01 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 AKP 8.5 milyar dolarlık krediyi borcun azaltılmasında kullanmaya niyetlenmiş C haberler BİR BAKIMA SERVER TANİLLİ 13 TEMMUZ 2007 CUMA Kredi IMF mektubunda Işık KANSU ANKARA Hükümetin, Eylül 2003’te Dubai’de imzaladığı anlaşma ile “Kuzey Irak’a tek taraflı girmeme” koşulu karşılığında ABD’den alacağı 8.5 milyar dolarlık krediyi “borcun azaltılması stratejisinin güçlendirilmesi” amacıyla da kullanmaya niyetlendiği ortaya çıktı. Hükümetin bu konudaki eğilimi Nisan 2003’te IMF’ye verdiği niyet mektubu metninde yer aldı. Cumhuriyet’in 26 Eylül 2003’te manşetten duyurduğu, geçen ay sonunda da CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın yeniden gündeme getirdiği gizli tutulmak istenen Dubai anlaşması öncesinde, hibe değeri 1 milyar dolar olan 8.5 milyar dolarlık kredi alımı için bir önhazırlık yapıldığı belirlendi. Eylül 2003’te Kuzey Irak’a girmeme koşullu kredi anlaşmasına ABD Hazine Bakanı John Snow ile birlikte imza koyan Devlet Bakanı Ali Babacan’ın, dönemin Merkez Bankası Başkanı Süreyya Serdengeçti ile birlikte IMF’ye 5 Nisan 2003’te gönderdiği niyet mektubunda konuya ayrıntısıyla değinildi. Dönemin IMF Başkanı Horst Köhler’e gönderilen 4. gözden geçirme niyet mektubunun 12. paragrafında, “Komşu ülke Irak’ta yeni başlamış olan askeri çatışma, temel makroekonomik ve yapısal Seçimler Kapımızda... İktidar olsa da bölünürler. Çünkü, Milli Görüş gömleğini çıkardılar, sadece bölüşüm için bir araya gelmiş bir topluluk haline dönüştüler. Böyle toplulukların yaşaması mümkün değildir. Bu bir saman alevidir, gelir ve geçer... Bu böyle gitmez. ‘Ne yapmalı?’ Samimiyetle söylüyorum, milletin bunlara yapacağı en büyük hediye bunları iktidardan düşürmek. Çünkü kalırlarsa çok korkunç olacak. ‘Peki ne olabilir çok korkunç?’ Gerginlikler korkunç bir şekilde artacak. Dış politikayı yürütemeyecekler. Ekonomi iflas edecek. Borç ve faiz sarmalı dayanılmaz bir hale geldi. Borç 400 milyar doları aştı ve satacak başka bir şey de kalmadı, deniz bitti. ‘Müdahale olasılığı görüyor musunuz?’ Biz bunu hiçbir zaman istemiyoruz ve düşünmüyoruz. Olmasına da lüzum yoktur. Çünkü kendileri görecek durumu ve orada oturamayacaklar. Orası yakacak onları. ‘Yani kadayıfın, altı mı kızaracak?’ Bu çoktan teşekkül etti. O yüzden de seçilseler bile yürütmeleri mümkün değil, çok kısa sürede seçime gidecekler. ‘İki yıl sonra yerel seçimlerle birlikte mi?’ Oraya kadar dahi kalamazlar. Çünkü halk seçimde bir ferahlığa kavuşacağız diye sabrediyor. Ama o da olmazsa bu gerginliğin önünde duramazlar.” ? Seçimler kapımızdayken, işte ünlü bir siyasetçimizin, bugünkü iktidarın üstüne önemli teşhisleri. Ve seçimler ve sonrası üstüne olasılıklar!.. Sayın Erbakan’ın dünya görüşünü paylaşınız paylaşmayınız, şu söyledikleriyle uyuşmadığınızı söyleyebilir misiniz? Siyasetçimizin söyledikleri, AKP’nin önünde gidenlerin geçmişleri üstüne de bizi daha da aydınlatıyor: Elimizdeki, kendi davasına bile ihanet etmiş kirli bir paçavra! Asıl yandığımız da, bu aziz milletin heba olup giden beş yılıdır. Şimdi, 22 Temmuz’da sandıkların önünde bir sınav geçirilecek: Yurttaşlık gibi, vicdanlar da titremelidir... Devlet Bakanı Babacan’ın, dönemin Merkez Bankası Başkanı Serdengeçti ile birlikte IMF’ye, 5 Nisan 2003’te dönemin IMF Başkanı Köhler’e gönderilen 4. gözden geçirme niyet mektubunun 13. paragrafında “Bu yardımlar öncelikli olarak vadelerin uzatılması veya faizlerin düşürülmesi suretiyle borcun azaltılması stratejisinin güçlendirilmesi amacıyla kullandırılacaktır” ifadesine yer verildi. reform amaçlarımıza ulaşmamızı engellemeyecektir. Bu çatışmaların kısa sürede sonuçlandırılması halinde, 2003 yılı için belirlemiş olduğumuz temel makroekonomik çerçeve ve hedeflerimizin geçerliliğini koruyacağı düşünülmektedir” denildi. milyar ABD Doları’na ulaşabilecek bir kredi imkânına çevrilebilecek ekonomik destek sağlamayı önermiştir. Bu yardımın veya başka diğer olası yardımların hayata geçirilmesi durumunda, bu yardımlar öncelikli olarak vadelerin uzatılması veya faizlerin düşürülmesi suretiyle borcun azaltılması stratejisinin güçlendirilmesi amacıyla kullandırılacaktır. Irak çatışmasından kaynaklanan ilave geçici maliyetlerin gerektirdiği ilave harcamalar, hibeler veya bunları telafi edecek tedbirler alınması suretiyle finanse edilerek faiz dışı fazla hedefimizin korunması sağlanacaktır.” Türkiye’nin bu niyet mektubu üzerine ABD Nisan 2003’te “Türkiye Kuzey Irak’a tek taraflı ve bağlayıcı olarak girerse kredinin iptal edilmesi” koşullu “Savaş Dönemi Acil Ek Ödenekler Yasası”nı çıkardı. Eylül 2003’te de Dubai’de yapılan IMFDünya Bankası sonbahar toplantısında Devlet Bakanı Ali 13. PARAGRAF Niyet mektubunun bir sonraki 13. paragrafında ise ABD’nin vereceği ve Eylül 2003’te “Kuzey Irak’a girmeme koşullu” anlaşmaya konu olacak 8.5 milyar dolarlık krediye doğrudan gönderme yapıldı. Mektubun aynı bölümünde şu görüşlere yer verildi: “İkili finansman imkânlarından yararlanılması söz konusu olduğunda bu imkânlar tamamen program kapsamındaki taahhütlerimize uygun olarak değerlendirilecektir. ABD, ülkemize hibe değeri 1 milyar ABD Doları olan ve 8.5 Babacan, “Kuzey Irak’a girmeme” koşulunu içeren kredi anlaşmasına imza koymuştu. Anlaşmanın gizlenmek istenen “aktarım önkoşulları’’ başlıklı bölümünde şu hüküm yer almıştı: “Türkiye’nin Irak’a Özgürlük Harekâtı’nda; Irak’a insani yardım da dahil olmak üzere, ABD hükümetiyle işbirliği yapmadığına, Irak’ın yeniden inşası ve istikrarının sağlanmasında ABD hükümeti öncülüğündeki çabaları desteklemediğine dair ibarelerin bulunması ya da tek taraflı olarak Kuzey Irak’a asker göndermesi durumunda; ABD hükümeti, söz konusu bildirim tarihinden geçerli olmak üzere geçerlilik süresinin askıya alındığını Hazine’ye bildirecektir. Bu durumda Hazine ABD hükümeti ile acil görüşme talebinde bulunabilir. Bu konuların işbirliğini askıya alma tarihinden itibaren 90 takvim günü içerisinde çözümlenmesi durumunda, geçerlilik süresi; geçerlilik süresinin yukarıdaki madde 5 (aktarım önkoşulları) hükümleri gereğince sona ermemiş olması koşulu ile söz konusu tarihte yeniden başlayacaktır. Bu konularda ‘işbirliğini askıya alma’ tarihinden itibaren 90 gün içerisinde herhangi bir çözüm söz konusu değilse, ABD hükümeti Hazine’ye geçerlilik süresinin sona erdiğini bildirecektir.” AKP’nin 22 yolsuzluğu İstanbul Haber Servisi Dışişleri Bakanlığı’nın 30 Kasım 2005 tarihli “gizli” damgalı yazısıyla, İsrail hükümetinden Ceyhan İsrail arası boru hattı projesi çalışmalarının, ihalesiz olarak Çalık Grubu’na verilmesini istediği ileri sürüldü. CHP Genel Başkan Yardımcısı İstanbul 2. bölge milletvekili adayı Mustafa Özyürek, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün yanıtının ardından bu belgeyi açıklayacaklarını belirterek “Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın damadı Çalık Grubu’nun genel müdürü. Türk işadamları değil de neden tek bir firma himaye ediliyor? Bu iktidar geçmişte hiçbir iktidar döneminde görmediğimiz kadar yolsuzluk batağına batmıştır” dedi. Özyürek, Kuzey Irak’a operasyona da iktidara yakın olan ve orada iş yapan firmaların engel olduğunu savundu.CHP İstanbul 2. bölge milletvekili adayları Özyürek, Kemal Kılıçdaroğlu ve İl Eğitim Sekreteri Gökhan Zeybek, Şişhane’deki CHP il örgütünde düzenlendikleri basın toplantısında AKP’nin yolsuzluklarını açıkladılar. CHP’DEN YOLSUZLUK BROŞÜRÜ CHP’nin “Ülke soyulurken vatandaş yoksullaşıyor... AKP ve yandaşları kazanıyor” sloganıyla hazırladığı broşürün kapağında, Erdoğan ve oğlu Bilal Erdoğan’ın karikatürü yer aldı. “Oğlu 4 yıl önce burslu okuyordu, şimdi 3 milyon dolara gemi aldı... ‘Yola Devam’mış...” yazısının da yer aldığı broşürde, ülkeyi soyanlara, yolsuzluk yapanlara, halktan çalanlara oy verilmemesi istenirken AKP’nin 22 ayrı yolsuzluğu şu başlıklar altında sıralandı: ? Ayda 9 milyar lira maaşla geçinemeyen bir Başbakan. ? Naylon fatura düzenlemekten sanık bir Maliye Bakanı. ? Bir arsa satışından bir trilyon lira kâr eden ama vergi vermeyen Maliye Bakanı. ? 13 günde 219 yol ihalesi. ? Yeşil kartlı AKP’li müteahhit. ? Hortumcular VIP salonunu kullanmaya devam ediyor. ? Hortumcu helikopteriyle hortumcu köşküne giden bir Başbakan. ? İhalesiz 2 milyon dolarlık iş alan AKP’li. ? Hortumcudan pahalıya al, yandaşına ucuza sat. ? Devletin 51 milyon dolarlık fabrikası, AKP yandaşına 1.1 milyon dolara satıldı. ? Ver ihaleyi kap milletvekilini. ? İçişleri Bakanı’nın işbitirici oğlu. ? İhaleye fesat karıştıran Milli Eğitim Bakanı. ? Özelleştirme yağmasına örnek. ? Yağmaya devam, 4.5 ayda 4 misli kâr. ? Ulaştırma Bakanı’nın oğlu nasıl gemi sahibi oldu? ? AKP’nin ulusal yolsuzluk markası: OFER ? AKP’nin yerel yolsuzluk markası: ALİ DİBO. ? Bir Başbakan dokunulmazlıkların kaldırılmasını neden istemez? ? AKP neden yolsuzlukların üzerine gidemiyor? ? AB Türkiye’deki yolsuzluklar konusunda ne diyor? ? AKP’nin yolsuzluklarını, AKP’li milletvekilleri nasıl itiraf ediyor? ADAYDAN TAAHHÜTNAME AKP’nin yolsuzluklarından 22 tanesini ele alan ve tüm Türkiye’ye dağıtılmak üzere 10 milyon broşür bastırdıklarını söyleyen Özyürek, “Hükümet dokunulmazlıkları kaldırmıyorsa, bilelim ki yolsuzluklara devam etmek istiyor. Yolsuzluk yapan milletve 550 kilinden, bakandan hesap sorulmasını önlüyor” dedi. Bu dönemdeki yolsuzluklarda üçlü bir yapının olduğunu, bu yapıları da “üçkâğıtçı işadamı, hırsız bürokrat ve ahlaksız siyasetçi” olarak nitelendiren Özyürek, CHP’nin 550 milletvekili adayından, dokunulmazlıkların kaldırılması yönündeki yasal düzenlemelere oy verecekleri yönünde taahhütna me aldıklarını belirtti. AKP’nin yolsuzlukları tabana yaydığını vurgulayan Özyürek, şöyle devam etti: “Bu iktidar yolsuzlukları aile boyu yapıyor. Bazı bakanların çocukları ‘altın çocuk’ olarak anılıyor. Kemal Unakıtan’ın, Binali Yıldırım’ın ve Abdülkadir Aksu’nun çocuklarının yaptıkları yolsuzluklar ortaya çıktı. Baş bakan’ın ‘bursla okutuyorum’ dediği çocuğu 3 milyon dolarlık gemi sahibi oldu. Gemi sahibi olamayan öğrencilerin kusuru ise burslarını biriktirememiş olmalarıdır. Başbakan’ın çocukları çok tutumludur.” Özyürek, AKP yetkililerinden net yanıtlar vermelerini istedikleri sorular olduğunu da belirtti. Özyürek, Enerji ve Tabii Kaynak lar Bakanı Hilmi Güler’e “Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı olarak, Türk işadamlarına değil, doğrudan Çalık Grubu’na iş verin diye, İsrail hükümeti nezdinde kulis yaptınız mı yapmadınız mı?”, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’e “Bakan Hilmi Güler, Çalık Grubu’nun finansmanını da taahhüt ederek, Ceyhanİsrail arası boru hattı projelerine ilişkin yapılabilecek fizibilite çalışmasını yürütmesini İsrail’den istediği yönünde, Dışişleri Bakanlığı’nın ‘gizli’ damgalı bir yazısı var mı, yok mu?”, Erdoğan’a ise “Bakanlarınızın iş bulması için İsrail nezdinde kulis yaptığı Çalık Grubu’na, damadınızın genç yaşta genel müdür olarak atanması ne ölçüde ahlakidir? Damadınız, Güler’in kulisinden önce mi sonra mı Çalık Holding’de genel müdür olmuştur? Bu konuda, fakir fukara, garip gureba vatandaşların adına, bir açıklama yapma lütfunda bulunur musunuz” sorularını yöneltti. Bu sorulara verilecek yanıtın ardından bakanlığa ait gizli damgalı yazıyı ortaya koyacaklarını belirten Özyürek, şöyle devam etti: “Şu anda kulis faaliyetleri tüm yoğunluğu ile devam ediyor. Çalık Grubu Kuzey Irak’tan ihale aldı mı almadı mı? Kuzey Irak’a yönelik sınır güvenliğimiz açısından bir operasyon yapamayışımızın arkasında bu tip firmalar var mı yok mu? Bu konular da açıklansın. Operasyon çekincesi ABD kaynaklı değil, orada iş yapan firmaların iktidara yakınlığıdır.” Temmuz seçimlerine az bir zaman kaldı. Dikkatlerimiz, bir süredir, bu seçimlerin belirlediği takvime bağlı. Yığınla seçim görmüş bir kuşaktan biliyorum: Geçmişte hiçbir seçime bu denli dikkatlerimiz takılı kalmadı. Bu kez, ülkemiz hızla kan kaybediyor: İktidar daha ilk günden hazıra kondu; binbir emek ve özveriyle yaratılan kuruluşları birer birer sattı. Bir ekonomiyi yağmaladı; her şeyi dışarıya bağladı. Umurunda değil, olsa olsa, “dindar bir cumhurbaşkanı” seçmediğine hayıflanıyor ve hâlâ “seçeceğim” diye inada bindirmiş. Nasıl sathi ve ne tür sorumsuz bir kadro! Yazgımızda bu parti bir kez daha var mı? Artık fark ediyoruz: Kesin olan, ülkenin yazgısı bu seçime bağlı! Hazırlıklı olalım! ? Necmettin Erbakan’ı nasıl bilirsiniz? Dünya görüşünüz hiçbir noktada uymasa da, davranışlarında içtenlikli, görüşlerini açıklarken dürüst olduğunu söylerler. 23 Temmuz tarihli Milliyet’te, Devrim Sevimay’ın onunla yaptığı bir röportaj pek önemliydi. Erbakan, malum “Milli Görüş”ün kurucusudur. AKP’yi kuranlar da o okulun öğrencileri; okula ihanetle, “Milli Görüş gömleğini çıkarıp” yeni partiyi kurmuşlardır. Sevimay’ın, “Şimdiki aday listelerine bakınca nasıl bir AKP görüyorsunuz; daha merkezde denebilir mi?” sorusuna Erbakan’ın yanıtı: “Merkez falan, bunlar laf; daha işbirlikçi... Yeni dünyayı öğrenelim: Yeni dünyada sağsolmerkez yok. O komünistler zamanındaydı. 90’da değişti bu. İşbirlikçi misin, değil misin? Şimdi AKP Milli Görüşçüleri de tasfiye etti, daha işbirlikçi oldu. Kendi tabanından tamamen koptu. Zaten bunlara artık parti demek dahi doğru değil. Bunlar bir gecekonduydu. Bir sürü insan bir araya toplanmıştı. Şimdi yarısı tasfiye edildi. Geriye kalanlar ise kendilerinden emin değil. Böyle bir parti olmaz. Bir kere bir davası yok. O yüzden çok kolaylıkla bölünür. 22 emir Önal’la 1957 yılında Tarsus Amerikan Koleji’ni birlikte kazanmıştık. Demir, Adanalı olduğu için yatılıydı yani eski deyimle leyli. Ben o zaman ise gündüzlüydüm yani nehari. Yanlış hatırlamıyorsam ilk yıl sınıfta kalan üç kişiden ikimiz Demir’le bendik. Diğeri de Ali Cengiz Gürsoy’du. Ben, yaramaz kara kuru bir çocuk olarak futbol peşinde koşmaktan başka şey düşünmüyordum. O yüzden iyi bir öğrenci değildim. Demir, tane tane konuşan, bana göre daha sakin bir çocuktu. Ben bir şekilde koleji okuyamayıp, Tarsus Lisesi’ne geçtim ama kolejdeki arkadaşlarımla bağım hiç kopmadı. Araya askeri darbeler girdi, tutuklandım, kaçak duruma düştüm. O küçücük çocuklar olarak tanıdığım arkadaşlarımla bir yerlerde karşılaşıyor, birbirimizi soruyorduk. Maraşlı Mahmut Emirmahmutoğlu’yla siyasi bakımdan zıt yerlerde durmamıza rağmen en çok onunla görüşürdük. Zaten yıllar sonra bizim o küçücük çocukların saçları ağarıp, kafalarındaki saçlar döküldüğünde yine Mahmut bizleri bir araya getirmeye başladı. Geçen günlerde Vitali’nin kızının düğünündeydik. Dr. Asım Mersin’den kalkıp gelmişti düğün için. ??? D SIFIR NOKTASI ORAL ÇALIŞLAR Dr. İhsan Önal’ın Oğlu Demir… ??? Birkaç yıldır dünyanın değişik yerlerinde çalışan ve yaşayan arkadaşlarımız, yaz tatiline geldiklerinde İstanbul buluşması yapıyoruz. Önümüzdeki günlerde de yine bir buluşmanın heyecanı içindeyken Demir’in bir trafik kazasında ölüm haberi geldi. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın seçim gezisini izlemek amacıyla dolaşırken mail grubundan aldım haberi. Ortak sınıf arkadaşımız Mustafa Öngay duygularını, üzüntülerini, acılarını dile getirmişti. Ortak arkadaşımız Ali Açan ise onun için şunları yazmıştı: “Talas’tan Tarsus’a geldiğim 1964 yılında Demir ile yan yana oturdum. Son derece duyarlı, arkadaş canlısı ve yardımsever bir arkadaşımızdı. Hafta sonlarında işini gücünü bırakır, benim gibi, Adana’yı pek bilmeyenlere rehberlik eder, onları yalnız bırakmamaya çalışırdı. 43 yıl süren dostluğumuzda Demir’i, di Sonra bu buluşma işine Ali Bilgin el attı. Antalya’da oturmasına rağmen, bizim buluşmaların örgütleyicisi haline dönüştü. Demir, işte bizim o takımdandı. Babası dönemin Adana milletvekili Dr. İhsan Önal’dı. İhsan Bey de Tarsus Amerikan Koleji’nin mezunlarındandı. Bölgenin sevilen politikacılarındandı. Demir de babası gibi doktor oldu. Onu neredeyse 40 yıldır hiç görmedim. Mezunlar gününde çekilmiş fotoğraflarına bakıp onu çocukluk fotoğraflarıyla karşılaştırıyordum. Mezunların email grubunun en aktif üyelerinden birisi Demir’di. Ben o siteye katılınca en heyecanlı mesajı da ondan almıştım. Adını gördüğüme çok sevindim ve hemen telefonunu buldum. Yıllar sonra yeniden haberleşmeye, telefonlaşmaya başladık. Ortak sınıf arkadaşımız Mustafa Savatlı’nın Adana’da ölüm haberini aldığımda ilk önce onu aradım. Birbirimize başsağlığı diledik. ğer hasletleri ile birlikte, gerçek bir aydın, gerçek bir yurtsever olarak tanıdım” ??? Demir’in ölüm haberini aldığımda, önce bir sağlık sorunu yüzündendir herhalde diye düşündüm. Çünkü bizim kuşak artık belli bir yaşa geldi. Üstelik, 68’li olmanın birçok acısını altüst oluşunu yaşadı. Sonradan onun bir trafik kazasında yaşamını yitirdiğini öğrendim. Zaman hızla akıp gidiyor. Kuşaklar değişiyor. Kimi arkadaşımızın çocuğu evleniyor, kimisi torunları kucaklıyor. Bazı arkadaşlarımızı ise maalesef genç sayılacak yaşlarda yitiriyoruz. Demir’in ölümünü duyunca, bilgisayarıma yüklediğim eski fotoğrafları açtım. Bir spor dersinde çekilmiş fotoğrafta hepimiz objektife henüz on, on bir yaşlarında gülümseyerek poz vermişiz. Demir orta yerlerde kocaman güzel gözleriyle gülümsüyor. Tam 50 yıl öncesinden… Ölüm insanın yaşamla bir hesaplaşması. Her yakının ölümü, insanı geçmişiyle yeniden yüzleşmeye zorluyor. Yazımı bitirince onun geçenlerde internetten yolladığı Celin Dion şarkısını dinleyeceğim… oralcalislar?cumhuriyet.com.tr Yalova’daki mitinge yaklaşık 5 bin kişi katıldı. Cumhuriyet mitingi Faruk KIRTAY YALOVA CHP Yalova İl Örgütü’nün düzenlediği “Cumhuriyete Sahip Çık” mitingine 5 bin kişi katıldı. 777C buluşması olarak duyurusu yapılan miting 7. ayın 7’sinde saat 7’de Cumhuriyet Meydanı’nda yapıldı. Mitinge katılanlar ellerinde Türk bayraklarının yanı sıra CHP ve DSP flamaları da taşıdılar. Yaklaşık 5 bin kişiye hitap eden CHP Milletvekili ve 1. sıra adayı Muharrem İnce, AKP iktidarına yönelik sert eleştirilerde bulundu. Miting sonrasında Muharrem İnce ile ikinci sıra milletvekili adayı Cevdet Bekler, eşleriyle birlikte Cumhuriyet Yürüyüşü’ne katıldılar. Binlerce kişi “Türkiye laiktir, laik kalacak” sloganı attı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle