01 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

KÜLTÜR 19 nın içinde sessiz adımlarla dolaşıp, konuşuyorduk. Bodrum Kalesi’ndeki kulelerden İngiliz olarak adlandırılana sıra gelmişti. Burada dikkati çeken durum Hıristiyan ve Türk korsanlara ait kuru kafalı bayraklardı. Ayrıca Saint Jean şövalyelerinin bayrakları da geçmişe götürüyordu bizleri. Müzeyi müze yapan eserlerden biri olan Cam Batığı Salonu dünya sualtı arkeolojisinin babası George Bass ve ekibinin çıkardığı Serçe limanı batığı müzenin kilometre taşlarından biri. Bu gemiden çıkarılan anfoların içinde mercimek, üzüm, şef EGE’NİN İMBATI Serdar Kızık serdarkizik?cumhuriyet.com.tr SEDİR’İN KUMLARI Cennet Gökova’nın çıkış kapısında, mavi turun önemli duraklarından bir ada Sedir. Eşsiz Kleopatra Plajı, Kedrai antik kenti ve ünlü Kleopatra Plajı’yla tanıyoruz Sedir’i. Aynı zamanda Apollon Tapınağı, tiyatro ve nekropol kalıntılarıyla... Marmaris’e gelmeden 17 kilometre önce Çamlı İskelesi’nden, Akyaka’dan ve Ören’den kalkan mavi tur tekneleriyle ulaşabiliyorsunuz. Bakmayın adına, ne merkezinde ne de çevresinde Batı Akdeniz’in eşsiz kokulu kutsal ağacı Sedir’den eser yok. Adı bir yana, adanın asıl önemi kumundan, kumsalından geliyor. Yeryüzünde bir benzeri yok inci tanesi gibi duran, altın parıltısıyla ışıldayan kumların. Söylence çok. Deniyor ki: ‘‘Antonius büyük aşkı Mısır Kraliçesi Kleopetra için 3 bin yıl önce Mısır’dan 60 büyük gemiyle taşıdı bu eşsiz kumları...’’ Aşk bu, yaptırır mı, yaptırır! Aslında, adaya özgü doğal bir oluşum sağlıyor manzarayı. Gerçekte kum da değiller. Çökelmiş deniz kabuklarının kimyasal bir reaksiyon geçirmesinden sonra oluşuyorlar. Sığ tabanlı kalsiyum karbonatla doygun sularda, kıyı yakınındaki çalkantılı kuşakta gelişiyorlar. Bir dolu tanesi gibi kat kat sarılmış zar inceliğindeki her kabuk, çok sayıda iğne benzeri kalsit (aragonit) kristalinin yan yana dizilmesiyle oluşuyor. Karbondioksitin dalga çalkantısı sırasında gaz haline geçip ortamı terk etmesiyle tabanda karbonat çökelmesi gerçekleşiyor. Su içindeki iğnecikler şeklinde gelişen aragonit kristalleri, kum tanesi üzerine sarılıyor. Sürtünmeler bu tanecikleri adeta cilalıyor. Çapları bir milimetreden küçük ve her tanesi aynı büyüklükte bulunan bu özel kum, balık yumurtalarını andırıyor. Yılda 300 bin kişi, 10 yeni lira ödeyerek bu kumları görmeye, Kleopetra Plajı’nda yüzmeye geliyor. (Önceki yıla kadar yerliler üç yeni lira ödüyordu, eşitlik adına zam yapıldı. Oysa batıda ülkeler kendi yurttaşlarınızı gözetir. Örneğin Louvre Müzesi’ne Fransızlar yabancılara göre daha az ücret ödeyerek girer.) Doğanın bu mucizesini, güzelliğini paylaşmaya itirazımız yok. Ancak, önemli bir tehlike söz konusu. Kumlar bu trafiğin yükünü taşıyamıyor. Giderek eksiliyorlar. Bir zamanlar içerideki antik yerleşime kadar ulaşan bu eşsiz oluşum, bugün denizin içinde kaldı. Birkaç metrelik kumsal, seyirlik bile değil. Anlaşılan o ki, son on yıldır alınan koruma önlemleri yetersiz kalıyor. İki gözetleme kulesi, kumsalın taş duvarla örülmesi, kıyıda havlu, terlik, giysi yasağı, çıkışta duş alma zorunluluğu yetmiyor. Her konuda olduğu gibi, ne yazık güzelliklerimizin değerini bilmiyoruz, koruyamıyoruz. Acaba koruma bandını genişletsek, denize girişi engellesek, plajı salt seyirlik yapsak, kumsalın büyümesine kendini toparlamasına olanak versek, Kültür ve Turizm Bakanı uyumasa gözlerini açsa, tiyatroyu ayağa kaldırıp, antik turu geliştirsek yerinde olmaz mı? Antonius’un Kleopetra için yaptığını, bizler insanlık için, gelecek kuşaklar için, tarihsel bir sorumluluk olarak üstlensek fena mı olur? CAM OBJELER tik. Milattan önce 4. yüzyılda ölmüş, Bodrum satrabı Mavsolos’un kız kardeşi ve Idreus’un karısı Ada I olduğu söylenen 40 yaşlarında soylu kadının mezarı, talihin bir cilvesi olarak mezar hırsızlarından önce arkeologların eline geçmişti. Bulunan kafatasından yola çıkarak, merhumenin yüzünün yeniden şekillendirilmesi ise başlı başına yazı konusu. Sağımızda kayadan oyulmuş lahit, içinde prensesin kemikleri bulunduğu şekliyle duruyorlardı. Karşımızdaysa Ada I’in giydirilmiş bir kopyası. Duvarlarda mezardan çıkan taç ve diğer buluntular için sergiler vardı. Bir mezar odasında mıydık yoksa sıradan bir teşhir salonu muydu burası? Beyaz renkli duvarlar, derinden gelen çok iyi seçilmiş bir müzik. Hayır. Hiç birinde değildik. Asırlar öncesi ölmüş bir hanımın mahremiyetine girmiştik. Bizzat Karyalı prensesin kendisinden çekinerek, odaŞOVALYELERİN ODASI PRENSES ADAI tali çekirdekleri bulunmuş. Tabaklardan birinin içinde gemideki son yemekten arta kalan balık kemikleri sergilenmekte. Gemide uzun yolculuk sırasında oynandığı düşünülen tavla ve satranca ait takımları ile ilgili zar, pul ve taşların varlığı da ilginçti. Müzede sergilenen tüm eşyayla ilgili çok ayrıntılı bilgi verilmişti. Müzenin tılsımının en önemli öğelerinden birisi de buydu işte. En olmadık kişilerde bile bir şeyler öğrenme isteğini uyandırıyordu. Bu yurdumuzda o kadar eksikliği çekilen bir noktadır ki. sengulaydı[email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle