Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
14 İZMİR / BALÇOVA sından İzmir’i ayrı tutmamakta ne de haklıyım. Karşıyaka’daki yapılar bir yandan, bu yakanın betonları bir yandan güzelim körfeze saldıran işgal güçleri gibi... Sonra derin bir tezat kaplıyor içimi. Her şeye rağmen burası İzmir! Ne kadar hoyrat, ne kadar gaddar olursa olsun insanoğlu, böylesi bir güzelliği mahvetmeyi becerememiş. Çok da haksızlık etmeyelim, cami yıkılmış olsa da mihrap yerinde duruyor. Üstüne bir de akşamüstü ışı ğının coşkulu, bir o kadar da uysal tonları serilince kentin üzerine, insan İzmir’de olmaktan mutlu olduğunu hissediyor. İzmir’in çatısında manzara tek değil. Kente sırtını döndüğünde, ortada kent namına bir şey kalmıyor. Hiçbir yapının olmadığı, Karadeniz’de bir vadiye bakıyorum sanki. Sık ağaçların yaprakları, rengini Cengiz Saran Barajı‘nın göletine vermiş, “tepe tepe kullan” diyerek. Sırtımı döndüğüm İzmir, nasıl da kaynıyordur kim bilir sıcaktan... Oysa ben serin bir bahar akşamında gibiyim. Derken açlık hissi uyandıran çeşit çeşit kokular çalınıyor burnuma. Meğer İzmir’de “işini bilenler” burada toplanmış. Eş dost hep birlikte çam kokularının arasına mangal kokuları karıştırıyorlar. ra. Yalnızca martılar değil, az ilerideki dalyanın ev sahibi onlarca kuş türü eşlik ediyor onlara. İki yönlü bir değişim var burada. Bir yanda mandalina bahçelerini söküp, şehri buraya da taşımak isteyen rant bekçileri var. Diğer yanda, yeşilin yanına yeşili katmak için uğraşıp didinen yerel yönetimler. Değişimi rant dümeninin suyuna doğru çevirmek isteyenler seslerini yükselttikçe, az ileride dalyanı çevreleyen alanda “kent ormanı“ yükseliyor. Kokuların dansı Kurulalı henüz bir yıl olmasına karşın, İzmirliler çoktan keşfetmiş buraları. Özellikle de gençler... Toplum baskısından uzakta, yeni kök salan ağaçların altında birbirlerini keşfetmeye uğraşıyorlar! Yalnızca sonradan yaratılan güzellikler değil Balçova’nın bu incileri. İnciraltı, geçmiş dönemde de nedeni ne olursa olsun kentin keşmekeşinden kaçanların yeriydi. Çok önceleri deniz banyosu için buraya gelenler, İzmir Körfezi’nin “kimyasının” değişmesiyle bölgedeki salaş balıkçı meyhaneleri için yollarını İnciraltı‘na çevirir olmuş. Şimdilerde onlar da modern dünyaya adapte olmaya çalışıp kendilerini yeniliyorlar. Ancak ne kadar “salaş“ kalırlarsa, müşterileri de o denli artıyor. Anlatıp da yaşamamak olmaz. Güneş, yakıcı gücünü kaybetmiş. Büyükşehirden uzakta, İzmir’in merkezinde, Balçova’da güneş batıyor. Anlaşıldı, akşam oluyor. Bir yanda narenciye kokusu, bir yanda denizden gelen iyot kokusu... Bir de anason eklenince, kokular birbirine karışıyor! hakandirik@gmail.com Karamsarlık dağılıyor Teleferikle dönüş yolculuğunda kafayı sola çevirince daha net görülüyor, Balçova’nın kent genelinden farklılığı. Hemen ileride İnciraltı‘nın yeşilliği bekliyor konuklarını. Buraya gelince büyükşehir karamsarlığından hiç eser kalmıyor. Çünkü çevrede bunu hissettirecek neredeyse hiçbir emare yok, mandalina bahçeleri arasındaki ultra lüks villaları saymazsak!.. Narenciyenin en değerli parfümlere değişilmez kokusuyla birlikte ilerliyorum İnciraltı‘na doğru. Dört bir yan mandalina bahçesi. Arada, karanfil kokulu çiçek seraları... Gündüz başka, akşam başka konukları burasının. Bir tutam yeşilliğe hasret yaşayanlar, hafta sonları özellikle kahvaltı için akın ediyor buraya. Deniz kenarında yürüyüş yapanların kervanı başlıyor son