Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
KÜLTÜR 19 800 yıl sonrasına kadar dünyanın en büyük mabedi olarak kalır. İmparatorun ve Patrik’in Kilisesi olmakla birlikte Doğu ve Batı olarak ikiye ayrılan Roma İmparatorluğu’nun en önemli kilisesi haline gelmiştir. İçine girildiğinde insan bedeninin kaybolduğu, tinsel duyguların yoğunlaştığı bu kutsal mekan, 7 bin metre karelik bir alanı kaplar. Ayasofya sizi bir anda kavrar, içine alır. Ayasofya içinde toplam 91 pencereden giren ışık altında her şey yüzer gibidir. Gün içinde değişen güneşin hareketiyle yapının içinde inanılmaz ışık oyunları yakalanır. Bu ışık tonozları örten altın mozaiklerin üzerine yansıdığında milyonlarca küçük parçayla çarpışır, ışık huzmesi titremeye başlar ve mekanın maddesizliğine eklenir. Ancak yapıyı inceledikçe, hakkında daha fazla öğrendikçe bu duygunuz artmaya başlar ve Ayasofya’nın neden dünyanın en önemli yapılarından biri olduğunu kavrarsınız. Çünkü o hala yaşamakta ve nesiller boyu insan yaşamlarının izlerini kendi içlerinde biriktirmektedir. 1600 yıl toprak altına kaldıktan sonra çıkarılan bir Roma tiyatrosundan veya zamanın donup 20 asır beklediği Pompei’den çok farklıdır. Çünkü bu harika yapıya her gelenden bir iz kalmıştır ve bu izler bile kendi tarihlerini yaratmaktadır. Ayasofya’yı gezerken gördüğünüz sadece ilk mimarları Isidoros ile Tralles’in yaptıkları ya da Jüstinyanus’un tutkuları değildir. Daha sonra gelen sayısız imparator, padişah veya devlet başkanlarının kararları ve onlarca mimar, binlerce işçi ve koskoca bir tarihin mirasıdır. Ayasofya’nın günümüze gelmesinde ünlü Mimar Sinan’ın katkıları çok büyüktür. Sinan yapının çevresine yaptığı payandalarla içteki açılımını durdurur. ?