03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

18 GÜNCEL C haberlerin devamı Türkiye’nin PKK’ye karşı atacağı adımların Washington’ın izni ve bilgisi dahilinde olacağı belirtiliyor 9 KASIM 2007 CUMA GÜNDEM MUSTAFA BALBAY CÜNEYT ARCAYÜREK Mücadele ABD güdümünde Elçin POYRAZLAR WASHINGTON Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı George Bush’un gerçekleştirdikleri görüşmede Ankara’nın PKK ile mücadele konusunda somut adım beklentisi yanıtsız kalırken Washington yalnızca istihbarat paylaşımını öncelikler arasında saydı. Erdoğan’ın Kuzey Irak’ta PKK kamplarının dağıtılması, örgütün liderlerinin yakalanması, lojistik desteğin kesilmesi, ABD ile diplomatik, siyasi ve askeri düzeyde işbirliği yapılması yönünde Ankara’nın somut taleplerini dile getirmesine karşın Bush’un somut adımlara değinmekten kaçınarak PKK ile mücadele konusunda yalnızca istihbarat paylaşımı ve askeri düzeyde üçlü yeni bir oluşumdan söz etmesi dikkat çekti. ABD’nin Kuzey Irak’ta Ankara’ya “anlık ve belli noktalarda” istihbarat sağlayacak olması Türkiye’nin PKK ile mücadelede ABD’nin izin ve bilgisi dahilinde hareket etme zorunda RTE Dedi: Operasyon Bush Dedi: Varsayım! eyaz Saray’da iki ülke arasında tarihin en “kritik” görüşmesi diye adlandırılan buluşmadan önce RTE, “pozitif duygular içinde” olduğunu söyledi. “Başkan Bush’la görüşme sonrası yapacağım açıklamalar kamuoyunu rahatlatacaktır” dedi.Akla, bir Başbakan bunları söylediğine göre Beyaz Saray’dan görüşme öncesi rahatlatıcı haberler aldığı olasılığı geliyor. Oysa: Bush’la yaptığı görüşmede RTE’nin ne aldığını ne verdiğini bilmek olanaksız. Bilinen tek şey varsa görüşmeden sonra Ulusal Basın Kulübü’nde Türk gazetecilerden “Beyaz Saray operasyona evet dedi mi” sorularına verdiği yanıt, Türkiye’de cartlı curtlu konuşmalarında söylediklerinden farklı değil. Sınır ötesi harekât yetkisini TBMM’den aldıklarını, ancak Başkan Bush’la terörle mücadele konusunda görüştüklerini söyledi, hatta görüşmeden memnun ayrıldığını yineledi. “İstediğimi aldım” diyen RTE’ye ne aldığını sormak gerekiyor. Oval Ofis’te bizimkinin yanında sınır ötesi operasyon konusunda görüşü sorulan Başkan Bush, günlerdir Türk ve dünya kamuoyunun aklından çıkmayan operasyon konusundaki soruyu: “...Varsayımlar üzerinde konuşmam!” diye yanıtladı. Böylece, günlerdir RTE’nin yaptığı açıklamalara dayanarak sınır ötesi operasyonların gün sorunu olduğu, kim (hatta ABD) ne derse desin kararı biz veririz biçimindeki yüksek perdeden atılan sözler, iddialı varsayımlar bir kalemde yok oluverdi. Sınır ötesi kapsamlı bir harekâta ABD Başkanı’nın olur vermediği anlaşılıyor. Kimseden icazet ve izin almayacağımızı söyleyen RTE ancak umduğuyla değil, bulduğu ile yetinmek zorunda kalıyor. ??? Başkan Bush, elbette gözden çıkarmayı istemediği sözüm ona “stratejik ortağını” eli boş göndermek istemiyor. Bayan Rice’ın durmadan yinelediği “itidalli olun”u destekleyen ve bizimkinin dört elle sarıldığı bir öneri ile karşılık veriyor: Askeri işbirliği! Dağın doğurduğu son fare bu ve RTE, Başkan Bush’un önerisini; “Bu bildiğiniz bize vakit kaybettiren mekanizmalardan değil. Bu farklı bir işbirliği” diye savunuyor. RalstonBaşer ikilisinin on dört ay çabadan sonra sıfır kere sıfır diye sonuçlanan “işbirliğinden” sonra... daha yüksek düzeyli, bu kez doğrudan askerler düzeyinde ve... daha kapsamlı istihbaratı öne çıkaran işbirliğine rıza göstermiş oluyor. Savunmayı, “Temenni ederiz ki, bu çalışmalar en kısa zamanda sonuç versin” diye kapatıyor. İki ülke arasında, hatta bir ara iplerin kopması olasılığının gündeme geldiği tarihin en kritik görüşmesi böylece temennilerle sonuçlanıyor ve: “Beyaz Saray buluşması tarihe kritik görüşme” yerine “kıvırma görüşmesi” diye geçiyor. ??? Beyaz Saray’dan sonra yapacağı basın toplantısında kamuoyunu rahatlatıcı açıklamalar yapacağı yerde, “yeşil ışık yandı mı” sorusu ile sıkıştıran Türk gazetecilerinin karşısına çıkmıyor, ABD Basın Kulübü’nü yeğliyor. Rahatlatıcı açıklamalar kendine kalıyor. Tarihsel görüşmeden çıkan sonuçları beraberindeki heyeti muazzama ile değerlendirdikten… operasyon beklentisinde olan halkı uyutacak kimi öğeleri saptadıktan sonra, rahatlatıcı açıklamaları ya yurda dönünce ya da Washington’da yapmayı planlıyor. K. Irak’ı “rahatsız edecek kapsamlı bir askeri harekâta” Başkan Bush izin vermediğine göre, geriye kala kala PKK kamplarının, lojistik destek aldığı yolların ortadan kaldırılmasını öngören PKK’nin yuvalarına nokta operasyonları kalıyor. O da elbette havadan ve elbette Irak hava koridorlarını elinde tutan ABD’nin uygun gördüğü ve izin vermesi durumunda gerçekleşecek. Halkımızı uyutmak için RTE’nin elinde kalan tek koz; nokta operasyonları! Bir başka nokta dikkat çekici: RTE, “Bir operasyon kararı aldık” diyor ama, “bunun şeklini başta Genelkurmay olmak üzere teknik kadroların bildiğini” söyleyerek biçimi ve zamanı ile ilgili sorumluluğu askerin üzerine atıyor. ??? Görüşmeden sonra Amerika’daki açıklamalarından çıkan sonucu tabii RTE’ye göre amaçlı hareket eden Türk basını küçümsüyor, operasyon yerine istihbaratlı nasihat diye yorumluyor diyelim; peki ama AP gibi dünyaca ünlü bir haber ajansının “Başkan Bush’un Türk Başbakanı’na terör örgütüne karşı mücadelede yeni yardım sözü verdiğini” dünyaya yayan haberine ne demeli? İngiliz Reuters Ajansı, BBC ve Fransız Haber Ajansı AFP’nin haberleri de AP’den farklı değil. Demek ki, diplomaside ve uluslararası arenada yurtiçinde sergilenen Kasımpaşalılık sökmüyor. Açıklamalar, ABD Başkanı’nın RTE’ye “elindeki kartlar ölçeğinde oynamasını” öğütlediğini gösteriyor. RTE de kuyruğu dik tutuyor, yine operasyon yapma olanağını elinde tuttuğunu söylüyor, söyleyecek ama: Kimilerince tarihimizin gördüğü en büyük Başbakan diye takdim edilen RTE; Beyaz Saray’daki tarihsel görüşmede ipleri koparacağı yerde pekiştirmek... Başkan Bush’un önünde öğretmenin sözünü dinleyen bir ilkokul öğrencisi gibi durmak zorunda kalıyor. Oval Ofis’teki görüşmeden sonra kameralara poz verirken, aynı düzeydeymiş görüntüsü vermek için Bush gibi ayak ayak üstüne atmakla bu işler yürümüyor. Alınan sonuçlara bakılırsa, tarihsel görüşme diye adlandırılan görüşmelerle tarihsel bir devlet adamı da olunmuyor. B Görüşmenin ardından Başbakan Erdoğan ‘Hamdolsun istediğimizi aldık’ şeklinde bir açıklama yaptı. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın PKK ve Irak’ın kuzeyi ile ilgili 5 maddelik talep paketine karşın ABD Başkanı George W. Bush’un somut adımlara değinmekten kaçınarak PKK ile mücadele konusunda yalnızca istihbarat paylaşımı ve askeri düzeyde üçlü yeni bir oluşumdan söz etmesi dikkat çekti. kalacağı yorumlarını beraberinde getirdi. Türkiye’nin Kuzey Irak’ta PKK’ye karşı bir sınır ötesi operasyon yapmasını “varsayım” olarak niteleyen Bush, PKK ile mücadelede ilk adımın istihbarat paylaşımı olduğunu söyledi. ErdoğanBush görüşmesi öncesinde günlük basın toplantısında gazetecilerin sorularını yanıtlayan Beyaz Saray sözcüsü Dana Perino, “ABD’nin Türklere PKK’ye karşı yapılacak sınırlı ve belirli eylemlerinde istihbarat sağlamasından” söz etmişti. Bir gazetecinin “Türkiye’nin Kuzey Irak’a bir operasyon düzenlemesi durumunda tepkiniz ne olur” sorusunu Bush, “Varsayıma dayalı sorulardan hoşlanmıyorum. Biz PKK sorunuyla başa çıkabilmek için yeterli istihbarat sağlanması konusunu konuştuk. Herhangi bir stratejiyi etkin kılabil mek için bunların kim ve nerede olduklarını bilmemiz gerekir” diye yanıtladı. Bush ayrıca “Modern teknolojilerin kullanıldığı doğru zamanlı sağlam bir istihbarat siyasi hedefleri gerçekleştirmek için cinayeti işleyen insanlara karşı mücadeleyi kolaylaştıracaktır” dedi. Bush, Erdoğan ile ABD ve Türk ordusunun “sürekli temas” halinde kalması gerektiğini konuştuklarını söyleyerek bunu sağlamak için “üçlü bir düzenleme” kurduklarını da dile getirdi. Bu oluşumda Bush, ABD ve Türkiye’deki Genelkurmay ikinci başkanlarıyla Irak’taki ABD güçlerinin komutanı David Petraeus’un sürekli temasta bulunacağını ifade etti. Bush’un daha önce Türkiye, ABD ve Irak’ın oluşturduğu “üçlü mekanizma” ifadesi yerine “tripartite arrangement” (üçlü düzenleme) ifadesini kullanması dikkat çekti. ABD Başkanı ayrıca Erdoğan’ın durumun ciddiyetini kendisine aktararak eyleme geçilmesi gerektiği görüşünü ilettiğini söyledikten sonra “Bunu anlıyor ve katılıyorum” dedi. Erdoğan’ın Sınır İçi Operasyonları! ushErdoğan görüşmesinden sınır ötesi bir şey görünmüyor, sınır içine bakalım... Başbakan Erdoğan’ın 21 Ekim’de Dağlıca’da meydana gelen terör olayının ardından dört kesime sınır içi operasyon düzenlediğini görüyoruz:Yargıya, muhalefete, medyaya, terör uzmanlarına... Benzetme belki kara mizah ama, eksiği var fazlası yok! AKP hükümetinin yargıya yönelik demokratik bakışının özeti şu: Verdikleri kararlar lehime mi, aleyhime mi? Lehineyse şöyle yaklaşıyor: “Yargı bağımsızdır... Kimse yönlendirmeye kalkmasın!” Aleyhineyse yaklaşımın yerini uzaklaşım alıyor: “Bunlar senin işin değil efendi, ulemanın işi... Yargı bizim istediğimiz yasağı uygun bulmuyorsa, bunu kendimize yönelik bir tavır olarak değerlendiririz...” Öyle anlaşılıyor ki, yeni anayasayla birlikte yargıyı tümüyle siyasete bağlayıp işi kökten çözecekler. Bu aşamadan sonra yargının verdiği tüm kararlara “saygılı” olacaklar! Erdoğan’ın muhalefet eleştirilerine ilişkin sözleri başka bir yorum gerektirmeyecek kadar açık: “Çığırtkanlar...” Eğer AKP’nin istemediği bir çözüm öneriyorsanız, adınız çığırtkana çıkıyor! ??? Erdoğan, medyaya yasak istediğini üstüne altına basa basa ilan etti. Çok konuşup hiç bilgi vermeyen hükümet gözcüsü Cemil Çiçek, “Danıştay’dan döndükten sonra medyaya haber yasağına ilişkin başka bir girişimde bulunmaya gerek yok” eğiliminde olduğu halde Başbakan’ın ısrar etmesi üzerine yeni bir hamle yapıldı. Bundan sonuç alamayınca Erdoğan “atış serbest” pozisyonuna geçti ve herkese yüklendi. Erdoğan, terör üzerine yorum yapan askersivil herkese ortak bir ad taktı: “Tahrik memurları!” Medyada günlerdir yapılan yorumlarda toplumu yasaların dışına çıkıp eyleme sürükleyen uzmana rastlamadık. Tam tersine çoğunlukla iç barışın önemine dikkat çeken konuşmalar öne çıktı. Ülke içine dönük büyük bir operasyon başlatan Erdoğan’ın buna karşılık ne terör örgütüne, ne yandaşlarına ne de terörün yuvalandığı Irak’ın kuzeyindeki yerel yönetime yönelik ciddi bir eleştirisini göremedik. Düne kadar “kardeşim” diye bağrına bastığı Talabani’ye tek laf yok! Düne kadar “Barış için düşmanımla bile görüşürüm” dediği Barzani’ye sadece “Muhatabım değil” diyebildi! ??? Topluma bakınca... Türkiye günlerdir ayakta. Sadece Türkiye değil, yurtdışındaki Türkler de kendilerini sorumlu hissediyor olmalılar ki, sokağa döküldüler. Hafta sonu Doğu Anadolu’dan Ege’ye kadar bir dizi yerde teröre karşı eylemler vardı. Yurtdışından gelen haberler de ilginçti: Makedonya’da Türk bayrağını ve Atatürk resmini kapan Üsküp meydanına koşmuş... Almanya’nın değişik kentlerinde yine Türkler teröre ve terör örgütüne lanet yağdırmış... Okyanus ötesinde New York’ta da yürüyen Türkler, ABD’yi müttefik sorumluluğuna çağırmış... İkileme bakın: Bir yanda içte ve dışta yüreği Türkiye ile çarpan insanlar... Bir yanda bu tür haberlerin medyada yer almamasını isteyen Başbakan! Aslında başbakanının başbakan olduğu ülkelerde, bu tür eylemler hükümetlere güç verir. “Kamu diplomasisi” diye de adlandırılan toplumsal güç, ülke yöneticilerinin masada daha dik oturmasını sağlar. Bizde ise tam tersi... Türkiye’nin toplam gücü Erdoğan’ın gücüne gidiyor! B Barzani’ye yaptırım yok Bahadır Selim DİLEK ANKARA ABD yönetimi, Iraklı Kürtleri koruyup kollama politikasından vazgeçmediğini Beyaz Saray’da, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı George Bush arasında yapılan görüşmede de ortaya koydu. Görüşmede Bush, PKK’ye önemli destek sağlıyor olmasına karşın Kürt lider Mesut Barzani’yi Türkiye’ye hedef yaptırmadı. ErdoğanBush görüşmesinin ardından başkent kulislerinde yapılan değerlendirmelere göre AKP, Washington yönetiminin Barzani’yi hedef yaptırmama yönünde attığı bütün diplomatik adımları sadece izlemekle yetinirken, Türkiye, Irak’ın kuzeyinden gelen ve ülkenin siyasi birliği ile toprak bütünlüğünü hedef alan tehdide karşılık yürütmekte olduğu mücadelesinde önemli ölçüde zemin kaybetti. Barzani’nin de Washington yönetiminin kendisine sağ ErdoğanBush görüşmesinin ardından başkent kulislerinde yapılan değerlendirmelere göre Türkiye, Irak’ın kuzeyinden gelen, ülkenin siyasi ve toprak bütünlüğünü hedef alan tehdide karşılık yürütmekte olduğu mücadelesinde önemli ölçüde zemin kaybetti. ladığı bu avantajla Türkiye’ye yönelik daha çok siyasi mesaj vermesinin önü açıldı. Oysa Dışişleri Bakanı Ali Babacan, ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice ile 2 Kasım’da Ankara’da yaptığı görüşmenin ardından, “Kuzeydeki yönetimin PKK ile mücadeledeki siyasi iradesi konusunda kuşkularımız vardır. Yaptıkları açıklamalar terör örgütüne zımni destek, sempati niteliği taşıyan açıklamalardır” demişti. Görüşmenin ardından sızan bilgilere göre PKK’yi koruyup kollamasına karşın Barzani’ye ilişkin hiçbir yaptırım kararı alınmadı. Hatta konunun Türk tarafınca dile getirilmesine karşın ABD’li yetkililer bu konuyu geçiştirmekle yetindiler. Üstelik, Erdoğan ile Bush’un basının karşısına geçtiklerinde verecekleri mesajlar üzerinde konuşulurken, ABD tarafı Barzani konusunun ve Kürt liderin sağlamakta olduğu desteğin bire bir gündeme getirilmemesini istedi. Ortak açıklamada terör örgütü öne çıkarıldı ve Barzani görmezden gelindi. Yapılan değerlendirmelere göre ABD’nin diplomatik manevrası üç aşamada gerçekleşti. Bush, önce Türkiye’nin nabzını tutmak için Rice’ı, Irak’a komşu ülkeler toplantısı öncesinde Ankara’ya gönderme kararı aldı. Ancak Rice Ankara’ya doğru yola çıkmadan önce, Washington’dan Ankara’ya “Sı nır ötesi operasyonda Barzani’yi hedef almayın” mesajını iletti. Hatta Washington yönetimi, 5 Kasım randevusunu, Ankara’dan alınacak bu söze bağladı. Rice da Ankara’ya geldiğinde bu yöndeki taleplerini yineledi. İkinci aşamada ise Irak’a komşu ülkeler toplantısında, Irak’ın Kürt kökenli Dışişleri Bakanı Hoşyar Zebari’nin, Irak hükümetinin öneri paketi ile İstanbul’a gelmesi, sürecin kırılmasında etkili oldu. Sınır ötesi operasyon konusunda, “Irak hükümeti ve kuzeydeki Kürtler yapıcı bir tutum izliyor” görüntüsü ortaya çıktı. Zebari’nin öneri paketi ile gelmesi yönünde ABD’nin telkinde bulunduğu bilgisi de kulislere yansıdı. Son olarak da ABD’nin girişimleri ile kaçırılan sekiz askerin Türkiye’ye teslim edilmesi, Bush görüşmesi öncesinde ABD’nin manevra alanını genişletti, Türkiye’ninkini kısıtladı. Saygun: Yeni bir şey yok ROMA (AA) – Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Ergin Saygun, Türkiye, ABD ve Irak arasında terörle mücadele konusunda, yeni bir “üçlü mekanizmanın” söz konusu olmadığını belirterek, “Buna bir tür kırmızı telefon diyebiliriz” dedi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı George Bush’un gerçekleştirdiği görüşmeye katılan Orgeneral Saygun, Başbakan’ın İtalya gezine katıldı. Roma’da gazetecilerin sorularını yanıtlayan Saygun Washington’daki görüşmeleri değerlendirdi. Saygun, görüşmelerin ardından dile getirilen “yeni bir üçlü mekanizma’’ya ilişkin sorular üzerine, “Üçlü mekanizma diye bir şey yok. Buna bir tür kırmızı telefon diyebiliriz. Sadece, benle (David) Petraeus, ABD Genelkurmayı İkinci Başkanı’yla operasyonel konuların koordinesi için. Zaten mevcut kanallar var. Bu daha sık kullanılmış olacak. Yani daha önce bildiğimiz mekanizmalar gibi kurulmuş bir yeni mekanizma yok. Mesela, orada yapılacak herhangi bir şeyi, benim telefon açıp Irak’taki komutanla veya Washington’dakiyle koordine etmem gibi... Yoksa, yeni bir şey yok’’ dedi. Orgeneral Saygun, görüşmelere ilişkin Türkiye’de muhalefetten gelen eleştiriler konusunda ise “Ona ben bir şey diyemem’’ karşılığını verdi. Saygun, “Kırmızı telefon, vakit kazandıracak bir şey mi?’’ sorusunu ise “Evet, tabii ama bu, teşkil edilmiş yeni bir süreç falan değil. Yani telefon açıp konuşma imkânımız olacak’’ karşılığını verdi. Terörle mücadelede istihbaratın her zaman önemli olduğuna vurgu yapan Saygun, “Yani illa bir gün verildi bitti diye bir şey yoktur’’ derken, “Anlık istihbarat paylaşımı olacak mı?’’ sorusuna “Tabii. Ama konuşmam’’ dedi. Saygun, ABD’deki temasların kendilerini tatmin edip etmediğine ilişkin soruyu ise “Tatmin konusuna girmeyin. Tatmin meselesi başka bir şeydir. Bu siyasi makamlarımızın yaptığı bir görüşmedir. İki taraf terörle mücadeledeki kararlığını göstermiştir’’ karşılığını verdi. Saygun, “Bush’ta da aynı kararlılığı gördünüz mü?’’ sorusunu da “Açıklamalarına bakarsanız, göreceksiniz. Yaptığı konuşmada, ‘PKK bizim düşmanımızdır’ dedi’’ karşılığını verdi. Orgeneral Saygun, “Bush kendini bağladı’’ sözleri üzerine ise “Onun değerlendirmesini sizlere bırakıyorum’’ diye konuştu. ABD’nin istihbarat aldatmacası Baştarafı 1.Sayfada Kürt bölgesi topraklarını üs tutan bir örgütle ilgili operasyon beklentisini hiç de zor olmayan istihbarat sürecine odaklamak salt bir ülkeyi oyalama değil, terörün üzerinde bilinçli oluşturulan sis perdesini koyulaştırmak anlamına da geliyor! Bush’un istihbarat vaadinin ne kadar boş olduğunu görmek için yalnızca, ABD askerlerinin ciplerle Kandil Dağı’na çıkmasına, Amerikan ve Avrupa basınının bölgeyi çarşı yoluna dönüştürmesine, “PKK’lileri bulamıyoruz” diyen Barzani’nin istihbarat şefi Kerim Sincari’nin 8 asker için örgüte çok rahat ulaşmasına ya da artık sıradanlaşan diğer uygulamalara bakmak yetmiyor. Bizzat nerede, nasıl konuşlandıklarını itiraf etmekten çekinmeyen örgüt yöneticilerinin açıklamalarına da bakmak gerekiyor. PKK’yi Kandil’den 8 yıldır yönettiğini açıklayan Murat Karayılan’ın yaptığı konuşmanın satır araları dikkatle irdelendiğinde, ABD’nin istihbarat konusunda fazla zorlanmadığı ve bu konuda Türkiye’ye yönelik vaadinin de yetersiz, etkisiz ve sonuçsuz olduğu çok net anlaşılıyor. Murat Karayılan’ın ANF’de yer alan aşağıdaki sözleri, salt PKK’nin Kuzey Irak’taki parti binalarına uzanan örgütlenmesiyle Erbil’deki hastanelere kadar ulaşan hareket alanını değil, ABD’nin gerçek yüzünü de deşifre etmeye yetiyor: “Ben 8 yıl Botan’da kalan bir insanım, şimdi de kalırım!.. Hareket olarak biz sadece Türkiye çapında bir güç değil, bölge çapında bir gücüz. Bu pozisyonumuzdan dolayı elbette çeşitli güçlerin bizimle diyalogları olmaktadır. Ama Türkiye’nin korkusundan dolayı kimse bunu açığa vurmak istememektedir! Bu dönemde farklı yerlerden çeşitli heyetler gelip gittiler, görüşmeler oldu. Biz dağda bir mağarada saklanmış gizli bir güç değiliz! Çok çeşitli organizasyonlarımız vardır ve değişik güçlerle irtibatlarımız olabilmektedir. Bu yüzden Ortadoğu bölgesinde aktif bir siyaset aksiyonu olabilmekteyiz!” ARKETTE SATILAN İSTİHBARAT! Murat Karayılan aslında ABD’nin, PKK’nin tüm hareketlerini, lojistik yollarını, siyasi ve ekonomik girişimlerini çok yakından takip ettiğini de itiraf ediyor. Militan grupların Irak İran sınırı ile Kuzey Irak’ın iç kesimlerindeki tüm hareketlerini son teknoloji araçlarla izleyen ABD, bu konuda Kürt bölgesindeki peşmerge istihbaratından da yoğun biçimde yararlanıyor. Kaldı ki PKK’den kopan ve Kuzey Irak’ta market işletebilecek kadar pervasızlaşan Osman Öcalan gibi eski PKK’liler de hem peşmergelerin hem de ABD’lilerin elinin altında faaliyet gösteriyor. Karayılan, kaçırılan 8 askerin bırakılması konusunda kendileriyle kimlerin iletişim kurduğunu sıralarken de PKK konusunda hiç kimsenin istihbarat sıkıntısı çekmediğini açığa çıkarıyor: “Askerlerin serbest bırakılma talebi ABD ve AB’nin bir talebi olarak hem KDP, hem de KYB yoluyla bize iletilmiştir. Ayrıca Kürt asıllı ABD vatandaşı olan ve ABD’yi temsilen bir şahsiyet de gelip heyetlerimizle görüşmüş ve bu talep resmen bize iletilmiştir. Irak Cumhurbaşkanlığı ve Kürdistan Bölge Başkanlığı’nın bize direkt iletilen mesajları olmuştur. Ayrıca sürdürülen bu temasların Türkiye Cumhuriyeti hükümeti tarafından da bilindiğini biliyoruz! Bize Türk hükümetinin bir istemi olarak esir askerlerin görüntülerinin yayımlanmaması rica edildi. Biz de ilgili yayın kuruluşlarından sınırlı bir biçimde yayımlanmasını talep ettik!” PKK işte bu kadar açıkta duruyor!.. Karayılan’ın sözleri bile günlerdir Kandil üzerinde keşif yapan “Predator”lerin (insansız uçak) kumandasının kimin elinde olduğunu göstermeye yetiyor. İstihbarat mı, irade mi sorusunu da herhalde birilerinin yanıtlaması gerekiyor! ankcum?cumhuriyet.com.tr M İnönü’nün Mirası... Baştarafı 1. Sayfa’da bi Türkiye “olmak ya da olmamak” ikileminin sınavını veriyor. Bu sınav sürecinde AKP iktidarı başlı başına bir sorundur. Ancak içinde yaşadığımız sorun, yalnız iktidar sorunu değil... Aynı zamanda muhalefet sorunu... İnanıyoruz ki muhalefet sorunu çözüldüğü gün Türkiye birdenbire derlenip toparlanacak, geleceğe daha umutla bakmak olanaklarına kavuşacaktır. C
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle