09 Ocak 2025 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Cumhuriyet Strateji 4 Ağustos 2008 / 214 karşı karşıya Şehit cenazelerinde terör örgütüne getirmektedir. Bu yönelik tepki sürekli gündemde... makamlar, istesin ya da istemesin, terörle mücadele etmekten sorumludur ve bu mücadelede etkin tedbirleri almadıkları için vatan evlatlarının şehit düşmesi halinde bu siyasi sorumluluk cezai sorumluluğa dönüşür. Dolayısıyla iç ve dış tehditlerden Türk milletinin kurtulabilmesi için bu çevrede çizilen terörle mücadele bir siyasi sorumluluk olarak karşımıza çıkar. Siyasete soyunan bir zihniyetin asli görevi Türk milletinin rahat, huzur ve güvenlik içerisinde yaşamasını sağlamaktır. Günümüz Türkiye’sinde bu huzur ve güvenliğin tesis edilmesini zorlaştıran ana unsur etnik ayrımcılığa dayalı bölücülük olarak karşımıza çıkmaktadır. Terörle mücadele konusu her hükümet döneminde ön plana çıkmış ve geçen yılların Türkiye’ye çok şey kaybettirmesine karşın kazandırdığı yetenekler de olmuştur. En baştaki kaybımız candır; bu mücadelede on binden fazla vatan evladı şehit düşmüştür. Türkiye’nin teröre vardır, halkımızın can ve mal güvenliğinden verdiği can kaybı İstiklal savaşında verdiği can sorumlu, bir Dışişleri Bakanı vardır örgüte sağlanan kaybından daha fazladır. Bunun yanı sıra 300 dış destekleri kesmekten sorumlu ve bir Adalet milyar dolarlık bir ulusal kaynak nerdeyse boşa Bakanı vardır mücadele için yasal düzenlemeleri harcanmıştır. Milyonların yokluk ve yoksullukla yapmaktan sorumlu. Üstelik bu kadrolar devlet can çekiştiği ülkemizde bu mali kaynak siyaset memuru statüsündedir maaşları yetim hakkı kul tarafından gerçekten terörle mücadeleye kullanılmış hakkı olan Türk milletinin maliyesinden olsaydı, Türkiye bu kadar çok vatan evladını karşılanmaktadır ve kendilerinden istenen tek şey kaybetmemişti olacaktı, şeklinde varsayımda ise; rahat ve huzur içerisinde bağımsız ve hür bulunmak bir gerçeği ifade etmekle aynı olarak Türk milletini yaşatmaktır. Peki, bunca anlamdadır. Çektirdiği acılar pahasına terörün sorumlu varken, ülkenin bunca kaynakları varken kazandırdığı yeteneklere gelince; güvenlik güçleri neden Türkiye’de şehit haberlerinin ardı arkası yeniden yapılanmış ve teröristlerle her koşulda kesilmiyor, yedi düvelin dayanamadığı bu mücadele yeteneğine sahip olmuştur. Elde edilen gücümüze karşın Türkiye vatan evlatlarını şehit istihbarat sonucu örgütün yurt içi ve yurt dışı vermeye devam ediyor, bunu hiç düşündünüz mü? faaliyetleri deşifre edilmiş ve örgüt ile ilgili bilinmeyenler açığa çıkarılmıştır. Uluslararası terörle mücadele adına işbirliği yaptıklarını ileri ORUMLU SİYASET süren ülkelerin gizli planları ortaya serilmiş ve PKK terör örgütü etnik ayrımcılık temelinde örgütün dış destekleri yer, zaman ve kişi ekseninde sürdürülen silahlı bir siyasetin küresel ölçekli aydınlatılmıştır. Belki de en önemlisi 90’lı yıllarda parçası olup etki alanı içerisinde Doğu’da yaşayan sayıları otuz bin kişiye ulaşan terörist mevcudu halkımız vardır. Doğudaki halkımızın üzerinde birkaç binle ifade edilen marjinal bir düzeye egemen olmaya çalışan yalnız PKK terör örgütü ve çekilmiştir. İşte bu kazanımların hepsi yandaşları değildir, bir de; feodal yapı, şeyh ve şehitlerimizin sayesindedir; vatan uğruna her türlü şıhlarla şekillenen dini yapı, bunların etkisini tehlikeye göğüs geren kahraman Türk evlatları Türk güçlendiren cehalet, aşırı nüfus artışı, işsizlik ve milletinin huzur ve güvenliği için seve seve yoksulluk vardır. Türkiye’de devlet güç ve canlarını feda ettikleri için terör bu düzeye otoritesinin ülkenin her karış toprağında tam indirilmiş ve güvenlik güçleri mücadeledeki egemen olması gerekirken Doğu bölgesinde inisiyatifi elde etmiştir. 3 Kasım 2002 seçimleriyle Barzani, PKK terör örgütü ile siyasi kolları, Türk devletini yönetmeye soyunan siyasi zihniyet yandaşları, aşiret ve din ağaları da halk üzerinde yönetim koltuğuna oturduğu anda Türkiye’nin egemen olmak istemektedir. Demokratik sistemin terörle mücadelede gelmiş olduğu noktanın genel kabul etmesi asla mümkün olmayan bu güçler gerek resmi budur; güçlü ve asimetrik mücadelede ekonomik gerekse siyasi anlamında bu bölgeyi tecrübeli bir iç güvenlik kadrosu, marjinal seviyeye yönlendirdiği için iç siyaset yapıcıları bu güçlerle çekilmiş, iç ve dış bağlantıları deşifre edilmiş bir çıkar ilişkisine girdiği için "teröre siyasi çözüm" PKK terör örgütü. Bu noktada siyasete sloganıyla ortaya çıkarak şehit olan vatan bakıldığında; devletin Başbakanı vardır huzur ve evlatlarını görmezden, halkımızın yokluk ve güvenliği sağlamaktan sorumlu, bir İçişleri Bakanı C S TRATEJİ 15 yoksulluktan attığı çığlıkları duymazdan gelmektedir. Dolayısıyla bölgesel güçlerin halkımızın çaresizliği üzerinden yaptığı siyasetle ortaya çıkan bir dağa çıkış süreci yaşanmakta ve durdurulmak için bir gayret gösterilmemektedir. Siyasi zihniyetin görmezden geldiği bu trajik süreç askeri operasyonlar olarak dağa yansıdığından vatan evlatları çatışmalarda şehit düşmekte ve ulusal kaynaklar da boşa harcanmaktadır. Bu noktada iç siyasetin rolü nedir; dağa çıkış sürecini durdurmamak yoluyla PKK terör örgütü adına ölecek insan yetiştirilmesini kolaylaştırmak, etnik ayrımcılığa dayalı siyaset yapan bölgesel egemenlerle ilişkilerini sürdürmek yoluyla da iç siyasetin etki alanını halka kaydırmaktır. İç siyasetin yaptığı budur ama demokratik sistemlerde yapılması gereken bu değildir aksine terörle mücadeleyi etkileyen olumsuz koşulları ortadan kaldırmak mevcut siyasi iradenin sorumluluğudur. Böylesi bir manevra ile şehitlerimiz ve halkımızın çaresizliği üzerinden siyaset yaparak oy alıp iktidar olmak isteyen bir iradenin Türk milletine karşı vermesi gereken bir hesap yok mudur? Yaşam hakkı, askerlik görevini yapan şehitlerin de hakkı olduğuna göre, sorumlu yöneticiler, şehitlere karşı da sorumlu durumda. Başbakanı, içişleri ve dışişleri bakanlarıyla siyasi otorite bu sorumluluğu hakkında topluma hesap vermelidir. SİYASET HESAP VERMELİ 3 Kasım 2002 seçimleriyle devlet yönetimine gelen siyasi zihniyetin geçen yıllar içerisinde terörle mücadele adına yapmış olduğu tek bir etkin eylem dahi yoktur. Düzenli olarak toplanan Terörle Mücadele Üst Kurulu bugüne kadar "terörle mücadele kararlılığımız sürecek" söyleminden başka bir varlık gösterememiştir. Yıllardır terörle mücadele adına Türk milletinin verdiği şehitleri görmezden gelen bu siyasi zihniyetin sözcüsü, Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek terörle mücadele adına verilen kayıpları şöyle değerlendirmiştir; “PKK terörünün ülkeye verdiği zarar 300 milyar doların üzerindedir. GAP'ın maliyeti ise 32 milyar dolardır." Bu değerlendirme içerisinde ilk sırayı alması gereken şehitlerimiz yoktur aynı zamanda tepki gösterilmesi gereken terör örgütünün siyasi kanadı DTP kongresinde meydana gelen olaylar da yoktur. Oysa ki zamanında Irak’a kapsamlı harekat yapılmasına izin vermeyen bu siyasi zihniyet yüzünden bugün evlatlarımız Şırnak dağlarında şehit düşmektedir. Türk milleti 2005 yılında 92, 2006 yılında 87, 2007 yılı yaklaşık 4 aylık süre içinde 13 vatan evladını şehit vermiştir ve vermeye de devam etmektedir. Terörle mücadele bir siyasi sorumluluktur ve yüreği artık şehit acılarına dayanmayan Türk milletinin bu hesabı siyasi iradeye sorma vakti gelmiştir. S
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle