21 Eylül 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

16 Cavid VELİEV TUSAM Yakındoğu ve Kafkasya Araştırmaları Masası [email protected] uriyeİsrail "barış" görüşmeleri gerçek anlamda bir barış için değil bölgesel bir mücadelenin parçası olarak başlatıldı. ABD’nin isteği ve Türkiye’nin arabuluculuğuyla başlatılan bu dolaylı barış görüşmeleri başarıya ulaşırsa Ortadoğu denkleminde kökünden bir değişim yaşanabilir. Bu değişimin iyi mi kötü mü olacağı bilinmez ama birilerinin bu konuda birtakım bedeller ödeyeceği şimdiden konuşulmaya başlandı ve hatta akla gelen ilk ülkeler Türkiye ve İran oldu. Türkiye’nin bu arabuluculuğa neden soyunduğu ve bu adımın çıkarına uygun olup olmadığı kesin değil. Kesin olan Suriye ile İsrail ve ABD’nin isteği doğrultusunda bir barış anlaşması yapılırsa bundan en fazla zarar gören ülkenin İran olacağıdır. Arabuluculuğun bedeli... C S TRATEJİ açacaktır. İsrail ve ABD istihbaratına göre, 2006 İsrailHizbullah Savaşı’nda İran Hizbullah’a silah desteğini Suriye üzerinden yapmıştı. Zira Suriye’nin "devlet politikası" olarak bu örgütlere maddi destekte bulunduğu da bir gerçektir. Hizbullah ve Hamas’ın zayıflaması İran’ın bölgede zayıflamasına neden olacaktır. Hizbullah, Ortadoğu’da ABD’ye karşı İran’ın caydırıcı gücüdür ve bu güç her geçen gün daha da gücünü sağlamalaştırıyor. 2006 İsrailHizbullah Savaşı ve Lübnan iç siyasetinde Hizbullah’ın kazandığı siyasal güç İsrail ve ABD’yi rahatsız ediyor. Olası savaş durumunda ise Suriye’nin İran’a vereceği desteğin çok da ciddi olmayacağı ve hatta desteğin verileceğinden şüphelenilse dahi Suriye kanadının düşmesi İran’ı psikolojik ve müdafaa hattı anlamında olumsuz etkiler. ABD’nin Ortadoğu’daki İran mevzilerine müdahalelerinin geri "püskürtülmesi" sürekli İran’a psikolojik üstünlük sağladı. Suriye’nin düşmesi az da olsa İsrail’in Suriye’den beklediği tehdidin ortadan kalkması anlamına da gelecektir. Barış sürecinin başlatılması üzerine Suriye’nin İsrail’le barış yaparak hem Golan’a yeniden sahip olacağı hem de İran’ın yerine Batı ve Arap dünyasıyla daha iyi ilişkiler kurabileceği yorumları yapılmaya başlandı. İsrail Savunma Bakanlığı Askeri İstihbarat Başkanı Amos Yadlin’e göre, Suriye İran’ı bırakmanın karşılığında Irak’ın kuzeyinden getirilecek petrol boru hattının güzergahı olabileceği gibi Irak petrolleri Suriye’deki Çin yapımı Deir as Zour rafinerisinde işletilebilir ve Esad rejimi bundan çok yönlü bir şekilde karlı çıkabilir. İsrail’le yapılacak barış anlaşması soncunda Esad rejimi karşı karşıya kaldığı birçok suçlamadan kurtulabilecektir. Kısacası Suriye lideri Esad’ın 2003 Irak Savaşı’ndan sonra Libya lideri Kaddafi gibi bir açılıma gidebileceği konuşulmaktadır. 22 Mayıs 2008’de İsrail Dışişleri Bakanı Tzipi Livni’nin, "barışın sağlanması için Suriye Ortadoğu’daki örgütlerle ve İran’la ilişkisini kesmeli", çağrısını Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad reddetti. Ardından 26 Mayıs 2008’de Suriye Savunma Bakanın Hasan Türkmeni’nin İran ziyareti ve burada yaptığı iki günlük görüşmelerin sonucunda imzaladığı savunma protokolü Livni’ye yanıt niteliği taşıyordu. Fakat İsrailSuriye barış görüşmeleri henüz yolun başında ve Suriye’nin başından itibaren ülkenin güvenliğini tehlikeye düşürecek böyle bir adım atması zaten beklenmiyordu. Görüşmeler devam ettikçe Suriye’nin İran ve örgütlere yönelik tutumunda değişiklik ortaya çıkabilir. Bu böyle olmasa bile en azından şimdilik Suriye’nin İran ve örgütlerden vazgeçmediğini söylemek için çok erken. Suriye Savunma Bakanının İran ziyareti ve yapılan anlaşma göz boyama için de olabilir. Sonuçta dünyanın birçok devleti arasında çoğu zaman uyulmayan savunma anlaşmaları imzalanıyor. İran Ortadoğu genelinde ABD destekli bir barış anlaşması istemediği gibi ABD de İran’ın etkin olduğu bir Ortadoğu istemiyor. Suriyeİsrail arasında ABD ve İsrail’in istediği türden bir barış anlaşmasının imzalanması İran’ın yalnızlaşmasına yol açacaktır. İsrail Başbakanı Ehud Olmert’in de ifade ettiği gibi bu zor bir süreçtir fakat bu sürecin Ortadoğu’da gerçek anlamda tesis edilecek bir barış için başlatılmadığı da ortadadır. S Türkiye safını belli ediyor ARABULUCU TÜRKİYE İktidarının birinci döneminde Hamas’la görüşmesi nedeniyle "müttefikleri" ABD ve İsrail’in ciddi tepkilerini çeken AKP, ikinci döneme farklı başladı. Irak’ta ve Ortadoğu genelinde ABD’nin bölgesel ve yerel müttefikleri Sünni devlet ve gruplarla daha yakın işbirliği içine girdi. 2007 yılının sonbahar aylarında ABD’den Türkiye’ye yapılan önemli ziyaretlerde ve Başbakan Tayyip Erdoğan’ın ABD ziyareti sırasında PKK konusunda varılan anlaşmadan sonra ABD’nin İran konusunda Türkiye’den isteklerde bulunduğu konuşuldu. Bazı çevrelerde bu isteğin askeri müdahalede desteğe karşılık Türkiye’nin İran’dan uzak durması hatta İran’a karşı durması olarak dillendirildi. Fakat AKP hükümeti bu iddiaları hep yalanladı. Bu tarihe kadar ABD’nin İran’a karşı, direk ve dolaylı destek isteklerini hep geri çeviren Türkiye’nin İran siyasetinde bazı farklılıklar ortaya çıkmaya başladı. Bu farklılık ABD’nin baskısından mı yoksa Washington’la yapılan karşılıklı pazarlıklardan mı bilinmez ama bu siyaset değişimi Türkiye’nin İran karşıtı kampta yer aldığı görüntüsü vermektedir. 2007’nin Temmuz ayında İranTürkiye arasında imzalanan doğalgaz ön anlaşmasının nihai anlaşmaya dönüşememesi ve hatta gündemden Erdoğan ve Esad... çıkarılması, Ahmedinecad’ın Türkiye ziyaretine Ankara’dan bir türlü onay çıkmaması iddiaları, Türkiye’nin Irak’ta ve Ortadoğu genelinde de İran’ın bölgesel rakibi ABD’nin müttefiki Sünni Arap devletleriyle daha yakın işbirliği içinde olması İran’ı ciddi ciddi rahatsız eden olaylardır. İsrailSuriye barış görüşmelerine arabuluculuk yaptığı için Türkiye’ye İran’dan direk bir itiraz gelmediyse de Tahran, Suriye’nin İsrail’le barış görüşmelerine onay vermesinden rahatsız olduğu için Türkiye’nin de böyle bir adıma arabuluculuk yapmasından rahatsız olsa gerek. Bu girişimin tam nedeni İsrail ile Suriye arasında barış arayışlarında Türkiye arabulucu rolü üstlenerek kendisini riske atıyor. Olası anlaşma iki ülkeyi rahatlatabilir ancak Türkiye, tavrıyla, İran karşıtı cephede yer aldığı izlenimi veriyor. Barış girişiminin sonucu bilinmese de arabuluculuğun bedeli erken gelebilir. bilinmemekle birlikte Türkiye’nin İran’la ilişkileri bir kazanç sağlamadan bozulabilir. Görünen o ki İran yalnızlaşmayacak ama Türkiye bazı konularda taviz vermek pahasına İran’la ilişkilerini bozacaktır. İRAN’I BIRAKABİLİR Mİ? Arabulucu üzerinden olsa da İran’ın Ortadoğu ve Arap dünyasında tek stratejik müttefiki olan Suriye’nin İsrail’le barış görüşmelerine onay vermesi İran’ı rahatsız ediyor. Suriye’nin İsrail’le anlaşma imzalaması İran’ın yalnızlaştırmasının ötesinde iki devlet arasında ilişkilerin bozulması anlamına gelecektir. Bu durumda İsrail Suriye için düşman olmaktan çıkacak, İranSuriye arasında 2006 yılında imzalanan Savunma Anlaşması hiçbir anlam ifade etmeyecek ve İsrailABD cephesi İranSuriye cephesini bölebilecektir. Bu parçalanma İran’ın bölgedeki devlet dışı aktör müttefikleri Hamas, İslami Cihad ve Hizbullah gibi örgütlerle olan ilişkilerinde kopuklukların ortaya çıkmasına neden olacağı için bu örgütlerin ve İran’ın zayıflamasına yol
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle