19 Kasım 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Suriye Savaşını anlatan ikinci romanı geliyor Kitabının adı Green on Blue. Amerikalılar tarafından eğitilen bir Afgan’ın bir Amerikalıyı arkasından vurmasını anlatıyor. O Afgan’ın gözünden. Onun neden bunu yaptığını ve neden başka türlü davranamayacağını açıklıyor. Kahramanı Afganistan’daki hayatını şöyle özetlemiş: “Militanlar bizi Amerikalılardan korumak için savaşıyor. Amerikalılar da bizi o militanlardan korumak için. Bu kadar çok korunan bir hayat çok tehlikeliydi.” André Malroux gibi “insanlığın durumu”nu anlama çabasında. Kendi deyişiyle “duygusal topografya”yla ilgileniyor. Kitabı için the New York Times Book Review, “bir yazar için cesur, bir asker için daha da cesur bir iş yapmış ve düşmanın kültürüne ve ruhuna gerçekten dokunmuş” diye yazmış. Diğer birçok yorum da yazarın empati ve şefkat hisleriyle insanlığı anlama uğraşından bahsediyor. Dolayısıyla Suriye savaşını konu alan ikinci romanı şimdiden merak uyandırmakta. Malroux, Hemingway, Joseph Conrad ya da başka bir deyişle başkalarının bakış açısını anlatan yazarların geleneğine dahil olmaya itiraz etmezdi gibi geldi bana. Büyük değişimlerin yaşandığı, dünyanın sarsıldığı zamanları tam orada gözlemleyip yazmak istiyor sanki. Eleştirilerde Hemingway’e benzetilmesi bundan olsa gerek. mümkün. Neticede “Sovyetler’e karşı mücahitleri destekliyorsunuz, o mücahitlerden El Kaide doğuyor. Irak El Kaide’sinin liderini öldürüyorsunuz yerine gelen IŞİD’i kuruyor.” Orduda çok sevdiği bir subayı Irak’ta Şii direnişçiler öldürmüş. O subayın adı Bağdat havaalanında bir piste verilmiş. Bugün o pisten Şii militanlar insansız hava araçları uçuruyor. İtifakların hızla değiştiği karışık bir coğrafya burası. Mesela Suriye için eğitdonat programı hakkında ne düşündüğünü soruyorum. Neticede Afgan ordusunun eski eğitmenlerinden biri. Teknik ve uzun bir cevap vereceği beklentimi boşa çıkartıyor. "Bilmem" diyor. "Bugün desteklediğinizle bir başka gün savaşmanızın muhtemel olduğu bir dünya." SaVaşın çok yerde ne kadar boşuna olduğunu görmüş Suriye’de Esat’a isyan eden ilk aktivistlerle bir duygudaşlığı var. Çok meşru sebeplerle ve haklı olarak zulme başkaldırdıklarını düşünüyor. “Pişman değiller ama şimdi ülkelerine dönemiyorlar. Bugünden bakınca komik geliyor ama biz de 10 sene önce Irak’a büyük ideallerle, herkesin yararına olacak şeyler yapacağımız inancıyla gitmiştik” diyor. Farklı farklı sebeplerle, farklı yerlerden gelip bir biçimde onların da kendisinin de aynı savaşın gazisi olduğunu düşünüyor. Fakat aklınıza savaş ve sistem karşıtı pişman bir eski asker gelmesin. Geçmişe göre daha pasiist 7 HAZİRAN 2015 Aklınıza savaş ve sistem karşıtı pişman bir eski asker gelmesin. Geçmişe göre daha pasiist olduğunu söylüyor ve savaşın çok yerde ne kadar boşuna olduğunu da görmüş. olduğunu söylüyor ve savaşın çok yerde ne kadar boşuna olduğunu da görmüş. Bunun yanı sıra savaşarak geçirdiği sekiz seneyi kıymetli bir tecrübe olarak gördüğü seziliyor. Felluce’de, Afganistan dağlarında, New Orleans’ta yaşadıklarını edebiyatla anlatmayı seçmiş. André Malroux ya da Ernest Hemingway’den bahsetmesi bu sebeple. Didaktik olmadan, olanın anlatılmasıyla da siyasi konuların ele alınabileceğini düşünüyor. Ortadoğu hakkında gazete ve dergilere yazdıklarını ise romanları için bir araştırma olarak değerlendiriyor. Her ne kadar kendini gazeteci olarak tanımlamasa da röportaj tarzında yani bizde zamanında Yaşar Kemal’in temsil etiği ekole yakın yazıları yayınlanıyor. Ackerman’ın annesi de yazar. Bir süre Uluslararası Pen örgütünün başkan yardımcılığında bulunmuş. Edebiyat biraz da aileden geliyor. Bir şeylerin olacağını onun da bu coğrafyada olacağını hissediyor sanki. O esnada orada bulunmak ve bu değişim sırasında oluşan “duygusal topografyayı” kaydetmek ve aktarmak gibi bir derdi var. İnsanları, 8 sene içinde bulunduğu “ötekileri” anlama uğraşını, hikayelerini nasıl bir çerçeveden anlatmaya çalıştığı hakkında konuşurken insanın karşısında El Kaide ve Taliban’la sahada çatışmış eski bir özel kuvvetler komutanı olduğunu hatırlaması zor. Zannederim başarısının sırrı biraz da burada gizli. Askerlik tecrübesi onu etkileri geri alınamayacak kadar değiştirmiş fakat o bu değişimi edebiyat ve gazeteciliğe yönlendirmenin yolunu bir şekilde bulmuş. Sadece insan doğası ve hikaye Elliot Ackerman’ın Tufts Üniversitesi’nden edebiyat ve tarih lisansı, Fletcher School’dan ise uluslarası ilişkiler yüksek lisansı var. Ortadoğu ve Güneydoğu Asya’da ABD Deniz Piyade Kolordusu’nda sekiz sene görev yaptı. Taliban liderlerini yakalamakla görevli Afgan Komando Birliği’ni Özel Kuvvetler Tim komutanı olarak eğitti. 2004 Felluce çatışması ve Afganistan’daki hizmetleri sebebiyle ABD tarafından Silver Star, Bronze Star ve Purple Heart nişanlarını aldı. Sekiz sene süren askerliği yazar olmak için bıraktı. Bir süre Beyaz Saray’da Obama yönetiminde çalıştıktan sonra İstanbul’a yerleşti. İlk romanı Green on Blue, 2015 Şubat’ında yayınlandı. Roman edebiyat çevrelerinden büyük övgü aldı. Amazon.com’un Şubat 2015 en iyi kitap seçtiği Green on Blue, the Washington Post’un çoksatanlar listesine girdi. Deneme ve makaleleri, The New Yorker, the Atlantic, The new Republic ve Ecotone’da yer alıyor. CNN, MSNBC, Al Jazeera gibi kanallarda ve The Washington Post, The New York Times gibi gazetelerde röportajları yayınlandı. lerden konuşmuyor. Bir ara konu Suriye savaşına geliyor. Meşhur Mit tırlarından haberi var. Sonuçta herkes birilerine cephane gönderdi sence Türkiye’de iktidar haberlere neden bu kadar tepki gösterdi diye sordum. Ketum. “Şayet yardım mesela Nusra’ya gitiyse Batı’dan gelecek tepkiden çekiniyorlardır” diye cevaplıyor. ABD’nin neden aktif olarak Suriye’ye müdahale etmediği sorusuna ise cevabı basit. “Müdahale etmeye en yakın olduğu zaman sarin gazı saldırısının sonrasıydı. Ama siyasi irade oluşmadı. Irak’a kitle imha silahları sebebiyle girmiştik, kamuoyu bu defa da kimyasal silahlar sebebiyle bir Ortadoğu ülkesine müdahale edilmesi ikrine ikna olmadı.” Neticede CV’sine baktığınızda bir süper ajana, yazıp çizdiklerine baktığınızda ise köklü bir edebi akımın güncel bir temsilcisine benziyor. Yine o editör arkadaşımla buluştum ve bu ikrimi açtım. “Hemingway’le kıyaslanan aynı zamanda süper gizli ajan olan birinin başından geçenlerin romanını yazayım mı?” diye sordum. “Hah bu gerçekçi, bundan roman olur” dedi. Galiba asla roman yazamayacağım. Ama Ackerman yazmış. Belli ki iyi de yazmış. 11
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle