygulanması isteklerini likarnas Balıkçısı, yalnız eserleney Anadolu, narenciye yetiştirdile getiren bütün aydınlar ve sa riyle değil, hayatiyle de Akdemesini bilmiyordu. Bunu halka natçılar. bunun memleket ölçüniz'i yeniden y^ıratn. Orada da harıl harıl anlatıyor, Antalya'dan, sünde uygıüanmasının Daşkalan r.umurlar «Gazino» denen kahveFinike'den, Adana'dan yazılan tarafmdan yapılması. kendilerihanede akşamları tavla, ıskammektuplara cevaplar veriyor, dininse Istanbul'da oturmak şarbil oynar, «Bodrum'da hayat yoka kilecek çeşıtleri tayin ediyor, kitıyle kalkınma ve özsrürlük hizdiye yakınırlarmış; Balıkçı: «Hamin iki kanş bahçesi varsa orametlerine katılmayı düşünmüş ve yat bir yerde değıl, insanda olur» ya bir çeşit narenciye diktiriyoristemişlerdir. du. Bunu anlatırken, «Kendimin Namık Kemal. Ziya Paşa .. gi diye düşünür ve Mavi Sürgün adlı baş eserinde. «gönlünü ve dün bir ağacı bile yoktu, ama herkebi aydınlann, bugün üzerlerinde yayı hayatla nasıl doldurduğunua sin ağaçlarına bakıyordum* der. bağımsiî devletler kurulmuş oanlatır. Bodrum'da kaldığı j i r Kitabının bir başka yerinde de lan Suriye Kıbns, v.b. yerlere mi beş yıl içinde hayatı yoksul şöyle yazar: «Zaten iki üç sene valii umumi, mutasarnt olarak balıkçılar. denizler. sdalar. koyiçinde şehrin ve çevresindeki köy dahi gönderilmek istenmelcn felar. balıklar, böcckler, kuşlar, lerin orta malı olmuştum. Ne elâket gibi görülmüş ve gösterilbıtkiler arasmda gsçen Balıkçı; kilecek, ne dikilecek ve bu işlemistir. Halit Ziya Uşaklıgü, o «pembe sabahlar. mavi öğlerin nasıl yapılacağını kararlaşf.rNesli Ahir (Son Kuşak) adlı yinler, altm ikindiler, menekşe mak bana düsüyordu. Öyle ki, romanında, Abdülhamn, döneakşamlar diyarı» için, «Oraları doğan çocukların adları tarafımminde kurulan gizli bir örgütte z. ten cennetti, ama oralan on dan veriliyordu. Hatta sabahın toplanan devrimcı gençleri ankat daha cennet yapmazsam üçünde dördünde kapı çalraıp, latır. Bunlann başlıca kaygısı. adam değilim» der. Güney t a n • Rahatsız ediyoruz ama. Mahmut Anadolu'ya gönderilmektir. İçlemı konusunda basılmış İngilizhasta, ilicını almıyor, illâ da Cerinden bir tanesi, Erzurum'da a, Fransızca. Italyanca kitaplar vat Amca gelsin versin diyor. Ça bir tabura gönderilen subay bagetirtir, «bu güzel iklimi daha resiz kaldık, gelin!> diyorlardı. basını Istanbul'a getırtmeğe cagüzelleştirmek, gelecek daha güBu bir ananın sesiydî. Kalkıp gilışır durur; basın üzerindeki bas zel kuşaklara yaraşır bir cennet yiniyor, ça resiz gidiyordum». Ukıdan yatanan bir gazeteci ise yaratraak için kendini paralartamlacak hiçbir feyleri olmadığı şöyle der: casına çalışır»; o böigenin suyuiçin fukaralıklarından utanan in «Kaç kereler gidip bir yerde sanlara adamıstı kendini. Evlere Nahiye Müdürü olmağa karar ve na, havasına, ısısuıa uygun bitkilerin tohumlarını Parıs ve Lond su taşıyan yoksul bir kızla Zeyriyordum. Benim için en güzel ra'ya ısmarlar, bu npire kadar» tinci Musa'nın macerası, çağdaj memuriyet nedir, bilir misin? tohumları, özel hazirlanmış kasaedebiyaümızın en güzel aşk hiBurgaz adasmı nahiye haline gelara birer birer eker, ektiği yerkâyelerinden biridir. Çeşmede ıstirip beni de müdür yapmak.» leri bilmek için, her tohumun lanan upuzun, ince ayaklanyle Bir başkası da kaygılannı şöybaşucuna kibrit çöpunden birer avlunun kayrak taşları üzerinds le anlatır: işaret saplar, her gün, «Acaba yürüyen kızın ayagırim ıslak izin «Yann insanı Bitlis'in, Harden ayak ölçüsünü alıp ona isput'un acayip bir sancagına mu kök saldılar mı?» diye, tohumu örten topragı toplu igneyle arakarpin yaptırmayı düşünür Mutasarnt yapıverirler, «Bejefendi, lar, büyülteçle bakar; yirmi yıl sa... Olmus bir olayı anlatan bu sizin hiznetinize muhtacız, lütfen gidip xjuracıkta son seneleri . r nizi ikmal buyunır musunuz?» •••»••••••••••••••••••••••»•••••••••••••••• i  ar bir boğazdayız. Hem de günden güne daralan bir boğazda. Genişlemiyor, açılmıyor, durmadan darahyor.. Bizse hep ilerliyoruz, bilerek eninde sonunöa bir çık.mazla.burun buruna geleceğimizi... Koşullar kötüleşiyor, sorunlar içinden çıkılmaz hale geliyor. Bütün bunları gören çok, söyeyen çok, yazan çok. Ama yöneticı olmak heve.=lileri farkinda c?eğil! İnsan şasırıyor. derdi böylesine çok, işi başından aşkın. durmaksızın karanlığa gömülen bir topiumda ulus lideri oiacak kişiler bunlar mı diye? D SÜRGÜN YERİNİ YURT TOPRAĞI GİBİ GÖRENLERDEN BİRİ DE HALİKARNAS BALIKÇISI, YALNIZ ESERLERİYLE DEĞİL, HAYATİYLE DE AKDENİZİ YENİDEN YARATTI Cevdet KUDRET Radyoda dinliyoruz sözlerini, TV'de yüzlerini seyrediyoruz. Hep aynı beylik lâflar, hep aynı bıkkınlık veren sözler, hep aynı yararsız tutumlar. davranışlar. . Yirminci yüzyı'.ın yetmiş üçüncü yılındayız. Türkiye'yi yönetmek heveslisi siyaset adamları yetersiz, bilgisiz, nerdeyse geri zekâlı diyebiıeceğimrz kişiler. Ama bir de kendilerine sorun, her şeyi bılirJer, her şeyi çörürler, her şeyi düşünürler! Gel sen Başbakan ol dersenir hemen işbaşına geçerler. Otomobile bindin mi, Bakan masasına oturdun mu. ileri geri konuştun mu. öztürkÇî sor.cüklerle anlamını bilmediğin en koyu Arapça sözcukleri birbirine karıştırdın mı. hele hele «biz sağcıyız, milli sörü.'çüyüz, özgürlükçü demokrasiden yanayız» dedin mi. büt u r i j ^ ^ l a r ı geriı»*^6H>ine, mjfd^jş spylevi d^matri, tanıamdır, şprı bu'TiİHsmlş ylBgısında söz verirsin!.. """ ' Bir türlü kurtulamıyoruz bu kisilerden. Partiltrden atılıyorlar, seçim kaybediyorlar. ne dedilerse tersi çıkıyor, işbaşından uzaklaştırılıyorlar. beceriksizlikleri yüzlerine vuruluyor, açıkça «Siz bu ülkeyi, bu ulusu yönetecek değerde kimseler değilsiniz» deniyor, yine de çıkıyorlar önümüze, radyolarda söylevler çekiyorlar, kim: parti lideri, kimi sözcüsü, kimi bilmem nesi, kimi şu, kimi bu diye... Bu ülkecle başka adam yok mu. şu belirli kadroların dışında, şu seslerini duyduğumuz, yüzlerini gördüğümüz, yave yave, soguk soğuk, bos boş konuşmalarını dinlediğimiz insanlarm dışmda kimse yok mu çağdaş uygarlığın gereklerine uyan, yakışan, gerçek devlet adamlığı, sorumluluk yüklenmesini bilen politika adamlığı nedir, bilen?. Ulus çoğunluğu bilinçleniyor. tyiyi kötüyü ayırdetmeye başhyor. Bunu son seçimlerde gördük. Özellikle büyük kentlerde halktan yana politikacılara, partilere karşı gösterüen sevgi, yakınlık umut veren bir degişikliktir. Eskiden körüköriine kendine karşı, çıkanna karşı kişilere, partilere oy veren yığınlar, aldana aldana gerçek dunımu öğreniyor, daha da öğrenecek. Tek çıkar yol: Bütün bu beceriksiz, bilgisiz, kendif lerini dev as nasında gören, başansız politikacılar ordusunun ortadan çekilmesi. Kendiliklerinden buriu yapacaklan yok. Ulus yapmak zorunda bu işi, bu temlzliği Evet, bu bir temizlık Işlemidir. Asalaklardan yakamızı kurtarma «operasyonu»! Ben falanca parti adına konuşurum, uJusun yazgısında etken olurum. Ben bilmem hangi parti başkanı olarak şöyle derim böyle derim! Ben cimin karnmda nokta partisinin sözcüsüyüm, ulus benim yolumda yürümelidir! Ben, ben, biz, biz!. . Sen kimsin arkadaş? önce şunu bir anlasak. Rastge'.e çıkmışsın ortaya, ya da bir takım güçler bilerek çıkartmışlar seni! Nesin, necisin, nerden geli' "lusu yönetmek yetkin, hakkın?. Sizler hangi hakka dayanarak yurdun geleceğini kendi buyruğunuz, isteğiniz altında tutmaya kalkısırsınız? Evet, ulus kurtaracak bizi bu asalak politikacılar yığınından. Oylariyle kurtaracak: tek tek, politika dunyamısnn kapısımn dışına bırakacak böylelerini. Yeter artık, biraz da ulusu yönetecek değerde, yetenekte çocukiarım çıksuuar ortaya, onlar alsınlar yurdun yazgısmı ele, diyecek. İşte. bunlardan biri Ecevit: İnançlı, içten, dürüst, bugüne kadar el attığı her işte başanlı, ne olduğu, ne düşündüğü. işbaşına gelirse ne yapacağı belli bir politikacı, güvenilir bir lider. Ya ötekiler? kendi kendilerine «lider» kesilmiş bir yıgın adam! Bunlan ulus tasfiye edecek birer birer. 14 Ekim'de başladı bu Büzel temizlik. 9 Aralık'ta yapılacak seçimde kamuoyu denen gücün ortaya çıktığım bir kez daha göreceğiz. Birkaç ay sonra yenileneçek bir seçimde de göreceksiniz, bu boş söz gevezeleri, « 1 1 1 1111 görüş», «sağcıhk» bilmem necilik tüccarları, nasıl bir tokat daha yiyecekler bilinçlenmiş seçmenlerden? Ulus yapacak bunu başkası değil. Ulus kurtaracak kendini, kendi yazgısına egemen oiacak... Ecevit'in dediği gibi, «halk varlığinı ispat edecek». hikâye, antolojılere alınmaya değer (Mavi Sürgün, 2. bas., 1971, «. 157 161). Mavi Sürgün, yalnız bir anı kitafıı değil. bir yurt ve insan sevgisi kitabıdır. Yurt sevgisi sa dece kılıç ve kan hikâyeleriyle ögretilmez. Onun nasıl sevilmesi ve insanlarının nasıi yetiştirilmesi gerektiğini öğretmek için, bu kitaptan milyonlarea bastın p , okur yazar her gencin eline bir tane vermek iyi olur... Kişisel hiçbir çıkar sağlamayı düşünmeden, başkalarının mutluluğu ile mutlu olmak... Hesaplı kitaplı kimselere bunu anlatmak zordu. O yüzden. kendisini deli sanmasınlar diye, ektiği *ohumlardan milyonlarca lira kazanacagını söylermiş onlara.... Hayatı Sever misiniz? . . Zeus'la Karşıiaşma^ Halikarnas Bahkçısına ilgim, 1945 sıralannda uyandı. O yılarda Sabahattin Eyüboğlu. Mustafa, Nihat Özön, Pertev Naili Bora, tav'la birliktete, liseler için Türk; çe Metinler kitabını hazırhyor4 duk. Eyüboğlu, bir gün. Balıkçı'dan gelen uzun bir mektubu okudu bize. İkinci Dünya Savaşı dolayısiyle bir çok nesnelerin vesikaya bağlandığı ve pek çok yasaklann yürürlükte olduğu dönemdi. Balıkçı. İzmir'de. akşam tistö g*z almak için evden çıkmış, fakat bir yerlerde eş dostia sohbete ve içkiye dalmış, aklı başına gelip de dükkân dükkân paz aramağa çıkmca vakit epey ilerlemiş; geceyarısı, elinde gaz şışesiyle dolaştığmı gören polis ler, kim bilir ne sanarak, yakalayıp içeriye atmışlar.. Tadmı hâ lâ unutamadıgım o güzeller güzeli mektup eğer Eyüboğlu'nun kâğıtlan arasında duruyorsa, bulup mutlaka yaymlamak gerekir. Ayrı ayrı şehirlerde oluşumuz, biraz da benim kişiden kaçar huyum yüzünden, geçen yüa kadar tanışma fırsatını bulamadım onunla. Geçen yaz. birkaç günlüğüne lzmir'e uğradığımda, bir şair dostun aracılığıyle evine gittim. Olympos dağının tepesi insanların eline geçtikten sonra, Zeus'un tası tarağı toplayıp ne gl reye gittiğini merak eder durur = dum. Balıkçfmn odasına girdi | j ğimde, bir sedirin üzerine yarı = uzanmı; Zeus'la karsılastım. Ge = ce elektrik kesilmiş; karanlıkta = ayağı bir yere takıhp düşmüş, ö = nemli hir sarsıntı geçirmi;, faz H la hareket etmemesi gerekiyor = mu;. Sohbet için, karsılıklı bir = ipucu anyorduk. Oraya gidene = Gerçekten hftyntı ve insanları seviyor musunuz? Gtçenlerde, profesör Bahri Savcı i'.e bir aksamüstü Eminönünden geçiyorduk. İşten çıkış saati idi. Olağanüstü bir kalabalık, döne döne yayılan sel sular gibi insana ürküntü verivordu. Bir Fransrz dergisinde nkurium dedi Bahri Savcı. IMVde Hindistan'da 30 mihpnluk şehirler ineydana çelecekmiş. Birden sohbet. yr^kın gelecekteki dünyanın sorunlarına dönüşüverdı. Nasıl Börmezlikten gelebilirdik. on. onbçş, yirmi yıl sonrasının insanlnra ve toplumsal yaşama getireceği. sorunları? Her şeyi değişiirmek gerekmiyecek miydi? Daha bugünden kurulu düzenın .bozukfuju. yetmezliği gözönündeyken: otuz yılda 3 milyar insanın daha yaşamağa başlıyacağı dünyadaki yeni düz*>nı düsiinmçk. hazırlamak. girişmek pö^ev deeil miydi? Öyleyse neydi bu değişiınin kanstlarını ve uraatlanm'kırma çabası? İyidir.. . . r Bir tarafAMcftrMtJrfnfenlsrin aoı. yaratan lavufımalan, öbür taraftan. »»it^kyjk^gelişmerün "rarathgı mıstlir. tnsanları ve »:oplumları. özgür düşünme' ve tartışma düzeyinden uzaklaştırıp • kör inanca. yani dinsel bir kabur etmeye zorlamaktadır. Geçinecek kadar para kaznr.amıyonım, ilâç. doktor ve hastane bulamıyomm. çocnğumu «kutamıyonım. anayasal lıak|arımı istcyince anarsist. bozıruncu. toplnm düsmanı otuyotujn. ama bu düzen iyidir. Güvenlih duyamıyonım, bu dünya babamın eviymis gibj yaşıyaraıyomm. dünya nimetlerinden payımı alamıyorum. ama bu düzen iyidir. Yannın dünvarı için esaslı hiç bir firişim pöremiyorum, on sene. virmf sene sonra hasıma (telehileeeklerin korkusunu daha şimdidrn duyuyorum, tedirginim, mutsuznm, ama bu düzerî iyidir Yeni İman.. . Bizden, insanın lnsarja t)lan davranışı degişmeden. ,teknige inanarak, teknolojik gçlişrrenır haüet'mıyeceği niç bir mesele yoktur lmanını varararak "»Ipcpkten emin olmamızı istiyorlar. Kaptan James Cook 1772 yılmda Kuıey Kutbuna gitmeden evvel bu yeryüzünde hâlâ bilinmes'efa bir kıt'a vardı, şimdi Ay'daki dağlar ve kayalann kimyasal terkibi bile biliniyor diyorlar. ÎM yüzyılda. dünyayı bitirip fezadaki erişilme noktalan peşinde koşan tekniğimize, onun essiî cücüne inanmazsak Eâfir diveçekler bize. Ama, insana inaıtmıyor onlnr! Defisen bir dünyanın jeni dözenl, yenl hayatı için kafa yoran. düşünen. söyleyen, yazan. kavgaya atılan herkese acı vermekle, srtjrisizlik göstermekle, yafnız bırakrtMğa çalısmakla asıl kâfir onlar... Teknik Elemanlara Önemii Çağrı SAYIN DOKTORve ECZACILARA Nezle.grip tedavisınde yararlı üzerinde görüşmek üzere, Büyükada'da, Hıristos tepestnde bir toplantı düzenleyen roman kahramaru şöyle konuşur. «Şimdi, çocuklar, en evvel yapüacak şey yemek yemektir. Size o kadar mükellef bir ziyafet veremeyeceğim: Soğuk kuzu kizartması, piliç kebabı, firın makaronyası (makarnası), armut, elma, kayısı, o kadar...» İşte böyle! Büyükada'nm Hıristos tepesinde oturup Iırrn makaronyası yemek ve Burgaz adasuıda Nahiye Müdürlüğü ederek memleketi kalkındırmaya çalışmak... Şu Istanbul'u keşki almasaymışız diyeceği geliyor insamn!... deyiverirler.» Devrimci gençlen birbirlerine tanıtmak ve memleket dertleri CİHANGİR'de SATILIK " Kaloriferli Daire 1 salon, 1 hol, 3 oda. Sırastlviler Cad. 181 Ulus Apt Da. • Tel: 44 59 09. Cumhuriyet 9981 T.M.M.O.B. işyeri temsilciliği ve teknik elemanların sorunlarının tartışılacağı bütün mühendis ve mimarlara ve diğer teknik elemanlara açıf gençl bir toplant» düzenlenmiştir. Kafılmanız önemle duyurulur,. » Yer : Tapı Endüstri Merkezi Salonu Cnmhuriyet Cad. No: 337 Harbiye kadar yolda birkaç yere uğrayan = Tarih: 4 Aralık 1973 Saü Saat: 18.00 . = ve her uğradığı yerde bir şeyler = içen fair dostum, Bahkçı'ya iki = ' E > : de bir sanhyor, «Arslandır o, hiç 5(|||||l||H|||inillMllllllllllllllllllllllllinillllllMIIIII ll!lllllllllllHIlllllllİlIlllllinimninimimiinillimimilh=. bir şey olmaz • diye basını sar, , . „., ^ (Cumhuriyet • 10009) sıp duruyordu. Baktım, iş kötü • ye gidiyor. Buluşmamız daha beş on dakikayı doldurmadan kalktım, şair dostu koluma takıp evden çıktım. Zeus'u beyin kanamasından kurtarmıştım. Fakatçok yaşlanmıştı. Babası «Kronos>un (Zaman'm) elinden kurtarmaya ; v>< Vî'nsenin »ücü yetmedi.. • » • • • • • •• • • • • • • ••> • •• • •• • • • • • » • • • • • • • » « • • » • Sıyn Wrtw n Ecztcriarı Depo etkili antiİDiotik Menkul satış ilânı' îstanbul 12 nci icra Memurluğundan • , *U71/10003 Mahçuz olup satılmasına karar verilen 5000 lira kıymetinde «iyotin kâğıt kesme makinasmın 1 inci arbrması 5.12.1973 günü saat 12.30 13 arası Cağaloğlu Cemal Nadir Sokak No: 2123'de yapılacaktır. O gün verilecek bedel, muhammen kıymetin V 75*inl bul» madığı takdirde 7J.2.1973 günü aynı mahal ve saatte 2"nci artırması yapılarak en çok araştırana ihale edilecektir. Tellaliye ve ihale karar pullan alıcıya ait olup taliplilerin mahallinde bulunacak memura müracaatlan ilân olunur. ' ,. (Basuı: 8265) ^0003 Yurt Toprağı Anadolu, bir de düpeduz sürgün yeri olarak kullanılmış v« kullanılmaktadır. Bugün dahi gazetelerde okuyoruz: Filin kişiye iu kadar yıl hapis, su kadar yıl da fiIAn şehirde ya da ilçede göletim altında bulundurulma cezası verilmistir. Meşrutiyet döneminde bir ara Sinop'a sürme modası vardı. Hani şu, güzelim İM limaniyle Karadeniz'in başlıca turistik yerlerinden biri olacağa benzeyen Sinop... Yakup Kadri'nin Hüküm Gecesi romanı nm kahramam, muhalif gazeteci Ahmet Kerim oraya sürülür, içine girdiği yeri ve insanlan o kadar yadırgar ki, kendini tavlaya ve içkiye verir, blr «ruyuşukluk içinde küflendikçe kUflenir» v« bir süre sonra «alkolden mahrutn kaldıfı «nlarda kafası yagı tükenmiş bir kandils dö burnîl Burun Damlası Depolara ve Eczanelere verilmistir. kurüaan laboratuart P.K. 730 Sırkeci • İSTANBUL I® Lungosiklin D ı m ı c l o c y c l i n ı H cl 3 OO m g r l ı p ı ü ı 12kapsüllük > • • •• • •• • • •»» • » » » » • • • » • • » • • • »»• •••• niftir Muayenehane Nakli DİŞ DOKTORU FUZULİ AŞAR • Yurtoğlu llaçlart • Ameriks'dan dSnmüş ve Muayenehanesini Şişli, Halâskârgazl • Caddesi 360 numarada (Yapı Han) kat 6, daire 10'a nakletmiştir. Sayın hastalarma ve dostlanna duyurur. Telefon: 48 43 09. • Muayene, tedavi ve randevu saat 10 19 arası. 9989 (llâncüık: 3746) 9985 ••»••••••••••••••«••••••••••••••••••••••••? (Cumhuriyet) 9982
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear