03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

HAFTA C Hakan DİRİK Redaksiyon/Redaktion: Starkenburg Str. 5, 64546 MörfeldenWalldorf. email:[email protected] Tel: 0610598174446 İmtiyaz Sahibi/Inhaber: İlhan Selçuk (Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş.’yi temsilen, Cumhuriyet Vakfı adına) Genel Yayın Yönetmeni/ Chefredakteur: İbrahim Yıldız Yazı İşleri Müdürü/ Redaktionsleiter: Osman Çutsay Editör/ Redakteur: Gonca Kanber Yayın Koordinatörü/ Koordinator: Hayri Arslan Reklam/Anzeigen: Ömer Aktaş Yayın Kurulu/Redaktionsbeirat: İlhan Selçuk (Başkan/ Vorsitzender), Prof. Dr. Emre Kongar (Berater), Orhan Erinç, Hikmet Çetinkaya, Şükran Soner, İbrahim Yıldız, Orhan Bursalı, Mustafa Balbay, Hakan Kara Baskı/Druck: Hürriyet A.Ş Zweigniederlassung Deutschland, An der Brücke 2022 D64546 MörfeldenWalldorf. Dağıtım/ Vertrieb: ASV Vertriebs GmbH (Der Verlag übernimmt keine Haftung für den Inhalt der erscheinenden Anzeigen) Musikinin hüzünlü nağmesi Sümerbank “Atatürk’ün arkasında duran müdürden sessiz bir işaret verildi. İşte o zaman, bin başlı dev, korkunç bir kükreyiş, bir kudurtuyla birden harekete geldi. Müdürün verdiği o işaretle bütün motorlar, tezgâhlar, birden coşmuş, kudurmuşlardı. Şimdi, Menderes Vadisi göklerine kadar vuran, Menderes’in kim bilir kaç defa duyduğu yer sarsıntısı gürültülerini, yıldırım uğultularını andıran bir dünya titreyişi havayı dolduruyordu... İşte o anda, belki kendi bile farkına varmadan ağzından şu kelimeler döküldü: İşte bu bir musiki!..” Mustafa Kemal’in kulaklarında uğuldayan “sanayi musikisi”, Sümerbank Nazilli Basma Fabrikası’nın tezgâhlarından yükseliyordu. Şevket Süreyya Aydemir’in aktardığı anekdot, fabrikanın açılış töreninden. Ama açılışa giden yola bakmalı öncelikle. Ulusal Kurtuluş Savaşı’ndan alnının akıyla çıkmış, hemen peşinden gelen ekonomik buhranı atlatmış genç Türkiye Cumhuriyeti, “tam bağımsızlık” peşinde. Bunun sağlanması için “ekonomik bağımsızlığın” gerektiğinin de bilincinde. İzmir İktisat Kongresi’nden çıkan kararlar doğrultusunda Batı Anadolu’da dev bir tekstil tesisi planlanıyor ama hazine tam takır kuru bakır! Ruslarla teknolojik yardımı da kapsayan bir kredi anlaşması yapılıyor, “narenciye” karşılığında. Fabrikanın kurulacağı yer de tam bir bilinç göstergesi. Ülkedeki pamuğun yarıya yakının üretildiği, Çukurova’dan sonra pamuğun merkezi konumundaki Menderes Ovası ve onun odağındaki Nazilli... Yöreye gönderilen keşif heyetinin de raporları sonrası basma fabrikası için ideal yer olarak belirleniyor. Takvim yaprakları 25 Ağustos 1935’i gösteriyor: Bölgenin dört bir yanından işçi gelir fabrika inşaatı için. Hatta Nazilli Cezaevi’ndeki tutuklular bile inşa sürecinin aktörlerindendir. Devlet kararlı, söz vermiş, “29 Ekim 1937’de fabrika açılacak” diye; millet azimli, omuz vermiş tüm sürece. And verilen tarihten 20 gün önce açılış günü gelmiş çatmış. Yöre halkının, çıkardığı sesten ötürü “gıdı gıdı” adını verdiği tren, 9 Ekim 1937 günü saat 13.30’da Atatürk’ü getirmişti Nazilli’ye, yanında İsmet İnönü, Celal Bayar ve bakanlarıyla birlikte. Açılış anahtarını kendisinin çevirdiği fabrikanın yıldırım uğultuları, Atatürk’e “musiki” gibi gelmişti. O musikinin ne denli “çok sesli” olduğunu vurgulamakta yarar var. Nazilli Basma Fabrikası, tam anlamıyla “entegre” tesis. İplik, dokuma ve basma bölümlerinden oluşan fabrikaya, bir kapıdan pamuk giriyor, diğer kapıdan basma çıkıyor. Aradaki işlemler saymakla bitmez. Gezi kılavuzu, fabrikanın gece gündüz iki vardiya çalışarak yılda 18 milyon metre basma imal edeceğini müjdeliyor. Özellikle yakın çevredeki dokumacıların kullanacağı 34 bin ton iplik üretilecek. Kullanılacak pamuksa “mıntıkadan” temin edilecek. Bunlar için üç vardiyada yaklaşık 2 bin 500 işçi çalışacak. Eskilerin “muazzam”, “harikulade” kavramlarıyla sıfatlandırdığı fabrikanın açılışta gezilen güzergâhına ben de uymaya, “Ata’nın izinden” gitmeye çalıştım. Ancak dağ yürüyüşlerine meraklı yakın çevremin ısrarlarını kıramayıp, rotalarını adımladığım zamanları bile özledim! Tamamını dolaşmak için maraton koşucusu kondisyonu olması gerekir insanın. İtiraf etmeliyim ki, maraton koşucusu değilim! Sıralamaya çalıştığım tüm işler için yaşama geçirilen fabrika, yaklaşık 111 bin metrekare alana yayılmış. Fabrikanın kapalı alanı ise 51 bin metrekare. Son ustalarından, benim de mihmandarlığımı yapan Süleyman Usta (Süleyman Özpınar), Nazilli Basma’nın son emekçilerinden. İşi elektrik onarımı olduğu için, tesisin her metrekaresini avucunun içi gibi biliyor. Fabrikayı dolaşırken, eski bir sevgikuruluşundaki, parıltılı günlerin ardından yaşanan zorluklar aşılmış, 1960’a dek “istikrar dönemi” sürüp gitmiş. 6179 arası ise Nazilli Sümerbank’ın “altın yılları” diye anılıyor. Sonra... Sonra, çöküş başlıyor, başlatılıyor... Kamu işletmelerinin “malum” sorunları Sümerbank Nazilli’nin de başına üşüşüyor ve Turgut Özal’lı yıllarla birlikte “sapeşkeş çekilirken, 2002’de kapısına kilit vuruluyor. Ancak, fabrika ve arazileri kamu kuruluşları arasında; belediye, Adnan Menderes Üniversitesi arasında pay ediliyor. Oysa bu miras, “mirasyedilere” bırakılamayacak kadar değerli. Her aşk, maşukun ihanetini barındırmak zorunda mı bünyesinde?.. Nazilli Basma da böyle bir ihaneti yaşamış, üstelik terk edildikten sonra bile! Türkiye’nin ilki, kapatılan Sümerbank işletmelerinden sonuncusu, Adnan Menderes Üniversitesi’ne devredildikten sonra, sancılı süreçler geçirmiş. Fabrika alanı, kapatıldığı 2002’den beri üniversitenin sorumluluğunda. Bir bölümünde üniversitenin iktisadi ve idari bilimler fakültesiyle meslek yüksekokulu öğrencileri öğretim görüyor. Ancak, üniversite yönetimi fabrikanın ana bölümlerinin bulunduğu alanı geçtiğimiz yıllarda bir şirkete kiralamış. çalışanı olmak, geçit törenlerinde “Nazilli Basma Fabrikası” pankartının arkasında yürümek. Bir süre önce buraya atanan Kaymakan Caner Yılmaz da, basma fabrikasının Nazilli için ne kadar büyük önem taşıdığını gelir gelmez fark etmiş ve harekete geçmiş. Şimdi yeni bir umut taşıyor Nazilli halkı, özlediği makina gürültüsünü yeniden duyabilme umudu. Bunun için de ilk adım atıldı. Kaymakamlığın öncülüğünde yerel yönetim, ticaret odası ve sivil toplum kuruluşları bir araya geldi. Yerel girişim, üniversiteden boş duran fabrika alanını geri istedi. Üniversite yönetimi, konuya sıcak bakıyor. Yakın zamanda üniversite senatosundan bu yönde karar çıkması bekleniyor. Yılmaz, Nazilli’de hemen herkesin bir biçimde basma fabrikasından “teğet geçtiğini” söylüyor ve “Mutlaka fabrikayı yeniden yaşama geçireceğiz” diyor. Ancak fabrikayı yeniden ayağa kaldırmak hiç de kolay görünmüyor. Burasının “Sümerbank” olduğunu gösteren bir tabela bile kalmamış ortalıkta. Hemen girişte, Atatürk’ün siluetinin belli belirsiz seçilebildiği “Azami tasarruf, milli özelliğimiz olmalıdır” sözünün yazılı olduğu tabela, pas tutmuş. Koca bir tarihin tanığı çamlar, devriliyor bahçede. Asırlık ağaçlar, belki de bu hüzünlü nağmeleri duymak istemiyor artık ama tüm haşmetiyle direnenler de var. Süleyman Usta’yla birlikte fabrikanın dokuma tezgâhlarında saçlarını ağartan Mustafa Çakır da katılıyor turumuza. Devasa yapıdan içeriye adım attığında insan hayranlığını gizleyemiyor. Talandan geriye kalanlar bile fabrikanın ne kadar devasa bir tesis olduğunu ortaya koyuyor. Binalar hâlâ sapasağlam. Bir zamanlar “hakiki dara, peşin para” sloganıyla yöre halkını kalkındıran Türkiye’nin sanayi ateşi, şimdi kendisini yeniden alevlendirecek rüzgârı arıyor. O rüzgâr “sağlam” biçimde eser mi, bilinmez. YAĞMAYA UĞRAMIŞ Nazillili, dört elle sarılmış bu işe. Basma fabrikası yeniden faaliyete geçecek, kent eski dinamiklerine yeniden kavuşacak umuduyla... Ama ne gezer, kapkaççının eline düşmüş fabrika. İçindeki makinelerin büyük bölümünü, hurda olarak satmayı becermiş, iş bilir tüccar! Kiracı şirketin sahiplerinin niyeti öylesine belliymiş ki, uzunluğu 45 kilometreyi bulan fabrika içine aralıksız döşenmiş rögar kapaklarını bile söküp götürmüş işletmeden. Yağmadan geriye kalan makinalar, koruma kurulu tarafından numaralandırılıp “koruma” altına alınmış durumda. Sütten ağzı yanmış ama, sütün tadına da varmış Nazilli. Çünkü basma fabrikası ilçenin her şeyi. Bir gurur Sümerbank liyi yeniden kollarına alıyormuş gibi!.. TİLKİLERİN MEKÂNI Bu “muazzam” tesiste şimdi tilkiler yavrularını doğruyor, baykuşlar kanat çırpıyor. Benzetme olsun diye yazmadım, bizzat tanığıyım baykuşların çırptığı kanadın, tilkilerin ayak izlerinin. İnsanın içini burkuyor, dünyayı titreten makine uğultularının Nazilli’den silinişi. Oysa, tış ninnileri” dillendiriliyor. Sonrasında sanayi musikisinin nağmeleri hüzünlü sesler veriyor. “Küreselleşme” denen hain rüzgâr, tüm dünyayı kasıp kavururken Nazilli’den de geçmeyi ihmal etmiyor. Bin başlı devin kafalarını birer birer koparıp, haraç mezat savuruyor. Ama yine de “talandan” nispeten hafif biçimde kurtuluyor Nazilli Basma. Sümerbank’ın hemen tamamı tasfiye edilmiş, arazileri ve fabrikaları önüne gelene Atatürk’ün 1937 yılında açılışını yaptığı Sümerbank Nazilli Basma Fabrikası, yerel girişimle yeniden ayağa kaldırılmaya çalışılıyor. ŞEYTAN’IN DOĞDUĞU YER Türkiye’nin sanayi anıtı olması yetmiyorsa, futboldan açalım o zaman sözü. Futbolculuğunda “şeytan” lakabını alan, teknik direktörlüğünde Fenerbahçe’de 7 maç dayanamasa bile, bugün televizyonların vazgeçilmez otoriteleri arasında yer alan Rıdvan Dilmen, sizce nereden yetişti? “Sümerspor” bugünün, harcamalarını vergiden düşmek dışında amaç taşımayan sözde sponsorlarını bile cezbedebilecek ismiyle, “şeytan”ı da bünyesinden çıkarmış. Daha önceki dönemlerde, antrenör Musa Sezer’in “fabrika” kökenli olması nedeniyle Galatasaray’la kuruluş yıldönümünde oynanan maç ise, dönemin unutulmaz hatıralarından. Turizmcilerden barış mesajı Antalya’da yapılan Skal International’ın 68. Dünya Kongresi’nde Ekoturizm Ödülleri sahiplerini buldu Gürsu KUNT ANTALYA Konaklama sektöründen seyahat acentalarına, havayolu yetkililerinden cruise gemilerine kadar, 87 ülkede 22 bin üyesi bulunan ve dünyanın en büyük seyahat ve turizm profesyonelleri organizasyonu olarak bilinen Skal International, 68. Dünya Kongresi’ni Antalya’da yaptı. Dünyanın birçok ülkesinden 1000’e yakın delegenin katıldığı kongrede barış mesajları verildi, barış olmadan turizm olmayacağının altı çizildi. Kongrede ayrıca 6. Ekoturizm Ödülleri, Skal International Dünya Başkanlığı’na aday olan Hülya Aslantaş’ın sunumuyla verildi. Çevre korunması, sürdürülebilir ve sorumlu turizmin gelişmesini teşvik etmek amacıyla 2002 yılından bu yana verilen “Ekoturizm Ödülleri” için bu yıl 24 ülkeden, 46 aday katıldı. “Tur Operatörleri ve Seyahat Acentaları” kategorisinde Fiji Adaları’ndan Agua Trek Firması, “Kırsal Yerleşim” kategorisinde Hindistan’ın Marakikulam bölgesindeki Marari Beach’te bulunan Earth Experieance Hotel, “Şehir Yerleşimi” kategorisinde, Hindistan’da Uppal’s OrchidAn Ecotel Hotel India, “Genel Sayfiye Yeri” kategorisinde Fiji Adaları, Coral Reef WalkRestoration Programı ve Coral Farm, “Şehirler ve Köyler” kategorisinde Ekvador’dan Ecovita Organic Camping and Farm, “Eğitim Programları ve Basın” kategorisinde de Ekvator’da Yachana Lodge ve Yachana High Scoll ödül aldı. Kongrenin açılışına katılan Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay Skal’ın çalışmalarını dostluk çerçevesinde şekillendirmesinin, dünya için önemli olduğunu söyledi. Skal International Dünya Başkanı Litsa Papanazzi “Burada çok sıcak bir misafirlik görüyorum, bu Skal için çok önemlidir” dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle