Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
GÖRÜŞ Yusuf Hacısüleyman Turizm Uzmanı yhacisuleyman@yahoo.com 18 KÜLTÜR İKİNCİ BAHAR Doğduğumuzdan itibaren başlarız uzun bir yolu yürümeye, adına yaşam deriz, ömür deriz. İlk yıllarda daha az koştururuz çünkü bizi taşır annelerimiz, babalarımız. Sonra beş yaşına geliriz, çocuk psikologları buna “altın yaş” derler. Çok olgun davranıp, akıllı sorular sorduğumuz için. 18 yaşını doldurup, reşit sayılmak için zamanı iple çekeriz, bazılarımız ipi fazla çekerek daha çocukken 15 yaşında evlendirilirler hem de öyle kırsal alanda falan değil, üniversite mezunları ile. Kusuru yoktur onun, çünkü kararı kendisi veremez. Çünkü çocuktur o daha, henüz kanun karşısında reşit değildir. Cezai ehliyeti yok ama evlenmeye var. Neden? 2030 yaş arası ise giriş, aile kurma, çoluk, çocuk sahibi olmakla geçer genelde. Zaman yoktur güzel şeylere, hele taksitler ve küçük borçlar varken ödenecek. 3040 arası kariyer yapma zamanı, görev değişiklikleri, daha iyi bir maaş. 4050 arası huzurlu bir iş yaşamı, her şey yerli yerine oturmuş. Yaş 50 olmuş, geride bırakılan yılların yaşanılacak olandan daha fazla olduğu kesinlik kazanmış. Biliyorum, insan ömrünün bu yılları internet fıkralarında daha değişik anlatılıyor. Veya “sarı liranın tedavülden kalktığı zaman bir işe yaramayacağını” ben de okudum. Yaş 50 ve sonrası, yani “50 artı” diyelim, belki de insan yaşamında yeni bir sayfa, elliye kadar olanı birinci kabul edersek, ikinci bir bahar dönemi. Şimdi diyeceksiniz ki turizmle bunun ne ilgisi var. O kadar çok ilgisi var ki. Turizm bir bilim dalıdır, her ne kadar çoğu kimse bunun farkında olmasa da. Turizm pazarlaması, insan davranış, beklentileri ve gereksinimleri dikkate alınarak yapılırsa başarılı olur. İkinci baharda insanların daha fazla zamanı olur, yaşamın bu daha kısa olan dönemini hayattan olabildiğince tat alarak geçirmek ister ve de elde avuçta bir şeyler birikmiştir. Avrupa’da bu yaştan sonrakilere “best age” (İngilizce’de en iyi yaş anlamına gelmektedir) grubu diyorlar. Neden acaba, çok sağlıklı oldukları için mi yoksa çok iyi göründükleri için mi? Hayır… En iyi tüketici grubunu oluşturdukları için. Hem zamanları var, hem para, hem de bu keyfi yaşayacak arzuları için. Aslına bakılırsa belki de 50. yaşı ikinci bir “altın yaş” olarak kabul etmek gerek. Çocukluk dönemi için beşi, ikinci bahar dönemi içinse elliyi. Orta Avrupa nüfusunun 2030 yılında neredeyse yarısının 50 yaş üzerindeki bir topluluktan oluşması öngörülüyor. 50 artı grubunun yaşadığımız dönemdeki davranışlarına baktığınızda, eskiden bu yaş grubunda görmediğimiz kadar yüksek bir enerji, bir yaşama sevinci, internet ve diğer teknolojileri maksimum düzeyde kullanarak yaşamdan keyif alma isteği öne çıkmaktadır. “Artık dünyayı görmek istiyorum, yeni insanlarla tanışmak istiyorum, değişik bir hayat yaşamak istiyorum, havanın hep güzel olduğu bir yerde yaşamak istiyorum” duygularını özellikle bu gruptakilerde en üst seviyede görebilmekteyiz. Türk turizmi önümüzdeki yıllara yönelik yatırım, pazarlama, tanıtım ve satış politikalarını Avrupa nüfusundaki bu gelişimleri göz önünde tutarak oluşturmalıdır, hem de bugünden. Doğa Tarihi Müzesi Yazı ve fotoğraflar Haldun Aydıngün enevre’deki müze durakC larımdan birisi de Doğa Tarihi Müzesi oldu. Kentin oldukça merkezi bir noktasında, büyük bir bahçenin içine oturmuş, güzel bir binanın içindeydi. Girince karşımda gerçek bir fil iskeleti buldum. Hemen ardından da yanında duran insan iskeletini fark ettim. Dünyamızda yaşayan canlıların ne kadar da birbirlerinden farklı olabileceklerini gösteren bir yerleştirmeymiş ve aslında bir iskelet daha varmış; çok yaklaşınca küçük bir kemiriciye ait kemikleri de görebilmiştim. Sadece birkaç santim kadardı. Müzede ne insanı ürkütecek bir ağır başlılık ne de “bizi zor anlarsınız, biz çok iler deyiz” hali vardı. İnsanların çocuklarıyla gelip üç dört saat eğlenceli, eğitimli vakit geçirecekleri bir yerdi. Zaten geniş kafeteryasından ve de renkli mağazasından bu durum rahatça anlaşılıyordu. Hemen hepsi de çocukları ile gelmiş, değişik ırklardan ailelerle birlikte salonları gezmeye başladım. Böyle bir müzeyi oluşturmak kolay iş değil. İçinde yüzlerce değil sanırım binlerce gerçek hayvan bulunuyordu. Hepsi doldurulmuş, gerçek yaşam alanlarına benzeyen dekorların içinde, gerçek hayatta alabilecekleri şekillerde öylesine duruyorlardı. Duygu ve düşüncelerimiz ne kadar da hızlı değişiyor, daha on yıl öncesine kadar bu müzeye hayran olurdum, bizde de böyle yerler olsa diye hayıf