Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
GÖRÜŞ Salih Zeki Köylü Bodrum Ticaret Odası Meclis Başkanı 12 BODRUM MERHABA Bodrum Ticaret Odası adına sizlere Bodrum’dan “merhaba” diyebilmenin mutluluğunu yaşıyorum. Güneşi gibi sımsıcak, dalgaları gibi coşkulu, Cevat Şakir’in sesi gibi davudi bir merhaba... Biz Bodrum’da yaşayanlar bir farklı severiz bu yarımadayı. Biz farklıyız deriz; farklılığımızın, yarımadamızın farklılığından geldiğini bilerek. Bu yarımadada dağlar, denize beşparmak gibi uzanır. Bu dağlar arasında tüm yarımadayı çevreleyen onlarca koy vardır. Her biri merkeze en fazla 25–30 kilometre uzaklıkta ve her birinde ayrı yaşamlar olan. Ve bu yarımadada insanlar binlerce yıldan beri yaşıyorlar. Bu yarımada sadece tek cephesi olan film setlerine benzemez. Yalnızca turizm için kurgulanmış turistik bir kasaba değildir, bir yaşam merkezidir. Yabancıların “life style” dediği farklı ve özgün bir yaşam biçimi vardır. Rakı gibi binlerce yılın imbiğinden damıtılan. Yaşadığımız bu yarımadada geçmiş binlerce yıldan kozmosa yayılan, geçmiş yaşam enerjilerini hissedebilirsiniz. Bu enerji yoğunlaşması yalnız olmadığınızı hissettirir size. Bardakçı sırtlarından limana giren guletlere bakarsanız pruvasında tarihin ilk Halikarnaslı kadın amirali Artemisia’in suretini görebilirsiniz. Geceleri gözlerinizi Oyuklu dağı ve etrafına çevirirseniz tarihin ilk çobanları Lelegler’in ağıl ateşlerini görebilirsiniz. İngiltere’de York şehrini ziyaret ettiğimde hayaletleri bile ticari bir değer, bir marka haline getirdiklerini görmüştüm. Bizim eksikliğimiz ise turizmde marka haline gelmiş gerçeklerimizi bile ticari değer haline getiremeyişimizdendir. Dosyalanıp hazır hale getirilmiş envanterlerimiz yok. Geçmiş üretim ilişkileri ile bugüne kadarki taşıdığımız bu değerleri yeni üretim ilişkileri içinde kaybetme tehlikesi de vardır. Bizi farklı kılan bu yerel, yerelliğine rağmen bazıları da evrensel olan bu markalardır. Kısaca sıralarsak: Maussolleion; dünyanın antik çağlardaki yedi harikasından biri; Heredot, tarihin babası; Bodrum mandalinası; kendine özgü aromaya ve esansa sahip; Bodrum evi; beyaz badanası ve klasik Akdeniz mimarisi ile bu yarımadaya özgü; Bodrum Kalesi, değişik kültürler 100 yılda inşa etmiş; Halikarnas Balıkçısı, Bodrum’u günümüze taşırken kendini de yeniden ifade eden yazar Cevat Şakir; Bodrum guletleri, ilk modern örneğini rahmetli ustaların ustası Ziya Usta yapmış; yel değirmenleri, en çok bir arada yarımadanın dağlarında vardır, türkülere girmiştir “on ikidir imanım aman, şu dermenin sereni, dermencisi İslam değil Ermeni, Ermeni’ye imanım aman nahalda tahıl vermeli” der; sarnıçlar; yarımadanın her tarafına yayılmış kendine özgü mimarisi ile su depoları; Bodrum türküleri ve şarkıları, öyle ki çökertme neredeyse milli marş gibi olmuştur. Belki de dikkatli bir araştırmacı bu markaların sayısı daha da artırabilir. Bence Muğla Üniversitesi bu araştırmayı da yapmalıdır. Annem eski Bodrum düğünlerinde çalınan elli kadar havadan bahseder. Bugüne neredeyse 20’si kaldı. Sarnıçlar ve yel değirmenleri yıkılıyor ya da binaların arasına sıkışıp kalıyor. Mandalina bahçeleri kendini susuzluğa ya da Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın yeni 25 binlik planına teslim ediyor. Sevgili Dört Mevsim Gezi eki okuyucuları; kendi şivemizle “yetti gari” deyip silkinmeye, “hadi gari” deyip gayrete gereksinmemiz var yalnızca... Siz de var mısınız bizimle... daha sonra buraya “Gümüşlük” derler diye. Demiştim ya, Bodrum Yarımadası Türkiye’nin küçük bir örneği, işte burası memleketin dingin bir köşesi. Beldenin genelinde evlerin balkonlarındaki begonviller, caddelerdeki çiçekler hemen kendini gösteriyor. Gümüşlük yolculuğuna sahilden gelen tatlı esinti eşlik ediyor. Hele bahar aylarındaysanız, narenciye bahçelerinden yayılan o dayanılmaz kokuya gerçekten dayanmak mümkün olmuyor. Tatilinde lüksten vazgeçmeyenler için biçilmiş kaftan değil Gümüşlük. Öyle beş yıldızlı otellerin bolca bulunduğu, sabaha kadar eğlenceye akılan ortamlardan oluşan bir yer hayal etmeyin. Ama daha fazlasını zihninizde canlandırabilirsiniz. O beş yıldızlı otellerde, üstüne üstlük bir de herşey dahil sisteminin kıskacına girdiyseniz, önünüze konan deniz mahsullerine burun kıvırsanız da ne fayda... Ama buraya bilen geliyor. Hizmetin, balığın, manzaranın en kalitesini alıyor. Demek ki bazı şeyler parayla satın alınamıyor! Paranın satın alabildiklerinin en güzelleri Gümüşlük ziyaretçilerini bekliyor...