Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
EGE’NİN İMBATI Serdar Kızık serdarkizik@cumhuriyet.com.tr 12 MUĞLA / MİLAS BAKIR BELDESİ KAVAKLIDERE Bu güzel ve yalnız ülke içeriden ve dışarıdan elbirliğiyle kıskaca alınırken, ateş, kan, terör, soruşturma, operasyon, soygun ve yolsuzluklarla, gericilikle, kaygı ve korkuyla, çeşitli uluslararası hesap ve planlarla kuşatılırken, doğrusu bu kez nereyi ve nasıl anlatacağım, bilmiyorum... Bu güzel ülkenin, Ege kıyılarındaki hangi ilçeyi, hangi kasabayı, hangi güzelliği dile getireyim bu ortamda? Kusura bakmayın, bana sorsanız tatile bile çıkacak ruh halinde değilim. Ama... “Her şeye karşın yaşam sürüyor” derken, aklıma geçen hafta Kadri Amca’nın gönderdiği mektup geldi. Kadri Gülhan Kızılçullu Köy Enstitüsü’nden babamın okul arkadaşı. Aydınlık, temiz, duyarlı bir Atatürkçü. Yıllardır bana söyler durur, “Her yeri yazdın, senin de memleketinin güzel bir beldesi Kavaklıdere’yi anlatmadın” İki üç kez söz vermiştim ona, “Bir gün fırsat bulur, birlikte gideriz” diye. Olmadı... Ben de tuttum bu haftaki Ege’nin İmbatı‘nı Kadri Amca’ya bıraktım. Onun kaleminden Muğla’nın bu sevimli kasabasını tanıyalım, yörüklerin yıllar önceki yolculuğuna tanık olalım birlikte: “Bakırı altına dönüştüren ilçe... 1600’lü yıllarda Ege’deki beyliklerin Osmanlı ve kendi aralarındaki senben kavgalarıyla Karahan Beyliği dağılarak Manisa ve Eşme yöresinden yola çıktılar. Sarı Keçili ve Kara Keçili adıyla tanınan yörük beyleri Aydın Çine, Madran Dağı ve Kavaklıdere Göktepe eteklerine yerleştiler. Yatağan’ın yakınında akarsuları bol, ormanlık Kavaklıdere’de keçilerin sütlerini toplamak için bakırcılık işi öne çıkmaya başladı. Yıllar içinde bu bölgeden İzmir, Manisa, Denizli ve Burdur’a at sırtında ulaşarak, hatta çorum leblebisinin kavrulduğu kazanları da yaparak, ürettikleri bakır kapları sattılar, çok para kazandılar. Bakır eritme, dövme ve işleme atölyelerinin sayısı zaman içinde giderek arttı. Kavaklıdere 1960’lı yıllara değin bakırcılıkta altın dönemini yaşadı. Bölgenin para merkezi oldu adeta. Sonra bakırcılık öldü, atölyeler, dükkanlar tek tek kapandı. Bugüne işin hediyelik yanı kaldı. Kavaklıdere’nin çocuğu, halk adamı olan yeni Belediye Başkanı Nuray Bozer göreve geldiğinde bakırcılığa el attı yeniden. Ekonomiyi bu alanda canlandırma çabalarını sürdürürken Atatürk’ün at sırtındaki heykelini de Cumhuriyet Alanı‘na yerleştirdi. İlçenin üstüne çöken karanlığı yırtarak, aydınlık yolun öncülüğüne girişti. İlçenin merkez ve dağ eteklerine giden yolları düzenledi. Şimdi burada yetişen sebzelerin, meyvelerin doyumsuz tadı, kestane ve cevizin güzelliği çevreye daha kolay ulaşmaya başladı. Bakırcılık ve kalaycılığın küçük boyutlu da olsa sürdüğü Kavaklıdere görülmeye değerdir.” Kadri Amca’nın anlattığı bu güzelliği bir gün paylaşmak dileğiyle... nizde inanın bir anda kendinizi bir Ortaçağ hanında bulacaksınız. Hele kent pazarının kurulduğu Salı gününe denk geldiyse bu ziyaretiniz hanın ortasındaki taşlıkta bağlı atları, eşekleri, kendi ha linde dolaşan tavukları, horozları, hanın eyvanında uyuklayan kedileri ve keçi kılı eğirip kilim dokuyan mutaf Muhittin ve Ahmet ustaları görünce bindiğiniz zaman makinesine bir daha binip ça