02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 Ali KÜLEBİ TUSAM Ulusal Güvenlik Stratejileri Araştırma Merkezi Başkanvekili [email protected] Türkiye ve mazlum milletler için anlamı büyük… C S TRATEJİ Cumhuriyet Strateji 4 Ağustos 2008 / 214 eçtiğimiz Temmuz ayının 24’ünde Türkiye Cumhuriyeti için çok büyük bir önem ifade eden Lozan Barış Anlaşması’nın 85. yıldönümü idi. Lozan’ın bizim için anlamının büyüklüğünün yanı sıra emperyalistlerce sömürülen mazlum milletler için de anlamı büyüktür. Türkiye Lozan Barış Anlaşması ile askeri, ekonomik ve siyasi özgürlüğüne, bağımsızlığına kavuşmuştu. Lozan Barış Anlaşması’nın yine çok önemli bir yönü, cephede birebir savaştığımız emperyalistlere karşı masa başında da zafer kazanmış olmamız, milli sınırlarımızı Misakı Milli’ye uygun olarak gerçekleştirmemiz oldu. Bu bağlamda Lozan Anlaşması ile Güney ve Batı sınırlarımız, azınlıklar konusu halledilmiş, kapitülasyonlar yani yabancılara verilen ticari ayrıcalıklar ve azınlıklara verilen bütün haklar kaldırılmış, Osmanlı borçlarının ödenmesi esasa bağlanmış ve yine Boğazların yönetimi ve nüfus değişimi hususları sonuçlandırılmıştı. Böylelikle Sevr Antlaşması’yla Türkleri eritmeyi amaçlayan emperyalistlerin hevesleri boşa çıkartılmıştı. Ne var ki bugünlerde, Lozan’ı içlerine sindiremeyeceklerini açıkça ifade eden Lord Curzon’un halefleri, halen Türkiye’yi parçalamak için projeler üretmekte, içimizdeki hainleri de bu projelerde kullanmaktadırlar. 24 Temmuz’un 29 Ekim 1923 günü kurulacak olan Cumhuriyetimiz açısından atılmış ve geriye döndürülemeyecek bir adım olması bakımından önemi ortadayken, Türkiye’nin bağımsızlık akdi olan Anlaşma’nın 85. yıl dönümünde ART gibi milli hassasiyet gösteren birkaç televizyon kanalı ve gazete dışında hiçbir medya kuruluşunun konuyu ele almamış olması üzüntü vericidir. Bu konuda gerekli duyarlılığı gösteren Çankaya Belediyesi, İnönü Vakfı, 14 Nisan Çalışma Grubu, YAYED ve HEKDER dışında, ülkemizin geleceğinden endişe etmesi gereken sözde Sivil Toplum G Unutturulmak istenen Lozan Türkiye’nin kuruluşunun uluslararası alanda kabul edilmesini sağlayan Lozan Anlaşması, günümüzde ciddi saldırılara hedef oluyor. Adeta Curzon’un cebine koyduğu hedefler yerine getirilmeye çalışılıyor. Bu çabalara içerdeki işbirlikçiler de destek veriyor. Kuruluşlarının da konuyu gereğince değerlendirmemiş hatta görmezden gelimiş olmaları da ayrıca üzüntü vericidir. Kemalistlere karşı bir aşağılama kampanyasının başlatıldığını görüyoruz. Bu noktada neden Kemalizm dersek karşımıza şu cevaplar çıkacaktır: Anadolu’da işgalcilere karşı başkaldıran Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarının en büyük hedefi siyasi ve iktisadi tam bağımsızlık idi. Kemalist ideolojinin temelini de bu bağımsızlık anlayışı bütünleştiriyordu. Bağımsızlığımızın belgesi olan Lozan ile perçinlenen Kemalist ideoloji sömürgecilere karşı direnirken öte yandan milli bir duruşla yurdun maddi ve manevi kalkınmasını da gerçekleştirmiştir. Yine Kemalist ideoloji özellikle kapitülasyonlara son verip, milli ekonomiyi siyasal bağımsızlık çizgisiyle bütünleştirerek Lord Curzon gibilerin ülkemiz üzerindeki beklentilerini boşa çıkarmıştır. Kemalizm "Ne mutlu Türküm diyenlerin ideolojisi" olarak üniter bütünlüğü sağlamıştır. Türkiye’yi Türklerin yurdu haline getirmiştir. Türklüğün temelini Anadolu’da sağlamlaştırdığı için Lozan’dan sonra üzerimizde beklentileri devam edenlerin bu beklentilerini de boşa çıkarmıştır. İşte sayılan bu nedenlerle onlar bugün, Kemalizm’i ve onun en önemli temsilcisi Türk Silahlı Kuvvetlerini hedef alan yorumlarda bulunuyorlar. Kemalizm’in sillesini yiyenler, ülkemizdeki yabancı unsurları tasfiye eden Kemalizm’i bu nedenlerle hedef alıyorlar ve Kemalist ideolojinin bağımsızlık ve üniter devlet anlayışının Misakı milli anlayışı çizgisindeki gücünü hazmedemiyorlar. OYUNUN SON HALKASI Türklüğün Anadolu’ya resmen ayak basmasından sonra Ortadoğu’ya 8 haçlı seferi düzenlendi. Kurtuluş savaşımız 9. Haçlı seferine karşı idi. Her seferinde başarısız kalan Haçlılar yani bugünün emperyalist güçleri, şimdi de yukarıda da değinildiği üzere 10. Haçlı seferiyle ülkemizi parçalamak için elbirliği ile uğraş veriyorlar. Bu bağlamda iç işlerimize müdahale hakkını da AB kılıfı ile halletmek istiyorlar. "Anti Kemalist Devrim" doğrultusunda kutsal dinimize bile müdahale ederek "Ilımlı İslam" gibi emperyalizme hizmet eden "siyasal İslam" biçimini ortaya atarak yönetimi kontrol altına alma amacını güdüyorlar. Bu noktada Lozan ile temeli atılan Milli Cumhuriyetin ana damarlarından biri olan laikliği hedefledikleri de açıkça ortada. Antilaik bir sistemin çarpıklıklarını ise Irak ve Lübnan gibi ülkelerde yaşanan kaoslarda görmek mümkün. Aynı şekilde Anti Kemalist Devrim planlayıcılarının hedefleri arasında laikliğin yanı sıra Tevhidi Tedrisat Kanunu (eğitim birliği), kılıkkıyafet kanunu ve kadın hakları da vardır. Bu yolda cemaat ve tarikatçılık hızla güçlendirilmektedir. Yabancı güçlerin bu konudaki çabaları da ortadadır. Bütün bunlara karşı koyabilecek ve Türklüğün ideolojik bütünlüğünün simgesi olarak nitelendirebileceğimiz Kemalizm ise emperyalist sömürüye dur diyecek, Ortadoğu’da uluslaşma ve laikliğe dayalı, mazlum ulusların bir arada kardeşçe yaşamasını sağlayacak bir çıkış yoludur. Lozan ise bu varoluş yolunun örnek bir metnidir. Bağımsızlığın, milli bütünlüğün belgesidir. Lozan Misakı Millidir, milli ve küresel barıştır. Bugün, Washington’un BOP çerçevesinde hedeflediği, ülkeleri uyutarak yeniden boyunduruk altına almak üzere ortaya atmış olduğu ılımlı İslam siyaseti, Lozan’a 180 derece ters bir çizgi hedefleyerek şimdilerde ülkemizi yeniden parçalamanın taktik bir uygulamasıdır. Bu bakımdan Lozan Anlaşması’nın 85. yıldönümünde Cumhuriyetimizi kuranların bize miras bıraktıkları çağdaş ülkemizin çağdaş değerlerini, ilkelerini ve hedeflerini bir an bile unutmadan, bağımsızlığımıza ve üniter bütünlüğümüze sahip çıkmamız gereğinin Atamız ve şehitlerimize borcumuz olduğunu hatırlatmak isteriz. CUMHURİYET İLE HESAPLAŞMA Türklüğün bu coğrafyadaki yaşam alanını daraltmak ve hatta Türkleri bu coğrafyadan tamamen uzaklaştırarak, Onuncu Haçlı Seferi özlemiyle geçmişin acısını küstahça çıkarmak isteyenler meydanı boş bulmuş gibi amaçlarını gerçekleştirirken Cumhuriyetimizi emanet alan dinamik güçlerin seslerinin duyulmaması, daha doğrusu seslerinin kıstırılmış olması da dikkat çekicidir. Adeta Cumhuriyetimiz ile hesaplaşma içinde olan içimizdeki bölücüler, onların destekçisi hainler ve bunların paralı askerleri durumunda olan bir kısım basın ve medya bu ortamın yaratılmasında ve Cumhuriyetimiz açısından en büyük kazanımlardan biri olan Lozan Antlaşması’nın unutturulup, gözden düşürülmesinde maalesef başarılı olmuşlardır. Emperyalist güçlerin kontrolünde olan, Türkiye’deki zayıf halkanın parçası olabilecek bu unsurlar, tarihsel düşmanlıklarının çizgisinde ve yörüngesinde hareket ediyorlar. Ne var ki güçleri yetmediğinden ABD, AB, Yunanistan ve Ermenistan’dan destek alarak PKK ve benzeri bölücü ve irticacı unsurları kullanarak Cumhuriyet değerlerine açık/örtülü savaş açıyorlar. İçerdeki hainlerin yanı sıra son günlerde yabancı kurumlar, uluslararası örgütler ve medyanın da bu doğrultuda Türklüğü ve özellikle de Kemalizm’i hedef aldıklarını görüyoruz. Çünkü emperyalizme karşı 20. yüzyılın başında Kemalist çizgide gerçekleşen Anadolu İhtilali, sömürgecilerin oyununu bozmuş ve mazlum milletlere bağımsızlık yolunu göstermiştir. Bu devrimsel sürecin bir gün sona ereceğine inanarak "umutla" bekleyen sömürgeciler, beklentileri boşa çıkınca yurdumuz ile ilgili sürekli, çok boyutlu karalama kampanyaları düzenlemiş ve aynı zamanda ülkemizi parçalamak için içimizdeki hainleri kullanarak bölünme komploları üretmeye başlamışlardır. Bu bağlamda dış güçler açısından somut bir yörüngeye oturtulan düşmanlığın bir numaralı hedefinin Kemalizm olduğunu, Kemalizm’e duyulan nefretin körüklediği
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle