Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
PORTRE Onu bu coğrafyaya çeken bir şey var. Sanki 1930’ların Avrupa’sındaki gibi bir hava. Ortadoğu’da bir varoluş krizi yaşandığını düşünüyor. Dünyada bir şeyler olduğu, bir şeyler olacağı ve bunun da bu coğrafyada olacağı ikriyle İstanbul’a yerleşti. tanıdığım bir editöre, bir roman yazmak istiyorum dedim. Çok umursamadan beni dinledi. “kahramanı, çocukluğu İngiltere’de geçmiş bir Amerikalı olacak” dedim. “Üniversitede ABD’nin iyi üniversitelerinden birinde tarih ve edebiyat okumuş olsun. Sonra orduya girsin. irak’ta savaşsın. katrina felaketi sonrası new orleans’ta görev alsın ardından İsrail lübnan’a saldırdığında Amerikalıların tahliyesinde rol oynasın.” Arkadaşımın müstehzi gülümsemeleri ünlüdür, onlardan biri yüzünde belirdi. “Ee, başka ne yapsın senin karakter” diye haifçe dalga geçti ama yılmadan devam etim. “Sonra Özel kuvvetler’e girsin ve Afganistan’da Afgan ordusu’nu eğitsin. Bir süre Washington Dc’de siyasetle ilgilendikten sonra ise türkiye Suriye sınırında bir dernekte çalışsın”. müstehzi gülümseme yerini açıktan bir kahkahaya bırakınca eli artırayım dedim. “Yok, bitmedi. İstanbul’a yerleşecek daha, hata Afganistan savaşıyla ilgili bir roman yazacak ama bir Afgan’ın gözünden. romanı yayınlanacak. Bir çok ünlü gazete ve dergide de makaleleri çıkacak. Hata Suriyetürkiye sınırında geçen bir aşk hikayesini anlatığı bir romanı da yayınlanmak üzere olacak.” 10 Elliot AckErmAn Baktım kahkahası durmuyor “Bak, dinle” dedim “kardeşi de olimpik bir güreşçi aynı zamanda Harvard üniversitesinde matematik hocası”. Editör arkadaşım artık dayanamadı: “Biliyorum heves ediyorsun ama roman yazmak herkesin harcı değil, Allah aşkına böyle gerçek dışı karakterlerle nasıl roman yazabilirsin” dedi. Yüzünden kelimelerini arkadaşlığımızı bozmamak için en haiinden seçmeye çalıştığı anlaşılıyordu. Beklediğim zafer darbesini vurma zamanı gelmişti: “Belki haklısın” dedim. “Bir romana uygun bir karakter olmayabilir. Ama bu karakteri uydurduğum anlamına gelmez, çünkü böyle biri var. Adı Elliot Ackerman. Geçen gün tanıştım.” Hakikaten Hayat bazen kurguyu taklit ediyor Bir ara Ackerman’la konuşurken mevzu oraya geldi. irak Savaşı’nın en kanlı çatışmalarından ikinci Felluce çarpışmasından bahsediyordu. Bir anda çevresine bakınca kendini Stanley kubrick’in meşhur “Full metal Jacket” ilminde gibi hissetmiş. komutasındaki askerlere ateş altında emir verirken kendini klişe bir savaş ilmindeki komutan gibi hissetiği de olmuş. “Hepimiz o ilmleri izlemiştik, biraz o ilmlerdeki gibi davranıyorduk ama öte yandan da ölmemek için o emrin o şekilde verilmesi gerekiyor.” İleride bu çatışmanın ilmi çekildiğinde ne çekecekler diye soruyor kendi kendine. “Sanat hayatı etkiliyor sonra hayat tekrar sanatı” diye ekliyor. Asker olmayı 1998 senesinde aklına koymuş. Üniversiteyi askeri bursla okumuş. maddi sıkıntısı olduğundan değil, subay olmak için. Hem askerliğe meraklıymış hem de genç yaşta sorumluluk sahibi olmak istiyormuş. 23 yaşında 30 kişilik bir müfrezenin sorumluluğunu alma ikri de onu çekmiş. irak, lübnan, Afganistan derken 8 sene geçmiş. Hayata başka şeyler yapmak istediğini fark edip askerlikten ayrılmış. Bir süre Beyaz Saray’da bulunmuş. Daha sonra bir arkadaşının Antep’te faaliyet gösteren yabancı sivil toplum örgütleriyle ilgili bir araştırma mer CV’sine bak, sanki bir süper ajan romanını oku, sıkı bir edebiyatçı kezinde çalışmak için türkiye’ye gelmiş. Birkaç ay sonra da bundan yaklaşık bir buçuk sene önce karısı ve iki çocuğuyla beraber İstanbul’a yerleşmiş. Yazarlığa buradan devam ediyor. bugün desteklediğinizle yarın saVaşmanız muHtemel bir dünya Bu coğrafyada kendisini çeken bir şey olduğunu söylüyor. 1930’ların Avrupa’sındakine benzer bir havadan söz ediyor. ortadoğu’da bir varoluş krizi yaşandığını söylüyor. Dünyada bir şeyler olduğu, bir şeyler olacağı ve bunun da bu coğrafyada olacağı ikriyle İstanbul’a yerleşmiş. irak savaşının yanlış sebeplerle yanlış bir stratejiyle yürütüldüğüne inanıyor. Bush’un irak’a asker göndermesi nasıl bir hataysa, obama’nın askerleri çekmesinin de aynı derecede hatalı olduğu görüşünde. Savaşın başında da irak savaşının iyi bir ikir olmadığını düşünse de bir savaş varsa ve askerseniz savaşıyorsunuz, diyor. Ancak savaşın onda bir beyhudelik hissi yaratığını söylemek 7 HAZİRAN 2015 Özgür Mumcu @ozgurmumcu Fotoğraf: Can Erok