Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ISPARTA 19 ADIM ADIM İSTANBUL Turgay Tuna tunaturgay@yahoo.fr ARKEOLOJİ MÜZELERİ KÜTÜPHANESİ İstanbul’u pençeleri arasına almış gürültü kirliliğinin içinde; adeta bir cennet köşeyi oluşturan sessiz, sakin nadir yerlerden biri de, İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nin avlusudur. Bu sessiz mekanda Hititler, Frigyalılar, Romalılar adeta birbirlerine karışırlar. Burada, tarihin sessizliğini dinleyeceğiniz çok daha başka güzellikler de vardır. Çinili Köşk, Çocuk Müzesi, Eski Şark Eserleri Müzesi, Marmaray çalışmalarında gün ışığına çıkartılan eserler, antik dünyanın yedi harikasından biri olan Efes Artemision’u sergisi ve tarihe ışık tutan binlerce buluntu... Ama, bütün bunların yanında, İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nin ziyaretçiler tarafından bilinmeyen sessiz, sakin bir köşesi daha vardır. İdari büroların yer aldığı, müzenin sağ kanadını oluşturan binanın üst katındaki kütüphanesi. Hizmete girdiği 1903 yılından bu yana hemen hiçbir değişikliğe uğramadan günümüze kadar gelmiş, Türkiye’nin en güzel, en sessiz kütüphanelerinden biri.. Ağır ağır çıkıyoruz, müzenin saray tarzı görkemli merdivenlerini. Bir zamanlar, Osman Hamdi Bey ve personelinin de adımlamış olduğu geniş mermer basamakların sonunda, müzenin kütüphane bölümüne ulaşıyoruz. Büyük, antika bir kapının kolunu çevirip, içeriye girdiğimizde de, yavaş yavaş eski kağıt kokusu kaplıyor benliğimizi. Sağımızda, solumuzda tavana dek yükselen birbiri ardına dizilmiş; her biri, bağış yoluyla müzeye kazandırılmış en az yüz yıllık kütüphaneler... Recaizade Mahmut Ekrem’in, Cevat Paşa’nın, Şakir Paşa’nın, Sait Paşa’nın bağışları...Raflarındaki kitapları anlatmaya gerek yok. Binlerce nadir eser, gravür, belge… Bu kitaplar arasında; öyle nadir, öyle paha biçilmez eserler var ki…Kütüphanenin yüzyılın başlarından kalmış mobilyaları da bir başka nadidelik, bir başka zenginlik içeriyor; ama, asıl nadidelik, ömrünün büyük kısmını bu kütüphaneye vakfetmiş, Havva Koç Hanım. Yıllardan beri, 70 bin kadar kitabın içinde, hangi kitabın, hangi rafta olduğunu; konusunu, yazarını, matbaasını ezbere bilen; arkeologların, araştırmacıların, öğrencilerin aradıklarını şıp diye yerinden bulup çıkartan nadide bir değer. Camlı antika dolapların raflarında öylesine kıymetli eserler var ki... Bunlardan birini alıp çıkartıyoruz.. Dünyaca ünlü, nadir kitaplar arasında yer alan Napolyon Bonaparte’ın patronajlığında bastırılmış “Mısır’ın Tanımı” adlı, her biri bir metre boyunda 17 ciltlik dev eserin bölümlerinden biri.. Sayfalarını açtığımız kitap 200 yaşından fazla.. İstanbul’un bu sessiz, sakin yeşil köşesinde, kuş cıvıltıları arasında, antika dolapların içinde birbirlerine yaslanmış binlerce kitabın oluşturduğu muhteşem bir hazine burası. yirmi kilometrelik vadide meyvecilik yapılıyor. Ülkemizin yetiştirdiği en güzel elmalar bu vadide yetişiyor. Bu vadi doğa yürüyüşçüleri için de eşsiz bir yer. Kovada Gölü ve çevresi bitki örtüsünün çeşitliliği bakımından bulunmaz yerlerden biri. Gölde sazan, su levreği ve ıstakoz bulunuyor. Milli park yaban hayatının da çok çeşitlilik gösterdiği bölgelerden biri. Eğirdir her zaman bütün güzelliklere açılan bir kapı duygusu uyandırır bende. Kovada’ya varmadan sağa sapan yola girerseniz o yol sizi kanyona ulaştırır. Oradan Adada antik kentine geçebilirsiniz. Beyşehir tarafına gidecekseniz Yalvaç’a uğramadan geçmeyin derim. Burada iki bin yıl önce kurulan Pisidia Antiocheia antik kenti, özellikle su kemerleri sizi büyüleyecektir. EğirdirBeyşehir arasındaki en güzel güzergah Fele’den sağa dönerek Dedegöl Dağları‘nın kenarından büklüm büklüm aşan yoldur. Kurucuova’da Kubadabad sarayını, Yeşildağ‘da Leylekler Vadisi’ni gezebilirsiniz. Eğirdir’de, özellikle Kovada Gölü Milli Parkı‘nda çok güzel kamp alanları var. Eğirdir’e her an araç bulmak mümkün, ulaşım kolay ama çevredeki tarihi yerleri ve milli parkları gezebilmek için ya özel araç ya da turla gitmek daha iyi. Damak zevkine düşkün olanlar için Yeşilada’daki balık lokantaları hem fiyatları hem nefis balıkları ile uygun. Buradaki pansiyonlarda kalınabilir. Kalabalık gruplar için uygulama oteli ideal bir yer. Eğirdir spor meraklıları için çeşitli olanaklar sunuyor. Dağcılıktan yamaç paraşütüne kadar her türlü sporu yapma imkanı var.