Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
27 Eylül 2017 Çarşamba Akademi 9 >> oyan aynı müdahalenin araçları haline gelir. Devlet müdahalesine “hayır” derken akademik özgürlük ilkelerine başvurulabilir ve başvurulmalıdır. Bununla birlikte bu akademik özgürlük ilkelerinin uluslararası standartlar haline geldiği ve bu ilkelere saygı göstermeyi başaramayanların kendilerini uluslararası camiadan ve bu camianın gelişmiş ve saygıdeğer normlarından izale ettikleri vurgulanmalıdır. Son olarak, küresel yükseköğrenim için belirlenen UNESCO ilkeleri, akademik özgürlüğün üniversite için ve üniversitenin dünyadaki insanların kültürel ve toplumsal hayatı için niçin esas olduğuna açıklık getiren bir karar içerir. “Toplumsal kurumlar” olarak üniversiteler, öğretim ve araştırma aracılığıyla, özgürlük ve adalet, insan onuru ve dayanışma ilkelerini teşvik etmek ve karşılıklı maddi ve manevi desteği uluslararası düzeyde geliştirmekle yükümlüdür. Bu ifade üniversitenin yükümlülüğünü daha da güçlü bir biçimde dile getirir. Zira mesele sadece araştırma ve öğretimde siyasal müdahaleyi reddetmek değil, aynı zamanda asli hedefi özgürlük, adalet, insan onuru ve dayanışma ilkelerini anlamak olan araştırma biçimlerini inşa etmektir. Diğer bir deyişle, bu alanlarda öğretim ve araştırmaya yer vermeyi ve bunları desteklemeyi başaramayan bir üniversite, kamu yükümlülüğünü yerine getiremiyor ve dünya üniversiteleri arasında bir yere sahip olma hakkını kaybediyor. Bu son UNESCO ilkesinin önermesi şudur: Yükseköğrenim, ulusal sınırları aşan bağlar geliştirmek ve insan onuruna saygı gösteren müşterek hayat biçimleri geliştirmek için insanların demokratik ve insani ilkeleri anlayabileceği asli yollardan birini sağlar. Gerçekten de UNESCO’nun savı insan onuru, özgürlük, adalet ve dayanışmaya yönelik soyut araştırma ile uluslararası düzeyde maddi ve manevi destek sağlama yükümlülüğünü birbirinden ayırmaz. Bu son ilke üniversitelerin kendine yeten birimler, paralel üniversiteler denizinde birer ada olmadıklarını ima eder. Üniversite hayatının ve akademik özgürlüğün altyapısal koşulları zayıfladığında ve akademik özgürlüğe yönelik siyasal saldırılar profesörlerin işlerini ve geçimlerini tehlikeye attığında, destek sağlama yükümlülükleri aracılığıyla birbirlerine bağlanmışlardır. Diğer bir deyişle, üniversiteler sadece dünyada özgürlük, adalet ve onur beklentilerini geliştiren dayanışma biçimleri hakkında öğretim vermemeli, aynı zamanda birbirleriyle dayanışma bağları örerek kendileri bu ilkelere örnek teşkil etmeli ve bunları yürürlüğe sokmalıdır. Üniversitenin görevi bu yüzden sadece eleştiriyi baskı ve misillemeden korumak değil, kendini adalete, eşitliğe ve onura adamış geniş bir kamusal hayat kavrayışı içinde yükseköğrenimin amaçlarını belirginleştirme ve teşvik etme çabasında diğer üniversitelerle bağlar kurmaktır. Bu demektir ki üniversiteler toplumda bu demokratik ilkeleri geliştirmeyi amaçlayan bakış açılarını açıkça dile getirmeli ve savunmalı, aynı zamanda bu ilkelere hizmet ederek devlet politikasından farklılık sergilemelidir. Üniversiteler devlet müdahalesine sansüre, misillemeye ve fakülte üyelerinin görevlerine son verilmesine direndiğinde dünya çapındaki diğer üniversitelerle gerektiği gibi birleşmeli ve onlar tarafından desteklenmelidir. Bu onların sadece etik ve siyasal yükümlülüğü değil, aynı zamanda bizzat üniversitenin kritik bir görevidir. lBarış İçin Akademisyenler Bu görüşün sonuçları zamanımız için çok aşikâr. Türkiye’de Barış İçin Akademisyenler adıyla Kürt bölgesindeki askeri operasyonların durdurulmasını isteyen bir barış bildirisi imzalayan 4603 fakülte üyesinin sansüre uğradığını, seyahat etme özgürlüklerinin ellerinden alındığını ve üniversitelerdeki görevlerinden azledildiklerini görüyoruz.Üstelik üniversitedeki görevlerinden alelacele atılanlar için bir temyiz süreci de yok. İhraç edilenlerin sayısı artıyor. Ne araştırmalarına devam edebiliyorlar ne de başka bir yerde araştırma imkânları aramak için ülkeyi terk edebiliyorlar zira pasaportları iptal edildi. Ne yaptılar? Belli ki Türkiye hükümeti ile Kürtler arasında barış çağrısında bulunma “hata”sına düştüler. Bu, askeri çözümlere yönelik bir eleştiri dile getirerek, diplomatik kanalların açılmasını isteyerek, gittikçe tek başına Cumhurbaşkanı tarafından belirlenen resmi Türk politikasından ayrılan bir tutum sergiledikleri anlamına geliyor. Bu tür bir eleştiriyi dile getirmek pekâlâ akademik özgürlük tarafından sağlanan koruma içindedir. Fakat aynı zamanda demokratik ifade özgürlüğü ve muhalefet hakları, üniversitenin işleyişine müdahale etmek, eleştirel ya da muhalif bakış açıları yüzünden fakülte üyelerini cezalandırmak ya da onların işlerine son vermek isteyen ve böylece zamanımızda yükseköğrenimi yöneten küresel normların altını oyan bir devlet tarafından açıkça yok sayılmıştır. Fakülte üyelerinin hakları sadece böyle vakalarda vahşice yok sayılmamıştır, aynı zamanda devlet misillemesi bu kişilerin işlerine acele ve adaletsiz bir biçimde son vermenin yanı sıra tüm yurttaşlık haklarının askıya alınması biçimine bürünmüştür. Devlet akademik özgürlüğü yok sayarak, üniversitenin kamusal hayattaki rolünü tesis eden ilkelerin altını oyarak ve akademik camiasını dünya üzerindeki üniversitelerden tecrit ederek bağımsız üniversitenin bizzat temelini imha ediyor. Buna verilecek yanıt, ihraç edilmeleri ve baskı altına alınmaları hem yükseköğrenimi hem de açık demokrasiyi yöneten normların açık bir biçimde feshi anlamına gelen fakülte üyelerinin bu haklarını öne sürmek ve korumaktır. Fakat şimdi devlet tarafından adaletsiz biçimde cezalandırılanlara yardım sağlamak ve devletin kendi boyunu pervasızca aşmasına direnen üniversiteleri desteklemek tüm dünyadaki üniversitelerin yükümlülüğüdür. Zamanımızda akademik özgürlüğün ve dünya üniversitelerini yöneten ilkelerin bize yüklediği talepler açıktır: Uluslararası üniversite örgütleri ve müstakil üniversiteler eleştirel bakış açılarından ötürü cezalandırılan ve geçim yollarını kaybedenleri savunmak üzere maddi destek vermelidir. Eğer üniversite akademik özgürlüğün desteklendiği ve üniversiteler ile dünyada yükseköğrenimi temsil eden uluslararası örgütlerin pratiklerinde hayata geçirildiği bir yerse, bunun sonuçları açıktır: İfade ve eylem, yeni ve yılmak bilmez dayanışma biçimleri için radikal ve kalıcı dayanışma zamanıdır. n Çeviren: Özgür Gökmen 1 Mayıs ayında yayımlanmış bu metne Judith Butler’ın izniyle kısaltarak yer veriyoruz. Bkz. “Academic Freedom and the Critical Task of the University”, Globalizations 14, no. 6 (2017), 857–61, DOI: 10.1080/14747731.2017.1325168. 2. dipnot yazara aittir. 2 The United Nations Global Colloqium of University Presidents, “Academic Freedom Statement of the First Global Colloquium of University Presidents”, 2005, http://www.columbia.edu/~md2221/academicstatement.doc, erişim tarihi 21 Eylül 2017. İlerleyen satırlarda UNESCO ilkelerine yapılan tüm atıflar bu belgede bulunabilir. 3 21 Eylül 2017 itibarıyla. Bkz. https://barisicinakademisyenler.net/node/314