02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
82 Şubat 1965 CUMHURİTET uııııımmııııııımıııııııımııımııımııııııııır SAHÎFE BEŞ 1964 1965 YUNUS NADİ armağanl «KÜÇÜK HİKÂYE» lalc Sesi Yazan : O. Zeki ÖZTURANLI JO TBresel Wr oiaythr bu «aten. sında öldti. Son günlere dek aksüre önce ahıra girtnia, san ineÇehirle ilişiği olanlar kasabadan lının da sahlbiydi ha... Ondan duy ğin boynuna sarılmıştı. Yüzünden bir destek, bir dayanak bulurlar muştum. Derdi kl. Bu dağ köygözlerinden öpmüştü son olarak. kendilerlne... Dost olurlar. Pek lerinin kayalanndan kopan tası Sonra geldi anasmın bacaklarına öyle ahım şahım blr dostluk de lan kıçını biyol sildi mi adam. sarıldı. Kucaklastüar. Ağladılar. ğildir bu ama. Köydekl hiç bir Gayrik kolay kolay ayrılamaz bu Evden ölü çıkmışçasma ağladılar. şey düşunmeden salar kendini. Be ralardan derdi... Hakket öle de Tahir donmuş kaskatı kalmıştı. riki her zaman, her işte hesaplı ğil mi öğretmen efendi?? Böğüne Katınn yularından tutuyor. Boş dır. Hudutludur... Çizmeden yu değin kim çıkmış da içimizden şe boş gözlerle bakıyordu oğluna... kan çıkmaz. Aşağıda kalır hep. herdeki böyük bi işin başına geç Karşı tepelere tırmanan keçi süDanışma kurulu gibi çalışır ka miş? Kim çıkmış tahsil terbiye rüsünün çan seslerini duyuyor. fası. O kadar... Pek ötelere geç den sona, böyük adam olmuş da Birbiri ardmca yere tükürükler mez... Müşkültlne çare bulur. A Ankaraya İstanbola yerieşmiş? atıyordu... Sonra geldi Mehmedi lışverişinde ya orası, ya burası Kim? Hankımız aşabilmişiz bu kucakladı. Katırın terkesine oturt için salıklar verir... Kanundur söy duvarlan?.. Açımız da tokumuz tu. Çılbırından çekti hayvanı. Yülediği. Dışına çıkümaz... da sarılmışık dağın dingüine... rüdüler... Mehmedin bacakları sal Kemerburgazdan Tahirin de blr Ha bubam ha.. Ha bubam ha... lanıyordu. Yüzü anasına. Geriye dostu vardır kasabada. Bezaz Hü Hayat bu, yaşamak mı bu? Böyük dönüktü... Ağhyordu... seyin. öyle ki... Bu dostluğun han sözüme tövbe. Köpeklikten de 6 Köyde kalan Emine hatuna ne Ağayım deyi kurum satıp bir teselli veren oldu ne de bir gi tarihten, nasıl başladığını bile te... hatırlıyamazlar dognı dürüst... yan gelenler de böle. Bir lokma yoldaş olan. «Buncaca ağlıyacayNasıl olmuşsa olmuş bir ahbap ekmeğe ırgatlık edenler de böle... dın da ne deyi sübyancığı elin lık, bir dostluk kurulmus arala Şeher hayatı başka ögretmen fen şehrine bitek başına attın» derında... Köyden her gelişte yanı di, başka... tnsan insanhğım bel meğe getirir gibi acı acı yüzüne na uğrar... Kahvesinl içerdi ama liyor Ûkin. Şunca yıl kaç kereler baktılar. En yakm komşulan Dualışverişi de eksik olmazdı ha kızanları bi alsam da. Versem ran bacı bile olduğu yerden «Leybirine. lekbilenik beş yavrudan birini a nı... Sırdaşı, akıldanışıydı Hüse şeherdeki sinemalardan yin... Ondan izinsiz papuçlannın Yangelsem de... Bi olanı biteni tar. Biceez oldumuydu gıçının bağını bile çözemezdi kasabada. göstersem dedim. Dedim ama ya yanmdan ayırmaz gız, ne ettiniz Köye dönüşt« bir paket tuz bile pamadım bir türlü işte.. tstasi Emine hatun, ne ettiniz?» diye yon caddesinde bir Deniz Palas haykınyordu. Mehmedin anası alacak olsa: oteli açüdl ya. Bilirsin elbet... Beş doğana Üsen, Osen le duzun gözell altı ay evvel bucaktan Rebişin Mu Burgaz tepeden güneş hankı bakkalda bulunur ki diye ratla gitmiş, bi günlüğüne kalmış dek oğlunun, kocasının ardmdan bakakaldı. Dolaşım, dolaşım inen »orardı. tık orda. Her odanın başu ucunSonra gider. Hüseyinin salık da banyosu. Ayak ucunda da keyolda silietler kaybolunca aynldı rerdigl yerden alırdı tuzunu.. Yıl nefi vardı. Gece rahatından uyu oldugu yerden. lar yüı böyle süregelmişti hep... yamadım. Gündüzün de utandıyDağ yolunun bitimindeki değirAhretlik olmuşlardı bir yol. Budım kendimden... Alaman törüst mene vardıklannda Tahir katırın nu ölüm ayıracaktı ancak... leri doldurmuş lokantasını. Vanp semerine atladı. Yanm saatten be Tahirin uzun süredir bir derdi da bi çorba içmek için gireme ri devam ededuran sessizliği ilkin Tardı. îçini kemiren blr dert. A diydik içeri... Paradan değil val Mehmet bozdu: ma kimseye söyliyemez. Kimseye la öğretmen efendi, paradan de« Buba be, Üsen amcamın fibir şey diyemezdi. Çok sevdiği ğil... Çoluk çocukla kırk yılın ba vi necapkim» diye sordu. Hüseyine bile açmamıştı bugüne şı şehere indimiydik, doğruoa Halilibramın hanından iyidir dek... Şöyle bir uzaktan yakın bubadan bellediğimiz Halüibra dedi babası. dan değinir gibi olsa. Alaya alır mın hanma gideriz biz. Gene böle Üsen amcamın anası yaşlı lardı sözlerini. Dinliyen bile ol bi gündü. Dedim ki, «Len hatun» mı? dedi Mehmet. mazdı. Bir keresinde Muhtar Os dedim... «Sen Memedüen bekle Yaşlı ya... man Kara bile maytaba almıştı ben şincik gelirim» dedim... Var Aşımı o mu pişirecek? onu... «Len Taaher, Memedi okut dım, aşam vaktiydi... Bizim be O yapacak... çam. Böyük şehirdeki mettablara zaz Hüseyinin evine. Hal kefiyet Pusatlarımı o mu yüğecek? vercem demeğe getiriyon emme. böle, böle dedim. Elimde bi boh He ya diye cevap verdi baMemedin götü boktan, burnu sü çaynan döndüm geldim hana .. bası. mükten kurtulmadı kim. Köylü Üsenin karısının mantosu, baş Sonra sustular. Tahir «kasabakızana şeherde yörük devesi gibi örtüsü, bobuçları bi de fistanmı ya göç etme işini» en sonunda ürkek olur. Gitçe yönü tüm şaalmıştım. «Çıkar ustündekileri de sevgili ahbabı bezaz Hüseyine açşınr... Okum dece yerde bokum gey bunları» dedim. Bön bön yü mıştı. Ama onu da kandıramamış, der çıkar işin içinde. Baban rah züme baktı hatun... «Hada la dav inandıramamıştı. Olmaz diyordu metliden şunca mal masat kaldı. ran» dedim. Kalktı. Geyindi... Eğ da başka bir şey demiyordu HüBöyle şeytan işlerine pek heves reti durdu pusatlar Ustünde. Heç seyin... Enine boyuna görüştüklenme. Tümü de elinden çıkar yakıştıramadım ama. Olsun de ten sonra «Len Üsen dedin biyol ha. Çıkar valla...» dedi... Dedi a dim. «Hada şincik koluma gir» amma neden olmaz de bana allama Tahirin aklını çelemedl. (Me dedim. Ayran bakracını tutar gi hasen» diyecek olmuştu Tahir. Hü medim, bitanem) derdi de başka bi yapıştı koluma... «Yörü» de sejin büyük söz eden insanların bir şey demezdi Tahir. Yöntr yö dim. «Nere» dedi. «Parkta havuz devrik bakışlan, ağır hareketleresi çocuğundan ysnayth hep... başmda bi çay içelim de sona dö riyle başlamıştı söze: Yıllarca önceydi. Daha yerti doğ ner geliriz» dedim. Memet küçük Dolaş şu aşa mahalleleri Tamuştu Memet. Bir gün Hüseyine tü daha. Vardım elini jTİzünü bi hir. Köyden göç etmiş yuzlerce sildim. Aldım kucağıma. Hatun açılmış. «Üsen le» demişti. «Baaile efradını göreceksin... Kimi kıyoın da şeherdeki böyük adam kolumda. Çıktık dışarı. Benimki memnun. Kimi pişman. Kimi dösi de han kapusuna kadarmış haların derdi de kasaveti de az. nüp ters yüzü geri kaçmış. Kimi Herifçi oğlu karısını koluna, gül ni... Daha odacının bi ters bakı yerieşmiş... Ama hepsi de ova gibi bitek çocuğunu yanına alıyo şıynan tökezledim. Düseyazdım... köy lerinden... Ova milletinden Bida fellik fellik dolaşıyo... Bizim Ama boş ver dedim. Alındırma tek dağ köylüsüne rastlıyamazki öyle mi ya? En azından beş, dım heç... Yörüdük. Yörüdük, ta sın kasabaya yerleşmiş. Neden en çoğundan on tane. Bi manga parka kadar geldik. Cadde boyu o biliyomusun??? askerilen nere gidilir, ne yapılır?» az çok karanlıktı, loştu. Parkın Neden «Diye cevap vermişti diye eklemişti... Sonra da sıküa içi tüm gundüz gibiydi ha... Bi sıkıla, ezile büzüle «Memetten yığın insan. Kadın, çoluk, çocuk... Tahir.» Bu dağman ovamn farkıdır başka evlât istemiyom. Bunun bir Bikef ediyolar ki deme gitsin... yolunu yordamını ilâcını buluver» Hatun bunu görünce cavurun do «demişti Hüseyin.» Tahir aldığı cevaptan anlıyamademişti... O gün bugün korunmuş muz süriisü mü sandı ne? Sudan tu hep. Tek çocukla kaldı. To ürkmüş eşek gibi, parkm tam ka mıştı hiç bir şey. Sordu: Ne ki ola dedi humsuza çıktı adı köyde... Tahi pusunda ayak diretti... «Girmem» Hüseyin hiç bir saiunca gösterrin ne kadar üstüne varılsa an dedi. «Ülen etme eyleme» dedim. maz, hiç bir şey söylemezdi bu «Olmaz» dedi. Kolundan höle bi meden: Şehir hayatı insanın çılbırlan konuda. Ama karısı Emine hatun tuttum, çektim... Tüm kasıldı kal öyle değil... «İminehatun gı, ga dı yerinde... Hani ben de yanm masıdır biraz. Ova köylüleri, ova beyet sende mi yovsam kocanda gönülle yaptım bunlan ya... O gir milleti koyuna benzer. Çılbıra da mı?» diye soranlara (Yok ahretlik şe belkim de ben direnecektim. gelir. Yulara da gelir. Sürekeye yok) der. «Tahirin gözü Memet İşte böle öğretmen efendi... İkili de girer. Ama dağın köylüsü kıl ten başka bi şeyi gördliğü mü birli bi adamım ben. Memede ge keçisi gibidir. Çılbıra vurdumuyvar? Bişeyler goyuyo, ediyo em lince... Onun böle olmasını iste dun. Yozlaşır. Uyuzlaşır... Anlame aklım almıyo heç» derdi. Son mem. Alıp şehrin tüm orta göbe dın mı şimdi??? ra da Tahirden duyduğu tüm iyi, ğine bırakçam karatayı. Ama gel Diye cevap vermişti Hüseyin .. gör güzel şeyleri tekrarlardı. Meh ki içim elvermez. Bubalık işİşte bu gerçek bellediği sözlerte netçen??? Cahil kalmasına, dağ medin büyük adam olacağını, olı kalmasına da gönlüm razı de den sonra Mehmedi okutmak için kuyup tahsil göreceğini, köyden kasabaya göç etmekten vazgeçti. kurtulacağını, koca koca şehirlere ğil... Bana bi akıl ver öğretmen îstemiye istemiye kıl keçiliğini efendi bi akıl» diye sözlerini biyerleşeceğini, ihtiyarlıklarında elkabullendi. Mehmedin okul işini lerinden tutup onları da köyden tirdi... de aralannda hallediverdiler... Ço çekip alacağını söylerdi... Tahir, cuğun her hafta başı çiğden maMehmedin tahsil görüp büyiik akarnası, bulguru şusu busu geÖğretmen bütün bütün şaşırmış lecek... Mehmet bahçeden yana dam olacağını kimselere söyliyemezken, Eminehatun dilinden dü tı Tahirin karşısında. çamaşır yıkanan sundurmada yaşürmezdi bunu hiç... Tahir uzak Biraz düşünmek gerek. En tıp kalkacak. Yiyeceği giyeceği itan yakından karısının böyle ko doğru yolu bulunca da ona karar le Hüseyinin anası Meryem teyze nuştuğunu, işi gün ışığına çıkar vermek lâzım dedi öğretmen... ilgilenecek. Adam olur da okursa dığını duyunca da: Tahir, bu kadar sözden sonra ne âlâ. Yoz çıkar da smıfta kalırsa dönüp köye gidecekti Meh îyi ediyon gı Emine iyi edi istediği cevabı alamıyan insanla met... rın ezikliği, bitlkliğiyle evine dönyon. Ben gımık konuşmazken sen Baba oğul uzun bir katır yolçuval dolusu söz ediyon. Dostu dü. Gündüzleri zehir. Geceleri da dusmanı da hasedinden çatla haram ohnuştu artık. Ne yaptığı culuğundan sonra bucaga vardıni, ettiğini biliyor. Ne de gözleri lar. Hana uğradılar. Katm ahıra tıyon, derdi. ne bir damla uyku girebiliyordu.. bağladılar. Sonra otobüse bindie Böyle böyle yıllar geçti aradan. İstemişti ki öğretmen «Aferin D ler. Eşyalan muavine teslim etMehmet köy okulunu bitirdi. A Tahir» desin. «Senin gibi böyle tiler. Motörlü taşıtlar tutardı Meh ma Tahirin en düşünceli, en kaiyi duşünen başka biri yok» de medi. Yol boyunca kusmuş. îçi ranlık günleri geldi, çattı... Ne ya sin. Sat sav burdaki malını maşa dışma çıkmıştı tüm. Yüzünün liyerleş mon sansına döndüğü bir yana. pacaktı şimdi? Nasıl yapacaktı. dım. Kalk git kasabaya, akıllı En yeni giysilerini de batınp İlk evvel okula gitti. Ögretmeni desin... Ordakiler senden gördü. Yıllarca kimseye açama mı sanki... Nasıl olsa bir iş tuçıkarmıştı Mehmet. Ağır, ağdalı dıgı bu konuyu «dang. diye pat tarsm desin. Olmasa bile paranı bir kusmuk kokusu sirtmişti her faize verir, gül gibi geçinip gi yanına. İlçeye vardılar. At arabalattı öğretmenin önünde: öğretmen efendi, Memedi dersin. Durulur mu gayri burda sına eşyalan yerleştirdiler. Mehhankı şeherdeki, hankı okula ve durulur mu desin... Göç et kasa met çıktı arabanın üstüne. Köfebaya, göç et desin... Ama deme nin yanına oturdu. Tahir önde. rem? mişti öğretmen böyle. Diyememiş Araba arkada. Hüseyinin evine Dedi. Demek hep kulaktan kulağa ti işte... Kimden duyacaktı yıllar vardılar. Sokakta. Evin önünde duyduklarun doğruymuş ha? diyılı kafasına koyduğu bu «göç et kimseler yoktu... Bir Tann misakasabaya» sözünü??? Bunu bir firi gibi kapuyu vuramadüar. Eşye cevap verdi öğretmen. söyliyen olsa; bir akıl eden olsa yalan arabadan indirdiler. Duvar He ya, dedi Tahir. Öğretmen dalgın. Pencereden dı da elinden tutsa. Yardımcısı ol dibine yerleştirdiler. Dizdiler. Taşarıya baka kalcü. Düşünüyordu. sa. Bir gün bile durmıyacaktı bu hir hayıflandı. Kederlendi. (Tüh Sessiz, hareketsiz. Beş altı yıldan dağın başmda. Ama yalnız, yapa Üle) dedi. (Keşke ilkin biyo dükkâna uğrasaydık) dedi. Mehmet beri kaderi, hep böyle dağ köyyalnızdı işte... yatak denginin üstüne çıkmış olerinin ögretmeni yapmıştı onu. *** Ama Tahir gibisini ne duymuş, Eylül ayının son günlerindeydi. turmuş, şaşkın şaşkın etrafına bane de görmüştü??? Yeni sayılırdı Bir sabah. Şafağm alaca karanh kınıyordu... Neden sonra evin kabu köyde. Mehmedin de bir yıl ğiyle beraber Tahirin evinde bir pısı açıldı. Başında örtüsü yaşlı lık öğretmeniydi ancak... Yöresi hazırlık, bir telâş, bir kıpırdan bir kadın çıktı dışan. «Hoş gelni tanıyamamıştı iyice. Çoğu kim ma göze çarpıyordu. Eminehatun din Tahir» dedi. Çocuğa döndü. selerle bir merhabası vardı. O üç gündenberi hazırlamakta ol (Memed sen misin) dedi... Eşyalan içeri aldılar. Yapılacak başka kadar... Tahir de bunlar arasm duğu keselere un, tarhana, buldaydı. Karısının bir oğlandan son gur, kuskus, ayva kurusu doldur bir şey yoktu. Tahir: ra kısırlaştığmı... Ya da Tahirin muş. Bir küçük tenekeye zeytin Merem deze Memet evvelaltohumsuz oldugunu... Duymuştu yağı. Bir tencereye tereyağı koybunları hep. Durmamıştı üzerin muş. Mehmedin iç çamaşırlannı, Iah sona sana emanet, dedi. Er kişinin ağladığını kadın kısde hiç... giysilerini kocaman bir bohça Tahire döndü: yapmış. Hepsini dışan çıkarmış mına göstermemek için döndü. Böyle iyi bir düşüncen vardı tı... Göz yaşlarını başındaki üslü Gözlerindeki iki damla yaşı elida daha önceden bana niye haber ğe siliyordu ara sıra... Sonra bun nin tersi ile sildi. Ardma bakmalan ayrı ayn okşadı, sevdi... Öp dan çıktı dışarı... Yolda... Dağlarvermedin? dedi. TahiF, yıllardanberi içinde sak tü... Bir küfeye yerleştirdi. Tahir daki keçi sürüsünden koparıp alın sanlmış yatak mış kasap dükkânı önünde boyladığı. Kimseye açıp söyliyeme eski bir keceye diği bu konuda o kadar doluydu.. dengini getirdi dışan. Katıra sar nuzundan bağlı ürkek. hazin, titO kadar hazırlıklıydı ki... Bir zem dılar beraberce. Mehmet en yeni rek bir oğlak sesi duydu... Mee... giysilerini giymiş. Ortaokul şap Mee... Mehmetse, bahçeden yana berek gibi boşaldı 'ıemen... «Öğretnien efendi» dedi. kasını kulaklanna kadar geçirmiş. çamaşırlıkta İçin için «buba bu«I Jımetli dedsm tam y z üç yaElinde çantası. Çıktı dıaan. Blr ba» diy* aghyordu.» Nazi devrinin son üç meşhurunu 100 gardiyan muhafaza ediyor Rudolf Hess Hitlerin sağ kolu durumunda olduğu zamanlarda Ölümün eşiğindekı | hastalar sunî | kalb sayesinde | hayata dönecek Her 7 dakikada bir kadın hocasınt haybediyor « Her 7 dakikada bir aile reisi kalb'den ölüyor Yazan: Dr. Süreyya ATAMAL \ İnsan kalbi, hârika bir eserdir; tâkati, insan eliyle yapılabilecek her hangi bir makineden daha üstündür Dış görünümünde yumruk büyüklüğünde bir adâle (kas) torbasına benzeyen kalb, aslında bir sene de ortalama 4 milyon litre kanı damarlanmıza pompalayan bir enerji merkezidir. Ne yazık ki bu kuvvet ve enerji merkezı günden güne zayıflamakta ve yıpranmaktadır. Geçmiş senelere kıyasla doktorlar. daha sık olarak hemen daima ölüm sebebini Kalb ve Dolaşım sistemi hastalığı olarak göstermek zorunda kalmışlardır.. Bugün, her beşinci Alman, Kalbten ölmekte dir. Mamafi. Amerikalılar bu hususta Almanlardan daha rta ileri durumdadır. Zira, Amerika' da her dördüncü insan kalbten ölmektedir.. Sebeplerine gelince: Hatalı, beslenme, yetersiz spor, çoğunlukla az hareket etmek.. Fakat organizmanm bütün ağır yükü, hayat reaksiyonlarımn bütün şok ve heyecanları kalbe yükletilmektedir. Bunlann dışında realite olan birşey varsa o da. dedelerimizden daha fazla, daha uzun yaşamamızdır. Yani, onlar çoğunlukla kalblerı yıpranmadan ölüyorlardı; biz ise, kalbimiz yıpranıncaya kadar yaşayabiliyoruz! Fark burada.. FaDr. VVUlem KoUf kat, çok şükür ki, doktorlar belirli ilâçlar ve tavsiyelerde bulunarak gereken ihtimarru göstermektedirler Bu arada, dünyamn birçok memleketlerinde de (Suni Kalb) yapmaya çalışılmaktadır. Bu hummalı çalışmalarda da en çok Ueriye giden, halkı en fazla ölüm tehlikesi altında bulunan yine Birleşik Amerika olmuştur. Berlin Berlin'deki Spandau cezaevindeki üç tutuklu geçen Noel bayramında yine hin di kızartması yemiştir. Bir, beş ve yedi numaralı hücrelerde yaşıyan bu tutuklular son 18 yıl içerisinde de her Noel bayrammda, aynı eüzel yemeği yemişlerdi. Hess'in Almanyadan Iııgiltereye kaçtığı Messerchmitt 110 tipi uçağın Tutuklular, eski Nasyonal Sosya bet hapse muhkum olan son tubir nazar attetmege çaıışıyorlar. list devrin «meşhurlan» dır. «Füh tuklunun affedilmesi bahis konusu Bazan tutuklulan, cezaevi avlusurerin Yardımcısı» Rudolf Hess, değildir. Çünkü tutuklular için ne nun uzak bir kösesinde yanyana eski «Gençlik şefi» Baldur von zaman şefaat gösterilmesi bahis gezinirken görmek de mümkünSchirach ve Hitler'in teçhizat şe konusu olmuşsa, Sovyetler derhal dür. Fakat uzaktan görülmesi fi Albert Speer. Bunlardan ikisi, veto haklarını kullanarak buna en mümkün olmıyan bir özelliği de, şimdi 57 yaşlarmda olan Speer gel olmuşlardır. Bu suretle, Ber bazı usta fotoğrafçıların teleobjek ile 59 yaşında olan Schirach bu lin Senatosuna bakımı yılda 250 tiflerle gizlice çektikleri resimler yıl cezaevindeki son Noel bayram bin D Marka malolan bu cezaevi tesbit etmiştir. Bu özellikler, 18 lanm geçirecekler ve buradaki dört devlet statüsünün yegâne yıldan beri zindanda yaşıyan bu büyük son ; hindi kızartmalannı yiyecek sembolü olarak ortada kalmakta tutukluların yüzlerindeki de»işiklikt>r. lerd r. 1966 yılımn ekim ayında dır. bı « arın ceza süresi sona ermekSon «meşhurlar» ın ailelerine 1957 yılında, aralarında Amiral teaır. Sadece, o sırada 72 yaşını yazdıklan mektuplardan anlaşıldolduracak olan Rudolf Hess, bu Raeder ile Amiral Dönitz'in de dığma göre, zaman onlar için ol600 hücrelik cezaevinde ömrünün bulunduklan tutuklulardan bazıla duğu yerde kalmıştır. Yeni devir sonunu beklemek zorunda kala rı cezalarını doldurarak tahliye bu zindanın kalın duvarlan arkaedildiklerinden beri, zindanın ka sına bazı Batı ve Doğu Alman gacaktır. lın duvarlan arkasmda hiç bir Tutuklulan yirmibeşer askerden değişiklik olmamıştır. Bir zaman zeteleri vasıtasıyla girmekte, fakat tutuklular bu yeni zamanlan kurulu dört posta muhafaza etanlıyamamaktadırlar. Her mektedir. Bu yüz asker bazen A ların büyük şöhretleri olan bu tu artık merikalı, bazen Rus, bazen de în tuklulara karşı umuml efkarın da üç tutuklu eski müzik ve edebiyat eserleriyle bol bo] giliz veya Fransızdır. Çünkü Bat: bir ilgisi kalmamıştır. Sadece nö üstadlannın Berlin'de bulunan bu eski Prus bet değişikliği sırasında müteces meşgul olmaktadırlar. Akşam saya zindanı, başka hiç bir yerde sis bazı Batı Berlinliler veya Ber at onda hücrelerdeki ışıklar söntatbik edilmeyen, dört devlet lin'i ziyarete gelen yabancılar, al mektedir. Sadece zindanın yukkontrolu altında bulunmaktadır. tı kulesi bulunan bu cezaevinin sek duvarlarını birkaç lâmba av«Son üç» ün veya hatta mü?b demir kapısmdan içeriye doern '^ınlatmaktadır 72 yaşındaki Rudolf Hess öıtırüıtün sonuna kadar Cezaevinde kalacak (SUNİ ORGÂNLARIN TEKAMÜLÜ^ Suni fcalbin tekâmiiiü üzerinde uğraşan, en tanınmış doktorlardan biri, 1944 senesinde (Suni Böbrek) i lcad etmiş olan Dr. WTZLEM KOLFF'dır; kendisi aslen Hollandalı olup, (Cleveland) Üniversite kliniği suni organlar şefidir. Dr. KOLFF'un tek tunacı: suni organları daim» tekâmül ettirmektir. Nitekim, 1944 de icad ettiği Suni Böbrek, bir banyo küveti kadar hantaldı; bugün, ufak bir kutu içerisine bütün aparey sığmaktadır. Dr. KOLFP (Berlin) d« son kongrede: «Bugün bizim için kalbin yerine bir plâstik pompa koymak çok güç bir iş değildir; ancak, zorluk vücutle birleşmesi problemindedir» demiştir. KOLFF'dan belki de daha ileriye gitmiş olan Amerikalı Dr. MİCHAEL ELLİSDEBAKEY C), Kalbinden rahatsız olan bir hastasına sıkışık hava ile işletilen bir pompa yardımı İle, hastalıklı kalbi çalışbrmaktadır. Bu konuda daima temkirUe hareket etmekle beraber çok optimist görünen âlimler suni kalbin yakında realite olacağını da mUJdelemektedirler.. Suni kalb, muhtemelen plastikten belki de suni kauçuktaa yapılacaktır; hakiki kalb gibi çift supaplı olup konsantre hava ile işleyecektir. Organizmadan gelen tnce bir boru, kalb ile birleşiml sağlayacaktır. Her an ihtiyacı karşılayacak tâkate göre, elektronik olarak konsantre hava ayarlanacaktır. Değiştl rümesi gereken konsantre hava tankı ve regülâtörü, (tıpkı blr işitme apareyinde olduğu gibi) suni kalb taşıyan hastanm bizzat kendisi, her hangi bir zorluk olmadan ayarlayabilecektir. Hess Nazi Partisinin parlak devirlerinde meşhur Hamburg kongTesinde konuşuyor. Suni Kart İOLNEYEN SUNİ KÂLP GELECEKTİR Şimdi, milyonlarca kalb hastasının tek bir sorusu var: Ne zaman? Buna en temkinli olarak cevap veren Japonyalı Dr. WALTON LÎLLEHEİ'dir. Bu doktora göre, en geç on sene içinde.. Mamafi, bu doktordan daha da yakın ümid vericl tahminler de yok defrüdir. Dr. DEBAKEY'e göre 3 Uâ 5 sene içerisinde hedefe ulaşılmıs olacakbr. Son olarak Dr. KOLFP, hep sinden kesin ve emin bir sözle: «önümüzdeki 3 yıl lçerismda İlk olarak suni kalb İnsan kalbinln yerinl almaz ve lşleyemea ise, bu benim için bir sürpri» sayılır!..» demiştir. (*) (Honston) Üniversite sefl. da (BAYLOR) kliniği cerrahi ılllllllllllllllllllllllllllllllllllllillllllllllllllll Dentokıat Alman CumDnrtyttlntf*. belll matnullır Gzarindt Ihtisası olıa fabrikaların Imalât çeşitlen : Sanayiln bütüo kollanna Bahsırs rausİBk aksamı Husluklar . Vjlflar Regülatörlsr Klapeler Çskmecelı valflar Kondjnsal su mecralan • Stı sevlyssı müşirlerl Su va mayl sayaçlan • Sıhhi tesisat Sıhhl tasisat.Kjloriferlera, tazyikli havaya va gızlara mıhsuı mjsluVlar ve boru rfonanımı Mayi yağiarı sıahsus öoru donanımı • fjjlama Ijferfna mahsuı boru donanımı • Yağlzma pontpalan Normal va yüksak tazyikli rajlamalara mahsuJ markazi tertibat t . L Standart tlemanlar vt hidrtlik gmplar Tazyikli jenaratörlar • TazTİk du;BrücDlar tıidrottatik Hidrolik yardıma malzaiM Kanpla bidrollh tstislar dljlllar lupaplar Ayoncık Devlet Orman Işletmesi Müdürlüğünden 1 îşletmemiz Kereste Fabrikası Deposunda mevcut (2592) metreküp köknar, çam ve kayın kerestelerle (8766) metrekare kayın parkeler (44) parti halinde, açık artırma suretiyle ve peşin bedelle satışa çıkanlmıştır. 2 Satışı 4/3/1965 tarihine rastlıyan perşembe günü saat 14 de tşletme Md. binasında toplanacak komisyon huzurunda yapılacaktır. 3 Beher metreküp kerestelerle Beher metrekare parkelerin muhammen bedelleri,: 1 I I S. normal boy köknar kereste (550.) III. S. normal boy köknar kereste (450.) III. S. kısa boy köknar kereste (325.) IV. S. normal boy köknar kereste (250.) m . S. Uzun boy çam kereste (500.) III. S. kısa boy çan. kereste (280.) köknar, çam ve kavak çivi sandıkiığı (280.) merkantü normal boy kayın koreste (525.). Merkantil kısa boy kayın kereste (420.) Merkantil çok kısa boy kayuı kereste (315.) III. S. kısa boy kayın kereste (300.) IV. S. kayın kereste (250.) kısa boy kayî^ ufak ma1. (275.) I. S. kayın parke (26.) II. S. kayın parke (23.) III. S. kayın parke (20.) IV. S. kayın parke (10.) liradır. 4 Bu işe ait şartname Orman Genel Müdürlüğünde, Kastamonu Orman Başmüdürlüğünde, Ankara, Istanbul, İzmir, Mersin, Samsun ve Sinop Işletme Müdürlüklerinde görülebilir. 5 Her partinın miktar ve Gec'oî temina'ı şartnamede gösterilmistir. îsteklilerin şatın alacakl» ı partilerin • 75 temina/ « tını İşletme Veznesine yatırıp: şartnameyi lmza ettikten sonr» Knmi"ona müracaatlar' ilân olunur. (Basın 575/2İ4ÖJ (Basın: 2153 2152) Danışma Standımız : 28 Şubat • 9 Mart 1965 tarihlen arasında LEIPZ1G JÛBİLE RJARINDA, Teknik Eşya Pavyonu No. 9a l CHEMIEAUSRÜSTUNGEN Deutscher Innenund Aussenhandel 108 Berlin, Mohrenstrasse 53/54 Demoltrat Alman Cumhuriyeti Leipzig Fuarında görüşme yerimiz Teknik Eşya Pavyonu 6
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear