29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAHİFE İKt 14 Mayıs 1966 CUMHURÎTET SOSYAL OIUŞUMLAR ve EKMEK Doç. Dr. Osman N. KOÇTÜRK kirse karşılık olarak mahalU parayı da geçer kabul etmesine karşılık, et, süt, yumurta ve balık gibl besin madeleri için kıskanç davrandığuıı görüyoruz. Amerikalılar el attıklan üikelerde hayvancılığm kalkınmasmı ve halkın tükettiği hayvansal yiyecek miktannın yükselmesini de arzu etmemektedlrler. Okuyuculanmız sütçülüğümüzün biraz gelişme istidadı gösterdiği günlerde Türkiyeye çok ucuz fiyatla süttozu, tavukçuluk kalkınmaya baslayınca kilosu üç liradan dorunuş tavuk verildiğini ve üreticilerimizin ithal edilen bu besinlerin fiyatlan ile rekabet edemediklerinden cins hayvanlan mezbahalara seyk ederek, ellerine geçen birkaç kuruşla Ankara ve İstanbulda lüks daireler inşa edip kiraya verdiklerini hatırlayacaklardır. Bu suretle toplum yaranna kullanılmakta olan sermaye, ölü yatınmlar haline gelmiş ve bir süre sonra süttozu ile donmuş tavuklar gelmemeye başlamıştır. Bugünkü Tiirkiyede bir işçi günde on lira yevmiye almakta ve bir yumurta 54 kuruşa satılmaktadır. Bundan dolayı bir insan bir günde bir bardak süt, on günde bir yumurta ve bol bol ekmekle beslenmeye mecbur kalmıs bulunuyor. Amerikalılar aynı oyunu Fransızlara da oynamak istedikleri zaman karşılarında Hükumet Başkanını fm^arüı kitaplan incelenecek olarsa Türk'lerin bulmuşlardır. Bu bilinçli toplum donmuş Amerikan •* daha çok et, süt gibi hayvansal yiyeceklerle piliçlerini Fransaya sokmamak için iki ülke ara*• beslenen zeki, yürekli, cengâver ve uygar insanlar sutda «Piliç Harbi» diye anılan bir ekonomik mücaolduklan görülecektir. Yunan tarihçileri çağlannın deleyi Fransa, lehine sonuçlandıracak kadar şuurlu en güçlü insanları olarak tanımlanan bu topluluğa ve israrh davrarunıştı. Biz ise, bize ne verilirse onun•Laktofagus»Iar demektedirler. Laktofagııs deyimi la beslenmeye, yabancı uzmanlar ne buyururlarsa «sütle beslenenler» anlamma gelmektedir. Gerçekten ona göre hareket edip, memleket evlâtlannuı yakınde kımız, kefir, yoğurt ve tarhana gibi sütten yapıl malannı kulak arkasına atmaya çoktan alışmış bumıj yiyeceklerle beslenen ve sefere çıkarlarken atlunuyoruz. Belirli bir beslenme politikası olmadığı lannın eğeri altında kurutulmuş et (pastırma) taiçin kendi iiretim olanağından çok, yabanm üretün şıyarak savaşta bile etle beslenen bu insanlar çağlaartıklan ile beslenmeye razı olmus bir toplumun tü ruıın en güçlü insanlanydı. Tarihler, muhasaraya ketilen ekmek miktan bakımmdan dünya rekoru düştükleri zaman ve aç kaldıklannda koyunlarında kırmasından daha tabii bir sonuç zaten olamaz. taşıdıklan bir kamışı atmm sah damaruıa batırarak ugün Parlâmentodan, konferans salonlarma kan lçen bu insanlann mağlup edilemiyeceğinl yazmaktadırlar. (4) Kalıtıma bağlı üstün niteliklerini, kadar yayılmıs olan kardes kavgasnun tabaet ve süte dayalı mükemmel bir beslenme sekli ile nında çoğumuzun zannettiği gibi fikir ve anlayı» güçlendlrmiş olduklan için bu insanlar «Türk gibi mücadelesi değil, ekmek kavgası yatmaktadrr. Hinkuvvetli» deyiminin yararıcısı olmuş, bugünkü Avdistanuı yeni başkanı, iktidara geldiği günden bu yana sokağa dökülmüs olan pirinç kavgasmı cözüra rupa, çağmm karanlıklan içinde bunalırken, Türklemeye çalışıyor. Ama besin maddeleri kendi kontro ler ömek medenlyetler kurmuşlardır. lundan çıkmış ve başkalannuı eline geçmlş olan Bu insanlann torunlan olan bugünkü Türkler memleketlerdeki sosyal gelişmeler, bunları sağlayan lse, güçlü ve sağlıklı bir ömür sürmek için yeterli Iar tarafından gayet kolay ayarlanabilir. Ekmeği veolmayan, boş kalori kaynaklan ile beslenmeyi terrcnler bu toplumlan istedikleri zaman yatiîtınr ve cih etmisler, tuketilen ekmek miktan bakunından Dünya rekorunu kırarken, muhtaç olmadıkları halde istedikleri zaman çatıştınrlar. tnsan gücünün kayaynı niteliktekl yağ ve pirinç gibi şişirici yiyecek nağı olan besin maddeleri ile makine gücünün kaynağı olan petrolü ele geçirdiniz mi o toplumu ele geleri yabandan ithâl ederek, şişirici besinlerle doyulçirmiş olursunuz. Emperyalistler el attıklan üikenıayı tercih etmişlerdir. Yakın zamana kadar buğday lerde bu iki kaynağı kontrollan altına almaya bunihraç eden Türkiye, bugün ihtiyacım karşılayabildan dolayı dikkat ederler. mek için Birleşik Amerikadan buğday satın almakYabancı müdahalesinden bazan toplumlar önce tadır. Eski tarihlerin «sütle beslenenler» diye andık. lan Türklerden, çağnnızın tarihçileri «ekmekle ye onların elinden ekmekleri ile petrollerinl kurtarma dunımundadırlar. tinenler» diye bahsedeceklerdir. Uletlerarası istatisttkler ve FAO'nun neşriyatı bir toplumun tükettiği ekmek miktan arttıkça, insan başma düşen millî gelirin azaldığını ürkiye'nin tuketilen ekmek miktan bakunınve bunun tam aksine olarak tuketilen et, süt, yudan dünya rekorunu kırmıs ve bunun milmurta ve balık miktan arttıkça da millî gelirin letlerarası organizasyonlar tarafından aeıklanmtş buyükseldiğini göstermektedirler. İngiltere, Kanada ve Iunması iyi değil, kötü bir havadistir. Bu durum Birleşik Amerika gibi çok et, süt, yumurta ve baböyle kaldıkca, ne millî gelirimizi artırabilir ve ne lık ile beslenen toplumlar, dünyanuı en zengin ülde çocuk ölümlerinin yüksek, ortalama ömrün fcısa, keleri haline gelmişler ve Hindistan, Pakistan, Tür hastalıklann yaygın, insanlann güçsüz, eğitimln yekiye gibi memleketler, tükettikleri tahıl miktan ba tersiz oluşunu engelleyebiliriz. kımuıdan dünya rekorları kırmış olan toplumlar ise Türkiyede insan gücünün kaynağı olan ekmek "»•••fakirliğifl ve iç çatışmalann vatam olarak kalmakve makine gücünün kaynağı olan petrol meselesi çöüCtan kurtufBmamışlavdır. İngHizIer toplumlann beslenme sekli ile millî gelir ve entellektüel güç ara zümlenmedikçe, Parlâmentolardaki çekismeler ile sındaki bilimsel iiişkiyi sezdikten sonra Hindistanı grev ve lokavtlan, sokağa dökülen kavgalan ve tabanında ekmek parası yatan mücadeleyi durdurmak pirinç ile besleyebilmek için cvejetaryen. mezhepler kurmayı ve İngiliz halkınm kahvaltı sofrasında bile ve yatıştırmak kabil olmayacaktır. Hindistanda olup bitenlerden ders almayı, ekmeğimizi, yağunızı ve sucuk, tütsülenmiş balık, yumurta ve süt bulundur mayı bir iç ve dış politika haline getirmlşler, bu petrolümüzü yabancmın elinden kurtanp, kendi kaynaklanmızı seferber etmek suretiyle meselelerimizl suretle avuç içi kadar bir adada yaşayan 50 milyon çözümlemeyi artık öğrenmeliyiz. insanın, kendilerinden on kat daha kalabalık olan Hindistanı yıllarca sömürmesi için müsait bir ortam Bunu yapmazsak Hindistanı pirinçle kontrol ehazırlamışlardı. Bilinçli toplumlar eski emperyaliz denler, Türkiyeyi ekmek ve yağ ile kontrollan almin, etkinliğini bugün de muhafaza eden bu bulgu tına alacak ve insanlan istedikleri zaman eattstınp, lanndan Neoemperyalist maksatlarla da faydalan istedikleri zaman yabştıraeaklardır. makta kendi toplumlannı et, süt, yumurta ve balık (1) Milliyet Gazetesi, 17 mart 1966 ile besleyerek, somürdükleri üikelerde yaşayanlann ekmek, pirinç ve yağ gibi boş kalori kaynaklan ile (2) Birinci Beş Yıllık Kalkınma Plânı, 1963 doyurmalanna bilhassa dikkat etmektedirler. Bun(3) Koçtürk, Osman N., îşçinin Beslenmesi ve dan dolayı Birleşik Amerikanm Hindistan, Türkiye Millî Prodüktivite, Türkİs, 1966 ve Pakistan gibi memleketler ile diğer geri kalniış (4) Koçtürk, Osman N., Türkiyenin ve Dünyatoplumlara bol bol, tahıl ve yağ satmasına ve gerenm Beslenme ile ilgili meseleleri, 1964 (5) Development Trough Food, FAO, 1963 üketilen ekmek miktan bakmuadan dünya rekorunu kırdığımn, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarun Teskilâtı tarafmdan açıklanmışür. (1) Her insanın her gün 7M gram ekmek tükettiği Tür<> kiyede, insan başına düşen günliik et miktarı 37 gram, süt mlktan bir bardak ve tahmüıen 200 gramdır. Amerika ve İsrael'de yaşayaıılar her gün bir yumurta yiyebildikleri halde, Türkiye'de yaşayanlann on günde bir yumurta yiyebildiklerini aynı açıklamadan öğreniyoruz. Devlet Plânlama Dairesinin açıklamalanna göre, Türkiyemizde insan başına düşen yıllık tahıl tüketimi 26S kilodur. (2) Buna karşılık Birleşik Amerikada bu miktar 67 kiloya kadar düşmekte. Pakistan ve Hindistan gibi beslenme bakunından bizden daha güç koşullar altında bulunan memleketlerde bile tuketilen tahıl miktan. bizim tükettiğimiz mlktara ulaşamamaktadır. Bu hali ile Türk halkı. dünyanuı en çok tahıl tüketen ve nz miktarda et. süt ve yumurta ile beslenen insanları haline gelmiş bulunuyor. NATO ve CENTO" iyi kavrayan bir lider blokJar üstü düşüncesini benimsemelidir. Hüseyin TOPAL ANKARA ayın Ismail Cem'in NATO ve CENTO başhğını taşıyan makalesi, bugünkü Türkiyenin dünya nizamında işgal ettiği yerin stratejik önemıni ve buna ilişkin olarak takip etmesi ge • rekli dış politika konusuna et • raflıca değinmektedir. Bu arada ittifaklann ve bloklaşmaların gö rünüşteki gibi olmadıklarını pek yerinde hakh olarak yermekte • dir. Bir yazar için konıı seçilen inceleme, taraisız, ılmi görüşleri aksedici olmalıdır ki tutarh ve g^rçeğe yakınhğı belirgin hale geldiği okurlan tarafından da tasvip görsün. Kanaatimce yazarın düşünüş tarzında haklıhk payı oldukça fazladır. Şoyle kr, kendileri de belirttikleri gibi bloklaşma zamanın şartlarına bağ lıdır. Daha sonra ilâve fikirlerinden de isabetle belirttikleri veçhile grnplaşmalar, fakirıengin milletler şeklinde ekonomik gerçekler yörüngesine oturtmak, daha inandırıcı ve isabetlidir. Bu günkü halihazır batıdoğu blokları her ne kadar ideolojik bir ayrım gösteriyorlarsa da, bu grnplarda öylesine devletler var dır ki, hiç bir menfaat çatışmaları, karşı karşıya gelme bahis konusu olamaz. Buna ragmen ku tup yöneticilerinin taktiklerine Slet olmaktan kendilerini kurtaramazlar. Pervari neresi? Pervarî neresi, diye sorsalar bize, ilkin bir durur düşünörüz. Taa Doğu illerinde, uzaklarda Pervarî. Siirte bağlı bir ilçe. Pervarî'de yaşıyan vatandaşlanmız da Türkiye Cumhuriyeti nüfus kütüğüne kayıtlıdır. Her sayımda onları da vatandaştan sayanz. tste bu insanlann çektikleri bir telgraf, 11 Mayıs günlü gazetelerde çıktı. Demek ki 3 gün olmuş. Diyor ki Pervarî'li: « Yegâne yolumuz olan Siirt • Pervari arası, Mayıs ayı gelmiş olmasına rağmen, halen motörlü vasıtaların işlemesine müsait değildir. Bir dozer veya grayder bir kaç günde bu yolun açılmasınj mumkün kılar. Hasta yavrumuza ilâç gelemiyor. Bir ayda seksenden fazla yavrumuzu toprağa verdik. Allahaşkına kavgayı bırakın da gözlerinizi bir an bizim tarafa çevirin.» Üç gündür Babıâli basınına bakıyorum: Pervarî'de ölen çocnklar omurunda değil. l'azıları okuyorum: Perveri"yle ilgili değil. Konuştuğum kişilerin Pervari'den hiç mi hiç haberi yok. Dün bir iş için Beyoğluna çıktrm. Yürüdüm biraz... Güzel bir gündü. Beyoğlu her zamankj gibi kımıl kımıl. Gülen, konuşan, şakalaşan, yiyen, içen insanlar... Omuz omuza insanlar. Renkli sinema afişleri, dolu vitrinler. şık mağazalar, iki adımda bir eczahane... ki vitrinlerinde envai ilâçtan güzellik müstahzarlanna kadar ber şey lebalep... Güneş kalabalığın vücudünde dalgalamyordu. Pervarî'yi düşündüm birden. Vatanunın bir başka köşesini. Dflşündüm ki o anda Taksim meydanmdan Galatasaraya doğru seksen çocuk tabutunu taşıyan bir cenaze alayı girse... Arka arkaya Pervari halkı ölmüş bebelerini omuzlaruıda taşıyarak: Biz de vatandaşız, biz de insanız .. diye ortaya çıkıverselerO kımıl kımıl kalabalığa nasıl bir ölüm sessizliği çökecek. Beyoğlunda Pervari gösterisi ilâçla dolu eczahane vitrinlerinin önünde ilâçsızlıktan ölen çocuklann cenaze alayı olacaktı. Türkiyede bir yandan Avrupanın ve Amerikarun en son ilâçlannı uçakla getirtenler var, öte yandan en basit ilâçlan bulamadığı için ölenler .. Bir yanda devlet kurumunda genel müdür olup yılda 360.000 lira aylık alan var, öte yanda devlet kurumunda işçi olup günde 50 kuruş zam için greve kalktı diye kurşıınlananlar... Ve bu ilkel ve bu adaletsiz, ve bu utanç verici manzaraya kılı krpırdamadan bakanlar var, ve bu manzaranın değişmesini istiyenJeri komfinistlikle ithama kalkanlar... Şimdi karşunıza çıkıp: Efendim, bütün bunlar imkân meselesidir, bia fakir miUetiz, her yere yetişemeyiz, zenginden alıp fakire versen ne olur, sefaleti mi paylaşalun.. gibisinden martavallan tekrar edenler bulunacaktır. Ve idarecilere sorsanız: Efendim, Siirt Pervarî arasındaki yolu onarmak İçin bütçede ödenek yok .. diye eh ağuşturacaklardır. Bunlann hepsi gümrüğü alınmış palavralardır. Bu devlet bir bankasının genel> müdürüne yılda 360.000 lira parayı bulur, bu devlet hastalanan zenginleri Avrupanın masrafb sehirlerinde tedavi edecek dövizi bulur .. da bu devlet Pervari'nin çocuklanna ilâç bulamaz! Bulur, bulur, isterse bulur. Her yıl Doğudaki ve Batıdaki yollan onarmak ve yapmak için devlet bütçesini ayarbyanlar isterlerse bulabilirler ama isteyemezler ki. Şöyle bir bütçeyi kanştırın bakalım, İstanbulun, İzmirin dolaylanna ne kadar para aynlmıa, ve Pervarî ilçesinin oralara ne kadar aynlmış! Vergi vermiyen kompradorlar nasırlarını ameliyat ettirmek için Avrupaya giderlerken, Pervari'nin bir ayda toprağa verdiği seksen çocuk ölüsü karşısında susanlar veya yalan söyllyenler dünyanuı en büyük günahım ışliyorlar. Onlar her ağızlannı açtıklarında doksan dokuzluk tesbib gibi doksan dokuz kere Allah lâfı etseler de veya Mahkemei Kübra'dan ikide bir söz açsalar da gene cehennemliktirler Memleketin alavere dalavere ile kaymağını sömürenler, iki yılda milyoner olanlar, Mecliste dolap kanştıranlar, romancı, sanatçı tevkif edip zındanda süründürenler. okullara besleme gazete yolbyanlar Amerikan uşaklığında doktora yapanlar, yalan üstüne yalan söyleyip Anayasayı çiğniyenler Politika sirkinin palyaçoluğunda ortalığı kınp geçirirlerken Pervari'nin masum çocuklarmı kim düşünecek? Yazık ki bütün Doğu Anadolu karanlıkta uyuyor; şeyhlerin, ağalann, seyyitlerin kompradorlarla işbirliğinde uyutuluyor. Ve sonra bu memleketin en güzel1 çocuklan yolsuzluktan ve ilâçsızlıktan kırılıp gidiyor; Dersaadet ise kendi keyfinin çalgı ve çengisinde göbek atıyor. 5 T S Personel kanunıı ve öğretmenler •• ğretmenlik, Personel Kanuff I I nunda yapılan memur tanı" m ı kapsamına girer mi girmez mi?» Bu konudaki sayın tar tışmacıların yazılarını dıkkatle ve üzüntü ile izlemekteyim. Evvelâ bu kutsal meslek bu tarz tartışmalara konu olmamalıydı. Sayın Hüseyin öztürk'ün de • dikleri gibi; öğretmen ne yöne tieidir, ne icracı ve ne de büro memurudur. öğretmen millî varhğımmn ve yarınlarımızın mimandır. Oyle bir mimar ki, ham maddesi beton ve taş değil •insan» dır. Parlâmentosu, ordusu ve bütün müesseseleriyle bugünkü Türkiye üğretmenin eseridir, geleceğimizin şekli de öğretmenin elinde vücut bulacaktır. Hıç bir meslek kıyaslanamaz öğretmenlikle. Memleketin yarınlannı emanet edeceğimiz çocuklanmızı şekillen diren öğretmenlerimizî hiçbir nimet çok görülmemelidir. Dershaneye giren öğretmen, maddî sı • kıntı içinde asla bulunmamalıdır. Bu hassas ruhlu insan mimarlarını daha fazla rencide etmeye • lim. Nejat GCVEMLt Kınkkale Bölge Md. Kadastro Teknisyeni mânasiyle ilgili dir. Bn durnma göre, öğretmenin özel durumunu kabul etmemek, eğitim ve öğretim hürriyetleriyle ve bu hürriyetlerin temmatı olan Anayasamızm mevcudiyetiyle asla bağda • şamaz. O halde öğretmenin Personel Kanunundan bariç tutulmasını; umumiyetle tar tışmacılann yaptığı gibi sub jektif nedenlere istinat ettirilmeye çalışılması, belki de en son söylenecek sözlerden dir. Halbuki öğretmenliğin üzerine oturtturulması lârıra gelen düzen çok daha mühimdir; ve bu meslek mensoplannın olduğu kadar Türk milletinin de hali ve geleceçiyle ilîilidir». Eski ve yeni türkler Hamjyet ve ıhanet M Sonuç T Devlet yönçtımınde söz sahibı kişı veya gruplar dunya sahne • sınde olup biten sıy&sî olayları, kendi ekonomik bunyelerı açısında d«ğerlendırmeye son derece gayret ttmehdırler. Sıyasi duşün celerın kaynaklan ekünomık nedenlere ınmektedır. Iktısat ılmınin ıç ve dış pohtıkadakı aktıf tefsırlenm objektif olarak değer lendirmek, üerleme stratejının konusu olmaktadır. Büyuk dev letler; kı bundan ıktısaden gelış mışlen kastedıyoruz; soğuk harb taktıklerı Jakır mıllçtlerın her an bir tehlike ile karşı Karşıya bulunduklarını, böyle bır terane tutmalarının neticesı olarak, o milletlerın harb tansıyonlannı yuksek bir sevıyed* tutmaya bilhassa dikkat etmeleri, kendi çıkarlan yonunden uygun bulduklarındandır. Çunku, harb sanayıı gehşmiş ulkeler, parmakla sa yılacak kadar sayıları az olduklarından, kendi ımalâtlarını ıhraj etme, ancak boyle bir ürtam da talepleri yüksek tutmak müm kun olur, bu bır geryektır. Soğuk harb taktıkleri ı£i blokun da "yBneticİIerinrn çrktrrlanna uy gun düştüğünden, bu programlarını ne kadar uzatırlarsa kendileri için o kadar faydah olur. YENİ SÖMÜRGECİLİK srımızda toprak somürgeciliği yerini pazarlanma, iktisadî kaynaklannı ehnde bulun durma şeklinde kıyafet değiştırmiştir. Bunun ıspati çok kolay dır. Hangi bloktan olursa olsun, kendi çıkarına yakırj bır pohtıka izleyen devletier, hoş karşı lanmamış, tehdıd, hattâ lâaetle nilmiştir. Türkiye, bugüne kadar ikili ve çok taraflı anlaşmalarla gelecek nükleer bir harpte ıstik balini emniyete aldığını, böyie bir kanaatin tesin altında bulunuyordu. Yine sayın yazann da belirttikleri gibi Türkiye, ileri bir karakola yerleştirilraiş ilk ta arrnza uğrayan devlet haline getirilmiştir. Bu büyük rizikoya karşın meniaati ne olmuştur? Bu sornnun cevabı ise Kıbrıs sorunu ile açık şekilde ortaya çıkmış, halkımızın kendi iradesi dışında gelecek bir nükleer harbe terkedildiğinin endişesini simdiden duymaktadır. A KİTAPLAR TURK ROMANMRI Türker ACAROĞLU O AŞK ÜĞRUNA (1965). Ethem Kahraman'ın yazıp yayınladığı bu roman, bir genç subayla bir bayan öğretmen arasındaki acılı sevgiyi anlatır (92 s., 4 lira). • BDGÜNÜN SARAYLIS1 (1965). Refik Halid Karay'ın (1888 1965) romanı, tnkılâp ve Aka kitabevlerinin birlikte çıkardıklan (Külliyat) ın 8. eseri olarak yeniden baslldı (239 s.( 750 krş.). 1951'de yazılrruş olan eser, ilkin 1954'te kısaltürruş biçimde basılmıştı; bu ikinci basım tam metnidir. Konıısu, 1944 • 47 yıllan arasmda İstanbul'da geçer: Düzce'den gelen güzel bir kız, İstanbul'un sosvete hayatına çabucak alışır. Okadar, ki pavyorüarda gece bayatı yaşar. Yazarın cmodern hayat saraylısı» dediği bu kız, çeşitli adamlarla flörtten sonra, zengin bir Mısıriı paşaya vanr; Mısır'a giderler. Yeniden tstanbul'a dönüp eskiden sevdiği bir Tiirlc genciyle evlenmek isterse de bu artık mumkün olmaz; «beklenen kadm» geri dönemez. Bu konuyu ince ve tatlı bir üslupla anlatan romancı, edebiyatımızın en usta kalem sahiplerinden biridir. 9 CEMO (1966). Kemal Bilbaşar*ın (doğ. 1910) üçüncü romanı, Evren yayınlarının (Roman dizisi) nin ilk eseri olarak eıktı (328 s., 750 krş.). «Doğu Anadolu'muzun sert tabiatı ve Eski Çağ kültür kauntılarının lejant yaratıcı yaşantısı içinde, ağa'mn malı, ünü uğrnna almterini helâl sayan, canını kurban eden uysal toprak köleleri'njn, sürekli haksızuklarla başkaldırmağa itilişlerinin korkunç dramj anlatılmaktadır. Kara saçlan gök ışıltılı, kömür gözleri ocak alevi gibi yanan vahşi Kürt kızı Cemo, bu destanın kahramanıdır Hakaızlığa başkaldırmanın, kendi başına buyruk yaşamanm, savaşmanın, sevişmenin, güzel günlere özlemlerin canlı örneğidir Cemo.» Renkli, hareketli, destan şiveli bir anlatışla sunulan bu sert yayla insanlannı tanıdıktan sonra onntmağa unkân yok. Babası ile kocası Cemo'yu ayn ayrı anlatırlar. Babası, krnna olan aşın sevgisi yüzünden, onu bir efsane kahramanı olarak tanıtır bize. Oysa kocası, bambaşka bir hikâye içinde anlatır Cemo'yu. Bu anlatış, yazann belirttiği gibi, «dağ insanlannın coşkun hayal gücünden doğmaktadır». 1963'te «Demokrat tzmir» gazetesinde tefrika edilmiş olan eserin konusu, yazann «Çancınnı kansı» başlıklı hikfiyesinden alınmıştır. Roman, Bilbaşar'ın en baçarılı, en olgun eseri sayılmaktadır. • CİNSEL OYUN (1966). Mehmet Seyda Çeliker'in (doğ. 1919) yeni romanı, Ağaoğlu yaymevince bastırıldı (366 s., 10 lira) Şimdiye kadar Uç edebiyat armağam kazanmış olan yazar, sayısı yirminin üzerinde roman, dörtyuzün üzefinde hikâye yazmıştır. «Yaş ağaç» (1958) ile «Bir fün büyüyeceksin» (1964) başlıklı romanlannda İÖ delikanhnm çocukluklannı anlatmıştı, bize. «Cinsel oyun» da ise, bu iki gencin sevgi karşısındakl davranışlanmn, ergeniik çağı Dunalımlan ile saplantılarının Ustüne eğilmektedir. Çocukluğumuztm çok yönlü bir cinsel sapıklık döneml oldugunu bütün aynntüanyla belirterek: «Ctnsellik sorunumuz da toptan çıkmazda...» diyor. Romanın özellikleri arasına yazarın en çok emek harcadığı eser olma niteliği de katılıyor, daha 1938'de yazılmağa başlanmış, en az 15 kez yeniden yazüdıktan sonra, ancak 1964'de tamamlanmış... Yoğun ve titiz yazarlık emeği ile, «bütün topluma ışık tutan bir roman» denilebilir, buna. «Büyük ailenin çökuşü» genel adıyla altı romanlık bir dizi halinde yayınlanıp tamamlanacak bu büyük roman bakkında Türk • Alman Kültür Merkezinde bir açık oturum da düzenlenmişti. • DOR ALİ (1966). Behzat Ay'ın ilk romanı, Remzi kitabevinin (Yeni Türk yazarları serisi) nde yayınlandı (114 s., 350 krş.). «Köyden geliyonım» (1959) adb eseriyle tarunnuş olan yazann 1962'de Samsun'da kaleme aldığı bu romanın konusu da Samsnn dolaylannda geçer. Köyden şehre göç konusu... tşsizlik, yoksulluk, aynlık... Samsun'da at arabacüığı yaparken, bir Amerikalı askerin hızla sürdfiğü kamyon ata çarpar, at ölür, bedeli ödenmez. Dor Ali hamalük yapar. Kitabın sonuna. vıkılan bir gecekondu bikâyesi de eklenmiş. Romandan çok bir büyük hikâye sayılabilecek eserin özelliği, köylü konuşmalarındadır. Yazann dnru ve yalın bir dili, açık ve güzel bir üslııbu var. Ondan daha büyük eserler beklene bUir. • GEÇMİŞE MAZİ (1965). Rıfat Hgaz'ın (doğ. 1911) hikâye • roman, F. Onger yayınlarının (Topiumsal mizah yapıtlan) dizisinin ilk kitabı olarak basıldı (176 s., 6 lira). Turhan Selçuk'ur kapak kompozisyonuyla güzel bir biçimde basıl nuş olan kitapta yazann anlatüğı birbirine geçiş li hikâyeler, çizdiği unutulmayacak tipler gerçektir, hayattan alınmadır. Bir kıraathane ortamında birleşen çeşit çeşit insanlann yaşamalan, özlemleri, anüarı, yorumları, yazann nükteli fealemiyle, toplumsal bir mizah eseri olarak edebiyatımıza kazandırılmıştır. «Hababam sınıfı» (1959) yazarırun bu eseri de yeni bir komedya türüne örnek olarak gösterüebüir. • SAAT ALTIDA GEL (1965). Gazeteci arka daşınuz Celâlettin Cetin'in (doğ. 1928) ilk romanı Ataç kitabevi yaytnlan arasında basıldı (116 s., 4 lira). Daha ö n e şiirler, röportajlar. inceleme yazılan yazıp bunları kitaplar halinde yayınlamış olan vazar, romanında. kadınerkek ilişkilerinde. cinsel dengesizlik içinde bulunan IrişUerin psikolojik yapılannı vermiştir. Gazetecilik hayatından seçüen tipler canlı ve gerçektir. Bu denli bir konuyu ilkin ele alan yazann eseri, zevb ve ilgiyle okunnyor. Bunu baskaca romanların tzleyeceg' umulur. ayın Burhan Felek «Hamıvet ve thanet» başhklı yazısında: Politikacılara «Gözünüzü açın. Bu millet politikayı sevmez. Bu millet anarşiyi sevmez... Allah nzası için bpzdirmeyin insanları Zehirin azı devadır. Oevanın çoğu zehirdir. Mucize fcurtu luş reçetelerini artık bir yana bırakın da üç işsize daha nerede, na sıl iş buluruz? Beş cahili nerede okuturuz? Ona bakın. Ben Meşrutiyetten bu yana bıktım bu siyasî (ilmi hâl) lerden; bu siyasî (fetva) lardan. bu karasevda söylevlerinden» diyor. Sayın yazar günlük fıkrasında kısaca nPolitikacılar günlük siyasî BU DEMEK ayak oyunJanndan vazgeçip tnemleketimizin işsizlik ve eğitün dâDEĞİLDİR Kİ vasına eğilsinler» şeklinde bir yarAynı konuda Halıdere köyü gıya vanyor. Yanılıyor muyurn ilkokul müdürü Ahmet Gflney • bilmem? den, Elâzığdaki okuyucumuz MePolitikanın günlük ayak oyunlatin Çevik'ten mektup almış burından temizlenmesi gereğinde lunuyoruz. hemfikir olmamak imkânsız tşsizTartışmacı Canıp Yılmazm ya liğin ve eğitim meselesinin halli zısını eleştiren Ahmet Güney «Sayın Canip Yılmaz» önce «o gerektiğinde de öyle t$te mesele nn belirtmek mecburiyetindeyim bundan sonra başlıyor. tşsizlik ve eğitim problemi nasıl halledilecek? ki Sğretmenlik bir meslektir» dıBu soruyu sorduk mu iş çatallaye başladığı mektubuna şöyle şıyor. Fikir çat^malan başlıyor. devam etmektedir: I şte burada, gazetecilikte bir ta «Fakat hiçbir mesleğe ben rih olan gün görmüş yazanrrua zemeyen tarafları vardır. Bu (Politikacılaaar Jiyor. gözünüzü demek değildir ki, öğretmen açın, bu millet politikayı pek sevlik mesleğinin tatbikçisi omez) diyor ve Meşrutiyetten bu ya lan öğretmenlerin tüm devna bunun böyle sürüp geldlğini let memurlanndan ayrı (üstün) zade^Sn bir sınıf halln yine yazıdan okuyoruz Meselenin esası ise işsizlik ve eğitim proble,„•• (le mütalâa eddim. «51^^BggjBjBÜI» flLMAZ, va , müün tâ Meşnıtiyetien beri halledîlmemis olmasıdrr. Niye o ta> tana ve mıllete faydalı olmandan beri halledilememistir? mak içia yapılan her iş süpSayın yazar kusurun politikacılarhesiz ki, çok şerefli ve üsda oldugunu bildiriyor. Pekiyi. notündür. Aneak görülen hizmetin şartları ve zeminleri litikacılann meselelere eğilmemebu hizmete değer ve yön velerinin sebepleri nelerdir? Psikolorir kanaatindeyim.» jik, politik, juridik, sosyolojik ve ekonomik sebepleri nelerdir? DiDERİNLİĞİNE yelim ki, sebepler sadece psikolojiktir. O zaman ıPolitikacüaaar İNİLEMEMİŞ «Gözünüzö açın» ihtariyle politikacılar arzulanan bir şekilde ha• Metın Cevik. Personel reket edecekler midir? EdecekleKanununu ve öğretmenler ri fimidi varsa niye Mesrutiyetkonusunda çeşitli yazıların yayınlandığını. bılhassa tar ten bu yana saglanamamıstır? tışma bölümünde mevzuun Yazıyı okuduktan sonra daha ışlenmeye çahşıldıŞını, fa • bir çok soru cevapsız ve tıavada kat derinliğine ınilemediği • kalıyor. Belki günlük fıkraların ni ifade etmekte; öğretm«nmeselelerin esasma taecek hacimlikle demokrasi arasında bir ilişki kurmaya çalışmakta leri müsait değildir Fakat az da ve özetle sunlan söylemek olsa bir şey yazıldığında sorunlaruı tedir: temellerine inen yazılar yazalamaz ma? Bunu her halde, sayın yazar«Oğretmenlik, diğcr devdan beklemeve hakkımız vardır let memurlanndan ayrı bir temele dayandığı gibi, toptSMAfL HAKK1 BAŞYIL lurann geleceğiyle de tam Hukuk ögrencisi S DURUM H A F T A L 1 K D E R G t 83. SAYISI CIKTI Cumhuriyet 5384 DOKTOR ÂRANIYOR Dolgun aylıkla özel bir hastanede fultaym olarak çalışmak için Dahiliye Mütehassısı veya Operatör Doktora ihtiyaç vardor İsteklilerin İstanbulda 27 81 00 numaraya saat 14 ile 16 arasında müracaat etmeleri rica olunur. Cumhuriyet 5382 İstanbul Üniversîtesi Rektörloğü İktisat Fakultesi Dekanlığından: ELEMAN ÂRANIYOR Sac ünalâtında çalışacak askerliğini yapmış, lisan bilir yüksek makina mühendisi aranmaktadır • ••I • ••ı :::: • ••1 îşte Batıl) devletlenn dümen suyundan gözü kapalı gıtmek bize bir şey kazandırmaz. Aksine, düşmana hedef olmak, topraklarımıziD bütünlüğünü büyük bir tehlikeye karşı açık bulundurmak neticesıni tasır. NATO ve CENTO müttefiklerimiz bağım sızlık politikamızı kuşku ile kar şılarlar, fakat şunu da bilmeliler ki, Türkiye, bağımsızlığı için ilk defa Batılı devletlere tendi haysiyetini koruma pahasına ölüm dirim savaşına girişmiş ve bunda muzaffer olmuştur. Asistanhk İtam Fakültemiz Maliye ve Malî Kanunlar Kürsüsünde iki asistanlık açıktır. Asistanlık Yönetmeliğine göre gereken şartlan haiz olanlann 31 mayıs salı günü aksamına kadar İstanbul Üniversitesi Merkez binası üst katındaki Maliye Enstitüsüne bir dilekçe ile müracaat edip adav kaydmı vaptırmaları lâzımdır. Adaylann yabancı dil ve bilgi imtihan günleri kendilerine aynca bildirilecektir. (Basın 13078/5397) TÜRK DEMİR DÖKÜM FABRİKALARI A.Ş. Silâhtar İstanbul Yeni Ajans 3709/528C Müracaat: TEZLERİ TEZLERİMİZ OLDU •stiklâl Savaşıraız, BatıJıiara karşı, yanı sömürgeciliğe kar şı girişilen ilk mılli bağımsızlık; bundan sonra yine Türkıyenin dünya mületlerine or nek teşkil edecek bir bağımsızlık savaşı daha vardır: «tktisadi bağımsızhk savaşı» Fakat her nedense kısır ıç çekismeler ve politik görüşler bizim dünya nizamındaki yerimizi sarsmıştır.Ba tılı devletlerin haksız tezlen tez terimiz olmuş. Şöyle ki, Cezayirde bir Fransız tezi, tarafımızdan destek görür ve yine Irakta 1958 ibtilâlinde Amerikan ve tngiliz emelleri bizi dostlarınıızdan edercesine ve hattâ bir devletin hükümranlık hakiannı çifnemels pahasına olsa bile harekete getirir, bn ise Türkiye için bir dış politika olmaktan uzaktır. Yalnız yazarla aynı fikirde olmadığımız bir husus vardır. Taslı liderlerin dünvayı eski kutuplardan kurtarma çabasını gös terdiklerini, gençlerin ise aksi yönde hareket ettıklerini savunmak gerçeğin ifadesi defildir. Her ne kadar Oemirel kabinesi, Batı blokuna bağlı sadık üyesi oldngunu tezini savunuyorsa da, bu, onun iktidar vc empunun tutnmlarının neticesidir. Halbuki Portekiz ve Ispanvada vaslı li derler oldujhı halde batının en nslu ve sadık müttefiUleridirler. Esasında Türkiyenin gerçeklerini HİMA PERLIT Dünyada mantar ve emsali tecrit maddelerinin yerini sür'atle alan YANMAZ. SICAK VE SOĞUĞU GEÇİRMEZ, SESİ ABSORBE eder ve emsali tecrit maddelerinden çok ucuzdur. AHMET EKMEKÇİOĞLU Fındıklı İstanbul Tel: 49 58 02 44 81 29 Reklâmcılık 2043/5368 ORTA DOGU TEKNİK ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜGÜNDEN: Üniversitemiz revirine bir sağlık memuru alınacaktır. Adaylarda aranan şartlar: 1 Sağlık memuru okuhından mezun olmak, 2 Askerliğini yapmış olmalan, 3 İlgililerin en geç 1 haziran 1966 tarihine kadar Persone) Müdürlüğünden alacaklan müracaat formlannı doldurarak iade etmeleri gerekmektedir. (Basın 12496/5404) ( • ••ı • ••1 ISTÂNBUL İSTİHKÂM ÖKULU KOMÜTANLIĞINDAN Linyit Kijmürü Âfaıtacak Kazanlarımızda yakılmak üzere bir yıllık ihtlyacımız İçin «partiler halinde» tahminen 21.000 ton 020 m/m. linyit kömürü alınacaktır 1 Muvakkat teminat 25.000 liradır. 2 Bu ışe ait şartname ve sözelşme projesi her gün Is saatlerinde Müessesemizden bedelsiz olarak aluıabüir. 3 Tefclif mektuplan. en geç 31/5/1966 günü saat 15.00 e kadar Müessesemızde bulundurulacaktır. 4 Müessesemiz mübayaayı yapıp vapmamakta veya dilediğinden almakta serbesttir CİLTCİ ALINACAKT1R 1 îstihkâm Okuluna bır ciltd alınacaktır. 2 îsteklilerin en az ilkokul mezunu olması şarttır. Yapılacak imtihan neticesinde başarı durumuna gbre ücretleri takdir edilecektir. 3 Isteklilerin ve teferruatlı bilgi almak istiyenlerin en geç 23 Mayıs 1966 gününe kadar Okul Merkez Şube Müdürlüğüne telefonla veya bizzat müracaatları rica olunur. Telf : 47 09 50/11 47 84 36/11 Sümerbank Merinos Yünlü Sanayli Müessesesi Bursa (Basın: B. 448 13054 5392) • ••• •••• •••• •••• !••* (420 Basın: 12515/5372)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear