Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
BODRUM 11 EGE’NİN İMBATI Serdar Kızık serdarkizik?cumhuriyet.com.tr Dinginliğin adresi GÜVERCİNLİK’TE GÜMÜŞ PARILTISI Yarımada girişinde Güvercinlik görünür görünmez, bir Bodrum rüzgarı eser. Bu rüzgar, bu hava, Bodrum’u tarif eden tatil, eğlence, gece, arayış, kadınlar, erkekler değildir sadece. Başka heyecanlar da vardır. Güvercinlik’te, hemşerilerim Güllüklü balıkçıların gece avlarında yaşadığım gibi mesela... Yıllar önceydi, yaş 17, belki 18. Güllük’ten çıktık, gece yarısına yakın. Önde lamba kayıkları gitti. Peşi sıra, teknemiz pata pata. Bereket peşinde, ekmek derdinde. Hazırlandık. Ağlar, kasalar, diğer rutinler, düzenli bir koşturma. Nasıl bir ciddiyet, nasıl bir işbirliği, görev paylaşımı, makine düzeni. Yol verdi kaptan, iki saat karanlıkta. Küçük ada parçacıklarının kıyılarında ay ışığı gölgeleri Derken Güvercinlik girişi, yarım ayda denizin GÜMÜŞLÜK urgutreis’ten kısa bir seT yahat, yarımadanın kuzey bölümüne doğru yolculuğun da başlangıcı. Gümüşlük yoluna girdiğinizde ilk işaretler kendini göstermeye başlıyor, daha doğrusu Bodrum Yarımadası’nda Bodrum’dan eser kalmıyor. Ne sahilde burnunun dibinden, ne de gece yarısı uzaklardan gelen müzik sesi... Çam ağaçları arasında ilerlerken gerçekten farklı bir yere doğru gittiğinizi anlıyorsunuz. Sonra rengarenk çiçekler arasında küçük bir balıkçı köyü selamlıyor sizi. Burası her ne kadar belediye statüsünde bir yerleşim olsa da, köy yakıştırmasını daha çok hak ediyor. Bunu küçümsemek anlamında söylemiyorum, yarımadanın geçmişteki değerlerini bugüne dek koruyabil diği için kesinlikle övgü için kullanıyorum. Yarımadayı ne kadar dolaşırsanız dolaşın, böylesine bakir, böylesine gürültüsüz bir yer bulmanız hiç de kolay değil. Deniz yarımadanın dört bir yanında deniz... Bu anlamda beklentiniz varsa, burada fazlasıyla bulursunuz. Ancak Gümüşlük’ün asıl özelliği, sahil kenarına dizilmiş, sayıları çok da fazla olmayan lokantaları. Bu lokantalarda, hele bir gün batımına denk getirirseniz, taze balık eşliğinde içki yudumlamanın keyfi bambaşka... Güneş artık daha batıya gitmemek için nazlanırken, Gümüşlük’te yalnızca çatal bıçak sesleri, bir de muhabbetin koyu demi çalınıyor kulaklara. Başkası yok... Denizin üzerine sanki gümüş zerrecikleri serpilmiş, ? üstünde devasa bir parlama. Nasıl da inanılmaz bir manzara. Denizde, öyle böyle değil, o güne değin görmediğim, bilmediğim bir gümüş şavkı. Balıklar yüzeyde, deniz parlıyor. Kaptan dümen kırdı üstüne, tam yol topuk. Derken, tek bir gövdeymiş gibi aynı anda, gömüldü devasa sürü. Nerede yeniden şavkıyacak acaba? Rölantiye düştük, gözlerimiz karanlığı tarıyor. Salih Adası yakınları. Az sonra, garip bir buluşmada sıralanmış notaların büyülü şırıltısıyla yeniden çıktı ortaya sürü. Ne kadar olağanüstü bir görüntü ve ses. Aynı parıltı, aynı heyecan… Bu kez, tam yol üstüne. Dağların karaltısına gömülmüş Güvercinlik’in ışıkları. Yürekler farklı atıyor. Gümüş şavk denizin derinlerine gömülürken yeniden, ağlar çevriliyor. Ne bereket, ne bereket... Güvercinlik, gümüş bir tepside, olağanüstü bir armağan veriyor bize. Palamutlar kasalara sıralanıyor...