02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 Akademi 1 Mart 2017 Çarşamba Bilim ve hukuk mu, yoksa mezhep ve cemaat mi? İbrahim Ö. Kaboğlu Yadigâr Kaboğlu’nun unutulmaz anısına* 7Şubat gecesi yayımlanan 686 sayılı KHK, Türkiye’deki derslerimi ve danışmanlıklarımı olduğu gibi 44 yıllık kamu hizmetimi ve kazanılmış haklarımı sıfırlamakla kalmadı; pasaportumu iptal ettiği için Paris derslerimi de engelledi.1 l Anayasaya aykırı Bir kez, 7 Şubat 2017 Salı günü 29972 sayılı (Mükerrer) Resmî Gazete’de yayımlanan 686 sayılı KHK, şu cümle ile başlıyor: “Olağanüstü hal kapsamında bazı tedbirler alınması; Anayasanın 121’inci maddesi ile 25/10/1983 tarihli ve 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanunu’nun 4’üncü maddesine göre, Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu’nca 2/1/2017 tarihinde kararlaştırılmıştır.” Bu tarih farkı, KHK’yi Anayasa’ya aykırı kılmakta. Bu zaman farkı, açık bir şekilde Anayasa’ya aykırılık sorunu yarattığı gibi, kararname ve ek listelerin ayrı işlemler olarak hazırlanmış olduğunu da teşhir etmekte. Şöyle ki, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu imzalı 6 maddelik KHK’ye, kimin tarafından hazırlandığı belli olmayan ve kararnameye sonradan eklenen liste, hiçbir açıklama ve gerekçe içermemekte. Oysa, olağanüstü yönetim, bir hukuk rejimidir. 1982 Anayasası’nda ve İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nde olduğu gibi Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere göre OHAL, “neden, yetki, yer, konu ve zaman” bakımından sınırlı olup yargısal denetime bağlı bir yönetimdir. Bu hukuki çerçeve, Anayasa madde 120 ve 121’in yanı sıra, madde 15 tarafından açıkça belirlenmiştir. Buna göre; olağanüstü hallerde, hak ve özgürlükler ancak, “milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlal edilmemek kaydıyla ve durumun gerektirdiği ölçüde” sınırlanabilir. İnsan haklarının sert çekirdeği ise, mutlak biçimde korunur: “Kişinin yaşama hakkına, maddi ve manevi varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez, suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse lsuçlu sayılamaz”. Konu ve amaç bakımından aykırılık OHAL ilanına neden olan kişiler için bile geçerli olan ve yukarıda değinilen güvenceler ortadayken, OHAL nedenleri ile hiçbir ilişkisi olmadığı gibi, tam tersine yaşamları, barış için ve her türlü şiddet kullanımına karşı mücadele ile geçen meslek mensuplarına, yargısız infaz şeklinde uygulanan ağır yaptırım ve sonuçları, başta insan haysiyeti ve meslekibilimsel saygınlık olmak üzere birçok temel hak ve özgürlüğü, telafisi mümkün olmayacak biçimde yok etmekte. KHK torbasına, konu ve zaman bakımından, OHAL ile hiçbir biçimde bağlantısı bulunmayan alanları dahil etmiş olması, OHAL uygulamasını Anayasa’ya aykırı kılmanın ötesinde, OHAL ilanına neden olan darbe girişimcilerinin davalarını amacından saptırma riskini beraberinde getirmekte. 686 sayılı KHK, OHAL yönetiminin, Anayasa dışı yol ve yöntemlerle tamamen keyfi bir uygulama içinde olduğunu bütün çıplaklığı ile gözler önüne sermiş bulunuyor. l‘Hata oluyor ama oran yüksek değil’ Başbakan, 22 Şubat 2017 günü TV ve İnternet haber sitelerinin genel yayın yönetmenleriyle yaptığı toplantıda, ihraç edilen kamu görevlileri ve öğretim üyeleri için şunları söyledi: “Kurunun yanında yaş da yanıyor olabilir. 19 bin civarında göreve dönüş oldu. 100 bine yakın da ‘Bize haksız işlem yapıldı’ diye müracaat var. Böyle yürümeyeceğini gördük. Yeni bir karar aldık. OHAL Denetleme Kurulu kurduk. Birkaç haftaya uygulamaya konulacak. Hatalı işlem olabilir... Önümüze gelen binlerce listeyi kontrol edip doğru yanlış yapıldığını bilemeyiz. Böyle mekanizma yok. Ancak bunlar olduktan sonra haberlerde çıkıyor, ondan sonra haberimiz oluyor... Haksızlıklar varsa düzelecek. Akademik çevrelerde bu şikâyetler geliyor... Kamuoyundaki etkilere lgöre önlem alıyoruz.”2 Başbakan’ın sözleri ne anlama gelmekte? Başbakan, ekleriyle bir bütün oluşturan KHK’nin, –hazırlayıcılarının başkaları olduğunu beyanla– Anayasa’ya aykırı olduğunu itiraf etmiş oluyor. – Bu kez, Başbakan, bir tür kandırıldık dese de– “Görev+ yetki+sorumluluk ilkeleri”nin birlikteliği gereği, Başbakan ve Bakanlar Kurulu sorumludur. Hemen belirtelim ki, 23 Ocak 2017 tarihli 685 sayılı KHK ile öngörülen Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu’nun kurulmasını beklerken, “Başvurulara ve Komisyonun çalışmasına ilişkin usul ve esaslar, komisyonun teklifi üzerine Başbakanlık tarafından belirlenir ve ilan edilir” (madde 13) şeklindeki hükmün gereği henüz yerine getirilmiş değildir. Başbakan’ın söylem ve işlemleri ile ilgili asıl çelişki şurada: Anayasa değişikliği konusunda herhangi bir görev ve yetkiye sahip olmadığı halde, Başbakan (Devlet Bahçeli’nin, Cumhurbaşkanı’nın işlem ve eylemlerinin anayasa dışı olduğunu ilan ettiği) 16 Ekim 2016’dan itibaren mesaisini Anayasa değişikliği üzerine yoğunlaştırmış durumda. Buna karşılık, görev+yetki ve sorumluluğu altındaki OHAL ve OHAL KHK’leri >>
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle