Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ANTALYA’DAN 27 Hem de turizm talebinde bulunmayı temel bir insan hakkı veya yemekiçmek kadar önemli bir ihtiyaç olarak algılamayı zorlaştırdı. Başta medya organları olmak üzere herkes elbirliği içerisinde bu algıyı değiştirmek için işbirliğine yönelirse, o zaman iç turizmi geliştirmek yolunda kalıcı ve sürdürülebilir adımlar atmak da mümkün olabilecektir. İç turizmin geliştirilebilmesi için turizme yönelik bir duyarlılığın geliştirilmesi önemli olduğu kadar, ekonomik nedenler de önemlidir. Evine ekmek götürmekte zorlanan ve açlık sınırında milyonlarca insanın var olduğu bir ülkede, iç turizmi canlandırmak ve turizme yönelik talebi artırmak da kolay değildir. Çünkü bu durumda turizm temel bir ihtiyaç olmaktan uzaklaşarak, milyonlarca insan açısından lüks olarak algılanıyor. Bu algıyı eleştirmek de hem doğru değil, hem de gerçekçi değildir. Bana göre kişi başına milli gelir 1015 bin doların üzerine çıktığında, iç turizmde de önemli bir kıpırdanma beklemek daha gerçekçi olacaktır. Turizm anlayışı nasıl değiştirilecek? Öncelikle insanımızı tatil kavramı üzerinde eğitmeli, bilgilendirmeliyiz. Pek çok insanımız, turizmi hala bir lüks, kendi açısından talep edilmesi çok uzak bir hayal olarak değerlendirilmektedir. Oysa gerçek hiç de öyle değildir. Öncelikle, bir günlükiki günlük tur paketlerini yaygınlaştırarak işe başlamalıyız. Türkiye’nin her yerinde ve bölgesindeki turizm potansiyellerini açığa çıkararak, altyapı eksikliklerini gidermeliyiz. Her insan için kendisine yakın yerlerde gezebileceği, kalabileceği ve kolay gidip dönebileceği yerlerin sayısı artırmalıyız. Buraların da tanıtımını yapmalıyız. Bu noktada son derece sevindirici gelişmeler de vardır. Tatil yapmaya, gezmeköğrenmek için yeni yerleri keşfetme merakı doğurmaya başladığınız zaman insanların alışkanlıklarını da değiştirmiş olursunuz. Her fırsatta tatil yapma, seyahate çıkma alışkanlığını yerleştirdiniz mi, iç turizmi canlandıracak temel potansiyelleri de harekete geçirmeye başlamışsınız demektir. Yerli turist yaz ayları boyunca yabancı turistlerden daha pahalıya konaklamak zorunda kaldıklarından yakınıyorlar. Hatta yabancı turistlere yer ayrıldığı için yerli turistler konaklayacak yer bulamadıklarını söylüyor. Buna nasıl bir çözüm getirmeyi planlıyorsunuz? Türkiye’deki yığılmayı önlemek için tatil dönemlerini değiştirmek gerekiyor. Biz hazirantemmuzağustos dönemi ağırlıklı tatil yapıyoruz. Yerli turiste farklı aylarda kullanabilecekleri tatil olanakları sunmalıyız. Çünkü bizim tatil maksatlı kullandığımız aylar, aynı zamanda yabancı turistlerinde tatil dönemine denk geliyor. Yurtdışındaki insanların ucuza tatil yapma nedenleri ise, tatil bilincine sahip olarak araştırıp erken rezervasyon yaptırıyor olmaları. Tatil paketlerini bir yıl önceden alıyorlar. Türkiye’de ise böyle bir bilinç yok. Ülkemizin stratejik konumu dolayısıyla da yarın ne olacağını kestiremiyorsunuz. Bir bakıyorsunuz kuş gribi çıkıyor, Irak’ta bir patlama oluyor turizm bitiyor. Çünkü turizm çok hassas dengeler üzerine kurulmuş bir yapı. Türk yatırımcısı geleceği kestiremediği için hazır bir taleple peşin parayla gelen tur operatörünü hemen kabul ediyor. Bu serbest piyasa ekonomisi. Biz de bu bilinci oluşturmak için güneş doğmasını, yazın gelmesini bekliyoruz. Bu süre zarfında istihdamda daralmaya neden oluyoruz. Turizm sektöründen elde ettiğimiz gelirler düşüyor. Tesisler boş kalıyor. Hem turizm sektöründen beslenen sektörlerin cirosu hem de devletin bu alandan elde ettiği gelirler düşüyor. Turizmde artış için tek beklentimiz de yaz aylarını beklemekten öteye gitmiyor. Sonuçta, denizkumgüneş ağırlıklı bir turizm yapısı, bu çıkmaza düşmekten kurtulamaz. Oysa ülkemiz, hem yerli hem yabancı turistin 12 ay seyahat talebini diri tutacak eşsiz zenginliklere ve tarihsel varlıklara sahiptir. Öyleyse hata nerede? Temel hata, ülke genelinde turizm sektörüne yönelik bir duyarlılığın yerleştirilememiş olmasıdır. Bunu uygulamanın tek yolu da iç turizmi canlandırmaktır. Yakın zamana kadar turizm sektörünün ahlaki yönünü dikkate alan, bu alandaki faaliyetleri toplumsal değerlerle çatışan veya toplumsan değerleri erozyona uğratan bir etken olarak kabul eden bir yargı var. Son dönemde bu yargı belli ölçülerde değişmiş olmasına rağmen, hala varlığını devam ettirmektedir. Toplum olarak turizm sektörüne bir tüccar zihniyetiyle, bir kazanç alanı olarak bakmayı öğrenemedik. Bu nedenle turizm faaliyetleri, genelde uzun süre amatör veya gönüllü faaliyetler olarak şekillendi. Bir çeşit mutlu azınlık hobisi olarak görüldü turizm. Yani, turisti velinimet olarak gören bir anlayış oluşamadığı gibi, turizm talebinde bulunmak, seyahat etmek ve dinlenmek için farklı yerlere gitmek temel bir insani ihtiyaç olarak algılanamadı. Bu algı eksikliği, hem turizme yönelik yanlış değerlendirmeleri besledi.