02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

altında, hattı kesen düşman süvarilerinin ya da Ankara Hükümeti karşıtı isyancıların üzerine, lokomotifini sürenler de bulunmaktadır. Yine bu isimsiz kahramanlar arasında, düşman uçaklarının bombardımanından trenini kurtarmak için hayatını ortaya koyanlar da olmuştur.’ Aşağıda anlatılanlar, Cumhuriyetin kazanımlarında kadınlarımızın nasıl onurlu bir yere sahip olduğunu bizlere tekrar hatırlatmaktadır; ‘Bu yıllarda, Yunanlılar geri çekilirken tahrip ettikleri ve orduya çok gerekli olan PolatlıEskişehir demiryolu hattının en kısa zamanda onarılması emrini Demiryolları Genel Müdürü Albay Behiç Erkin’e veren Mustafa Kemal, devamla "Nereden işçi bulacaksın? O çevrede bütün erkekler silâh altında" deyince Genel Müdürden "Kadınlarımız sağ olsun paşam" yanıtını alır. Nitekim, bu hattın en kısa zamanda kadınlar tarafından onarıldığı resmi kayıtlarda görülmektedir.’ Demiryolu hattı açılış törenlerinden... C S TRATEJİ 7 edeceksiniz" der. Toplantıda bulunan insanlardan bir kısmı bu görevi kabul eder. Yahudilerin malları güvence altına alınır. TÜRK YAHUDİLER Tüm çabalara rağmen bazı Türk vatandaşı Yahudiler de toplama kamplarına götürülür. Behiç Bey, bu Yahudileri toplama kamplarından çıkartır. Fransa Hükümeti’nin kapısını çalar; "Fransa’da kalmak istemeyen Türk vatandaşlarını bir trenle Türkiye’ye göndermek istiyorum" der. Fransa Hükümetinden gelen yanıt ise olumsuzdur; "Bu imkansız." İmkansız karşılığı Behiç Erkin’e söylenebilecek en son sözdür. Karşılığı nota olarak verilir. Nota karşısında çaresiz kalan Fransızlar "Biz izin versek bile tren Alman topraklarından geçecek. Almanları ikna etmeniz gerekiyor" derler. Behiç Erkin bu kez Vichy’deki SS subaylarının en yüksek rütbeli askerine gider. Alman subayından asla izin vermeyecekleri yanıtını alınca "Biz Birinci Dünya Savaşı’nda sizinle müttefiktik. Siz savaşı kaybettiniz. Ama kaderin cilvesine bakınız ki, biz kendi topraklarımızda verdiğimiz savaşı kazandık. Savaşın kazananı olduğumuz halde, siz kaybettiğiniz için kaybedenler masasına oturduk. Şu anda, karşınızda hem geçmiş savaştaki müttefikiniz, hem de Alman Hükümeti’nin birinci dereceden Demir Haç madalyasıyla onurlandırdığı kişi olarak bulunuyorum. Bu emri vereceksiniz ve vatandaşlarımız Türkiye’ye gönderilecekler" der. SS generali "Tek bir şartla izin veririm. Belli bir zamana kadar gitmeleri gerekir" karşılığını verir. O zaman 1940 ile 1943 arası olur ve 9.800 kişi yaşama, yeni vatanları Türkiye’ye taşınır. Üzerine filmler yapılan Oscar Schindler’in 1.100 kişiyi kurtardığı düşünülürse, Behiç Erkin’in neler başardığı daha iyi anlaşılacaktır.’ Evet, devlet vatandaşını, ne kadar güçlü olursa olsun diğer bir ülkenin insafına terk etmez. Bu örnekten de görüldüğü gibi, devlet ve devlet adamı kararlıysa bir değil binlerce vatandaşının kılına dokunulamaz. Nadir Avşaroğlu, Behiç Erkin öyküsünü şöyle bitirir; "Eskişehir’de bir mezar vardır. Bu yalnız bir mezardır. Ertuğrulgazi Mahallesi’nin yanı başındaki Enveriye İstasyonu’nun arkasında kavak ve çam ağaçları arasında yer alır. Civarda çalışanlara sorarsanız çok farklı öyküler anlatırlar bu mezar için. Kimi sevdiği kıza kavuşamadığı için kendini trenin altına atan bir âşıktan söz eder. Kimi de o geniş araziyi Demiryollarına bağışlayan bir hayırseverden söz eder. Bu yalnız mezar, Türkiye Cumhuriyeti Demiryollarının ilk Genel Müdürü ve Kurtuluş Savaşı kahramanlarından Behiç Erkin’in mezarıdır. İsteği üzerine iki demiryolu hattı arasına gömülmüştür. Mezarının mermeri düşmüş, biraz bakımsız da kalmış olsa, her an yanı başından geçen trenleri dinleyerek son uykusunda mutludur Behiç Erkin.’’ Eskişehir’den Ankara’ya yanaşırken tren bir istasyonda durur, adı Behiç Bey istasyonudur. Bu istasyona adını veren, hem Milli Mücadelenin, hem Cumhuriyetin ve hem de insanlığın yüz akıdır. DEVLET ADAMI ERKİN Cumhuriyetin kurulmasıyla demiryolu en önemli politikalardan biri olur ve bunda büyük başarılar kazanılır. Bu politikaları ve yapılanları bir sonraki yazıya bırakarak, elimizde kalan hatların her türlü sabotaja rağmen çalışır kalmasını sağlayarak Milli Mücadelenin kazanılmasında büyük pay sahibi olan, Cumhuriyetin ilanı ardından demiryollarının ulusallaştırılmasında ve Cumhuriyetin muassır medeniyete ulaşma şiarına giden yollar olan yeni demiryolları yapımında en etkili kişi ve bu nedenle ‘muini zafer’ ve ‘demiryollarının babası’ sıfatını kazanan demiryolu üstadı, Cumhuriyet demiryolu politikalarının öncüsü Behiç Bey’e (Erkin) ayrı bir yer ayırmak bir borçtur. O, sadece demiryolları ile ilgili yaptıkları ile değil, 19261928 yılları arasında Bayındırlık (Nafia) Bakanı olarak bilime ve üniversiteye yaptığı katkılar gibi pek çok konuda anılmaya değerdir. İstanbul Sanayi Odası 50. Yıl Yayını olarak yayınlanan ‘Türk Sanayi’ kitabında, üstünden onlarca yıl geçmesine rağmen hepimizin hala gururla söylediği Onuncu Yıl Marşı'ndaki ‘Demir ağlarla ördük anayurdu dört baştan’ dizesinin Atatürk'ün demiryollarının babası Behiç Erkin'in emeklerini yansıtmadığı için değiştirerek şahsen yazdığı tek dize olduğu belirtilir. Behiç Erkin, tüm bu saygınlığına rağmen, fikir ayrılığı nedeni ile bakanlıktan istifa etmekten geri kalmaz ve Atatürk'e büyükelçi olarak görev almak istediğini söyler ve Budapeşte’ye atanır. 11 yıl orada hizmet ettikten sonra, İsmet İnönü'nün ricasıyla Paris Büyükelçisi olarak görevlendirilir. Bu görev, O’nun için Milli Mücadele ve Cumhuriyet’in kuruluş mücadelesi ardından pek çok insanın kaderini değiştirecek üçüncü bir mücadele olacaktır. Aynı zamanda bugün bile saygıyla anılan bir devlet adamı ile tanışacaktır dünya. Bu görevi, sözü edilen öyküde Nadir Avşaroğlu şöyle anlatır; TCDD’nin ilk genel müdürü Behiç Bey’in (Erkin), Kurtuluş Savaşı dönemindeki gayretleri üst düzeydedir. Behiç Bey, savaş döneminde verdiği her sözü yerine getirmiştir. Daha sonra Paris Büyükelçiliği döneminde 9 bin 800 Türk yurttaşı Yahudiyi kurtarma başarısını da göstermiştir. ‘Erkin’in Paris’te göreve başladığı tarih, kurtardığı insanların kaderini belirleyecektir. Göreve başladığı tarih 31 Ağustos 1939'dur. Ertesi gün, 1 Eylül’de Hitler’in Almanya’sı Polonya'ya girerek İkinci Paylaşım Savaşı’nı başlatır. Haziran 1940'ta Alman orduları artık Paris'tedir, Fransa hükümeti ile Almanya, Yahudilere karşı farklı bir tutum izlemeye başlarlar. O sırada, yıllar önce Türkiye'den Fransa'ya gelmiş, ama vatandaşlık haklarını kaybetmiş veya hala Türk vatandaşı olan pek çok Yahudi vardır. Behiç Erkin "Bizim ülkemizde din, dil, ırk ayrımı yoktur. O vatandaşların hepsi Türk'tür. Türk vatandaşlarına dokunamazsınız" diyerek Yahudilere yönelik uygulamalara karşı çıkmıştır. Ardından, bağlı konsolosluklardan haber gelir. "Birçok Yahudi başvuruyor, ancak çoğunun belgesi yok. Ne yapalım." Behiç Erkin’in verdiği talimat şu şekildedir; "Altı kelime ezberlesinler kafidir. Ben Türk'üm. Akrabalarım Türk toprağında yaşıyor. Bunu ezberleyen herkese vatandaşlık vesikası ve formu verin." Bu arada Almanlar Paris'te yaşayan Yahudilerin evlerine sarı yıldız yapıştırmaya başlamıştır. Behiç Erkin, ekibine ve ona bağlı konsolosluklara emir verir. "Derhal Türk Yahudilerin kapılarına "Türk Vatandaşıdır" diye bir kağıt yapıştırın." Bunun üzerine bütün Türk Yahudilerinin kapılarına ayyıldızlı vatandaşlık ilmuhaberi yapıştırılır. Böylece Behiç Erkin’in üçüncü savaşı başlamış olur. Büyükelçilik personelinden ve bağlı konsolosluklardan düzenli olarak konsolosluğa gelip kaydını tazeleyen vatandaşlarımızın toplantıya çağrılmasını ister. Toplantıda Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına "Elinizi vicdanınıza koyacaksınız. Fransa Hükümeti, vatandaşımız olan ama bizim dinimizden olmayan vatandaşlarımıza karşı bir kampanya başlattı. Ben bu insanların canını kurtarmak için elimden gelen her şeyi yapıyorum. Ama mallarıyla ilgili de sizden yardım istiyorum. Bütün mallarını sizin üzerinize geçirecekler. Savaş bir gün bitecek, siz de o malları gerçek sahiplerine teslim
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle