03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

8 Citigroup son 3 ayda 6.5 milyar dolar zarar etti. Vergi sonrası 5 ile 7 milyar dolar arasında varlık silinecek C ekonomi İŞÇİNİN EVRENİNDEN ŞÜKRAN SONER 9 KASIM 2007 CUMA Mortgage krizi devi sallıyor Ekonomi Servisi ABD’nin en büyük aylık kâra denk geliABD’de ağustos ayında bankası olan Citigroup yor. yüksek riskli tutsat Silinebilecek varlık, tarafından yapılan (mortgage) kredi sektövergi öncesi 8 milyar açıklamada, grubun ründe başlayarak tüm paile 11 milyar dolar arara piyasalarına yayılan sında bir rakama karABD yüksek riskli çalkantılar, ülkenin en şılık geliyor. Banka, mortgage piyasasında büyük bankası Citigropiyasalar kötüleştiği üstlenmiş olduğu 55 up’u çıkmaza soktu. Citakdirde bu rakamın milyar dolarlık risk tigroup Yönetim Kurulu artabileceğini belirtti. karşılığında, vergi Başkanı ve CEO’su (Üst ABD Merkez BanDüzey Yöneticisi) Charsonrası 5 milyar dolar ile kası (FED) para piyales Prince görevinden isgerginliği ya7 milyar dolar arasında sasındaki tifa ederken, geçen üç aytıştırmak amacıyla, varlık sileceği tahmin lık dönemde 6.5 milyar son olarak 1 Kasım’da edildi. Bu yaklaşık 3 4 kredi piyasasına 41 dolarlık zarar gösteren banka, 11 milyar dolara aylık kâra denk geliyor. milyar dolar nakit pakadar varlık silebileceğini ra enjekte etmişti. Bu açıkladı. operasyon, FED’in çalkantıların başlamaABD’nin eski Hazine Bakanı olan ve sının ardından en önemli operasyonlarındaha önce Citigroup’un İcra Kurulu Başdan biri olarak değerlendirilmişti. kanlığı’nı yapan Robert Rubin Yönetim Buna karşın Türkiye’de de Citibank’la Kurulu Başkanlığı’na, Citigroup Avrupa faaliyet gösteren Citigroup’taki krizin enYönetim Kurulu Başkanı Sir Win Biscgellenememesi, bundan sonra kredi sıkışhoff ise vekaleten CEO’luğa atandı. Remasının yeni çalkantılara neden olabileceuters’in haberine göre Bischoff, aynı zaği yönünde yorumlandı. Bu arada Japonmanda 9 Ocak 2007 tarihinden bu yana ya Merkez Bankası (BOJ) Başkanı ToshiAkbank Yönetim Kurulu Üyeliği’nde buhiko Fukui, son gelişmelere ilişkin değerlunuyor. ABD’nin en büyük bankası olan lendirmesinde, faiz oranlarının ancak zaCitigroup tarafından yapılan açıklamada, manı geldiğinde yükseltilmesinin önemli grubun ABD yüksek riskli mortgage piolduğunu ve ekonomik koşullara göre geyasasında üstlenmiş olduğu 55 milyar dorektiğinden fazla düşük kalmasının gelelarlık risk karşılığında, vergi sonrası 5 milcek için riskler yaratacağını söyledi. Fuyar dolar ile 7 milyar dolar arasında varkui, ekonomide aşağı yönlü risklerin artlık sileceği tahmin edildi. Bu yaklaşık 34 makta olduğunu belirtti. Broadway Şovu ABD, Irak’ın kukla yönetimlerinin siyasi ve askeri kadrolar olarak ciddi çabaları var. Törende en yetkin temsilcilerle arzı endam ettikten sonra, bizim açımızdan onur kırıcı sahneyi hafifletme adına, DTP’lilerin basın toplantısına engel olmuşlar. En üst düzey ABD komutanı eliyle rehin askerlerin alınıp, bizim askerlere teslim edilmesi organizasyonunu, parlak şovunu gerçekleştirmişler. Sonrası bizim ABD ve Erdoğan Hükümeti yanardönerlerinin yorumları ile ABD, AB medyası yorumlarında pek güzel özetleniyor; ortada müthiş bir şov, pardon onların sunumu ile jest, özveri var. Türkiye’nin kararlılığı görülmüş, ABD, Irak’ın kukla yönetimleri ağırlıklarını koymuşlar. PKK’yi yola getirip, rehin askerlerimizi bize teslim etmişler. Eh, artık Türkiye’nin Kuzey Irak PKK operasyon inadı kırılabilir. Dahası BushErdoğan görüşmesi ile yeniden sıcak stratejik ortaklık ilişkileri canlandırılabilir. Sahi Broadway şovun bir çarpıcı sahnesi daha vardı; PKK’nin Kuzey Irak’ta kurmuş olduğu partinin büroları televizyon kameraları önünde kapatılmıştı. Gerekçesi gerçi PKK’nin terör örgütü olması ile ilişkilendirilmemişti ama olsun. Zaten Irak’ın kukla yönetimleri, Kuzey Irak yönetimi için PKK adlı bir terör örgütü hâlâ ortalıkta yoktu... Onlar bu kadar büyük bir fedakârlığa, Türkiye’nin müdahalesini önlemek üzere katlanmışlardı. Bir de sözü edilen ekonomik ambargonun gerçekleştirilmesini istemiyorlardı. Şimdi bu nedenle antenleri açık, Türkiye ve Beyaz Saray’dan gelecek, kendileri için müjdeli haberleri bekliyorlar... Bu arada onların bulamadıkları, ulaşamadıkları PKK kamplarına yol geçen hanı gibi girip çıkan gazetecilerin bizi rahatsız etmesi karşısında, yabancı gazetecilerin PKK kamplarına gidip röportaj yapmasına yasaklama kararı alacaklarmış. Hep birlikte çok ucuz Broadway şovu ile ortaya çıkan gerçekler, yalanlar, çirkin oyunlar karşısında, bizi nasıl incitiyor oldukları ya umurlarında değil, ya da algılama kapsama alanlarının dışında kalıyor. Ne de olsa ortada çok yaşamsal çıkarlar adına Türkiye’ye verilecek çok anlamlı mesajları da var... En başta Türkiye’nin, ancak ABD’nin onayında, onun izin verdiği çerçevelerde çıkarlarının kollanacağı, hemen yanı başında Türkiye’nin Irak’ta ABD çıkarlarının gereklerine uygun, Irak ve Kuzey Irak yönetimlerini tanımak, taraf olmak zorunda olacağı, PKK’nin terör örgütü olarak görülmemesine bile katlanmak, taraf, güç olarak tanımak noktasına getirilmesi.. var. İşte büyük şov bunları içeriyor. Tabii ki Türkiye Cumhuriyeti’nin, vatandaşlarının bu şova katlanmak, kabul etmek yükümlülükleri hiç yok... EVLERİNİ YİTİRİYORLAR ABD’de kredi taksitlerini ödemekte zorlanarak evlerini kaybetme riskiyle karşı karşıya bulunan tutsat (mortgage) müşterilerinin sayısı bir yılda ikiye katlandı. Tutsat veri şirketi Realtytrack’ın araştırmasına göre, yılın 3. çeyreğinde borçları ödenmediği için kreditörlerce el konma tehlikesiyle karşı karşıya bulunan konut sayısı 446 bin 726. Bu da yüzde 100 artış demek. Makineciler lobi için güçlerini birleştirdi Ekonomi Servisi Orta Anadolu Makine ve Aksamları İhracatçıları Birliği (OAMAİB) işbirliğinde oluşturulan ve toplam 26 dernek, birlik, oda, meslek örgütü ve organize sanayi bölgesi bir araya gelerek “Makine Sanayi Sektör Platformu’’nu oluşturdu. Platform, sektörün sesini duyurabilmek için lobi faaliyeti yürütmeyi ve ortak akılla doğru stratejiler belirlemeyi hedefliyor. Basın toplantısında konuşan OAMAİB Genel Sekreteri Mahmut Akıllı, platformun sektörün ortak projelerini hayata geçirmeyi amaçladığını kaydetti. OAMAİB Başkanı Adnan Dalgakıran da bu yıl 9 milyar doları geçerek 10 milyar dolara yaklaşan ihracat rakamı gerçekleştiren makine sektörünün imajını yükselttiğini söyledi. AKP’nin 60 milyar dolarlık faiz diyeti Dışarıda yüzde 2.5 olan borçlanma maliyeti yerine içeriden yüzde 17.6’ya borçlanıldı Murat KIŞLALI ANKARA AKP, kamu borcunu daha yüksek faiz maliyeti olan YTL’ye döndürerek ülkeyi ilk iktidarında fazladan 60 milyar dolar faiz ödemeye itti. Geçen yıl 174 milyar dolarlık iç borç için 30 milyar dolar faiz ödenirken, 191 milyar dolarlık dış borç için ise sadece 5 milyar dolar ödendi. Aradaki fark, AKP’nin bilinçli olarak devlet borçlarını dış borçtan iç borca çevirmesinden kaynaklandı. Yeditepe Üniversitesi öğretim görevlisi Emrullah Cemil Tarhan’ın yaptığı çalışmaya göre, AKP’nin 60 milyar doları özel sektöre aktardığı uygulama şöyle işledi: AKP’nin ilk iktidar döneminde dış borçlar 91 milyon dolar artışla 221 milyar dolara ulaştı. Özel sektörün dış borcu 94 milyar dolar arttı, kamunun dış borcu 3 milyar dolar azaldı. Böylece devlet ucuz dış borcu ödeyip bunun yerine pahalı iç borç aldı. Devlet 2006 yılında 174 milyar dolarlık iç borç için 30 milyar dolar borç faizi öderken 191 milyar dolarlık dış borç için 5 milyar dolar faiz ödendi. Buna göre ortalama iç borcun faizi yüzde 17.6’ya, dış borcun faizi ise yüzde 2.5’e geldi. Böylece sadece 2006 yılında devlet 25 milyar dolar zarara sokuldu. Aynı yöntemle devlet 2005 yılında 17 milyar dolar, 2004 yılında 11 milyar dolar, 2003 yılında ise 7 milyar dolar zarar etti. Zararın toplamı 60 milyar dolara ulaştı. Yabancı bankaların özel sektöre 50 milyar dolar kredi açtıkları bu dönemde özel sektör, dış kredileri ticarete veya reel alanlara değil, devlete sattı. Devlet, AKP yönetimiyle açıklarını kapatmak için iç piyasadan 105 milyar dolar borçlandı. Aradaki faiz farkı nedeniyle de “Ucuz dış kredi al, Türk Lirası’na çevir, devlete sat” stratejisi izlendi. Özel sektörün aldığı dış kredilerin teminatının Hazine kâğıtları olması, ayrıca giren dış krediler nedeniyle YTL’nin değerlenmesi sonucu faiz geliri daha da kârlı hale geldi. alitelisinden değil, en yüksek harcamalı, reklamlı, en parlak ancak en taklitçi, en sırıtanından kalitesiz sahnelerin üst üste bindirildiği bir Broadway şovu gibi sırıtıyor, insanın içini tırmalıyor... Türkiye’nin canı yanıp her isyan edişinde, “Çok haklısınız ama elden ne gelir? Gücümüz yetmiyor, yerini bile bilmiyoruz..” anlamında kaçışlar yapan ABD, Irak’ın kukla siyasi liderleri, Kuzey Irak yönetim kadroları.. işin içinde şov olunca, en yetkili görevlileri aracılığı ile, bu işteki katkılarını, önemli(!) rollerini, misyonlarını göstermek gereğini duymuşlar. Orada, yerini bilmedikleri, ulaşamadılarını söyledikleri PKK kampında, hazır ve nazır, askerleri teslim etme töreninde, rollerini kanıtlama, bir tür öne çıkma yarışı içinde olmaya çalışmışlar... Teslimatın zamanlaması, Rice’ın gelip gidişi, Erdoğan’ın Bush buluşması öncesi harika. Aralarında bizler açısından çok net anlaşılmaz, bir türden rol paylaşılmazlığı var gibi. Bize yansıyan boyutu ile DTP’li milletvekili arkadaşlarımız, işin başından arabulucu olmaya gönüllüydüler. Gidip onların deyimi ile ‘esir’ askerlerimizi PKK’nin elinden alıp getirebileceklerine emin görünüyorlardı. Aksi halde bu işin siyasi bedelini görür, görevlendirilmedikleri halde öylesine gönüllü bu işe kalkışmazlardı. Her ne ise uzaktan sandığım kadarı ile işin riski sonradan bir ölçüde görülmüş olmalı ki, üç kişilik bir fedai kadrosu seçilmiş. Onlar kameralara yansıyan görüntülerde de görüldüğü üzere, aslında TBMM’yi temsil etmedikleri halde, ancak milletvekili kimlikleri ile Apo’nun fotoğrafları önünde, PKK üssünde, rehine askerlerimizin teslim edilmesi anlaşmasına (sağlıklı teslim edildiklerine ilişkin metne) imza atmışlar. Basbayağı bir resmi devir teslim töreni yapılmış. Yetmemiş, sonrasında askerler alındıktan sonra bir de görkemli basın toplantısı düzenlenmesi öngörülmüş. Ancak nasıl olmuşsa arada Amerikalı startejik müttefiklerimiz bu işin Türkiye için çok fazla onur kırıcı bir görüntü yaratacağı duygusuna kapılmışlar. Bundan sonasına el koymuşlar... ??? ABD’nin, Irak ve Kuzey Irak yönetimlerinin en üst düzey siyasi ve askeri temsilleri de, aynı devir teslim töreni içinde varlar. Bize yıllardır söyledikleri kuyruklu yalanların belgesini veriyor olduklarına aldırmamışlar. Nasılsa bizler geri zekâlıyız, askerlerimizin sağ salim yurda dönmesi karşılığı sevindirik olacağız, bu kadarlık kusurun kadı kızında olurunu göreceğiz. PKK’yi razı edip bize askerlerimizi sağ olarak teslim ettikleri için duyduğumuz minnetle, yıllardır sayısız kanlı cinayete, terör eylemine yol açan yalanlarını unutacağız... Bu işin zaferinin DTP ve milletvekillerine bırakılmaması yolunda, K soner?cumhuriyet.com.tr IMF: ABD’NİN DÜNYA EKONOMİSİNE ETKİSİ SINIRLI OLACAK evletlerin dış politikaları vardır. Uzun vadeli stratejiler belirlenir ve bu doğrultuda hareket edilir. Uluslararası ilişkilerde ulusal çıkarların iktisadi, siyasi, askeri ve kültürel boyutlarıyla nasıl elde edileceği; belirlenen stratejiler doğrultusunda politikaların nasıl bütünleştirileceği ana hatları itibarıyla ortaya konur. Stratejileri politikalar, planlar ve programlar izler. Bunlar zamana göre yayılarak aralarında örtüştürülürler. AKP iktidarı ile birlikte Türkiye’nin ulusal (milli) politikalarının tamamen terk edildiğini görüyoruz. Dış ilişkilerde devlet kurumlarının, TBMM’nin daha önceki dönemlerde aldıkları kararların; uluslararası anlaşmalarla elde edilen hakların bir kenara itilerek, “ulusal olmayan bir kimliğe” hızla itildiğini somut sonuçlarıyla görmekteyiz. Bunun en çarpıcı örneğini Kıbrıs uyuşmazlığında yaşadık. Türkiye’nin uluslararası anlaşmalarla kazandığı haklar ve yetkiler kullanılmadı. Bu kazanımları ortadan kaldıran uygulamalara gidildi. AB ile ilişkilerde Lozan’da elde ettiğimiz hükümranlıklarımızı ortadan kaldıran tek yanlı anlaşmalar imzalandı .Kapitülasyonlar bir bir geri getirilmeye başlandı. Dış politikamız bugün, “AKP yönetiminin kendi özel tercihleri doğrultusunda”, fiilen yürütülmeye başlandı. Güneydoğu, Irak’ın kuzeyi, BOP, AB ile ilişki D BIÇAK SIRTI EROL MANİSALI ler, Kıbrıs, Patrikhane, Dicle ve Fırat ile ilgili olarak AKP üst yönetiminin yürütmekte olduğu politikalar, “tamamen AKP’nin özel tercihleri” üzerine oturtulmuştur. Stratejisiz, plansız ve programsız uygulamaları belirleyen faktörler hangileri? 1) Türkiye’nin “çerçeve anlaşmaları ile AB’ye tek yanlı bağlanması sonucu”, yürütülmekte olan bir sömürgeleştirme mekanizması var. Bu tek yanlı mekanizma Türkiye’nin iç ve dış politikasını belirleyen önemli faktörlerin başında: AB’ye kesinlikle tam üye yapılmayacağı, çerçeve anlaşmalarına konan özel maddelerle belirlenmiş bulunan Türkiye, “Brüksel’in söylediklerini yapmak zorunda bırakılan” bir ülke konumundadır. Abdullah Gül AB’nin Türkiye politikasını ne kadar iyi bildiğini,1994 ve 1995 yıllarında TBMM’de yaptığı konuşmalarla göstermiştir.(*) Bugün farklı şeyler yapmaları, konuyu bilmedikleri anlamına gelmiyor; bu yanlışlar bilerek yapılmaktadır; kendi özel beklentilerinin karşılığı olarak verilen ödünlerdir. Türkiye’nin Dış Politikası Neden Yok? 2) AKP üst yönetiminin ABD ile olan sıra dışı bağımlılıklar, Washington’u dış politikamızda fazlasıyla öne çıkarmıştır. Hükümetin BOP içindeki taahhütleri dış politikamızı ipotek altına sokmuştur. 3) AKP’nin, “özelleştirme, her şeyi piyasaya bırakma, dışa tamamen açılma” yönündeki uygulamaları, dış politikamızı belirleyen önemli bir öğe oldu. Dış ilişkilerde nelerin yapılıp yapılmayacağı, “piyasa üzerindeki etkilerine göre belirleniyor”. Mal, sermaye ve hizmet piyasaları yabancıların eline geçiyor. Dolayısıyla dış politikada nelerin yapılıp yapılmayacağını yabancıların belirlemesi sağlanıyor. Ulusal stratejiler ve politikaların yerini yabancı iş çevreleri, AB süreci ve ABD ile yapılan “çok özel” anlaşmalar alıyor. 4 Ancak AKP’nin dış politikasında “işin omurgasını” İslamcı (ve dinci) yeniden yapılanma hedefi oluşturuyor. Yukarıda sıralanan faktörler, “hedeflenen İslam devleti için,Türkiye üzerinden verilen ödünlerdir”. ABD ve AB bu koşullarla AKP’ye destek veriyorlar. Kimi işbirlikçi bölücülerin onlara omuz vermeleri bu nedenden kaynaklanıyor. AKP’ye göre dış politika denilince akla gelen faktörler şunlar: Washington, Brüksel ve piyasa… Bu özellikleri alt alta koyunca neler oluyor? TSK ısrarla talep ettiği halde AKP; Kürdistan projesine karşı kapsamlı tavır alamıyor; siyasi irade gösteremiyor. Kıbrıs’ta Washington ve Brüksel’in isteklerine uyuluyor. Sanayi, tarım ve hizmetleri geliştirecek ulusal politikalar izlenemiyor. Bütün işler piyasaya; piyasa da Batı tekellerinin emrine sunuluyor. İşte bu nedenle Türkiye bilinçli ve programlı bir biçimde hükümet tarafından oyalanıyor. Yalnız Irak’ın kuzeyinde değil; AB ile ilişkilerin normalleştirilmesinde, ekonomide ulusal politika izlenmesinde ve her alanda. Piyasaya, Washington’a ve Brüksel’e ihale edilmek istenen bir Türkiye ile yüz yüzeyiz. 2 Kasım’da Rice bizi oyalamak için “PKK ortak düşmanımız” demiş, sevsinler… 5 Kasım’da, bugün ne mi olacak? Yine,Türkiye’yi oyalayan bir karar çıkacak… Zaten bunun için gidilmedi mi? (*) Avrupa’yla Derin Bağlar,Truva, 2007 www.istanbul.edu.tr/iktisat/emanisali Ekonomi Servisi Uluslararası Para Fonu (IMF) Araştırma Bölümü Uzmanı Ayhan Köse, ABD ekonomisindeki büyümenin yavaşladığını ancak bunun bir resesyon (durgunluk) olmadığını belirterek, bu durumun dünya ekonomisine etkisinin sınırlı olacağını söyledi. TÜSİADKoç Üniversitesi Ekonomik Araştırmalar Forumu tarafından düzenlenen “ABD Ekonomisi ve Dünya: Yükselen Piyasaların Rolü’’ konferansında konuşan Köse, ABD ekonomisindeki yavaşlamanın gelişmekte olan ekonomilerin büyüme hızlarını çok fazla düşürmediğini vurguladı. Köse, “Sorulması gereken soru şu; acaba bardak dolu mu boş mu? Bardağın dolu olduğunu söylemek için geçerli sebeplerimiz var. Çünkü artık bir dizi ülke için ABD ile ekonomik ilişkiler 20 yıl öncesine göre daha az önemli” dedi. Köse, IMF’nin tahminlerine göre dünya ekonomisinin 2007 ve 2008’deki büyüme hızının, geçen yıllara oranla düşeceğini belirtti. ABD aksırdığında dünyanın geri kalanının soğuk algınlığına yakalandığını belirten Ayhan Köse, 2004’ten bu yana dünya ekonomisinin hızla büyüdüğünü, bu büyümede ABD ekonomisinin büyümesinde yavaşla Direksiyon artık ABD’de değil G elişmekte olan ülkelerin artık eskisi kadar ABD ekonomisine bağlı olmadığını belirten uzmanlar, son 3 yılda ABD’deki büyüme yavaşlarken, dünyanın geri kalanının hızla büyüdüğüne dikkat çekiyor. ma, gelişmekte olan bölgelerin büyümesinde ise artış gözlendiğini dile getirdi. ABD’deki yavaşlamanın tüketim ve yatırımı etkilemesi sonucu resesyona (durgunluk) dönüşeceğine işaret eden Köse, ortalama ekonomilerin yüzde 70’inin ABD’deki resesyon karşısında durgunluk yaşadıklarını kaydetti. Konferansa katılan Koç Üniversitesi Ekonomi Araştırmaları Forumu İcra Komitesi Eşbaşkanı Ömer Aras, dünya ekonomisinin artık eskisi kadar ABD ekonomisine sıkı sıkıya bağlı olmadığına dikkat çekerek, “Çin’in 2050 yılında, 70 trilyona yaklaşan milli geliri ile Amerika, Japonya ve Almanya ekonomilerini önemli bir farkla geride bırakarak birinci sıraya yerleşeceği öngörülüyor” diye konuştu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle