26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURÎYET 9 Ocak 1973 BEl L T K T K ÖEEEL!.,. . ÖMÜÜMÜ ÖÜ , CoK KAOıM <rÖ*MÜ$ ^" ^tMPc İTİÜAF E & ESîM£ ÎUCfcel ÎLcK Pf8 UKAWÖItYAK/Di(İ.ZATlK \ BfcMtflNiMfoR.. W VtVABİPHüıElHANlMlN CrO2İİME BüiÜK ÖiP. AMÎİ VAPACAuiM Ft4İ.WMM4Ll uu ÎSg S&HİBİ « OLAtAulMİ fOY fltetKTÖ&i), SAUHAMlN TllPMcDE piŞtCf Âitfî, rlty/U. £t>ıyoitPlI.. OUü*T|R. u&fif SIS IÇINDE BEHZAT AY'IN ROMANI . Cumhuriyet Bayramını kutlama işi öğleye doğru bitmişti. Bayram torenıne gelen gecekondu halkından or.onbeş kisi, daha okul önünden uzaklaşmadan, öğrenciler koşuşup gitmişlerdi. Yalnız bırkaç öğrenci, okul kapısı önünde öğretmenleri ile fotograf çektlrmek ıçın bekleşiyorlardı. Öğretmenler de, öğrctmenler odasına çekümisler, kendi aralarında konuşuyorlardı Öğretmen Besim, geçirdığt gecenin uvkusuzluğundan ve içkinın etkısinden bitklndl. Okul kooperatifinden bir ayran veya gazoz ıçmek içın, öğretmenler odasından dışarı çıktl. Arkasından da Sevil öğretmen... Besim, kooperattfln kapısı önünde, ayakta gazoz içiyordu. Sevil de yanına geldi ve «Blr gazoz da ben içecegim,» dedl. Besim «Bir gazoz daha ver.» dedl, lçerdekl öfrenclye. Gazozlan içtikten sonra, salonda geönmeye başladılar. Blr süre sonra Sevil: «Oyle sıkılıyorum kl,» dedi. Besim «Niçin?» diye sorunca ıNlçln olacak, çimdl hemen eve gldeceğim... İM gün de tatil. Bu uzun süre ıçınde ne yapacagım bılmemT Ağabeytm gelecektl Bolu'dan, gelmedi. Gelseydi onunia gezerdlm,» diye yanıtladı SevU. Besim, Sevil'e bakarak «Ben de çok sıküıyorum Sevil^ı dedl. Sevil, birdenbire anımsamış gibi «Ha! geçenlerde bir şeyler konuşmuştuk hanı?» dedi. «Ne konuşmuştuk?» «Şeyde canım!» «Nerede?» «Mühürdar'da.» • Bir degll, birçok şeyler konugmuştuk; K ?,.» «Yine çok lçmıssin, belll... Hemen unut, muşsun arkadaşımi» Sevil, «arkadaşua» sözcüğünü o kadar giirel söylemiştl ki. Besim, duygulandı. Arkadaşım derken, Sevil, candan soylüyordu. îçtenliküydı... Besim «Gerçekten çok lçmlşlm, arkadaşun,» dedi. Ve hemen ekledl: «Ha ha! anımsadım... O günkü konuştuklanmızdan söylemek istediglni anımsadım.» «BlraB geç degil mi?» «Doğru; btnde kavnuna hıa çok yavaş... Mandayu yakıoun bu konuda,» dedl gülümseyerek, Besim. Sevil, bir kahkaha attı, sonra, «özilr dilerim, onu soylemek lstemedtm.» dedl. «Ben sana böyle soylemek ıstedln demedirn ki dostum. Durumum bu.» <O kadar şakacısın ki, her sözUne gülmemek elde değil.» «Deme!» «Gerçekten!» «£ana gülmeler yaraşıyor zaten; keşki ben de gulebılsem » «Doğru, seni de ben güldürebilsem. Amı bende o yetenek nerede?» «Yoo! sen yetenekli bir arkadaşsın. Blr agacın çiçekleıi kadar çok yeteneklisin.» «Ne övgii yarabbim!» «Gene mi övgli sanıyorsun?» «Elbette.» «Ovgü degil be dostum.» «övgü övgü'a «Suda balıklar ne kadar çoksa, sendeki yetenekler de öyle çok.» «Seninle konuştukça, şunanyorum.» «Sımarmak kim, sen kim? Hiç yakişmıyor.» cYakışır yakışır! Herkes şımarır. Pohpoh, alklş ve ovguler ınsanı öyle şımartır ki... Bunu benden ıyı bilirsın.» • Gerçekten I Alkışın lnsanları lpe bile götürdügünü bilıyorum ama, senln övgtlden, yanı gerçeklerden şımaracajım sanmam.» «Peki arkadaşım, buna da pes . Bunlan bosverelim de, şimdi ne yapacaksıu, onu Böyle?» «Şu anda ne yapabillrlm kiT» «Şu anda degll canımI» «Ya ne zamanT» «Şimdi. okuldan ayıjldıktan scmraîj^ «Öyle söylesene" arkadaşım » " "" • İşte öyle Böyluyorum, arkadasıml» Ikisı de birer kahkaha daha attılar. Besim, durdu, pencereden dısarı baktı ve: «Gececeğim; bu kafa ile çahşamayac&tuna göre, gezeceğım.» dedi. «Ke mutlu sia erkeklere!* «Neden öyle söyluyorsun?» «özgürsünüz » «Siz?» «Stzlere göre özgürUik alanımız o denll dar kl...» < Arkası var) ÇOK KtBAR Geldiğimin ikincl gunü Başkumandanlık Karargâhına (1) gittim. Başkumandanlık Başyaveri Kurmay Yarbay Kâzun beyi (Orbay) görerek, «müsaade ederlerse Başkumandan Pasa Hazretlerlnl ziyaretle Halil Paşanın hürmet ve tazlmlerini» sunacağımı söyledlm. Çok kibar ve nazlk blr klmse olan Kftzım bey, bana lltifat ederek ceblnden çıkardığı blr deftere baktı ve liç gün sonra tam 12'de Enver Pasa tarafından kabul edileceğiml, o saatte burada bulunmamı söyledi. Ben bundan sonra Başkumandanlık Karargfthı Blrlncl şube Müdür Muavini olan Kurmay Binbaşı Saffet beyi gördUm. Du rumu açıkladım. Saffet bey: Başkumandanla dikkatli ko nuş. dedl, canım sıkacak birşey söylersen sana hakaret edor ve kovar. müskul dunıma girersin. Ben Irak'tan gelerek ise ba?Udıgım zaman, Iraktakt fecaatl •nlatmaya kalktım. Sözlerlml kısa kesti ve beni yanından çıkardı. bir daha da beni aramaBana söylenen gün ve saatte yaver Kâzım Beyin yanında bulundum. Biraz sonra Enver Pasanın yanindaydım. GUzel ve genç bir adamdı. O caman Türklyeye «Enverlant» deniyordu. Enverlant, Enverin Ulkesi demekti. Baskumandan beni ayakta kabul ve elimi sıkmakla «taltıf» etti. önünde kUçuk bir masa vardı. Beni masanın karsısınsandftlyeye aturttu, Onca Halil Paşa ve ailesini sordu. Sonra kardesı Nufi Pasa hâkkında bılgı aldı.. KaTkas du'rumunu dinledi. Ordunun iaşe vaziyetinl ve Halep Valisiyle görUsmemi sordu. Hepsı hakkında ne gereklrse söyledim. Yalnıa konuşmanın sonunda, ıaşe durumunun çok kötü oldugunu ve birçok Arabın insan eti yedigini anlattım. Başkumandan ayağa kalktı. Bu konuşmanın bittiğine işaretti. Enver Pasa benimle tekrar görüşeceğini ve çağırtacağını soyledi. Bir daha da çagırmadı. dL Yüzbası Selâhattin'in Romanı Başkumandan Enver Paşa Selâhattİn'i ayakta karsılayıp elini sıkan Unlü asker, ona, ilk fırsatta tekrar görüşeceklerini »öylüyor ama, dinlediği tatsız şeylerden ötürü bir daha ne arıyor, ne de soruyor kendlsint. tur. Bununla birşey alırsam adeta hırsızlık etmiş olurum. 1908 lnkılabı ülkede bir erdem havası yaratmış, blz bu hava içinde eğitllmiştik. Istanbul'da izinli bulunduğum günler, beni evlendirmeyi de dUşundUler. Bebek'te oturan bir akrabamiz aracıhgıyla bir kıza baktılar. Ben de o zamanın usullerine göre kızı bir kapının anahtar deliğinden görebildim, ama beğenmedim. Ordu tkinci Sube MUdürÜ arkadaşım YUzbaşı Şevket (3) ba na adresinı vermış, evine kadar giderek ailesmi görmemi rica etmlşti. Aksaray civarında bulunan eve gittim. Harap bir binanın öntlnde birkaç yalın ayak, çıban içinde çocuk oynuyordu. Kapıyı açtım. Blr hanım ne lstedigimi sordu. Ben de Şevket Beyin arkadası olduğumu, ailesinln birşey isteylp istemedıginı öğrenmek lstedigimı söyledim. Yüzünü görmediğim hanım, kapının ardından konuştu: Şevket Beyin refıkaaı benim, çocuklarının bir kısmı da kapının önünde oynuyor. Durumumuzu görüyorsunuz, bize biraz para göndersin. Ne kadar paraya ihtıyaçlan oldugunu sordum. thtiyaç cok.. Ostte yok, başta yok, yiyecek yok, ayda bir veya iki defa yalnız un çorbası olarak sıcak yemek ylyo ruz. Oeri kalan gunler kuru ekmek... O ekmegın içinden de sumuklU böceğe, toz topraga kadar hersey çıtayor. Hanıma yüz lira vermek istedim. Almak Istemedi: Şevket Bey bu kadar para yollayamaz, dedl. Ben bu İşi Şevket Beyle hallederim, dedim. TeşekSür ederek aldı. Derleyen : İlhan SELÇVK Evden derin bir üzüntüyle ayrumıstım. Belkı artık kardesle nml ve çocuklan hiç göremlyecektim. Böyleslne pis bir havada, Ozüntüyle yola çıktım Pendiğe geldığimlz zaman lkı subay Izmıt'e kadar gideceklerinı ve eğer bir sakınca yoksa bızim vagona binmek istedıklerini söy lediler. Buyurun, dedık. Biraa sanra birisinl tanıdım: Ben Edirne'de benüz çocukken bu adam Vall ve Kumandan Arif Paşamn akrabası stlvarl yar bayıydı. 1908 tnkıiâbmda eltaden riltbelen alınmış kâtip olmuşru. Kendimi tanıttım, çok sevindi. hele Altıncı Ordu Yaveri olduğumu öğrenlnce çok memnun oldu. Izmit'e kadar beraber gittık Bana söyledıği sözler hatırımdan çıkmadı. A * damcagız: Selâhattin, demişti, senın bugünkü durumun büyük bir fırsattır. Para yap! Paratı olmayan adamın hayatta değeri yoktur Parası olmayan arfamın, ne arkadası. ne dostu. ne akrabası. hatta ne namusu. ne akh vardır Hayat su gibi akar, bu fırsat bir daha ele geçmez Sana baba naslhatı olarak söylüyorum: Fır«atı iyi kullan ve zengin ol! Sonra^cok yj|ttlP çekersin. >* (1) Şimdi Istanbul ünlverslteM (2) Sonradan Halll .Paşa'y* bunu sfiyledieim zaman kumandan bo miktarlan az bulmuş ve bcnl azarlamıştı. (3)' Sonradan Gümüshane Milfetvekili Şevket Öndenever. (4) Havdar Şeklp sonradan Istanbnl Iş Bankası tstanbul Şnbesi Mfldürüvken 1925'te bir ntomobil kazası sonunda öldü. SEFÎLLER İşte cephedekı subayın ailesi böyle yaşıyorda. 1918 Istanbulunun havası böyleydi. Sırurlarda su gibi kan akarken, hükümet kuvvetlenne dayanan birtakım sefiller mıllî ıstırapla alay eder gibi sefahat ve rezaletin en ust mertebesıne tırmanmışlardı. 3 Nısan 1918 günii IsUnbul'dan harekete karar verdim. DÖNUŞ Hareket bazırlıgını vapum. 3 Nisan 1918 sabahı bir yuk trenıyle ve kırk kışilik bir grupla vola cıkaçaktık. O günün sabahı Haydarpaşa' da Uç arkadaş, biri karargâh iaşe subayı alaylı teğmen Behçet, öteib Ingilizce Tercümanı yedeksubay Haydar (4) ve ben, blze avnlan kırk klşillk vagona yerleştlk. Ağabeylm de lstasyona blzi ugurlamaya gelmlstl. Hava yağmurlu ve soğuktu. 4 0 Yıl önce Cumhuriyet NKARA 8 (ajı.) Iktlsat HAMMADDE VE SANAYİLEŞME Vekili Mahmut Celâl bey davranmak bugün basın temsilcilerini mıştır. Her şeyi tam vaktinde son derece titi* kabul ederek kendileri ile gö dikkate almak ve bu konuda Eorundayız.» • DÜNTA bankalanm 500 mllyon frank dolandırarak ruşmUş ve şunlan söylemlstir. Fransa'dan kacan Aleksandr Sltavlskl'nln Istanbul'a « MemleketımİBin sade ham gellp gızlendiği hakkında Polls Müdürü Fehmi Bey: madde yetiştıren bir memleket «Stavıski'nin bir başka ısimle çehrlmize gelmesi olmaktan çıkarak sanayileşme•1 tarurtdlr. Hazer ve leferde mümkundür. Bunu araştırıyoruz. Kendisinin aynı zaıhtıyaçlarımıza uygun olarak manda blr tngillı oaıus te»kllâtın« mensup oldugunu liteumlu herşeyı fiilen yapabilda haber almış bulunuyoruz» demiştlr. mek imkenını elde etmemîz ge| BELEDtTE Sular Uzmanlarımn raporlan Belediye rekmektedir. Hammaddelerini Fen Işlerl Müdürîügflnee tetklk edilmektedir. Bu ramutlaka mamul bir hale getireporda Bent Sularının demir borularla Istanbul'a ve rek değerlendirmek lâzımdır. Beyoğlu'na kadar getlrllmesl istenmekte ve bu Iş İçin Bu, milH bir ihtiyaç oiduğu kadort milyon liraya ihtiyaç olduğu belirtilmektedlr. dar lktisadî bir zorunluktur da. • DÜNYANIN en büyük ve meşhur estctik dansözü İşte iktısadî programımız da Elia llbak, Glorya Sinemasında temsiîlerine başlamışbu noktadan hareketle hazırlantır. A MALKOCOĞLU yazan veçizen.Ayhan BAŞOĞLU ZARAR Istanbulda insanın vıcdanını perisan eden birçok acıklı hıkâye duyduktan sonra Musul'a hareket için hazırlanıyordum. İşte bu sıralarda benimle dönecek olan bizlm karargahın iaşe subayı Behçet bana geldi: Ağabeyin îhsan Bey kâr edeyim diye sabun almış, halbukl sabun ucuzlamış. Bunun tUerine zarar etmış ve sıkılmış, bana rica ettı: Eğer müsaade edersen bu sabunlan Halebe götureyim kânyla satayım. Konuyu inceledim: Ağabeyim o tarihte yirmi yedi lira maaş alıyor. Gaeın tenekesi otuz lira, sekerin kilosu Uç lira, bir elbise altmış lira... Geçinmeye imkân yok. Ağabeyim derln bir sefalete düşmek tehlikesı karşısında her çareye başvurmuş. Sabun fiyatlarirun vükseleceğini haber almış, bir mıktar para bulmuş, Emineden Peyziyaptan da almış. Bunlarla sabun satm almış kl kârla satsm diye... Oysa fiyatlar yükseleceğîne düşmüş. öte yandan sabun kurumus, kilosu azalmış, ağabeyim kâr yerine zarara düşmüş. Zaten parası a« O sırada Behçet , Halep'te sabunun çok para ettığinl söyleylnce, aklına bu çare gelmış. Ben Îhsan agabeyime böyle birşey yapamıyacağımı, benim Halep'te sabun sattığımı duyarlarsa çok kötü etkiler Varatacağıru söyledim. Yalnız altın paranın Istanbulda 400 kuruş, Musul'da 700 kuruş oldugunu, altın parası varsa bunu bozdu• rabileceğimi söyledim. Çok 9evındı. Ve 1300 kâğıt para karşılıği olan altın parayı bana verdi. Ben de bunlan Musul'a göhderdım. Bu degisimden ağabeyim 500 lira kadar kazandı. Emlne ile Peyziyap da hısselerüıe düşeni aldılar. Emine ile Peyziyap'a Hnlil Pasa'nın isteğı ve emri Uzerine 100'er kâğıt lida vermiştim. (2) YARIN: İBRET VERİCİ BİR OLAY DİŞİ BOND SlLBU SEHVOK. VE'CU RJS VEJOSİE CEM'İICINllZE. PESOMSU2 TİFFANY JONES GARTH BtRAZ PARA Halil Paşa bana sarfedilmek uzere 3.000 lira vermışti. Bazı s«yler de ısmarlamı»tı. Kumandanın sipansı 200 300 lira kadar tutuyordu Bana İ700 lira kalıyordu. Emınenın oturduğu ev o tarihte 600 • 700 lıra edıyordu. Çevreden bir ev almamı ögutlediklerl zaman Şehit Ahmet Beyin eşl ablam Emine'ye bu evi almavı düşundtlm. Ama gene dusundum ki Halil Paşanın bana verdigi para devletin parasıdır e kumandanın bu parayı bana vermeye hakkı yok VE BU AJK ^ k GUTÜMÜM yÖMETl'CI B.K! B G
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear