Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
12 C ’ söyleşi 18 MAYIS 2007 CUMA CHP İstanbul Milletvekili Şükrü Elekdağ ABD temaslarından izlenimlerini anlattı: AKP’nin teslimiyetçiliği tescilli SÖYLEŞİ LEYLA TAVŞANOĞLU Türkiye’nin dış politika gündemi çok çabuk değişiyor. Bu röportaj, TBMM Dışişleri Komisyonu olarak CHP İstanbul Milletvekili emekli büyükelçi Şükrü Elekdağ’ın da bulunduğu heyetin, Ermeni soykırımı iddialarını içeren karar tasarısının Kongre’de kabulünün önlenmesi için Washington’da yaptığı girişimlere odaklanacaktı. Ancak karar tasarısının hiç olmazsa şimdilik askıya alındığı anlaşılıyor. Bu bakımdan, Elekdağ’la söyleşimizde Türkiye ile ABD arasında öne çıkan çok kritik başka sorunları da ele aldık. Elekdağ hem Washington yönetiminin aymazlığını hem de AKP hükümetinin “teslimiyetçi ve beceriksiz” olarak nitelediği dış politikasını fena halde topa tuttu. Washington temaslarınız sırasında muhatabınız olan Temsilciler Meclisi Dışişleri Komisyonu Başkanı Tom Lantos heyetinizle görüşmeyi reddetti. Neden? Ş. Elekdağ: Sayın Lantos’la iyi tanışırız. ABD’de büyükelçi olarak görev yaptığım 10 yıllık süre zarfında Türkiye’nin yakın dostu ve destekleyicisiydi. Aynı zamanda Holokost’tan kurtulan bir Musevi olarak İsrail’in ateşli bir sempatizanıdır. Öğrendiğimize göre Başbakan Erdoğan kısa süre önce katıldığı Arap ülkeleri zirvesinde Hamaslı Başbakan Haniye’yi Türkiye’ye davet etmiş. Bu durum İsrail’i irkiltmiş. Bildiğiniz üzere İsrail ve ABD, Hamas’a PKK gibi bir terör örgütü olarak bakıyorlar. Haniye’ye yapılan davet, Tom Lantos’un da sert protestosuna yol açmış. Hemen telefona sarılarak Sayın Abdullah Gül’e, ABD Kongresi’nde soykırım tasarısının kabulünün engellenmesi isteniyorsa, Türkiye’nin ABD politikasına ters hareketlerde bulunmaması gerektiğini hatırlatmış. Bu nedenle Büyükelçiliğimiz Lantos’tan son güne kadar randevu alamadı. Fakat bu soruyu sorduğunuz çok iyi oldu. Çünkü bu olay, Ermeni iddialarının Türk dış politikasına ipotek koyduğunun ve uluslararası alandaki girişimlerimizi engelleyen bir nitelik kazandığının çarpıcı bir örneği olarak not edilmelidir. Batılı devletlerin bir kısmı, Ermeni soykırımı iddialarını, Türkiye’den siyasal ödünler elde etmek amacıyla baskı unsuru olarak, bir kısmı da ülkemizi AB’ye ikinci sınıf üyeliğe razı etmek için kullanıyorlar. LMANYA İLİŞKİLERİ DİNAMİTLİYOR Almanya’nın, Ermeni soykırımını reddetmenin AB üyesi ülkelerde mahkeme kararıyla cezalandırılmasına imkân veren bir yasal düzenlemeyi 19 Nisan’da AB’ye kabul ettirmesi de bu amaca yönelik değil mi? Ş. Elekdağ: Haklısınız… AB üyeleri “bu çerçeve karara” göre iç hukuklarında gerekli düzenlemeleri yapacaklar ve soykırım suçunun alenen inkâr edilmesini AB ülkeleri mahkemeleri suç sayarak cezalandıracak. Bu durumda ne olacak? Bir vatandaşımız, örneğin Almanya’da, Hollanda’da veya Belçika’da “Ermeni soykırımı yalandır” derse bu kişi sözünü ettiğim ülkelerin mahkemeleri tarafından bir yıldan üç yıla kadar hapse mahkum edilecek. Yani, Lozan mahkemesinin Doğu Perinçek hakkındaki mahkumiyet kararı gibi durumlar ‘ ABD Kuzey Irak’ta oluşturduğu Kürt devletine yerleşecek ve burayı stratejik bir platform olarak kullanacak. la tüm AB üyesi ülkelerde karşılaşacağız. Bu Türkiye ile AB ilişkilerinin temeline konulmuş bir dinamit sayılmaz mı? Ş. Elekdağ: Tamamen öyle. Ben TBMM’de 10 Nisan’da yaptığım konuşmada Almanya’nın bu öneri ile TürkAB ilişkilerine ambargo koyacak çok tehlikeli bir süreci başlattığını vurguladıktan sonra, Alman hükümetine Meclis kürsüsünden seslenerek şu soruyu yönelttim: “Almanya’nın bu girişimi TürkiyeAB ilişkilerinin temeline kan Bush da son 24 Nisan mesajında bu önerimize atıfta bulundu. Ancak gerçek şu ki Türkiye Ermeni propagandasına karşı koymada etkili olamıyor ve her gün zemin kaybediyor. Bu nedenle yeni projeler, yaklaşımlar ve öneriler gerekiyor. Bu amaçla TBMM’ye geçen ay, “Ermeni iddialarını etkisiz hale getirecek, etkili, yaratıcı ve bilinçli bir mücadele stratejisi ve buna uygun yapılanmanın ortaya çıkarılması için Meclis araştırılması yapılmasını” öngören bir önerge sundum. AKP önergeyi reddetti. Ş. Elekdağ: Washington’da, hem Dışişleri ve Savunma Bakanlığı’nın üst düzey yöneticileriyle resmi görüşmeler yapmak, hem de yazar ve siyaset bilimcileri ile bu konuları tartışmak imkânına sahip oldum. Bu temaslardan çıkardığım sonuç, Washington’un izlediği öngörüsüz politika nedeniyle Irak konusunda ABD’nin izlediği stratejinin Türkiye’nin yaşamsal çıkarları ile çatışma halinde olduğudur. ABD’nin, Türkiye’nin kaderini kendi bölgesel çıkarlarına ve stratejisine göre çizmeye kararlı olması, Türkiye’nin üniter devlet ya P konulmuş saatli bir bombadır. Bu ilişkilerin göreceği zararı dikkate almasanız dahi, Almanya’da 2.7 milyon Türk kökenli vatandaş ve soydaşımızın olması, AB’den geçirmeyi öngördüğünüz yasal düzenlemeye, hiç mübalağasız TürkAlman ilişkilerini mahvedecek bir nitelik kazandırmaktadır. Bu bakımdan başlattığınız girişimin yaratacağı vahim sonuçları hiç düşündünüz mü?” Ne yazık ki uyarımız dikkate alınmadı. ASHINGTON’UN ÖNGÖRÜSÜZ POLİTİKALARI Sizin, Ermeni sorununda çıkış yolu bulmak için girişimleriniz oldu. CHP Genel Başkanı Baykal ile Başbakan Erdoğan’ın bir araya gelmelerini ve 1915 olaylarına ilişkin gerçekleri gün ışığına çıkarmak amacıyla Türk ve Ermeni tarihçilerden oluşacak bir ortak araştırma komisyonu kurulması önerisinde bulunmalarını sağladığınızı biliyoruz. Ermenistan bunu kabul etmedi. O zaman nasıl bir uzlaşı yolu bulunabilir? Ş. Elekdağ: Ermenistan kabul etmedi ama, bu öneri halen elimizdeki en önemli ve en etkili koz. Büyükelçilerimiz, hatta bakanlarımız, Ermeni iddialarına ilişkin girişimlerinde hep bu öneriye atıfta bulunuyorlar. Eskiden bize “Tarihinizle yüzleşin” denerek üstümüze gelinince savunmada kalıyorduk. Şimdi ise Türkiye yapıcı ve makul bir öneriye ve söyleme sahip. “Biz Türkiye olarak tarihimizle yüzleşmekten korkmuyoruz, Ermenistan’dan da aynı yapıcı tutumu bekliyoruz. Bizimle işbirliği yaparak komisyonu kurmaktan kaçmasın… Bizim arşivlerimiz açık. Erivan da arşivlerini açsın” diyoruz. Baş O R T R E pısını ve toprak bütünlüğünü tehdit ediyor. En endişe verici husus da edilgen tutumu nedeniyle AKP Hükümeti’nin Türkiye’nin kaderine sahip çıkan bir strateji oluşturamamış olması. Bu nedenle Türkiye kendini olayların akışına teslim etmiş durumda… Ignatius’un söylediği gibi ABD, Kuzey Irak Kürt bölgesine yerleşmeyi öngörüyor mu? Ş. Elekdağ: Evet, Ignantius’ün makalesi ABD’nin Kuzey Irak’a biçtiği misyonu ortaya koyuyor. Esasen bu konu bir süredir ABD basınında işleniyor. Kısa süre önce Newsweek dergisi de “Dağlardaki Dostlar” başlıklı haberinde “Kuzey Irak’ta ABD tesislerinin inşası sessizce ilerliyor” diye yazmıştı. Washington’da yaptığım temaslarda Demokrat cenahın dış politikasının oluşturulmasında etkin bir şahsiyet, “ABD Kuzey Irak’ta üsler kurarsa Türkiye’nin buna tepkisi ne olur” diye sordu. Bunun hiç tavsiye edilmeyecek bir şey olduğunu, bunun terörün kuzeye de çekilmesi sonucunu doğuracağını söyledik. ABD’nin Irak’tan çekileceği zaman, kuzeye, Kürt bölgesine yerleşmeyi planladığı hususunda hiçbir kuşkum yok. Bu bölge petrol üzerine oturmuştur ve ABD için tüm Ortadoğu petrol bölgesini denetim altına alabileceği bir konuma sahiptir. ABD aynı zamanda Kürt devletini, bölgeyi askeri bakımdan kontrol edeceği bir stratejik platform olarak kullanacaktır… ‘ Kuzey Iraklı Kürt liderler Türkiye’ye karşı yürüttükleri savaşta AKP iktidarını kendilerine müttefik olarak görüyorlar. ŞÜKRÜ ELEKDAĞ Yükseköğrenimini İÜ İktisat Fakültesi’nde bitirdi. Doktorasını Paris Üniversitesi’nden aldı. 1951’de Dışişleri Bakanlığı’na girdi. New York’ta Türkiye’nin BM Daimi Temsilciliği’ni, Paris’te NATO Daimi Temsilciliği’ni yaptı. Merkezde NATO Daire Başkanlığı, Siyasi ve Askeri İşlerden Sorumlu Müsteşar Yardımcılığı görevlerinde bulundu. Tokyo ve Washington Büyükelçiliği görevlerini yürüttü. Emekli olduktan sonra Bilkent Üniversitesi’nde ders verdi. 2002 genel seçimlerinde CHP listesinden İstanbul milletvekili seçildi. TBMM Dışişleri Komisyonu üyesi. ’ W A ‘ AKP hükümeti Türkiye’nin ulusal varlığını hedef alan tehdide karşı bir devlet stratejisi oluşturamadı. ’ ABD ile Türkiye arasında başka kritik sorunlar da var. Son zamanlarda Washington Post’ta iki önemli makale yayımlandı. Bunlardan ABD’nin ünlü gazetecilerinden David Ignatius’un kaleme aldığı yazıda, Türkiye’nin Kuzey Irak’a yapacağı bir sınır ötesi operasyonun ABD’nin “Kürt bölgesinde” üs kurma planlarını tehlikeye sokacağı belirtiliyordu. Diğeri de Hudson Enstitüsü’nün iki araştırmacısı tarafından yazılan “ABDTürkiye İttifakı Çöküyor mu?” başlıklı bir makale. Size göre TürkAmerikan ilişkileri bir çöküntü noktasında mı? ABD’NİN CİN FİKİR PLANI Yani önce bağımsız Kürt devleti kurulacak, sonra da ABD oraya yerleşecek. Öyle mi? Ş. Elekdağ: Bu muhtelif şekillerde gerçekleşebilir. Örneğin Washington’da halen bir plan tartışılıyor. Senato Dışişleri Komisyonu Başkanı Biden’in, Kissinger ve Holbrooke’un da desteğini aldığı belirtilen bu planı, Irak’ta konfederal yapıda üç ayrı Şii, Kürt ve Sünni devletin kurulmasını ve ABD’nin Irak ve Ortadoğu’daki çıkarlarını korumak, Irak Şiilerinin İran’a kaymasını önlemek ve İran’ı bölgede dengelemek amacıyla Kürt bölgesinde güçlü bir mevcudiyet idame ettirmesini öngörüyor. Bu görüşle ABD, Ortadoğu’daki en önemli müttefiki olan İsrail’den sonra, Kuzey Irak’taki bölgesel Kürt yönetimine özel bir önem atfediyor. ABD’nin Türkiye ile ilişkilerinde ciddi riskler yarattığını söylediniz. Nedir bunlar? Ş. Elekdağ: Bunların başında PKK konusu geliyor… Bir kere ABD, Kuzey Iraklı Kürt liderlerin, PKK’yi beslemelerine, silahlandırmalarına ve pervasızca Türkiye’de cinayetler işletmelerine göz yumuyor. Kürt liderler, planladıkları bağımsız Kürt devletinin tanınmasını ve Kerkük’ün Kürt bölgesi tarafından ilhakını Türkiye’ye dayatmak için PKK’yi bir koz olarak elde tutuyorlar. Ankara’ya “Bize bu konularda sorun çıkarırsanız, PKK’yi canlı tutar, Türkiye’ye karşı ilelebet kullanırız” mesajını veriyorlar. Barzani, “Türkiye Kerkük’e karıştığı takdirde, biz de Diyarbakır’a karışır ve Türkiye’deki 30 milyon Kürdü ayaklandırırız” diyerek bu tehdide yeni bir boyut kazandırdı. “ Bu denli cesaret ve küstahlık nereden kaynaklanıyor” diye sorarsanız, Washington’daki temaslarımın buna açıklık getirdiğini düşünüyorum. Savunma Bakanlığı’nın en üst mevkiilerindeki bir yetkiliye, Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’ın basın konferansında, PKK’ye, Kuzey Irak’taki yerel Kürt yönetimi tarafından lojistik destek ile silah ve patlayıcılar sağlandığının açıklandığını belirtmem üzerine, muhatabım “Kuzey Iraklı Kürtlerin PKK’ye silah ve patlayıcı verdiklerini biz bilmiyoruz. Bunu saptayabilmiş değiliz” dedi. Yani Pentagon’daki yüksek yetkili, bir anlamda PKK’yi koruyanları savunuyor mu? Ş. Elekdağ: Dahası var. O yetkiliye şunu da sordum: “ABD’nin, Kuzey Iraklı Kürt liderler üzerinde gerekli baskıyı yaparak PKK’yi tasfiye ettirmek imkânına sahip olması gerekir. ABD bu hususta kararlı davranır, ağırlığını koyarsa, anılan liderler ABD’ye hayır diyemezler. ABD’nin PKK konusundaki tutumu Türk kamuoyu tarafından düşmanca davranış olarak görülüyor, anketler Türk halkının yüzde 92’sinin Amerika’ya güven duymadığını gösteriyor. Böyle bir ortamda ittifak ilişkilerimiz ciddi aksamaya uğrayabilir ve işbirliğimiz tehlikeye düşebilir. Eğer PKK konusunda sorumluluğunuzu yerine getirmeyeceksiniz, hukuken meşru hakkı olan operasyonu Türkiye’nin yapması gerekmez mi?” Muhatabım şöyle karşılık verdi: “Kuzey Irak’taki Kürt yöneticilere gerekli uyarılarda bulunduk. Ancak onların bizim her istediğimizi yerine getirmeleri gibi bir durum söz konusu değil. Biz Türkiye’ye her alanda söz geçirebiliyor muyuz? Kuzey Irak’a Türkiye’nin yapacağı bir operasyon o bölgedeki istikrarı bozar.” Görüleceği üzere, Kürt bölgesinin istikrarı üzerine titreyen Bush yönetimi, iş NATO müttefiki Türkiye’nin istikrar, güvenlik ve bütünlüğüne karşı oluşan acil tehditler söz konusu olunca, buna kesin bir ilgisizlik gösteriyor. Bağımsız Kürt devleti Türkiye’nin bütünlüğüne tehdittir Genelkurmay Başkanı Org. Büyükanıt, Yunan Kathimerini gazetesi muhabirinin “Sınırlarınızda yeni bir devlet oluşturulmasını kabul eder misiniz” sorusunu, “Ne demek istediğinizi anlıyorum. Hayır, imkânsızdır” diye yanıtlamış. Siz bunu nasıl yorumluyorsunuz? Ş. Elekdağ: Sayın Büyükanıt tamamen haklı. Zira daha önce de belirttiğim gibi, Kuzey Irak’ta bağımsız bir Kürt devletinin kurulması, Türkiye’nin toprak bütünlüğüne ve üniter yapısına ağır bir tehdit oluşturur. Böyle bir gelişme ülkemizdeki Kürt milliyetçiliği ve bağımsızlık hareketini körükler. Kerkük’ü ilhak etmek suretiyle ciddi politik ve ekonomik güç kazanacak Kürt devleti, Türkiye’nin Güneydoğu bölgesini bir cazibe merkezi olarak etkiler. Bu gelişmelerin sinerjisi, Barzani’nin tasavvur ettiği şekilde Türkiye’deki Kürtlerle birleşerek denize çıkışı olan büyük Kürdistan’ın kurulması projesini Türkiye’ye yönelik acil bir tehdide dönüştürür. Türkiye’nin Kürt devletinin kurulmasını önleyecek güvenli bir stratejisi var mı? Ş. Elekdağ: Şimdi size okurlarınızı dehşete düşürecek bir şey söyleyeceğim. Devletin bu konuda bir stratejisi yok!.. Eğer olsaydı, Barzani ile diyaloga girilip girilmeyeceği meselesinde ve Kuzey Irak’a sınır ötesi operasyon yapılması konusunda, Genelkurmay ile Hükümet arasında görüş birliği olur ve bu konulardaki çelişkili görüşlerin tartışılması basın yoluyla yapılmazdı. Tabii ki askerlerin bir stratejisi vardır. Fakat bu yetmez. Çağdaş anlamda devlet stratejisi (büyük strateji), sadece askeri değil, siyasi, diplomatik, ekonomik ve psikolojik boyutları da olan bir bütündür ve bundan 150 yıl önce ünlü stratejist Von Clausewitz tarafından da söylendiği gibi, siyasi iktidarın katkısı ve liderliği ile oluşturulmadığı takdirde bir anlam ifade etmez. Şimdi, bu hususta, Türkiye’nin önünde iki büyük sorun var. Birincisi, Genelkurmay ile siyasi liderlik arasında karşılıklı güvene dayalı bir ortak çalışma ortamının kurulamamış olması. İkincisi de tüm dikkatlerin cumhuriyetin değerleriyle laikliğe yönelen tehdide odaklanmış olması nedeniyle, Türkiye’nin bekasını hedef alan bu ana tehdidin net olarak algılanamaması. Bu engellerin en kısa zamanda aşılması ve Türkiye’nin ulusal varlığına odaklanmış bu tehdide karşı devlet stratejisinin oluşturulması gerekiyor. Bu söylediğiniz seçimlerden sonraya mı bırakılır? Ş. Elekdağ: Bu duruma düşmemizin en önemli bir nedeni de AKP’nin, özgüvenden yoksun, ürkek, ezik ve teslimiyetçi diplomasisidir. Erdoğan Hükümeti, Bush yönetimine, hiçbir zaman, Kuzey Irak’ta bir Kürt devleti kurulmasının Türkiye’nin yaşamsal ulusal çıkarlarına ağır zarar vereceğini, bu itibarla ABD’nin bu hedefe yönelik politikalarının kesinlikle kabul edilemeyeceğini söyleyecek cesareti kendinde bulamamıştır. Böyle bir gelişmenin, Türk halkının tepkisi nedeniyle Türkiye’nin NATO’ya üyeliğini ve ABD’nin global terörle mücadelesine yaptığı önemli katkıyı sürdürmesini imkânsız hale getireceğini anlatamamıştır. Bağımsız Kürt devleti olgusunun, bölge devletlerini, savunma refleksleri nedeniyle yeni saflaşmalara ve ittifaklara iteceği ve bunların ABD ve İsrail’e karşı bir cepheleşme oluşturacağını izah edememiştir. Ayrıca AKP Hükümeti’nin, PKK’ye karşı bir sınır ötesi operasyonu yapılmasına ABD’nin muhalefet etmesine, kendini bu sorumluluktan kurtaran bir gerekçe olarak bakması, Washington’un gözünden kaçmamıştır. Bu durum, hem Washington’da, hem de Barzani’de AKP iktidarının büyük bir zafiyet ve tavizkâr bir eğilim içinde olduğu inancını yaratmıştır. AKP Hükümeti’nin zihin yapısını iyi okuyan ünlü Ortadoğu uzmanı ve eski Pentagon görevlisi Michael Rubin, bu nedenledir ki Hürriyet’e verdiği özel demeçte (01. 05.2007), Kuzey Iraklı Kürt liderlerin Türkiye’ye karşı yürüttükleri savaşta AKP iktidarını kendilerine müttefik olarak gördüklerini söylemiştir. Kanımca Türkiye, karşılaştığı bu ağır ve acil tehdide karşı koymak ve onunla baş etmek imkân ve gücüne sahiptir. Türkiye’nin sahip olduğu ve bu amaçla kullanabileceği diplomatik, ekonomik ve askeri enstrümanlar, bu alanda sonuç almak için yeterlidir. Yeter ki özgüvenli bir siyasi liderlik Türkiye’de yönetime geçsin ve ülke çapında birlik ve dayanışma ruhunu sağlayabilsin. ‘ AB’nin, Ermeni soykırımını inkâr etmenin cezalandırılacağını öngören yasal düzenlemesi TürkiyeAvrupa ilişkilerinin temeline konulmuş bir saatli bombadır. ’