22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SATFA DÖRT: rCUMHURİYET; 18 Ekim 1971 • MEVCUT 150 BİN ABONE BİR KERECİKİ İOLSUN DOĞRU DÜRÜST KONUŞAMAZ |DURUMDA. BUNA MUKABİL 200 BİN ı jABONE ADAYI DA SIRA BEKLİYOR' Bir tstanbullunun beni rakamlar ilgilendirmiyor. Be ni ilgilendiren şu: Telefonda rahat konuşmak. Beklemeden konuşmak. Süostıkça, telefon konuşmalarma, telefon tesislerine zam yapan Telefon Idaresı, elbette, günün birinde, bu imtiyazm yar.mda, bir takım sorumluluklan cldugunu da anlayacak... İZ SİZ OLLN, Pazartesi günleri bir yere telefon etmeye kalkmayın. Yağmur, kar yagdığı günler de öyle. Hem zamanınız boşa gider, hem rahatınız kaçar. Mutlaka sağügınızdan oiur sunuz, belki de sınirlerinizden. Çalışbğım verrfe, elimin altında bir telsfon var. Çok mecbur olmadıkça bir yere telefon etmem. Çünkü bilirim, zor şeydir Istanbulda telefonla konuşmak. Bugün çok işim vardı. Bir kaç yere telefon etmem gerekti, iş. için tabii. Ahizeyi elime aldım. Çevir sesi yok. Bekledim. Bir dakika, beş dakika, onbeş dakika. Boşuna. İşime devam ettim, tekrar âhizeyi elime aldım. Ne yaparsınız, gunlerden Pazartesi. Nıce sonra çevir sesi geldi. Konuşmak istediğim nıunarayı çevirdün. Bekle, bekle, düşmez. Kapadım. Tekrar bir süre çevir sesini bekledim. Tekrar numarayı çevirdim. Bu sefer yanlış numara düştıi. Kısacası, telefonla konuşmak mümkün olmadı. Bır pusula yazıp gönderdim konuşmak istediğim yere. Ögleye doğru, Ankara Ue Konuşmamız gerekti. Şehirlerarasını çevirdim. 03 meşgul. Tekrar çevirdim, çaldı çaldı cevap veren olmadı. Ne ise, on beş dakika uğraştıktan sonra yakaladım Şehirlerarasını. Ankara'da, konuşmak istediğim numarayı yazdırdım. S geçti, gene bir haber yok. Ankarada, konuşacağunız iş yeri kapanacak nerdeyse. 06 yı çevirdim, durumu sormak için. Meşgu!. Bir Idına, telefoıt denen canavar daha, bir daha, hep meşgul. Şehirlerarası şefliğini çevirdim. O da meşgul. Kime baş vursam? Belki de 06 ve Şehirlerarası şef liğinin numaraları bozuk. Arızaya sorayım dedim. 03 yi çevirdim. O da meşgul. Günlerden Pazartesi ya Bir çâre bulmalıyım. Cl'e teleton edeyim, nereye baş vuracağızu oradan sorayım dedim. 01 de meşgul En sonunda 06 yı buldum. Hanımefendi. Bir Ankara müracaatımız vardı. Hangi nmnarayı anyordunuz Ankaradan Bildirdim. Kendi numaramı da verdlm. PeM siz kapatın. biz sıranın bildiririz. Ne zaman bildirirsiniz? Kapatın. Hanımefendi, sizi zaten zor buldum. Altı saattir Ankarayı bek liyorum. Kapatın. Ve kendisi kapatıyor, benim ka patmamı beklemeden. Telefon başmdayım. Kulagım telefon sesinde. Ve bir daha ara kı bulasm 06 yı. Çok uzaklardakl bir radyo lstasyommun ses dalgaları gibi bulunması Ue kaybolması bir oluyor. Akşam saat 17 ye geliyor. Bir telefon sesi, kesik kesik. Belli, Şehirlerarası. Telefonun Uzerine atıldım. Alo orası... ruz. Evet burası. Ankarayı aradınız mi? Aradık. Altı saattir bekliyo Y A RI N: EĞLENCE Ml, İŞKENCE Mt? t«te bır is adamı Tntarı milyonları bulan bir taahfaat isinin kontrol ve yönetimini telefonla yapmak hevesine kapılırsa ya çıldıracak. ya da iflâs edecektir. Masasında bir defit bin telefon bile olsa bu böyle.. \ I «Normâl ml, acele mi?» «Normâl ne kadar bekler?» «Çok bekler.» «Acele?» «İki saat.» «Peki acele olsun.» Santral kıılarımııdan birksçı işbasında... Görevlerini Utedikleri kadar canla basla yapmağa gayret etsinler, teknik yetersizlik ve basıboşluk btttün çabaları yetersiz taale getirecektir. ELEFONU kapadım, İşime koyuldum. Aradan iki saat geçti. Bir haber yok. Üç saat »<onu veresim: AYHAN BÂŞOĞLuT] j GÜNAHKÂR KRALİÇE Aynlmayın. Peki aynlmam. Bekliyorum. Ses seda yok. Alo, alo. Santral. Nice sonra, kayıtsız bir ses: Aradığınız numara meşcCl. Araya girin. Giremeyiz. Fakat hanımefendi. Siz kapatın, tekrar aranm. Feryat, figân, çırpınma, ooşuna. Telefon kapamyor, bekliyoruz. Ve Ankara telefonumuz yedi saat sonra baglanıyor. Ama karşıdan ses gelmiyor Gelen ses de çok zayıf Bağırın, biraz bağınn diyor, santraldaki bayan. Bagınyorum. Nafile Bağınn! Bağmyorum. ama sesimi ta Ankaraya duyuramam ki. Siz bir çare bulun. Kanal bozuk. Baska kanala bağlaym. Bütün kanallar mesgfil. Ben masamın üzerine abanmış, ayaklanm havada, teplnircesine, bağınyorum. Sesimi Ankaraya âu yurmak, Ankaranm sesini duvabil mek için. Ben bir seyler söylilyorum, karşı taraf bir şeyler söylüyor. Anlayabildigimiz kadannı anlıyoruz birbirimizin sdzlerinin. Hatırladığım bu kadar. Kendime eeldiğimde. bir arkadaş şakaklarımı oguyordu. Su içirdiler, sinirlerimi yatıştırıcı bir de Ilâç verdiler. Ama gene de bozuk çahyorum. Bir savaştan çıkmıs gibiyim. Telefon savaşından. Gerçi sık sık karşılaştığım bir durum ama, bu sefer pek sıkıcı idi Dayanamadım. Sinirlerim bozuk oldugu için hemen eve gitmedim. Evde, bir kavga çıksın istemedim bu kavea etmek isteyen halimle. Deniz kenanna attım kendimi .. Acık hava .. îyot kokusu .. Oh .. Dünya varmıs INSANLAR,DUALAR,OLULER YAZAN : MUZAFFER 12 Bırak ajtbl, dalıma basma «en de .. Kızdığını bildigi için ikide birde tbrahimden söz ederdi Rafıp. Külhanbeyi. deli dolu bir adamdı. Kızdı|ı zamanlarda: «Ulan, biz baba. mıza eyvallab dememis adamız. Bize bu numaralar sökmez. Çoluja çocuğa bakmam, basarım istifayı Ab bir bekir olsaydım...» derdi. Rasirai konuşturmak için: «İs yok sende Rafcıp» derdi, «lâf seninki. Bi halt edeceğin yok. » Bir. den kası gözü birbirine karışır: «Ulan, nfak tefek gördnn de Karamürsel sepeti mi sandın sen bizi, Çemizgezekli... Seııin tir «ir titrediklerin konnşamaz benim karsımda. Geçen gin (...) Müdürüne, bana bak beyefendi dedim, bn iş »e. nin bildigin gibi defil, burnnnn sokma dedim. Hani o sana aniattıgım mesele... Beni Mehmed mi sandm? Bana adı üstünde Deli Rajıp der. ler.» Hoca kansırdı bazan lâf a: «Bas çöıfine pa. lavranın. Süt dökmüs kedi gibi durnyodun Başhemsirenin karşısında dün. Bize atma!» Rajhp elini beline koyar kasılırdı: «ülan Harpotla! Tlan »en de ml adam oldnn? Sana da mi lâf düsttt Ie$ kargası... Bak. altına «ıçmış varsa temizle > Asıl adı Aliydl boeanın. Kimse Ali demezdi. Hemşiresi de doktorn da Hoca bilirdi onu. Har. putlu dejfildi. Rajfıp kfmin nereli olmasını ister. se oralı yapardı. O gece Rasim sormnştn: Ağır bastan var mı? Mehmed kotuşlan dolasmıstı. Üçüncö ko. tnştaki ikinci vatağın nefesdarhtı artmıjtı bi. raz. tkinei ko^nsta besinci yatatın atesi yük. sflrnisti. ötekilerin »imdilik bir «ikâyetleri yok. tn. Şimdillk topraga bakan yok Rasim ağbi demisti. Rasim : lyi, rahatsın bn çece dive cevap vermi?ti. Hiç belli olmnyordn; biraz sonra üçü dördü birden sızlanmava baslayabilirlerdi. Biraz önce Tkinei koğuşa girdijti zaman Yabya efendirün etrafında toptanmıstı kojus. tri yarı, kırmjzı yüzlü bir adamdı Yahva efendi : Bn tansiyon derdi çibi dert yok... Bn ya. şıma seldim, hastalık bilmezdim ben. Tnzsnz, tazsnz... Yenmiyor ki .. Bıktım Igneden, ilâc. tan... Arif sözünfi kesmisti: Bırak Yahva amca. tstanbnl'daki kızlan anlat. Bırak adam, renclikte oldo bi kere. Bn totturur kızlan: Doktor tuttnmr sarabı .. On. lann hesabını öbfir tarafta verecegiz. Kocamıs adamı dinlevip de ne yapacaksınız? Osman bi masal anlatsın... Üçfinefi kotBştaki ibtiyar yamndakine dön. müş : Oflnn kızın hepsi bos .. thtiyarlamamalı Insan diye bir seyier anlatmaya başlamıstı, Mehmedin Içeri girdiğini görünce : Bunlar eadar bakmıyorlar adama diye eklemisti. Yanındaki : Doğru söyledin amea, bn zamanda insan. lar bir tuhaf oldn. Kimıenin kendinden bas. kasını düsündü^ü yok. thtiyar : Memed, sn hapı verdiler, gece onbirde alaean dediler, ben uynynverirsem... Olur, «en meraklanma, ben nvandırınm .. Rasim : Ağır hastan var mı diye sormnş, aaatleri kurmaya çıkmıstı. HACIHASANOĞLU Mehmed servis kapısının yanındaki masads hastalardan birinin bıraktıfı dergiyi bulmnş, resimlerine bakıyordu. Güze) kadınlar, uçaklar. otomobiller. deniz, çeşit çesit hayvanlar vardı derfride. Dünyanın deçisik bflinmez »eylen... Rasim omznna doknnmuştu : Ne o? Güzel kadınlara mı bakıyon? Bırak be agbi! Gızıyom gendi gendime... Okumavı bilseydim.. Bi* bildik de ne oldn lan? Boş ver! Mı. sıra molla mı olacaksın? Mehmed, Rasime bir maymnn resmi gostermişti : Bu ne Rasim ağbi? Maymnna benzly*..; Hayvanat bahçesindekiRasim lorlnkla resmin altını oknmnştn: Insanın ilk ceddiymiş bn .. Gâvnrların byemesi. Yok balıktan gelmisiz, yok maymundan gelmisiz. Töbe hasa .. Rasim kfndi önBne cekmlşti dergiyl. Mehmedin bu mavmun meselesine Ivice aklı ennemekle beraber, hayvanat bahçesinde gördflgü yaratığın insana çok benzemesi zihnini kurcalamıştı. Allah, Âdem babamızla Havva anamızı cennetten kovmamıs mıydı? Cennet... Rasim ağbi. cennet var mı? Rasim şajırmıştı: Niye sordun? Yok mu »anıyorsun? Cumalan camiye gitmedin mi hiç?. Niye? Köyde davar peşinde kosmadan, burda lften vakit bulabildim mi? Müslümansın sen de. tki eli kanda olsa tnsan yine de vakit bulur. Ben gaçırmazdım eskiden. Çesmeli eamide bir vaiz vardı; bal akardı ağzından. Cennet de var, cehennem de... Günahımua sevabımıza göre birinden birine gıâece&iz .. Ragıp sözün burasında geimişti: Öte taraftan mektup mu aldın lan? Gitmif de gelmiş mi var? Senl duyanda alnın secdcye gelmekten yarıldı yarılacak sanır... Sen sus sarhos köpekl lan bu RÖtü b.. lular basıma din) bütün müslüraan kesildiler. Cehennem varsa ilkin senin gibiler yanacak! Sarhossam, kendime zararım! Var mı bir uğursuzlugnm, hırsızlığım: kimsenin malında, canuıda. ırzında gözüm var mı? Töbe di Ragıp! Ulu orta konuşma öle... Ne töbe dlyecem lan! Kork, kork, kork... Bu dünyada bir türlü, öte yanda bir türlü... Onlar işin kavgasmı yaparken Mehmed şimdlye kadar aklına gelmeyen bir şeyi düşünüyordu. Hiç şüphe etmemişti o vakte kadar: Ragıp aklını çelivermişti. «Gidip de gelen var mı?. Kaç kisi görmüştü ölen; onlar için her şey bitmij miydi artık? Bofuluyormnş gibi: Vardır demişti. Ragıp hırsla bağırmıstı: Varsa, sen de oraya git hırpo..: Ragıp hastaya çagınlmıs, aynlmısfı yanlanndan Mehmed, günlerdir Rasime söylemek istediğl şeyi hatırlamıştı: Ağbi, döneceğim ben... Rasim şaşırratştı: Niye lan? Su mu çıktı? Ne oldu? Yapamayacağım gayrı. Ahsamadım buralara... Yavuklun neyi mi var köyde? Dalga geçme ağbi, yavukiu neme benim... Onun bir sey soylemediğini görünce devam et« roisti: (Arkası var) Bekleyin B DİSİ BOND TIFFANY JONES j EOrES/' SABAU LÛNOQA [QAZETE.LE.BIUDE V^jj. GEZİSİ O D . ^ ^ / L U O SABAH bir gazeteci »rkadaşıma uğradım. Basımdsn geçenleri anlattım. O da hemen telefona sanldı. telefon Basmüdilrunü aradı. Sekreter kız «Yok» dedi. Muavinlerden birini istedi. Toplantıda. Gazeteciyim, görüşmek istiyorum. Biraz bekleyin, haber vereyim. Bekledi. Biraz sonra, telefonda sekreter kızın sesi: Muavin bey toplantıdan »jrılmıyor.. Beyanat vermeye de yetkim yok diyor. Ben beyanat istemıyorum. Bazı teknik bilgılere ihtiyacım oldu, onu soracağım. Siz bana söyleyin, ben cevabını size ulaştırırun. Şehirlerarası ârıza ve istihbarat telefonları neden bu kadar çok meşgul işareti veriyor? Çok konuşma var, ondan. Şehiriçi telefonlannda da çe vir sesi çok geç geliyor. Sık sık da yanlış numara düşüyor. Hatlar çok yfiklö. Ânzasız ve net telefon konuşmalan ne zaman mümkün olacak? Bütün sebeke yenijenip islâh edilince .. Kaç telefon abonesi var? 130 bin. Telefon almak için sıra bekleyenler? 200 bin. Bu gıdışle, tstanbulun telefon ihtiyacı ne zaman karşılanabilecek? 2000 yıünda. Kendimi tutamadım. Yani şairin «Vuslat gene mi kaldı baska bahara» demesi gibi, telefon işinin halli de gelecek kuşaklara kal dı demek. Gazeteci arfcadası dürttüm Şu soruyu da sor: Telefonlar sık sık ârrzalanır. Yanlış numara düşmekten abone çok zarara uğruyor. Zaman kaybediyor. Ama, telefon ücretini vaktinde ödemeyen abonenin telefonu kesiliyor. Peki tdare kendi kusurlarından dolayı aboneye bir tazminat ödemeyi düşünüyor fflU? 112 «Biraadan «Caöiliac» a bineceğim ya... Yolda biri arabayı görüp tamyabilir. Direksıyondakinin ben değil de kocan olduğuau sanması lâzım... Cesedi nehre atöktan sonra arabayı uygua bir yerde btraJap buraya birkaç taksi degiştirerekten ge leceğim... En ufak bir şüphe bile uyandırmamak zorundayız sağda solda... Aniıyor musun?.jı «Yaman adamsm... Kafan da iyi çahşıyor... En önemsız noktalan bile düşünUyorsun...» «thmâl ettiklerim de oluyor maalesef...» Jabeke böyle söylerken Valoti'ye verdiği ıpuçlannı hatırlamış, hazin bir ifadeyle başını iki tarafa sallamıştı. Arabanın anahtarlan paltonun cebindeydi. Eldivenlerini itina ile takarak Moreau'nun çantasını aldı, avluyu bir koşuda geçmek üzere kapıya yöneldi: «Bir dakika sonra buradayım .. önce dışarda kimsenın bulunup bulunmadıgım kontrol etmek gereklyor... Bir de araba nın nereye park edildiğini görmek zorundayız...» «Cadillac» avlunun ötesindeki çıkış kapısına çok yakın bir ye re park edilmişti. Kapıyı açıp, ehndeki çantayı koltuğun üsrune attı. Civardski binalann pencerelerinde ışığa benzer bir şeyler yoktu... Avlu ve yolun o kesjmi tamamiyle boştu. Kararüklara gömülmüştü. Çevik adımlarla tekrardan çalışma odasına döndü. Helene, cesede kıyasla en uzak köşeler den birine çekilmiş, adetâ iki büklüm vaziyette kıpırdamaksızm duruyordu. Bir ölü ile aynı çatı altında ClNflYET Türkçesi: ŞehbaJ AYGEN başbaşa kalmak pek hoşuna gitmiyordu anlaşılan. «îki dakika daha dişlnl sıkarsan mesele yok... Huzura kavuşacak, ceset seyretme zorunlu ğundan da kurtulacaksm...» Valoti, yuvarlandığı yerde sırt Ustü yatıyordu. Jabeke, kuvvetli kollan üe şöyle bir çekiştirdi, doğrulttu, sonra da belinden kavrayarak sağ omuzuna yerlestirdi. Pazla zahmet çekmeksizin sırtmdaki yükle genç kadına yaklaştı... Helene bulunduğu yerde biraz daha iki büklüm olmuştu. Başını kaldırmaksızm bekliyordu. «Ben dönünceye kadar ne yapacağını biliyorsun değil mi sevgilim?..» «Biliyorum... Biliyorum...» Helene"nin sesi öbür dünyalardan geliyordu sanki. «Yanlış bir adım atar ya da ufacık bir hatâ yaparsan en azmdan beş yıla mahkum ederler seni... Koridora açılan kapı zaten kilitli. Avluya açılanı da ben çıkar çıkmaz kilitle... Kim gelirse gelsin kat'iyen açma... Ben bir saat sonra muhakkak dönmüş olacağım... Şayet gecikırsem meraklanma boş yere... Her şey yolunda gidecektir... Mutlu günler bizi bekliyor yavrucuğum... ömrünün bundan sonrası bir rüya âleminden fark siz olacak... Seni temin ederim... Şımdilik hoşça kal sevgilim...» Helen'e, moralin gereği kadarını verdiğüıe kanaat getirdıkten sonra kanadı araladı. ar kasından çekti ve Karanlıklarda kayboldu. Genç kadın gözünün kuyruğu ile son §anjyede ondan tarafa bakmıs ve sırtında cesetle uzaklaşan sevgilisini her şeye rağmen çok heybetli ve kudretli bulmuştu. Jabeke, ölüyil bağaja yerleştirdi. Direksiyonun başma geçti, motörü çalıştırdı ve gazladı. Ana eaddelerden mümkün mertebe uzak kalmaya özellikle dikkat ederek Seine nehri istikametinı tutu. Neuilly köprüsünü geçer geçmez sola döndü. yavaş yavaş kıyıya yaklaştı. Gecenin bu saatinde oralarda trafiğin zerresi bile yoktu. Çevrede insana benzer klmsecikler görünmüyordu. Dertn bir sessizlik kaplamıştı bütün çevreyi ve uçsuz bucaksız bir durgunluk. Jabeke, öteden beri şanslı adamdı zaten... îşte bu defa da işler yolunda gidiyordu... Hem de nasıl. (Arkası var) Ama, bu soru cevapsız kaldı. Ben de üstelemedım. Ustelemedim ama, bu telefon işinin de, medenî ve giızel îstanbula yakışır bir sevjyede yürütulmesl gerektiğinı söylemekten de kendimi alamıyorum. Biliyorum, biraz daha derınıne gitsem. Burada da bır sürü rakamlar serecekler bnume. Ama ^A ^ " 2 . ^ : 93 GARTH YİNE K A R O 4 EN LiUiK.S YER DÖŞEMELERI (llâncılık: 4856/8545) Tunel Cad. 40/2 Tel: 44 72 96 ı Sayın Otobüs Şoförleri! Otobüs lçindeki yolcular dze güvenerek seyahat ederler ve uyurlar. Kendi hayatınızı ve jrolculann hayahnı dikkatiniz ve Trafik kurallanna uymanız kurtanr. Türklye Ttafik Derneği
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear