Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SERGİ Cecil Beaton’ın Pera Müzesi’nde yer alan Portreler sergisinde, 20. yüzyılın sinema, edebiyat, moda dünyasının en popüler isimlerinin bugüne dek bir araya gelen en çarpıcı fotoğraları var. Her adımınızda Winston Churchill, Kraliçe Elizabeth, Andy Warhol, Jean Paul Sartre, Marlon Brando, Grace Kelly, Frank Sinatra, Barbra Streisand, Elizabeth Taylor, Colete, Twiggy, Marilyn Monroe, Marlene Dietrich, Audrey Hepburn, Pablo Picasso, Coco Chanel, Greta Garbo gibi isimlerle göz göze geliyorsunuz. Öyle ki, sıradan bir göz göze geliş de değil. Gözlerinde bugüne dek hiç fark etmediğiniz bir ifade, tuhaf bir özgüven görüyorsunuz. Fotoğrafını çektiği insanların özgüvenlerinin olması kaçınılmaz. Ancak gözlerde başka bir ifade yakalıyor Beaton, portrelere baktığınızda en çok bu hissediliyor. Sadece güzel göstermekle kalmıyor fotoğrafını çektiği insanı, başka bir çarpıcılık, farklı bir ruh da katıyor. Sergi, Cecil Beaton Stüdyo Arşivi Sotheby’s işbirliği ile gerçekleşiyor. Küratörü Londra’daki National Portrait Gallery Fotoğraf Danışmanı Terence Pepper. Sergide, sadece Beaton’ın ünlü portreleri yok, Pepper, seçkiyi hazırlarken az bilinen portreleri de dahil etiklerini söylüyor. Sergiyi gezerseniz fark edeceksiniz, Beaton’ın portrelerinde, odak sadece model değil. Bu onun en önemli özelliği. Bir atmosfer yaratıyor ve kimi çekerse çeksin, onu o atmosferin bir parçası olarak gösteriyor. 20. YÜZYIL SİMGELERİNDEN Cecil Beaton 20. yüzyılın simge isimlerinden biri. Sadece fotoğrafçı değil, yazar, ressam, kostüm tasarımcısı. 1930’da ilk kitabı Güzelliğin Kitabı’nı yazıyor. En çok yankı uyandıran kitabı ise günlükleri oluyor. Zira, yetenekli olduğu kadar zalim de Beaton, gözü estetiğe bu kadar yatkınken, dili pek de iyi niyetli değil. Jean Cocteau kendisi için “Malice in Wonderland” (Kötülük Harikalar Diyarında) dermiş. Grace Kelly’nin yüzünün sağ yanının buzağıya benzediğinden tutun da, Elizabeth Taylor’un memelerinin sarkık olduğunu söylemesine kadar ileri gidebiliyor günlüklerinde. Marlon Brando’nun bir mantar kadar soluk olduğunu, Salvador Dali’nin nefesinin kötü koktuğunu söylüyor. Yine de takdirle andığı insanlar da yok değil. Audrey Hepburn’un star ışığı olduğundan bahsediyor, keza Hepburn, “Hep güzel görünmek istemiştim, bu fotoğralar sayesinde hayalim gerçek oldu” diyor. Bir 22 Zalim yetenek CECIL BEATON İstanbul Pera Müzesi’nde 26 Temmuz'a kadar açık olan Cecil Beaton Portreler sergisi, geçen yüzyıla havalı bir zaman makinesiyle gitmek gibi. Beaton’ın vizöründen gördükleri, izleyenleri de o dünyanın içine sokuyor. Marilyn Monroe Greta Garbo Cecil Beaton portresi zamanlar fırtınalı bir aşk yaşadığı Greta Garbo’nun veya Maria Callas’ın hakkını teslim ediyor. Marilyn Monroe çekime geç geldiğinde ökeleniyor ancak hemen afetiğini yazıyor günlüğüne. YAHUDİ DÜŞMANI 1904’te doğan Cecil Beaton’a 12 yaşındayken bir Kodak 3A hediye ediliyor ve fotoğrafçılık kariyeri kızkardeşlerini çekerek başlıyor. Cambridge Üniversitesi’nde okurken okulu bırakıyor ve 1927’de Vogue dergisi için çalışmaya başlıyor. Önce kapak çizmesi için işe alınıyor ancak kendisini bir süre sonra Condé Nast yayınları ve Harper’s Bazaar için fotoğrafçı olarak kabul etiriyor. 1931’de Hollywood’a gidiyor ve orada Vanity Fair, Tatler dergileri için ilm yıldızlarının portrelerini çekiyor. Ve Hollywood onu büyülüyor. Kostümlere olan ilgisi ve ilm stüdyolarında geçirdiği vakit, fotoğralarını da etkiliyor. 1934’te Vogue çalışanı olarak New York’a geliyor. O dönem Vogue, Harper’s Bazaar gibi dergiler için fotoğraf çeken Beaton, kadınları yeterince kadınsı göstermediği, fonda tuvalet kağıdı, mutfak eşyaları, yıkık dökük binalar kullandığı için şaşkınlıkla karşılanıyor, aslında pek de hoşlanılmıyor bu durumdan. Tam da o sırada yani 1938’de Vogue’a çizdiği bir illüstrasyona küçücük bir el yazısıyla “R. Andrew’un El Morocco’daki balosu bütün pis Yahudiler’i toplamıştı” yazıyor, durum ortaya çıkıyor, Vogue 130 bin nüshayı geri çekiyor, özür yayımlıyor. Sonuçta Beaton Vogue’dan istifa ediyor. İstifa denirse. SAVAŞ FOTOĞRAFÇILIĞI “Önce kusurları görür ve inceler sonra onları yok etmek için uğraşırdı” diyor, biyograisi’nin yazan Hugo Vickers. Güzelliğe takıntı derecesinde düşkün. Günlüğüne “Güzellik sözlükteki en önemli sözcük” yazıyor. Öyle ki, savaş fotoğralarında bile yıkım ve kaosun yanında pırıl pırıl bir güzellik hissediyorsunuz. Beaton, Vogue’la ilişiği kesildikten sonra İngiliz İstihbarat Bakanlığı tarafından savaş fotoğrafçısı olarak görevlendiriliyor. Hindistan, Uzakdoğu ve Yakın Doğu’da savaş fotoğraları çekiyor. Beaton’ın en önemli özelliği, çalıştığı isimlerle arkadaş olması. Bu sayede, İngiliz Kraliyet Ailesi’nin de gayriresmi fotoğrafçısı olabilmiş. Önce 1937’de Windsor Dükü’nün düğün fotoğrafını çekmek için seçildi, iki yıl sonra 2. Elizabeth’in taç giyme Rudolph Nuruyev portresi de Beaton’a emanet edildi. Yüksek sosyetenin fotoğralarını çekerken kendisi de bir üyesi olup çıktı. 1972’de Kraliçe Elizabeth’in huzuruna kabul edilerek Sör unvanı aldı. Savaş sonrasında Broadway’e adım atı. Kostüm tasarımcısı ve sanat yönetmeni olarak ilm setlerinde çalışmaya başladı. Gigi ve My Fair Lady ile En iyi Sanat Tasarımı ve Kostüm Tasarımı dallarında üç Oscar’ı var. 7 HAZİRAN 2015