01 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

13 TEMMUZ 2007 CUMA müzik YORUMLAR OSMAN ÇUTSAY Barış Akarsu, dünyadan hızla parlayıp geçti C Yemlemenin ‘Siyasal’ İktisadı söyleyeceklerimiz var. ??? Gerçekten de yaşlanan Alman toplumu, acılarının giderek arttığını, bizim neoliberalizm dediğimiz “zincirlerinden boşanmış bu acımasız kâr düzeninin” insanlığı ayaklar altına aldığını görüyor. Tabii, buna bağlı olarak galiba bir şeyi de itiraf etmek zorunda kalıyor: “1989’dan önce bir değerim vardı. Yönetenler bu kadar pervasız olamıyordu. Sosyal haklar beni koruyordu.” Bu kadar. Bundan sonrasını soramıyor. 1989’un neden bir milat oluşturduğunu da bilemiyor. Ama hissediyor. Acaba, sosyal güvenlik sistemi, emperyalist bir ülkede çalışan sınıfların yemlenmesi için mi oluşturulmuştur? Eğer öyleyse, bu yemleme işlemini, inanılmaz fazlalar veren Alman sermayesi neden bugün önemsemiyor? Bugün, neden aşağı sınıflar, çalışanlar, yaşlılar “yemlenmiyor”? Homurdanmalarına rağmen... ??? Demek ki, sosyal güvenlik devleti denilen oluşum da bir sonuç. Geçmişteki bu insani kazanımlar, bugün insanların elinden bu kadar kolay alınabiliyorsa, aradaki farkı sormamız gerekiyor. İnsan, hep soran, merak eden ve yanıt arayan bir yaratık. Soruyor. Yanıt, yönetenleri hiç memnun etmiyor. Neden? Çünkü işin içine o dönemdeki asıl büyük belirleyici güç, dünya sosyalist ülkeler sistemi giriyor. Bundan nefret ediyorlar. Neyse... Sonuçta, Almanya’daki halk, 1989 öncesine özlemle bakıyor. Türkiye’de de öyle... Ne tuhaf? [email protected] 7 ‘Beni güzel ruhlu hatırlasınlar’ Hatice TUNCER Müzik dünyasında bir anda parlayıp kayıp giden bir yıldız oldu Barış Akarsu. Bir yarışma programıyla ünlendi, “Ben rock müzik yapıyorum” diye kendisini “popçu” olarak değerlendirenlere karşı direndi. 29 Haziran 1979’da Zonguldak’ta doğan Barış, 4 Temmuz 2007’de Bodrum’da feci bir kaza sonrasında yaşamını yitirdi. İki albüm ve yarım kalmış bir dizi filmle, gelecekte neler yapabileceğine ilişkin belirsizlikle 28 yaşında dünyadan ayrıldı. Cumhuriyet Hafta Sonu ekinin 7 Eylül 2006 tarihinde yayımlanan röportajı sırasında genç şarkıcı müzikte gelmek istediği yeri, “İnsanlar beni hatırladıklarında ‘Barış Akarsu çok iyiydi, ruhu çok güzeldi, çok güzel düşünüyordu’ diyebilsinler” diye anlatmıştı. AKADEMİ TÜRKİYE Bir televizyon kanalında yayımlanan “Akademi Türkiye” yarışmasına 2004 yılında arkadaşlarının ısrarıyla katılan Barış Akarsu’nun yaşamı birinci olmasıyla birdenbire değişti. “Akademi Türkiye”de birinci olan Akarsu’ya yarışma koşulları gereği Seyhan Müzik tarafından haziran 2005’te yapılan albüm, hayranı olduğu Cem Karaca’nın ünlü “Islak Islak” şarkısının adını taşıyordu. Bir yarışma sonrasında popülerleşmesi, rock çevrelerinin Akarsu’dan uzak durmalarına neden olsa da karşı festival Barışarock’ta 2005 yılında sahne alanlar arasındaydı: “Her zaman rock diyorum. Gerçek anlamda rock yapmak istiyorum. Gerçekte rock müziğin neler anlatması gerektiğini anlatmak istiyorum. Gerçek rock müzik bir yaşam felsefesi. İnsanın saçını uzatmasıyla, farklı görünmesiyle, şekilcilikle rocker olunmuyor. Rock tamamen duyguyla ve yürekte hissedilen bir şeydir. Rock’ın özüne bakınca bir isyan, insanların daha güzel yaşayabilmesi için bir haykırış görürüz. Güzelliğe doğru bir isyan. Haykırıyorsam insanlar daha güzel yaşasın diye haykırıyorum. Bence insanın duygusunu en güzel ifade eden şey haykırmaktır. Çoğu zaman kendi başıma kaldığım zaman bağırıyorum. Sevdiğim zaman da bağırıyorum, duygularımı haykırarak ifade ediyorum.” ‘Yalancı Yarim’ yarım kaldı Bulutlarda Koşmam Gerek uzun anlatarak rock’çılığının temelini açıklamaya çalışmıştı Barış: “Biz, madencilerin şehri Zonguldaklıyız. Hep Amasra’nın doğal güzellikleri belgeselleri çekilir. Amasra’nın en eskileri Nazım Abi vardır, Süleyman Çil vardır. Onların belgeselini çekmek gerekir. Babam 68 kuşağının sağlamlarındandı, ‘Kelaynak’ derlerdi. Çocukluğum 1 Mayıs’larda madenci yürüyüşlerinde geçti. Ben 13 seneden beri gurbette yani dışarıdayım, Amasra’da tanıdığım kadar samimi insanlar göremedim. 40 bin sayfalık kitaptan onlardan öğrendiklerimi alamam.” arış Akarsu’nun SeyB han Müzik tarafından geçen yıl temmuz ayında ya tar televizyonunda S yayımlanan duygusal komedi “Yalancı Yarim” ROCK MÜZİK... Barış Akarsu’yla gazetemiz binasında yaptığım söyleşiyi, yayımlayamadığımız bölümleriyle özetleyerek genç şarkıcının sevenleriyle paylaşmak istedik. Akarsu, Zonguldaklı olmalarına karşın belediye işçisi olan babasının işi gereği bulundukları Bartın’ın ilçesi Amasra’yı çocukluğunun bütün güzelliklerini yükleyerek anlatıyordu. Okullarda öğretmenlerinin sesini beğenerek şarkı söylettiği Akarsu, Zülfü Livaneli, Ruhi Su, Rahmi Saltuk, Ahmet Kaya ve Cem Karaca dinleyerek büyümüş. Kısa bir süre bağlama kursuna giden Akarsu, lise döneminde rock müziğe merak salar ve U2, Cat Stevens, Queen dinlemeye ve gitar öğrenmeye başlar: “Amasra’da yaşadığım için kendimi çok avantajlı hissediyorum. Rockerlığı, Deep Purple’ı, Doors’u, Led Zeppelin’i bizim Amasra’nın gerçekten farklı, yaşları benden büyük insanlarından öğrendim. Amasra’nın yapısında o isyanı hissedebilirsiniz. O güzelliği, ister istemez denize karşı haykırmak gelir içinden.” yımlanan “Düşmeden Bulutlarda Koşmam Gerek” adlı son albümünü yapmak istediklerinde bunu bir basamak olarak değerlendiriyordu: “Bulutlarda tutunmak zordur ve yaşadığımız dünyanın şartları da bulut gibi. Yaşamak da zor, tutunmak da zor. O bulutlarda yürümek için çabalamak gerekiyor. Çalıştığınız zaman bulutlarda bile yürüyebiliyorsunuz... Bu bir rock albümüdür. Bundan sonraki daha da rock olacak. Ben asla popçu olmadım, yaşam standartlarımda da hiç pop şekilde yaşamadım. Ben işçi çocuğuyum, tabandan geliyorum. Yani çalıştım çabaladım, kendi tırnaklarımla bir yere geldim.” dizisiyle oyunculuğa başlayan ve giderek popülaritesini arttıran Barış Akarsu, dizinin müzik çalışmalarına destek olacağını düşünüyordu: “İki yıl müzik yaptım, 200 konser yaptım, kimse bunu bilmiyor. Bir diziye başladım, her yerden teklif gelmeye başladı. O kabuğun içine sığmayacağım. Ben insanlara bir şey anlatmak istiyorsam, bir kişiye değil, on kişiye ulaşmak isterim. Ulaşmamın da en büyük yolu buradan geçiyor. Kalıcı olabilmek için uğraşacağım. İnsanlar beni hatırladıklarında ‘Barış Akarsu çok iyiydi, ruhu çok güzeldi, çok güzel düşünüyordu’ diyebilsinler.” ki saptamadan hareketle söylenecek şeyler var. Biri, Almanya’nın önde gelen siyasal parti analisti Prof. Dr. Franz Walter’den. Prof. Walter, dünyanın en büyük sektör sendikası kabul edilen IG Metall’in aylık yayın organı “Metall”in sol sayısında (“Links tut sich was”, Nr. 78, JuliAugust 2007), Alman siyasetini sarsmayı sürdüren Sol Parti üzerine ilginç bir noktaya dikkat çekti: “Lafontaine solu”nu besleyen kaynaklar son derece zengindir ve bu partinin özellikle yaşlanan toplumu bir rüzgar olarak arkasına alması “yeni” bir durumdur. Yenidir, çünkü, 100 yıldır, iş hep tersinden dönüyordu: Radikalleşen genç “aşırılar”dan, militan bir sol, “karmakarışık bir ütopyacılık” çıkıyordu. Eskiden. Şimdi iş değişti. Bu vurguyu yapan Franz Walter, 2007 yılında, sadece sosyal demokratları değil, Yeşiller ve Hıristiyan demokratları da çok zor durumda bırakan “sol çıkışın”, bir tür yaşlılık sendromu içerdiğini söylüyor: “Sol Parti toplantılarını açık bir biçimda 45 yaş üzeri insanlar belirliyor.” Zaafa değil, avantaja işaret ediyor. Bu, bir dezavantaj değil, bir şanstır. Demek, Almanya’yı çok ilginç yıllar bekliyor. Tamam ve bu, birinciydi. İkinci saptama şu: Almanya’nın önde gelen haftalık haber dergilerinden “Stern”de, geçen hafta, yine Lafontaine’le ilgi geniş bir haberde, Almanya’nın “sağlıklı insan aklının bir tür halk sosyalizmi” ile karşı karşıya olduğu belirtilerek, “bu aklın 1989 öncesi Federal Almanya hayalleri kurduğu” ileri sürüldü. İnsanlar, 1989 öncesine özlem duyuyor yani. İyi. Bu iki noktadan hareketle İ yaşında 19 Amasra’dan ayrılan Barış Akarsu, yaz aylarında Antalya’da animatörlük yaparken Ankara’da, barmen olarak çalıştığı barda gitarıyla şarkı da söyler. Takıları çok seven Akarsu gözlerine sürme çekmeye animatörlük yaptığı dönemlerde başlamış, zamanla alışkanlık haline gelmiş. Arkadaşlarıyla kurduğu grubuyla Karadeniz Ereğlisi’nde bir barda 4.5 yıl müzik yapmışlar. Anadolu pop ve rock parçaları seslendiren Akarsu, yakaladığı “güzel bir atmosferle” İstanbul ve çevre illerden izlemeye giden bir dinleyici kitlesi edinmiş. ‘Islak Islak’la uğurlandı AMASRA (Cumhuriyet) Muğla’nın Bodrum ilçesinde geçirdiği trafik kazası sonrasında yaralanan ve tedavi gördüğü özel hastanede hayatını kaybeden şarkıcı ve oyuncu Barış Akarsu’nun (29) cenazesi, Bartın’ın Amasra ilçesinde kılınan namazın ardından aile mezarlığında toprağa verildi. Anne Hatice ve baba Selahattin Akarsu, çocuklarının tabutuna sarılarak bir süre ağladı. Barış’ın posterlerinin açıldığı kortejde yer alan yurttaşlar, sanatçının seslendirdiği “Islak Islak’’ şarkısını söylediler. Amasra’daki yurttaşlar, gözyaşları içinde yol kenarında uzun koridorlar oluşturarak cenaze aracına karanfiller attılar. Cenaze, izdiham nedeniyle zorlukla defnedilebildi. AMASRA’NIN GÜZEL İNSANLARI Amasra’yı, Zonguldak’ı, babasının mücadelesini uzun ilindiği gibi ideoloji, bir siyasal öğretiyi oluşturan düşüncelerin bütünüdür. Kökleri, eski Yunan’ın “idea=düşünülen biçim” ve “logos=söz” sözcüklerine giden ideoloji, niteliği gereği, yüzyıllar boyunca sürekli olarak tartışma konusudur. Çünkü, her ideoloji, düşünce özgürlüğünün gelişimine koşut olarak, kendi karşıtlarının oluşmasına yol açar. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra, “sağ ve sol” ayırım anlamında “ideolojilerin sonunun geldiği” bir “kesin doğru” gibi algılanır oldu. Gerçekte, ideolojilerin sonunun geldiği görüşü, “sosyalist ideolojinin kalmadığı” anlamında kullanılmak isteniyordu. Bu görüşü öne sürenlerin kapitalist ideoloji ve onun alt türleri ile herhangi bir sorunları yoktu; tersine bunlar kapitalist dünya görüşünün tüm yönleriyle yerkürenin her tarafındaki beyinlere tam olarak ve tartışmasız bir biçimde yerleşmesini sağlamak istiyorlardı. İdeolojilerin sonunun geldiği görüşü en başta sol siyasi partileri uygun deyimiyle vurdu; sendikaları zayıflattı; devletin sosyal işlevlerinin sınırlandırılmasına neden oldu; emeğin, ister be B ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK İdeolojinin Önemi Seçimlere giderken iyice egemen görüşe dönüşen siyasi partilerin ideolojisizleştirilmesi süreci, siyaseti de bir başka kanala aktarıyor. Kapitalist ideoloji kendini sağlama almaya çalışıyor. Ancak, güçlü bir ortağı var; İslamcı ideoloji. Türkiye, kapitalist ideoloji ile İslamcı ideolojinin serbestçe ve de dizginsiz at koşturduğu bir alana dönüşmüş bulunuyor. “İdeolojiler öldü” diyenlerin gözleri önünde ya da alkışları arasında, bu iki ideoloji, sömürü düzeninin ağırlaşarak sürmesini sağlıyor. Bu ikiliyi dengelemesi ve dizginlemesi gereken, son yılların diğer ülkelerdeki gelişmelerinin bir kez daha kanıtladığı gibi sol ideolojidir. Bu konuda, yalnızca, solun, eşitlik, özgürlük, sosyal adalet ve barış gibi evrensel değerlerini, yerli üretimi güçlendirecek bir yin ister kol emeği olsun, kapitalizm karşısında düşüncesizleşmesine, örgütsüzleşmesine ve doğal olarak daha fazla sömürülmesine yol açtı. ??? Bunlar çok özetle genel sonuçlar. Ancak, bir de özel durumlar var. Kapitalist gelişme sürecinin daha ilk ya da orta basamaklarında olan ve demokratikleşemeyen ülkelerde sol ideolojinin sonunun geldiği görüşünün, kimi kez zorla ve baskıyla egemen kılınması çok daha büyük “ek” olumsuzluklar, yıkımlar yaratıyor. Bu ülkelerde kurumların ve örgütlerin dayanıksızlığı, emeğin ezilmesini çok aşırı boyutlara taşıyor. Türkiye’de sol ideolojinin, örgütlerinin yok sayılacak kadar zayıf olmasının da bir sonucu olarak, iyice dağınık kalması, ayrı olumsuzluklar yaratıyor. sermaye birikimi politikasıyla birleştirecek, sosyal hakları geliştirecek “örgütlü” gücü etkin olabilir. ??? İslamcılık atının nerede duracağının bilinmezliği ve gelecekte kendi iç kavgaları olabileceğinden doğan kaygılar, soru işaretlerini çoğaltıyor. Ancak, kapitalist ideolojinin önde gelenlerinin derdi çok daha büyük olmalı. Çünkü, azgelişmiş yapılarda, sermaye, kendini koruyup yeniden üretemiyor. Tersine, bütün benliğiyle, ruhu ve bedeniyle, küresel sermayeye teslim olmuş bulunuyor. Kendini üretemeyen sermayenin sözcüsü olmak, özellikle uzun dönemde, hiç de kolay değildir. İslamcı ideolojinin önü oy sandığında kesilerek kapitalist ideoloji ile “uyumlu birlikteliği” sağlanabilir mi? Küresel sermayenin tek istediği bu birlikteliğin seçimleri kazanmasıdır. Ne siyasal yapının demokratikleşmesi ve emeğin haklarının genişletilmesi ne de yerli üretim olanaklarının genişlemesi onun umurundadır. Türkiye bu açmazdan, kaçınılmaz olarak, sol ideolojiyi sahiplenerek ve güçlendirerek kurtulacaktır. [email protected] Avrupa’da kuş gribi korkusu BERLİN / ALMANYA (AA) Almanya’da Leipzig ve Nürnberg kentlerinden sonra Thüringen eyaletinde bir kuğuda, insanlar için de tehlikeli olan H5N1 virüsü tespit edildi. FriedrichLoeffler Enstitüsü, kuş gribi riskinin arttığı uyarısında bulunurken ülke alarma geçti. Fransa Tarım Bakanlığı da ülkenin güneyinde telef olan üç kuğunun kuş gribi virüsü yüzünden öldüğünü doğruladı. Almanya’nın önde gelen araştırma kuruluşlarından FriedrichLoeffler Enstitüsü sözcüsü Elke Reinking, yaptığı açıklamada, Thüringen ve SaksonyaAnhalt eyaletlerinin sınır bölgesindeki Kelbra Baraj Gölü çevresinde yaklaşık 100 ölü hayvanın bulunduğunu, bu nedenle kuş gribinin hızlı bir şekilde yayılmasından endişe duyduklarını söyledi. SaksonyaAnhalt eyaletinde 38 kanatlı hayvanda H5N1 virüsün tespit edildi. Fransa Tarım Bakanlığı da yaptığı açıklama ile ülkenin güneyinde telef olan üç kuğunun kuş gribi virüsü yüzünden öldüğünü doğruladı. (Fotoğraf: AA) Sürmeler animatörlükten
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle