Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ADIM ADIM İSTANBUL Turgay Tuna tunaturgay?yahoo.fr 26 HAKKARİ FERYY’NİN KÖYÜ Tarih içinde bir çok kent gibi İstanbul da değişikliğe uğramış. İstanbul’da bu değişimlerden nasibini almış yerlerden biri de Kurtuluş’un arkasında uzanıp giden tarihi Feriköy’dür. Çok değil, yüzyıl öncesine kadar, yerinde Aya Dimitri köyünün bulunduğu ve çoğunluğunu Rumların oluşturduğu bu küçük İstanbul yerleşiminin ormanlık bir araziye açılması, İstanbul’un namlı avcılarının gelip avlandığı avlak bir alana dönüşmüştür. Bu namlı avcılardan biri de, İzmir ve İstanbul’un soylu Levantenlerinden, ticaretle uğraşan Mösyö Ferry’dir. Galata’da ikamet eden Mösyö Ferry, tatil günlerinde tüfeğini alıp Aya Dimitri’ye gider ve oradaki ormanlık arazide sık sık avlanır. Ama bu gidip gelmeler, bilhassa kış aylarında yapılan ev partileri bezdirir onu. Sonunda da karar verir, bu güzel, küçük şirin köyde bir köşk yaptırmaya. Köşk yapılar, oldukça da alımlı, görkemli bir köşktür. Ferryler zaman zaman gelip kalırlar bu köşkte. Ve geçen zaman içinde o zamanın kimi gazete ve haberlerinde de yazılmış olduğu gibi Aya Dimitri adı, Mösyö Ferry’nin köyü diye anılmaya başlar. Mösyö Ferry’nin köyü olur size Feriköy... İşte ‘‘Adım Adım İstanbul’’u dolaşırken bu kez geldik Feriköy’e. Geçmişin o küçük yerleşimi, İstanbul’un öteki semtleri gibi, kötü, düzensiz yerleşimlerden nasibini fazlasıyla almışlardan biridir. Feriköy’de, geçmişten günümüze kalmış tarihi mekanlar arasında Sokollu Mehmet Paşa’nın sadrazamlığı döneminde yapılmış 1570 tarihli Darüsaade ağası Behram Çavuş Camisi’ni; 1868 tarihli, 12 havariye adanan Dedeka Apostoli Rum Kilisesi’ni; 1861 tarihli Sırpots Vartanans Ermeni Kilisesi’ni; adeta bir açık hava müzesi konumunda olan Latin ve Protestan mezarlıklarını sayabiliriz. Protestan Mezarlığı’nda yatan ünlü kişilerden biri de, kaleme aldığı İstanbul yazıları ve yayımladığı rehber kitaplarıyla tanınan üstadımız eğitmen, arkeolog ve tercüman rehber Ernest Mamboury’dir. Yazın hayatı döneminde İstanbul’u kaleme almış bir başka İstanbul sevdalısı, Salah Birsel de Feriköy’deki İslam Mezarlığı’nda yatmaktadır. Eh, Feriköy denince akla gelen en önemli şeylerden biri de, şüphesiz Feriköy Gençlik Kulübü’dür. 1919’da kurulan bu spor kulübünün geçmişteki şampiyonluklarının yanı sıra, yetiştirmiş olduğu kimi değerli futbolcular da, sonradan ünlü büyük takımların kadrolarında yer almışlardır. Bir zamanlar Mösyö Ferry’nin küçük köyündeki 500 kişilik nüfus bugünün Feriköy’ünde 50 bine ulaşmış durumdadır. Ağlayan Gelin İbrahim Tığ arin ve sevimli yaban N lalesini Hakkari Yüksekova’da tanıdım. ‘‘Ters Lale’’ ya da ‘‘Ağlayan Gelin’’ diyorlar. YüksekovaHakkariŞemdinli dağlarına özgü, soğuk bir iklimin çiçeği. Bölge insanı bu çiçekle özdeşleşmiş, adına şiirler, ağıtlar yazılmış. Çiçeğin sese duyarlı olduğu ve yanık sesleri duyduğu zaman iç bölümlerindeki gözeneklerden gözyaşına benzer su damlası aktığı anlatılıyor. Bundandır ki adına ‘‘Ağlayan Gelin’’ deniyor. Fakat ‘‘Ağlayan Gelin’’le ilgili rivayetler muhtelif: Bölgede hüküm süren bir kralın kızı hastalanmış. Kızın iyileştirilmesi için bütün hekimler çağrılmış. Ama nafile. Bir türlü kızın hastalığına çare bulunamamış. Sonunda bir hekim, ‘‘Ben bu kızın ilacını biliyorum.’’demiş. Kral da, ‘‘Sen bu kızın ilacını bilirsen, dünya malından ne istersen veririm’’ demiş. Bunun üzerine hekim, ‘‘Bu kızın ilacı Hakkari’de yetişen bir çiçektir. Bu çiçeğin dibindeki soğanı ve tepesindeki çiçekleri kurutup, havanda dövdükten sonra kıza yedireceksiniz’’ demiş. Ve kız iyileşmiş. Hakkarililerin eski geleneklerinde gelinin kafasına bağlanan ‘‘kof?’’ ve ‘‘kof?’’nin üstüne atılan ‘‘desmal’’ denilen örtüyle ‘‘Ağlayan Gelin’’ çiçeği aynı görünümde. Ayrıca gelinin baba evinden ayrılırken kafasına atılan örtünün altında kimsenin görmediği bir şekilde ağlaması ve döktüğü gözyaşının aynı şekilde olduğu yorumlanıyor. Bölgede yaşayan Hıristiyanlar ‘‘Ters Lale’’yi kutsal saymışlar ve ‘‘Kral Tacı’’ adını vermişler. Son yıllarda ise bu yaban çiçeğinin adı ‘‘Şemdinli Lalesi’’ olarak tescil edilmiş. Ters Lale, ilaç sanayisinde de kullanılıyor.