26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET 9 Ocak 1973 ransız Devrimi'nln en temlz klşüerinden SaıntJust, «Bir ulusun kaderi, şan şeref peşınde koşanların elindedir» diyor. O SaintJust ki, onceleri katıhk ve ınsafsızlıkla suçladığı, ama sonradan durüstlügüne, iyi nlyetıne tanık clup, ölesıye bağlandıfı Robespierre'in ödün vermez yonetıminde, doğruluğunun, narausluluğunun cezasını, onunJa biriikte, o candan sevdiğl, esenligı ıçm çahştıgl halkının kandınlmış halkmın elıyle oldurulecekti. Devlet adamı olarak ve şan şeref peşınde koşmamak olmuş şey mı, olacak şey mi dünya uluslarının gelnuş geçmiş, yaşanılan ve gelecek tarıhlerınde? Yaşatırlar mı, şan şeref peşinde kosma\an, halkı aldatmayan, varını yoğunu ulusuna adayan. devlet adamını? Gandhi'leri, Iincoln'lerı, Kennedy'leri yaşattılar mı? Hepsi de, insanlık dusmam namussuzların, çıkarcı çevrelerin satın aldıklan katıllerin kurşunlanyle serilmediler ml jere? Celâl Bayar iktıdarının başlanm bılmem hatırlar rrusımz? Duzenı korumak amacıyle halka jandarma sünguleriyle saldınp ortahğı korkulara salan bir parti iktidarının çoküşü karşısında, buyuğu, küçüğü. kaduu, erkeğı, aydını, ışçısi, koylüsü ıle hemen bütün Türkiye buyük bir çoşkuyla selâmlıyordu, demokrasi adına oylanmızı seve seve verdiğimız Deraokrat Partililenn iktidara gelisini. Celâl Bayar; O Atatürk'ün gölgesinde değer kazanan, Atatürk'ün ölümünden son ra, bir koşecıkte, yıllar yılı o takma değeri sörrünip, Atatürk'le birlıkte geride kalan mutlu gunlerın arasına sahip çıkarak, sözüm ona haksızhğa uğramışlığın sinsi propagandasıyla efeanelesmeye başlayan Celâl Bayar. seçim zaferinin ertesi gününde büyuk bir alçakgönüllülukle (?) makam arabasma binmeyip, Kızılay'dan Ulus Meydaru"na kadar yaya yürümüştü. Olacak ış 9 mıydi bu «Makam arabasına binmeyeceğim, ciple gıdeceğim» dlyen: kendinl, serbest oylanyle iktidara getiren halktan ayırmayan, ayirmaz görunen bir cumhurbajkara olmayacak bir yenilikti Türkıve'mız Içın. tçten miydl bu davranışı? Nasıl içten olabilirdl ki, iktidar koltuğuna yerleştıkten sonra, beyaz trenlerle gezilere çıkacak; Florya Köşkleri, Çankaya Kdşkleri dar gelecekti ona. F Olaylar ve göraşier İKTİDAR VE TALKIM Vedat GÜNYOL Just'ü doğrularcasına, şan şeref peşlne düşüverdüer tezelden. Hitler de, baslangıçta, o çuhalar, gfl"=rişsız gıvsiler ıçınde, sadenin sadesı bir ha: üren Hıtler de, ıktidanm perçinledikten so , sevgilisi Eva Braun ile birllkte. halktan uzakta, şatolarda yasamaya başlamadı mı? İktidara geçtıkten sonra, şan şeref peşinde koşmamak kolay olmasa gerek. Norveç Kralı Haakon'un makamına tramvayla gitmesi, Gandhı'nın üçuncü mevkı trenlerde geziye çıkması gıbi örnekler parmakla sayılacak kadar azdır. İktidara ?elip de, kendine, yakınlanna, kardeşlerine, damatlarma çıkar sağlamayan, saglamamaya kalkanlara bmde bir rastlarsınız. Fransız rdnesansının babalarından Rabelais (1494'e dogrtı 1553), Gargantua adlı eserinde, bu gerçegi, bir kahramanının agzından şöyle dıle getiriyor: «Ben kulunuzdan örnek vermem gerekirse. sanınm, eski zamanlann zengın bir kralı veya prensinin soyundan gelmeyımdır. Çünkü, benim kadar büyiık bir tutkuyla kral ve zengin olmak ısteyen kimse gbrülmemiştir. Neden isterdım bunu? Bol boi yıyıp içmek, çalışmamak, kaygı nedır bılmemek, dostlanmı zengin etmek içın. Siz de, dertlerinizi böylesi ya da daha iyl duşüncelerle avutun ve kana kana için içebilirseniz.» «Bol bol yiyip içmek, çalışmamak, kaygı nedır bümemek» sözünün alaylı abartısı ardında, Roma ir. paratorlanndan tutun da Osmanlı padişahlannın o haremli, lçoğlanlı, zevk ve sefa dolu gorkemlı yaşayışlarına vanncaya kadar, tarıh boyunca, iktidardakilerin içyüzünü yansıtan, su gotürmez bir gerçegi. gerçeklerin gerçeğıni bulursıınuz. Bu duşunceler, bana 1948lerde tanığı olduğum bir olayı hatırlattı. tkinci Dünya Savaşının patlak vermek uzere olduğu gunlerde (1939), hukuk doktorası yapmakta olduğum Parıs'ten, Romanya yoluyle yurda dönüvenniştim apar topar. Savaş az sonra baslamış, dünyaya dehşet salan Hıtler ordulan srnırlanmıza kadar yüklenmişti. Inonü'nün ekıllı politikası, Türkiye'mızı, krtlıklardan, acılardan değilse bile, savaş yıkımlarmdan, bombardımanlardan uzak tutmasını basarnuştı. Savaşın ertesinde, yanda kalan doktorami tamamlamak üzere, yeniden Paris'e, düşman işgalinin kıtlıklar ıçıne saldıgı Paris'e dönmüştum. Uluslararası Hukukta Birey konulu doktora tezımı haztrlıyordum, bin bir yoksunluklar, sıkıntılar içinde. O gunlerde, yiyecek içecek karneye bağlıydı. Besinsizlikten nerdeyse avurtlarımız çokmüştü. Karne dı>;ı bir beslenme olana ğı ancak, o da binde bir, bir Fransız dostun sofrasında, içkısı, etüsi, salatast, mey^'asıyla sağlanabihyordu. Günlerden bir gün. Paris Büyükelçıliğimizden bır çağn aldık. Cite Üniversitaire'de, bir çay ziyafetiie çafınyordu bizi büvükelçimiz. Pastalı, çdrekll bir şölendi bizi bekleyen. Büyiık bır istekle koştuk toplantıya. EHi altmış öfrenciytLk, genci, orta yaşlısı ve benim gıbl kıdemlisıyle. Sofralar kurultnuş, tabaklar dolusu pastalar doldurmuştu masalan, ınamltnaz bir bolluk içinde. Elçi Menemencioğlu idi. Belirli zamandan on beş dakıka sonra çıkageldı. Siyah bir limuzinle belirdi kapıda. lçeri gîrişı ba?lı başına bir olay oldu, Daha yeni terziden çıkmış giysıleri içinde, altın köstekh saati ve inanılmaz bir refahın belirtilerl ile, başı havalarda, salondan içeri gınli elçimiz. Ayaga kalktık önce, o günlerde ögrenci müfettişi olan Eeşat Nuri Gtintekin karşıladı onu. Iki büklüm eğıldi önünde. Sonra, sıra Ue elinl sıktık bUyükelçınin. Reşat Gösteriş Tutsakiığı Nuri, birden düşüverdi gözümden. Aşın bir küçülme, bır yaranma havası ıçınde göründü bana. Oysa sonradan, bır iki kez görüşmek fırsatını buldum onunla. Baktım ki, büyuğü, küçügü, hamalı, çomalı, hademesi mademesi demeden, herkesin, ama herkesm aynı alçak gönüllüluk, aynı içtenlikle eğilıyor önünde Geçmiş günlerin o yanılgısını düsundukçe, bugun o buyük insanın, edebiyatımıza gerçekten guzel eserler bırakmış oian o bü\ük yazarın, ıktıdardakilere yaraşmıyacak denlı alçak gonuilülüğü ınsanhğı karşısında küçülüyor, utamyorum. Evet, ne diyordum, buyukelcıırnz, o görkemlı haliyle katıldı aramıza ve başladı bizlere, haylı yüksekten soylev vermeye «Biz, dedi, kendilerini feda etmış bır kusağız Kurtuluş Savaşı'cın çetin suıavlanndan geçmiş, çeşitU yoksunluklara katlanmış bir kuşağrn temsilcileriyız. Sınavlar ancak fedakârlıklar pahasma kazanılabilır. Sız oğrenciler, bütün yoksunluklara rağmen çalışıp, didmıp yurt içın birer yararlı insan olmaya çalısmak zorundasınız.» Ne güzel sczler o'abilirdi bunlar, eğer büyükelçlmiı, toplantıya yaya gelmiş, gösterişsız giysıler içinde, o bolur bolu çörekler pastalar yerıne, bir iki sandviçle donatümış masalar etrafında, içten bir konuşmaya çağırsaydı, çagırabilseydi bızleri. İktidar bo\ledir işte, bastakilerin gözlerint duman burür. kendileriyle yönetilenler arasına aşıimaz engeller koyar, onlan içtenlikten kopa rıp, ustten konuşma, çevresine yüksekten bakma gıbi güluncun ^ülüncü bir takım olmayacak haklar verir onlara. Otuz sekiz milyonlıık Türkiye'nüzin. en azından otvz mılvonunun toprak altı danüarda, gece kondularda, ısıksız, odunsuz kömürsüz, radyosuz televizyonsuz yaşadığı, yaşamak zorunda olduğu ve olacağı bir ortamda, üstün refah içinde bir hayat sürüp, bugün bütün dünyada yoksul halkı kalkınma edebıyatı ile oyalayan, oyalayabüen iktidar sahıplerinın vicdan rahatlığı. insana ancak tiksinti verebilır. İktidardakilerin, yoksul halkımıza olmaya cak umutlar vaadetmek yenne, en azından onlar gıbi yaşama koşullarına katlanmaları, katlanma ya çalışmalan, yaşavıslanvla onlara örnek oünaları gerekmez mı? Gecekondu yasantısının ağır bastıgı bır Türkiye'de, iktidardakilerin o hayata varaşır, gösterişsız bır düzevde yasamaya feenmeleri, özenebilmeleri ne guzel olurdu. Turkiye, gecekondularda oturan yöneticılere de kavuşabildıği zaman kurtulacakür. dıyorum Okuyucu Mektupları Gıdasız oğrenciler Malıye Bakanlığı öfrencilerin gıda paralanns da el uzatıp çocuklann aleyhine bir tasarrufta bulunmaktadır Galatasarav Usesi. Kabataş Lisesi, Istanbul Erkek Lısesı, Moda Koleji, Çamhca, Kandülı, Erenköy ve Istanbul Kız Lıseıerı gıbi Devletin yatıh okullannda egıtilen bınlerce oğrencınin velileri tarafmdan yılda üç müsavı takoğrencı velılerının peşm ödesıtte pansıyon ücretlen odendıklerı ucretler üzennden y»mektedır. Bu okullanla yııüa tediye o pümış çok büyük bir adaletsizliktır ve bu tutum ile davlunan pansiyon ücretleri 3000 ranıs hiçbir hukuk kurah ıle ilâ 3300 lıradır. bağdaşamaz! Bu paralar üe ögrencüenn Gelışmekte olan ve ileride günde üç ögün yemeklen, yabu vatana hayırlı hızmetlerde kacak Ue su ve aydınlatma bulunmalannı bekledigimız ço rnasrafları otul idarecilerince cuklarunız bugün ıçın üevlekarsılanmaktadır tın okullannda Maliye BakanMaliye Bakanlığı Mılli Egilıgınm mudahalesı yüzünden tim Bakanhğının okullannda yatılı olarak bulunan öğrencı gıdasız kalmakta aaha açıkça lerin ödedikteri bu pansıyon sı aç bırakılmaktadır. Sıhhath bır neslın yetışmeücretlerinın •• 37'sıni itırazsız / sıni Milli Eğıtim Bakanlığı ka almaktadır. Maliye Bakanlığı, Devletın dar herhalde Maliye BaKanlıfı da arzu eder. Bu gaye ve neyatıh okullarındaki öğrencilenn pansiyon ücreuennden al tıcerun elde edilebılraesı için Maliye Bakanlığı Devletin yadığı »o 371enn •• 25'ni bütçe / / tılı okulianna ögrencı velilekanununa göre iade etmemek nnce ödenen nansıyon ücretüzere. •'• 12'sını de 2005 sayılı pansiyon kanununa istmaden lerinden temın ettıği °'o 37 gelinni Allah nzası için başka emaneten tahsil etmektedır. kaynaklardan temın etsm de Maliye Bakanııgı 2U15 sayılı binlerce yatıh öğrencinin napansiyon kanununa istinaden pansiyon ücreuennden aldışı fakalan ve okul ıçi ihtiyaçlan •'. 12'lerin •• 51erini yaülı o ile oynamasın. / kullann (demirbaş eşya) • « ' Gfiler ÇALDIRAN 6'sını da (küçük onarımi ıhtıyaçlan için yatm okullar saymanlığma (19691970) ders yılına kadar her sene iade etmıştir. Bu fasıldan arta kalan • 1leri de Haziaeje irst kay» detmiştir. Maliye Bakanlığı 2005 sayılı 9 kttTmtm istinaden Devtetin okullanndakı yatılı öğrencılerın pansiyon Ucretlennden emanete aldığı »o 12'lerden (19701971) ve (19711972) üe (19721973) ders yıllarında yatılı okullann demirbaş eşya ve küçük onanmları içın bır kurus iade etmemiş okullan senelerdlr kendileri ve tnübrem flıtiyaçlan ıle baş başa bırakmıştır. Ben Adana çimento fabrikaMisal olarak: Galatasaray U sesıni alalım. Devletin bu o sında isçi olarak çahsmaktakulunda yatıh bır ögrencı içın yım Kızim Nur Güven Samahnan yıllık pansıyon ucreti sun Kız Eğitim Enstitüsünde (3300,) Uradır. Bunun V* 37' okumaktadır Gecen yıl Adası olan (1221,) lırayı Maliye na'ya da eğıtim enstitüsü okuBakanlığı derhaı tahsil etroek lu açılmıştı Benim de maddl Samsun da te, geriye (2079,) lira kal bakımdan kızımı okutmava gücümün vetmedıgi maktadır. Okul idaresı, öğren cilerin ve müstahdemlenn bır içın Adana E£itim Enstitüsü ders yıh süresince ortalama Müdürlu&üne 9 Ekim 1972 tari(250) gün «sabah kahvaltısı, hinde bir dilekçeyle Samsunöğle ve akşam yemeklennin» dan nakledilmesi için müracaat giderlerinı ve aydınlatma ile otnpistik Okuiun müdıresı Nurinisa Kok dılekçemizi kabul su masrafl&nnı, ısınma sarfıyatlanm Maliyenın tahsilâtın etti. 12 Ekim 1972 tarihinde Samdan arta kalan meblâğ ile kar şılamak zorunda bıraküınakta sun Eğitim Enstitüsünden kızımin nakıl dosvasım istetti ve dır. 19 Ekimde nakil dosyası AdaDevletin yatıh okullan da naya geldi. Aneak okul mUdirebütçelerinin yıl sonunda açık si neye sinirlenmişse 25 Ekim vermemesi için idarecilerce 1972 tarihinde dosyayı Samsuna kalonden yoksun, fcalitesiz ve, eeri iade efti' fien ri» V«pacagramajlan az yemekler yatm, »ımı şaşırAmkaldım. Dttrumu öğrencilere veriimeJt ıserunda Mıllî Eğitim BaKanTlgn» kahnmaktadır. 29.10.1972 tarihinde iadeli t«Bin yatılı öğrencısi bulunan ahütlü olarak bildırdim. Bakan Galatasaray Lisesme Maliye lıktan bugüne kadar hiç bir Bakanlıgınm 2005 sayılı kanu cevap alamadım. Ben bir işçina istinaden son üç yıl için "'• vim. Malî durumum Samsunda 5 demirbaş eşya, V» 6 küçük kızımı okutmaya yeterli degil. onanm fasülanndan ortalama Ilgıülerin ilgisini beklıyorum. (bir milyon seksen dokuz bin) Hakkı GIİVKN lira borcu vardır. Bu dururo Çimento Fabrikası Devletin bir irfan yuvasında Anbar Bölümünde İktidar Sarhoşluğu Herman Melville «Büyük coşku anlannda, lnsan oütun asağılık hesaplan küçümser. Ama, bu coşku anları geçti mi, insanın sürekli davranı şı çıkanm düşünmektir» diyor, Moby Dick'in kahramam kaptan Ahab'ın ağzından. Evet, coşku anı çarçabuk geçivennişti DP iktidarı için. Bütun parti ileri gelenlen, Saint Adaıuıda okul var çocıığunıı okutmak zorunda Samsuıv'da GENÇLİGE GÜVENMER OKTAY AKBAL Evet Hayır Haliç'in Dolma ve Kirlenmesi Sorunu Haliç'in her iki yakasma inşa edi lecek ana toplayıcı kanallarla toplamak ve bunlan Haliç'in tabanmdan geçırilecek bir ters sifonla bırleştirmek suretiyle uygun tek bır noktadan veya her iki sahil ana toplayıcısını iki ayrı noktadan kanalizasyon teknığine uygun bır şekılde denize yer mek gerekir 2 Her sene Haliç'e önemli miktarda toprak taşıyan Alibeyköy ve Kâğıthane derelennın gerek kendi yataklannda gerekse bütün mıyahi havzalannda erozyon ve toprak taşınmasına karşı Şehrin tanımı için söylenen gereklı tedbirler ahnmalıdır. sözlerin en güzellerinden bui hiç 3 Gerek Haliç ve gerekse şüphesiz «ŞEHİR YAŞAYAN BİR cl Tabana çöken organik 3 Hidrolojik bölgeye düşen derelerden yer kazanmak gereORGANİZMADIR» olsa gerekir. attliı mtuMelerin oksyen tbt.iy» ğiyle her iki kıyı boyunca HaBu tanımın, daha doğrusu nite uzt» ste«h ve şidttetU hef^bir cının karşılan&mamasmdan Haliçte, yaklaşık yanm liçt'e yapüan imlâlan önJemek lemenin değerini kavrayamamı? nüfusajjçak miktflTda için plaıılı nhtım duvarlan inşa insan topluluklannın banndığı bir kirîenme meydana getirmek redıücsiyon üriinü gazlann fiıti edılmelidır. Çdp, moloz v^.'nın şehirler çok kısa bir süre için tedir. şanna sebep olmaktadır. Haliç'e dökülmesine şiddetli cede yaşanmaz duruma gelmişler d) Alibeyköy ve Kağıthane zalarla engel olunmalıdır. 4 Yerlesme olmayan bölgeve bir ölü şehir kimliğine büriin lerden gelen yağmur suları ta dereleri ağızlan ile, Cibali, Kamüşlerdir. Bugün yeryüzünde şıdıklan erozyon toprağı ile Ha sımpaşa, E^rüp ve Sütlüce gibi • Sürekli olarak yeni kesim * dünyanın en büyük şehirlerin liç'te yıllık ortalama 6 cm. cıva yerlerde bulunan büyük kanali yerleri ilâvesiyle tesislerini tevsi den biri olan New York dahil nnda bir taban yukselmesine zasyon ağızlanndan dokülen ge eden mezbaha ile ham deri işlebir çok ölü şehrin var olduğu sebep olmaktadır rek erozyon sürüntü maddeleri me boyama atelyeleri bu bölgebiünen bir gerçektir. gerekse pis su artıklan sebebiv den uzaklaştınlmahdır. 5 llk iş olarak, mevcut enle Haliç'in tabanı kıyılarda daha Memleketımızde de plansız bır da fazla olmak üzere yılda or düstri tesisleri kullanma sulangelişme sonucu ölmeye başlayan nı kanalizasyon tesislerine verHaliç'in dolması ve kirlenraesı talama 10 cm. yükselmektedir. şehirler son 1520 yıldanberi gün e) Gittikçe artan taban yük meden önce, bu sulan zararsız geçtıkçe çoğalmaktadır Bunla ile ilgili olarak yukarda 4 madhale getirecek tesisleri kendi bun nn başında Istanbul ve Ankara' dede sıraladığımız sebepler do selmesi sebebiyle seyrüsefer hnyelerınde kurmaia mecbur tulayısiyle bırkaç vüz yıl önce Is kânlan azalmakta yıllar geçtıkyı rahatlıkla sayabiliriz. Yıllartanbul'un seçkin bir mesire ye çe Haliç'e çalışabılecek deniz ta tulmalı, genişletme amacıyle bu dır sürdürülmekte olan pohtika tesıslere yeni pavyonlar eklenme «ütlarının büyüklügü sımrlanmak 510 yıl daha sürdürülürse şehir ri olan ve bütün dünyanın «ALsine müsaade edılmemeli ve ken ta ve belırli guzergâhlan takıbet lerimızin blü hale gelmelerini TIN BOYNTJZ» dive adlandırdıSı dılenne tanınacak bir süre içerHaliç bugün şu hüzün verici du meleri gerekmektedir. hiçbir tedbırın durduramayacasınde tesislerini sanayi bölgesi f) Estetik yönder. çlrkin bir ğuiı bugünden sövlemek bir ke ruma düsmüştür: sekil olması bir yana kirliliği ve olarak tesbit edilecek bir yere hânet olmasa gerektır a) Suyun görünü?, renk çıkardığl koku sebebiyle Haliç nakletmelen sağlanmalıdır. Bilindiği gıbı baslangıçta yal koku ve bulanıklık gibi fiziksel bugün şehrin sağlığını tehdit 6 Haliç'in kirlenmesine seozellıkleri ıle oksi.ıen muhtevası nız ilgili makamlan meşgul eden bep olacak yeni bır endüstri organık madde konsantrasvonu eder bir duruma girmiştir. Ankara'nın kirli hava sorunu butesisinin kurulmasına asla müsagun orada yaşayan insan kütlele değerleri, kabul edilebilir limitade edilmemelidir. rini de kara kara düsündürmek leri çok asmıştır b) Suyun kendi kendine teAslmda Haliç'in dolmasıaın ve Çok geç kalınmış olması bilı te, hattâ islâhı gerekli uluslarönlenmesi genış nen bir gerçek olmakla birlikte kirlenrnesinin arası bir sorun kimliğine bürün mızlenmesini sağlayan kuçük canlılann hayat faahyeti, özellik Haliç'in bugünkü feci durumun Akademik çalışmaya konu olamüş bulunmaktadır. le endüstrinin çok çesitli cms dan kurtanlabilmesi için alınma cak bir sorundur. Biz burada Ankara'nın bu önemli sorunun ten artıklan sebebiyle çok fazla sadece bu sorunu doğuran tesı gerekli tedbirleri şöylece sıra dan da daha vahim bir problem tahdit edilmekte ve bıvokimyasai mel konulara kısaca deginmekle layabiliriz: Istanbul için bahis konusudur. reaksiyon hızı düşmektedir. yetindik. 1 Kanalizasyon pis sulannı Üzüntü ile belirtmek gerekir ki, bu konunun önemi ile bağdaşabilecek zorunlu tedbü:lerden hiçbirısi henüz eyleme dönüşmemjştir. Düşünen kafalann büyük bır endise ve üzüntü ile, izledikleri Istanbul'un bu önemli sorunu: «ÇEVRE SULARININ KtRLENMESİ VE HALİÇ'İN DOIÜASI» sorunudur. ugün dünyanın her tarafında karşılaşılan sorunlardan biri sı hem de hıç şüphesiz en önemlisi «Çevre sağlığı» sorunudur. Şehirlerde endüstrinin gelij mesi buralara büyük bir nüfus akımına sebep olmuş ve sehircilik hizmetlerinin nüfus artışı hızı ile orantıh yapılamaması, ay nca plansız bir sanayi kuruluşu sebebiyle şehrin canlı organia masmda birtakım rahatsızlıklar belirmiş ve bunun sonucunda şehir ölmemek için çırpınan bir varlık haline düşmüştur. B ç buçuk rnilyon oy... Nerdeyse bir partiyı iktidara getirir, oylesıne bır güç üç buçuk milyon oy. Türkiye'de oy hakkı 18 yaşını doldurmuş olanlara tanınmca seçmen sayısı işte bu kadar artacakmış. Taze bir guç kazanmayacak mı Türk demokrasisi? Niye benimsemezler politıkacılar bu yerinde oneriyı? Gençlikten korkarlar da ondan! Bakın, bir CHP istiyor bunu, öteki partilerın sesi çıkınıyor. Istemezler, sonuna dek dayanırlar, bilirler ki seçmen yaşı on se&ze mdırılirs9 lleriye dönuk partilere gider bu üç buçuk milyon oyun büyük bölümü . CHP Istanbul lli Gençlik Kolu, Meclis Başkanhğına otua beş bin imzalı bir dılekçe vermiş. Bu dilekçede şoyle denıhyor: «Dünyanın bütün demokratik Ulkelerinde oc sekiz yaşını tamamlayan bütün gençler oy verme hakkına sahiptırler. Eğer bu isteğimiz kabul edüirse üç buçuk milyona yakın genç oy verecektır. Gençlere oy hakkı veriljnemesı Atatürkçuliiğe. vurulaa en büyük darbedır.» Sımdı gençlıklerıni eskı bir anı olarak hatırlayanlar ya da hiçbır zaman genç oSamamışlar gülecekler bu öneriye. Gençlere olanak tanımr mı hiç! Bir de on sekizindeki delikanlıya oy hakkı ha? Seçım yoluyla yapsınlar devrimlerıni öyle mi? On sekızınde bır yurttaş niye bu ülkenin, bu ulusun yarannı, otuzundakı bır yurttaş kadar duşunemesin, sorumluluk almasın? Evlenebılıyor, bir işte çalışabıliyor, ama oy veremıyor, niye? Bence hem oy verme hakkını lS'e indırmeli, miUetvekılı seçılebilme yaşını da 25'e . Yaşlılar yönetimi ne kazandırdı sankı, bir de gençleri denesek, ne kaybederiz! Turgenyev, «Gençliğinde genç olabılene ne mutlu» diyor bir oykusünde. Bakıyorum bizım sesı en çok çıkan pol'.tıka kurtlanmıza, hiçbir zaman genç olmamışlar dıyorum içımden. Yoksa Boccacıo'nun Decameron'unda söyledıği gıbi «Instmlaıın çoğu yaşlanınca gençlıklerinı unuturlar» da ondan mı? Peki ama, üç buçuk milyon genç adam niye bu gençlik nedır bilmeyen polıtikacılann, bu gerçek anlamıyla ya.slı polıtıkacıların, partıcüerm elınde oyuncak olsun? İşte açıkça saptandı, on yıldır, yirmi yıldır particı dıye, polıtikacı diye kim ortaya çıktıysa, kım yonetıcüik görevlerine büyuk oylarla seçıldıyse yüzüne gozüne bulaştırdı. Hiçbir zaman gençlik yığınlarım hoşnut etmedı, mutluluk getırmedi onlara bu yaşiı politıkacılar. Öyleyse gençler niye politıka alamna atılmasın öğrenim yıllarından hemen sonra? Dunya Nımetlerı'nde Andre Gıde «Ah gençlik ınsan yalnız bir zaman sahıp olur ona; ömrünün gensıcde de onu çağınp durur» der. Bizım pohtika kurtları ya mç genç olmadıkiarından, ya da gençlıklerıni artık lyice yıtırdiklennden gençlere düşman oluyorlar büsbütün. Ama gençlik bır yaşam süresidır, bır yoldur herkesm geçtıği. Hem «akıl yaşta değıl baştadır» atasozünü unutmayalım. On sekızındeki, on dokuzundakı genç oy verecek nitelikte sayılmıyor, ama yetmışınde, seksenmdekı sayılıyor? Niye? O zaman, belirli bır yaştan sonrakilerden de almmah oy verme hakkı? Bunaklar, sarsaklar, titrekler oy verebüecek de ıçlerı alev alev yanan, kafaları bu yurt, bu ulus sevgisıyle dolu gençler seçmen olamıyacak? Sa* duyu kabul etmez bunu... Bakın bu «yetersiz» bulunan, oy hakkı verümeyen gençleTin bu bolümü, bu otuz beş bin genç yurttaş Meclis Başkanhğına verdıkleri dilekçede ne dıyorlar? Yaşlı, olgun biünenlerimizin kaçta kaçı bu düşünce, bu ülkü, bu kafa düzeymdedir, siz verin kararınızı!.. «Az gelışmış ülke gençliği olarak tanhî görevımizın halkımızla kaynaşıp bütünleşerek demokratik yoldan sdmürü düzeni yerıne insanca bir düzen kurma olduğunu büiyoruz. Gençlenn ülkenm kurtuluşuna olan katkısı bir yandan halkı bılinçlendirip kendi iktidarı dogrultusunda oy kullanmasını saglamak, öte yandan kendi oyunu da sandıga giderek, halktan yana siyasal partilere vermektir.ı İşte bu deniı açık, bu denli yalın, bu denli dürüst bır ıstekle karşı karşıyayız. Bir CHP savunuyor, tutuyor, destekIiyor bu önerıyı. Öteki partilerin sesl çıkmıyor. Ama bu bir ölçüdür, partilerin hangisı gençlikten yana, hangisi gençhğe karşı iyice ortaya çıkıyor. Gençlığe güvenmemek, inanmamak, gençliği baskı altında, birtakım bağlar altında tutmak bzlemi sonuçsuz bir çabadır. Bilinçlenmeye, uygarlaşmaya, gerçek demokrasıye karşı çıkmıştır bu. Otuz beş bin gencin imzaladığı o dörtyüz elli metrelik dilekçe aydınlık yarınların habercısı, müjdecisidır. Gençlerimize güven duymamızın, umutlanmamızın belgesidır. Ü ANKARA'NIN HAVA KİRLENMESİ SORUNU DENLİ ÖNEMLİ BİR KONU DA GİTTİKÇE PROBLEM OLAN HALİÇ'İN KİRLENMESİ VE ÇEVRE AKINTILARIDIR. Yük. Müh. Yılmaz Kemal PEKER Bugünkü Durum MEVLİT Merhume muhterem validemiz H A CI Gerekli Tedbirler HACER AKEL'in ruhuna ithaf edilmek üzere bugün Teşvikiye Camünde öğle namazından sonra Aziz Bahriyeli refakatinde seçkin haîızlar tarafından Mevlıt okunacaktır. Akraba ve cTostların teşriüeri nca olunur. Oğlu Dr. SELÂHATTÎN AK EL (Cumhuriyet 201) KENT OYUNCULARI Dolma ve Kirlenme Yüzlerce yıl önceden başlayan Hahç'ın dolması bugüne kadar suregelmiş, son 20 • 25 yıldan ben de kirlenme konusu buna eklenerek yeni bir sorun olarak ortaya çıkmıştır Haliç'in ve dolayısiyle Halıç sulannın fiziksel, kimyasal ve biyokimyasal özelliklerinı bozan ve dolaylı olarak bölgenin ekono mık, dağlık ve estetik yönüne olumsuz etkı yapan taktörleri şöylece sıralayabiliriz. 1 Eminönü, Patih, Gaziosmanpasa, Beyoğlu ve Şişli ılçeleriyle Küçükköy, Alibeyköy, Kâğıthane mevkılerinde oturan bır mılyonu aşkın nüfusun pıs suları, hıçbir ön muameleye tabi tutulmadan, gerek fenni gerek^e karakanal dedığımiz iptidai kanallar ve açık dereler yoiu ile çeşıtlı noktalardan Haliç'e akmaktadır. 2 Bölgedeki endüstri tesisleri verdiklen kullanılmış su ve benzeri artıklanyle iki milyon nüfusa eşdeğer pislenmeye sebep olmaktadırlar. 75.TEMS1L OLIİM Merhum Abdülhalim Gerçek Ue merhume Mine Gerçek'in oğulları, Perihan Dora'nın sevgili eşı, Mine Dora'nm sevgili babası, merhum Nazmi Dora, merhume Mediha An ve merhume Şefika Gerçek'in kardeşleri, Nuran Demırdöken, Handan Som, Türkân Artun ve Inci Dora'nın amcalan, Macide Bulte, Orhan Biilte, Bana Ilgaz, Sevim Danışman, Doğan An ve Nermin Ince'nin dayılan, Nilüfer Danışman'ın damadı, Selçuk Kurter, Savcı Danışman, Ayhan Benda ve Mihnban Dumlu'nun eniştelen, Ferruh Kurter, Haluk Renda ve Dr. Tank Dumlu'nun bacanaklan Istanbul Porselen Sanayii A. Ş. ; Tuzla Fabrikası Hekimi M İ L L I Y E T \Vu>fık KENİTüle McraiTA>CüN j n or C U M H U R I Y E T Witfkkfc\TERve\Wr.ıl U Y O J N U boyİAinegugiu. ozelHcle iki sa.it bo\unca o^ajndakı çesıttı tıplen btrdeıı \asatmdddkı rvtts kesıtı rdlorı itın ovmek ve SE S Ydzarın sıırsd ü,l< fe rcnklenıp bır o\ un suresınte ••evırcıye dussc! n«o'ıktc ını.tulmazdakıkalarvaşatryoı Em.Tbb.Alb.Dr. SIDDIK BORA vefat etmıştir. Cenazesi bugünkü 9 Ocak 1973 Salı günü öğle namazını nıüteakip Kadıkdy Osmanağa Camıinden kaldınlarak KaraMezarlığmdaki Aile Kabristanına tevdi edılecektır. Rekteş: 57/197 Devren Kiralık satılık Istiklâl caddesinde yeni restore edilmiş Restaurant. Tel: 49 37 58 Cumhurıyet 183 Ajans ı l 1/136 İNSANBfNINfiARlPIUnrVAN GELECEK OYUN 26 Ocak Cuma NOEL BABAYI KİM ÖLDÜRDÜ N7T: Salı 2115 Çarşamba 15 00 indırınlıa^r halka ve oğrenaye Ankara Reklâm
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear