24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

27 Eylül 2017 Çarşamba Akademi 5 >>ifadelerin şiddeti övdüğü, kişileri terör yöntemlerini benimsemeye, başka bir deyişle şiddet kullanmaya, nefrete, intikam almaya veya silahlı direnişe tahrik ve teşvik edip etmediği değerlendirilmelidir. (...) Kamu otoriteleri veya toplumun bir kesimi için hoş olmayan düşüncelere, şiddeti teşvik etmediği, terör eylemlerini haklı göstermediği ve nefret duygusunun oluşmasını desteklemediği sürece sınırlama getirilemez.5 Yani, kullanılan ifadeler hoş görülmese, kışkırtıcı veya rahatsız edici bulunsa da içeriğinde suça teşvik bulunmadığı sürece bir dilekçe imzalamak Türk hukuku uyarınca bir suç oluşturmaz. Haklarında henüz disiplin soruşturmaları devam eden, hatta 20 Temmuz 2016 günü YÖK Yüksek Disiplin Kurulu’nda görüşülmesi beklenen bazı yaptırımlara ilişkin süreçler tamamlanmadan, 15 Temmuz 2016 sonrası yayımlanan KHK’lerle bu kişilerin bir anda darbe girişimi ile ilişkilendirilerek aynı yaptırımlara tabi tutulmuş olmasını açıklamak mümkün değildir. Anayasal devlet düzenini yıkmak niyeti olan örgütler ile demokratik muhalefet hakkını kullanan kişilerin eş tutulması, terör örgütleri ile mücadeleyi ne yazık ki zayıflatmakta, inandırıcılığını azaltmaktadır. lUygulanan yaptırımların anayasaya aykırılığı Üniversiteden atılan bilim insanlarının bilimsel faaliyetlerini devam ettirebilecek hiçbir çıkış kapısı kendilerine bırakılmamaktadır. Oysa henüz yargılama süreci devam ederken, hiç kimse hakkında kesin hüküm ihdas edilmemişken kamu görevinden ihraç gibi son derece ağır bir yaptırım uygulanması, her türlü unvanın kullanılmasının yasaklanması, bir daha kamu hizmetine alınamayacağının öngörülmesi, emeklilik haklarının alınması, yurtdışı yasağı konması hiçbir hukuk devletinde uygulanabilecek yaptırımlar değildir.6 Anayasa m. 15(2) gereğince OHAL döneminde bile “suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz.” Her ne kadar 23 Ocak 2017 tarihli ve 685 sayılı KHK ile Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu kurulmuş olsa da buraya yapılacak başvuruların yüz binlerle ifade edilmesi adaletin tecelli etmesini çok geciktirecektir. Diğer yandan bugün halen yürürlükte olan 676 sayılı KHK m. 4 uyarınca “Terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulu’nca devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen” kişilerin Yükseköğretim Personel Kanunu’na tabi personel olması halinde, “Yükseköğretim Kurulu Başkanı’nın teklifi üzerine Yükseköğretim Kurulu’nun kararıyla kamu görevinden çıkarılması” mümkündür. Adeta bir Demokles Kılıcı gibi, bugün her öğretim görevlisi bu tür bir “irtibatı” olduğu değerlendirmesi üzerine işini kaybetme rizikosu/baskısı altındadır. Özellikle akademisyenler açısından ağır sonuçları olan diğer bir tedbir ise doçentlik sınavına girmelerinin engellenmesidir. 683 sayılı KHK m. 4 uyarınca: Terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulu’nca devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olması ya da değerlendirilmesi sebebiyle görevden uzaklaştırılan veya haklarında adli soruşturma ya da kovuşturma yapılan doçent adaylarının, görevden uzakta geçirdikleri süre boyunca veya adli soruşturma ya da kovuşturma sonuçlanıncaya kadar doçentlik başvurularına ilişkin işlemler durdurulur. Bunlardan haklarında kamu görevinden çıkarılma ve ya mahkumiyet kararı verilenlerin doçentlik başvuruları iptal edilir. Nitekim bu düzenlemeye bağlı olarak bir dizi genç meslektaş, bazıları hatta yazılı sınav aşamasını geçmiş olmasına rağmen sözlü sınava alınmamış ve akademik ilerlemeleri engellenmiştir. Bu şekilde sınava alınmayanlar arasında KHK ile görevinden uzaklaştırılmamış, hakkında hiçbir soruşturma yürütülmeyen kişiler de vardır. KHK ile pasaportları iptal edilmiş kişilerin, yurtdışından aldıkları bilimsel toplantılara katılım ya da misafir araştırmacı/öğretim üyeliği davetlerine icabetleri de haksız bir biçimde engellenmektedir. Bunların arasında uzmanlık alanlarındaki uluslararası bilimsel örgütlerin Türkiye temsilcileri olduğu gibi, yurtdışında yüksek lisans veya doktora eğitimi yarıda kalmış birçok genç meslektaş vardır. Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri’nin 15 Şubat 2017 tarihli “Türkiye’de İfade Özgürlüğü ve Medya Özgürlüğüne İlişkin Memorandum”undaki sözlerini bura da aktarmak isteriz: 15 Temmuz başarısız darbe girişimi sonrası dönemde de akademik özgürlüklere ağır bir darbe vurulmuştur: 4 bin 500’e yakın akademisyen, hukuk güvencesi ve yolu olmadan kanun hükmünde kararnamelere ek listelerle işten atılmıştır. Türkiye’de bütün dekanlar gerekli usuller takip edilmeden görevden alınmış, bazıları sonradan tekrar atanmış, akademisyenler izin almadıkça yurtdışına seyahat özgürlüklerinden otomatik olarak mahrum bırakılmıştır. Üniversitelerin özerkliği ciddi anlamda sekteye uğramış, üniversitelerde seçimler kaldırılmış, yerine Cumhurbaşkanı tarafından doğrudan atama getirilmiştir. Komiser, bütün bu gelişmelerin ifade özgürlüğünün bir başka ana direğine, AİHM ve Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin de altını çizdiği gibi “ifade ve eylem özgürlüğünü, bilgi yayma özgürlüğünü ve bilimsel araştırma yapma, ilmi ve gerçeği sınırlama olmaksızın paylaşma özgürlüğünü teminat altına alması gereken” akademik özgürlüğe yönelik ağır bir saldırı olduğu kanaatindedir.7 n * Bu metin, kısa bir süre önce Avrupa Akademiler Birliği (ALLEA) tam üyeliğine kabul edilen Bilim Akademisi tarafından yayımlanan raporun 36. sayfaları arasında yer alan “OHAL Kanun Hükmünde Kararnameleri ile Kapatılan Üniversiteler ve Üniversitelerden Uzaklaştırılan Akademisyenler” başlıklı bölümünü içermektedir. Raporun 9 Ağustos 2017’de güncellenen sürümü için bkz. https://goo.gl/1fXH6j. 1 667 sayılı OHAL KHK’si ile 15 üniversite kapatılmış ancak kısmen yeni isimlerle açılmış olduğu için kesin rakam verilememektedir. 2 Örneğin bkz. “Tabela üniversiteleri mezun vermeye başladı”, Dünya, 29 Mayıs 2013, https://goo.gl/JXRRnN; Abbas Güçlü, “3 yeni üniversite daha!”, Milliyet, 20 Haziran 2017, https://goo.gl/GgBe4z, erişim tarihi 27 Ağustos 2017. 3 Bu çarpık büyümenin diğer bir yansıması ise Türkiye’de yazılan tezlerdeki intihal oranının ciddi şekilde artmış olmasıdır. Boğaziçi Üniversitesi’nin yürütmüş olduğu bir araştırma sonuçları için bkz. Ziya Toprak ve Volkan Yücel, “Lisansüstü Öğretimde Akademik Yazım Turnitin Örnekliğinde”, ICQH 2016 Proceedings Book içinde (Sakarya, 2016), 510–14, https://goo.gl/5rqRXN, erişim tarihi 27 Ağustos 2017. 4 Açıklamalar için bkz. https://goo.gl/ioVSa1; https://goo.gl/jZmYDW, erişim tarihi 27 Ağustos 2017. 5 Bejdar Ro Amed Başvurusu, No. 2013/7363, Resmî Gazete, 13 Temmuz 2015, https://goo.gl/9Ed6M7, erişim tarihi 27 Ağustos 2017. 6 KHK 689, madde 1, Resmî Gazete, 29 Nisan 2017, https://goo.gl/5Sm82x, erişim tarihi 27 Ağustos 2017. 7 Council of Europe: Commissioner for Human Rights, Memorandum on freedom of expression and media freedom in Turkey, by Nils Muiznieks, Council of Europe Commissioner for Human Rights, 15 Şubat 2017, CommDH(2017)5, para. 64, https://goo.gl/c4asTF, erişim tarihi 27 Ağustos 2017.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle