Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
GEZEKALIN Mustafa Balbay ankcum@cumhuriyet.com.tr 16 MAKEDONYA İNSANLAR VE MAYMUNLAR... Güney Afrika Cumhuriyeti kendisini şöyle tanıtır: Gökkuşağı gibi bir ülkeyim! Haksız sayılmaz... Afrika’nın dibindeki bu güzel coğrafyanın asıl yerlisi siyahlar, Avrupa’dan beyaz adam gelince, arazilerini elinden alıp onları sürünce, isyan etmişler. Çatışmalar çıkmış. Beyaz adamın elinde patlayan borular, siyahların elinde mızraklar... Hiç de fena bir eşitlik değil! Bu arada yeni kıta Amerika’nın köleye gereksinimi olmuş, Güney Afrika yerlileri köle olarak gemilere doldurulup götürülmüş. Derken işin dozunu kaçırmışlar, Amerika’ya köle yetiştirmekten kendi madenlerinde çalışacak işçi bulamaz olmuşlar. Ne yapalım edelim derken, Asya akıllarına gelmiş, Hindistan ve çevresinden maden işçisi getirmişler... Onların gelişi beraberinde kültür ortaklıkları yaratmış. Dünya barışı bilinci buralarda gelişen Gandhi’nin kulaklarını da çınlatmadan geçmeyelim. Böylece, yerli siyahlar, Avrupalı beyazlar, Asyalı sarılar bir araya gelmiş; gökkuşağını oluşturmuş. Bu renkleri Güney Afrika’nın büyük kentlerinde görmek mümkün. Artık ırkçı dönemin kalıntılarını usul usul atmışlar, gökkuşağının renklerini daha uyumlu taşıyorlar. Güney Afrika’daki günlük yaşamda sadece insanlar değil, hayvanlar da var. Kıtanın en dibine Ümit Burnu’na gitmek üzere Cape Town’dan yola çıktığınızda yol, Ege ile Karedeniz karışımı hoş kıvrımlarla sizi uca kadar taşır. Ümit Burnu’nun bulunduğu özel bölgeye girerken büyük olasılıkla kuyruk vardır; yavaş hareket etmeniz gerekir. Yok yok canınız sıkılmasın, ümide ulaşmak zaten zordur demeyin... Eğlenceniz hazır... Yol kıyısındaki maymunlar size zamanı unutturacaktır. İnsanlarla iç içe yaşamaya alışmış olan arkadaşlar, insanlardan az şey öğrenmemişler! Bir maymun aracınızın tam yanına gelip durduysa anlamı şudur: “Bir lokmalık yiyecek lütfen...” Araçtakilerin büyük bölümü duruma alışık, yanlarında ne varsa veriyorlar. Bir maymun varsa, tamam. İşiniz çok zor değil. Bazen ailecek gelip karşınızda duruyorlar. Artık aracınızdakileri taneyle değil, avuçla atmanız gerekecek. Afrika’nın canlı zenginliğinin küçük bir yansıması olan maymunları geçtikten sonra hayıflanmayın, başka güzellikler sizi bekliyor. Örneğin, az ötenizde bir devekuşu grubu belirebilir. Ümit Burnu’nu başka gezekalınlarda anlatmıştık... Burnu geçtikten sonra güzel koylar göreceksiniz; aman dikkat edin penguen çıkabilir... Gezekalın kent sokakları bir anda göl kenarındaki eğlence yerlerini dolduruyor. Göl manzaralı mekanlarda “Turski cafe” içmek mümkün. Gece ise her türden müziğin çalındığı çeşitli eğlence yerlerinde hoş vakit geçirebilirsiniz. İnce sazla çalınan, hüznü içinde gizli kıvrak Makedon müziğinin neşeli nağmelerini dinlerken yöresel bir lezzet olan ve de susuz içilen üzüm rakısından tatmak çok güzel. Jolte Makedonca sarı anlamına geliyor, aynı zamanda bir rakı markası. Yumuşak içimli hoş bir tadı var. Kolay içildiği için de çok kısa bir süre içinde keyif veriyor. Makedon müziği ile birlikte tadına doyum olmuyor. Rakının yanında balık olmazsa olmaz diyorsanız hemen kırmızı benekli alabalık söylemeniz yeterli. Ohrid Gölü’nün bu meşhur balığına Makedonlar bizim pastırmadan esinlenerek “pastırmka”adını vermişler. Doğrusunu söylemek gerekirse pastırmadan çok daha güzel. Gölü besleyen büyük bir su kaynağı, Sveti (Aziz) Naum olarak bilinen kilisenin hemen yakınından göle doğru hızlı bir debiyle akıyor. Hollywood’un çoğu filmindeki cennet sahne lerinin çekildiği bu el değmemiş doğa harikası yerde kuşların, suyun ve rüzgarın sesini dinlemek çok keyifli. Göle hızla akan su, gölü bir baştan diğerine kat ederek bir başka sevimli kasaba olan Struga’dan çıkıyor. Gün batımında gölün içinden akan ırmağın koyu izi çok net görülebiliyor. Bu ırmak daha sonra Kara Drim ırmağı adını alarak yüksek dağların arasından Adriyatik denizine uzanıyor. Sturga şiir akşamları da bu ırmak üzerinde yer alan eski bir köprü üzerinde yapılıyor. Pırıl pırıl Ohri Gölü, yemyeşil çam ormanları, rakı, balık, eski Türk evleri yetmez diyorsanız kısa bir yolculukla Resne’ye gidip İttihat ve Terakki Hareketi’nin önde gelen isimlerinden Resneli Niyazi Bey’in şimdilerde Meşrutiyetin 100.yılı etkinlikleri için hazırlanan