17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

EGE’NİN İMBATI Serdar Kızık [email protected] 12 MUĞLA / MİLAS BAKIR BELDESİ KAVAKLIDERE Bu güzel ve yalnız ülke içeriden ve dışarıdan elbirliğiyle kıskaca alınırken, ateş, kan, terör, soruşturma, operasyon, soygun ve yolsuzluklarla, gericilikle, kaygı ve korkuyla, çeşitli uluslararası hesap ve planlarla kuşatılırken, doğrusu bu kez nereyi ve nasıl anlatacağım, bilmiyorum... Bu güzel ülkenin, Ege kıyılarındaki hangi ilçeyi, hangi kasabayı, hangi güzelliği dile getireyim bu ortamda? Kusura bakmayın, bana sorsanız tatile bile çıkacak ruh halinde değilim. Ama... “Her şeye karşın yaşam sürüyor” derken, aklıma geçen hafta Kadri Amca’nın gönderdiği mektup geldi. Kadri Gülhan Kızılçullu Köy Enstitüsü’nden babamın okul arkadaşı. Aydınlık, temiz, duyarlı bir Atatürkçü. Yıllardır bana söyler durur, “Her yeri yazdın, senin de memleketinin güzel bir beldesi Kavaklıdere’yi anlatmadın” İki üç kez söz vermiştim ona, “Bir gün fırsat bulur, birlikte gideriz” diye. Olmadı... Ben de tuttum bu haftaki Ege’nin İmbatı‘nı Kadri Amca’ya bıraktım. Onun kaleminden Muğla’nın bu sevimli kasabasını tanıyalım, yörüklerin yıllar önceki yolculuğuna tanık olalım birlikte: “Bakırı altına dönüştüren ilçe... 1600’lü yıllarda Ege’deki beyliklerin Osmanlı ve kendi aralarındaki senben kavgalarıyla Karahan Beyliği dağılarak Manisa ve Eşme yöresinden yola çıktılar. Sarı Keçili ve Kara Keçili adıyla tanınan yörük beyleri Aydın Çine, Madran Dağı ve Kavaklıdere Göktepe eteklerine yerleştiler. Yatağan’ın yakınında akarsuları bol, ormanlık Kavaklıdere’de keçilerin sütlerini toplamak için bakırcılık işi öne çıkmaya başladı. Yıllar içinde bu bölgeden İzmir, Manisa, Denizli ve Burdur’a at sırtında ulaşarak, hatta çorum leblebisinin kavrulduğu kazanları da yaparak, ürettikleri bakır kapları sattılar, çok para kazandılar. Bakır eritme, dövme ve işleme atölyelerinin sayısı zaman içinde giderek arttı. Kavaklıdere 1960’lı yıllara değin bakırcılıkta altın dönemini yaşadı. Bölgenin para merkezi oldu adeta. Sonra bakırcılık öldü, atölyeler, dükkanlar tek tek kapandı. Bugüne işin hediyelik yanı kaldı. Kavaklıdere’nin çocuğu, halk adamı olan yeni Belediye Başkanı Nuray Bozer göreve geldiğinde bakırcılığa el attı yeniden. Ekonomiyi bu alanda canlandırma çabalarını sürdürürken Atatürk’ün at sırtındaki heykelini de Cumhuriyet Alanı‘na yerleştirdi. İlçenin üstüne çöken karanlığı yırtarak, aydınlık yolun öncülüğüne girişti. İlçenin merkez ve dağ eteklerine giden yolları düzenledi. Şimdi burada yetişen sebzelerin, meyvelerin doyumsuz tadı, kestane ve cevizin güzelliği çevreye daha kolay ulaşmaya başladı. Bakırcılık ve kalaycılığın küçük boyutlu da olsa sürdüğü Kavaklıdere görülmeye değerdir.” Kadri Amca’nın anlattığı bu güzelliği bir gün paylaşmak dileğiyle... nizde inanın bir anda kendinizi bir Ortaçağ hanında bulacaksınız. Hele kent pazarının kurulduğu Salı gününe denk geldiyse bu ziyaretiniz hanın ortasındaki taşlıkta bağlı atları, eşekleri, kendi ha linde dolaşan tavukları, horozları, hanın eyvanında uyuklayan kedileri ve keçi kılı eğirip kilim dokuyan mutaf Muhittin ve Ahmet ustaları görünce bindiğiniz zaman makinesine bir daha binip ça
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle