23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

İZMİR / KONAK 11 EGE’NİN İMBATI Serdar Kızık serdarkizik@cumhuriyet.com.tr SULAR VE İNSANLAR ÇEKİLDİ... Büyükşehir Belediyesince çalışmaları sürdürülen, tekrar gün yüzüne çıkarılan tiyatro eski şen şakrak haline, Kale ise yıllardır beklediği İzmirlilere kavuşmuştur hayalimde. Dolayısıyla Kale’ye ve Tiyatro’ya gururla bakarken vapurdan, keyfim tamamlanmış, tarih İzmir’le barışmıştır artık. de pazartesi hariç her gün gezilebilir. Havra Sokağı İzmir Tarih ve Sanat Müzesi gezisinin ardından hem biraz alışveriş yapmak, hem tarihi mekanları dolaşmak amacıyla Tarihi Kemeraltı Çarşısı‘na yürüdük.Eşrefpaşa Caddesi’den Kadifekale’ye uzanan yol üzerindeki (halk arasında İkiçeşmelik Caddesi olarak biliniyor)Havra Sokağı‘ndan çarşıya girdik.Havra Sokağı‘nda ağırlıklı olarak turfanda meyve ve sebzelerin satıldığını öğrendik.Güzel bir görüntü, aklınıza ne geliyorsa bulmakve satın almak mümkün.Tam bir renk cüm büşü… Havra Sokağı‘nı birkaç kez turladıktan sonra 926 Sokak’taki Konak Belediyesi’nin yapmış olduğu çalışmalar dikkatimizi çekti. Konak Belediye Başkanı Muzaffer Tunçağ,bu sokağın zeminini yenilemiş,eski yapıların cephelerindeki eklentileri kaldırmış, sanki zamanı durdurmuş, büyülenip kaldık. Abacıoğlu Han Havra Sokağı‘ndaki esnaftan Abacıoğlu Han’ın varlığını öğrendik. Abacıoğlu Han’a girdiğimizde ne kadar görkemli bir işin yapıldığını,oradaki mekanlarda bulunan eski fotoğraflardan anladık. Başkan Tunçağ,sanki es ? Sonra, başlayan çalışmaların sürdürülmesini dileyerek hayal kurarım. Son yıllarda İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin Agora’da yaptığı ve önemli bir kısmı tamamlanan kamulaştırma çalışmalarının bittiğini, Agora’ya İkiçeşmelik Caddesi’ndan açılan geniş Tarih Parkı‘ndan girdiğimi düşlerken o zamanki kalabalığın içine dalar, kim olduğumu unuturum. Kendimi, tarihi izin Basmane çıkışındaki kısmında, Kale Surları içindeki yerleşimin yetersiz kalmasıyla dışarıda büyüyen şehrin gelişme alanlarından olan ve sonraki dönemde mezarlık olarak kullanılan, Konak Belediyesince yürütülen kazı çalışmalarının sonuçları doğrultusunda düzenlendiğini hayal ettiğim Altınpark’ta bulurum. Derin hüzünlerin, çağlayan coşkuların büyüdüğü kıyıya doğru, yürüdü öylesine, eski bir dosttan yıllar yıllar sonra gelen haberlerle yalpalayarak... Pasaport’ta her şey yerli yerinde, gün batacak... Ama içi, en başta kendine tarifsiz.. Anılar denizinde insan beyninin nasıl da olağanüstü bir hızla çalıştığına şaşarak ve biraz da korkarak, “en iyisi” dedi “yine diğerlerine bakmak...” İzlemeye başladı seyir teraslarında ve kahvelerin önündeki insanları. Bilmediği hikayelerinin yüzlerindeki yansımalarını arıyordu yine ve niyeyse. Seslerini duymasa da hayatın günlük koşuşturmasına dair sohbetler zaten kendiliğinden belli oluyordu. Kolay keşfedildiğinden aşk ve hüzünleri de hemen yakaladı. Oysa kahvenin önünde, sandalyesinin ucuna doğru kaykılmış, ayakları ilerde ve gergin, elleri koltuk altlarında, sanki hiçbir hikayesi yokmuş gibi bom boş bir seyirle denize bakan adamda, hiçbir iz bulamıyordu. Daha ayrıntılı izleme ve incelemede de sonuç değişmedi.”Çok mu gerekli” diyebilirsiniz ama merakı daha da büyümüştü. Ne düşünüyor acaba, ne hissediyordu adam? O anda kimileri Karşıyaka Bostanlı vapuruna koştururken Pasaport’taki sevgililer, yalnızlar, gençler, yaşlılar ve şimdi tek başına kaldıkları yolculuklarda geçmişin izlerini sürenler, geceyi bekliyordu. Yaşam coşkusu ve hüzün yan yana düşüyordu, hatta iç içe, akşamın son martıları uzaklaşırken serinlikte, aklına önce bir öykü, sonra da Attila İlhan geldi. Öykü, ayrılığa dair.Yaşam coşkusundan ötürü doğan bir taşkının, çevreye ilişkin muhtemel zararlarını önlemek için kurulan bentlerin de çözüm olmayacağı anlaşılınca, yolları ayrılan iki insanın öyküsü. Sonu, “faili meçhul bir ayrılığın zanlısının kim olduğuna” ilişkin, yanıtsız bir soruyla noktalanıyor.Bu öyküyle denizi boş gözlerle seyreden adamın arasında ilişki kurma çabası da sonuç vermedi. Ama ona, Atilla İlhan’dan bir dize gönderdi:”Her şeyi terk ettim ne aşk ne şehvet/ sarışın başladığım esmer bitiyor/ anlaşılmaz yüzü koyu gölgeli/ dudakları keskin kırmızı jilet/ bir belaya çattık nasıl bitirmeli/ gitar kımıldadı mı zaman deliniyor/ kimi sevsem sensin hayret/ kapılar kapalı girilemiyor...” Gece ilerledi, adam da gitti. Pasaport’ta sular ve insanlar çekildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle