02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Gözde KILIÇ YAŞIN TUSAM Balkan Araştırmaları Masası [email protected] Türkiye üzerinde Kıbrıs baskısı… C S TRATEJİ 11 Hristofyas için yeni olan ve Talat’ın başarısı olarak görülen kısım ise varılan mutabakatın "Partenojenez devlet" yani "geçmişi olmayan bakir devlet" fikrini içermesiydi. Aslında Kıbrıs’taki çözüm girişimleri açısından bunun yeni bir aşama olmadığı, aynı kavramın Annan Planı’nda "bakire doğum" olarak yer aldığı hatırlandığında anlaşılacaktır. Yani 2004’teki referandumda Kıbrıs Rum kesiminin yüzde 75’inin ve reddettiği Annan Planı… Hristofyas’ın ve partisi AKEL ’in kabul edilemez bulduğu Annan Planı… B ir yılan hikayesi gibidir Kıbrıs’taki sorun. Görüşmelerle bir noktaya kadar gelinir, bir yerde tıkanma olur, sonrasında ise sorunun ilk günkü canlılığını koruduğu anlaşılır. Temel bir anlaşmazlık konusu vardır ki hem sorunun ortaya çıkışında hem de gerçekçi bir çözümün sağlanamamasında başat rol oynamıştır. Meselenin özünü Rumların, Türklerle siyasal eşitliği kabul etmemesi oluşturur. Kıbrıs için hazırlanan ilk plan, ardından Kıbrıs Cumhuriyeti’nin temelini oluşturan anlaşmalar ve kurulan bu devletin anayasasında Türkler "ortak" olarak anılıyordu. Kıbrıs sorunu denildiğinde anlaşılan "bölünmüşlük" de, Rumların, Türkleri Kıbrıs devletinde "eşit ortak" olarak görmemesi ve statükoyu yıkmak için katliamlara girişmesinin bir sonucuydu. Rumlar Türklerle siyasal eşitliği içlerine sindiremediği için Galli fikirler dizisi, Glion, Cenevre, Trautbeck, New York, Bürgenstock görüşmeleri ve Annan Planı müzakereleri ardı ardına geldi. Zaman geçti, liderler değişti, BM pek çok genel sekreter eskitti, planlar kaleme alındı ama anlaşmazlığın temelinde yer alan Rum kanaatinde bir değişiklik yaratılamadı. Ortaya konulan çözüm modellerinde Rum tezindeki "azınlık" statüsüne itibar edilmedi ve Türkler –kalıcılığı tartışılır olsa da"ortak" olarak algılandı; sonuç olarak çözüm gerçekleşemedi. Sorun gibi çözüm girişimleri ve görüşmeler de baki kaldı. ‘Çözüm söylemi’ etkisizleşiyor Kıbrıs sorununu çözmeye girişen çok sayıda lider eskimiş durumda. Birçok noktadan kilitlenmiş soruna AB’nin de YÜRÜRLÜKTEKİ PLAN Öncelikle belirtmek gerekir ki, alınan müdahil olmasıyla, Türkiye bir de bu kararlar yeni olmadığı gibi varılacak nokta da ilan edildiği gibi değil. "Birleşik Federal Kıbrıs Cumhuriyeti"nin "tek uluslararası kanaldan baskı altında tutuluyor. kimliğe" sahip olması, aslında en açık Hristfoyas’ın ardından oluşan olumlu ifadeyle egemenliğin merkezi hükümette toplanacağı anlamına geliyor. Henüz içeriği doldurulmamış olsa da gelecek açısından hava yavaş yavaş dağılıyor. çekilmeden çözüm görüşmelerinin mümkün olmayacağı söylemine Türkiye’nin garantörlüğüne gerek kalmadığı sözleri de eklendi. İzleyen döneme Hristofyas’ın yakınmaları hakimdi. 21 Mart’ta kararlaştırılan üç aylık süre henüz dolmamışken KKTC Cumhurbaşkanı Talat ile 23 Mayıs’ta ikinci kez bir araya geldiğinde Hristofyas çoktan "masadan kaçmak üzere" olduğuna yönelik bir psikolojik ortam yaratmıştı. Öyle ki, görüşme öncesindeki gerginlik nedeniyle 23 Mayıs toplantısından "görüşmelerin devam edeceği mesajlı" çıkacak herhangi bir karar dahi "başarı" olarak görülebilecekti. Nitekim öyle oldu, hatta fazlası oldu. BÖLÜNMÜŞLÜK KESİNLEŞİYOR Her zaman Kıbrıs’taki hükümet ya da devlet başkanı değişimlerinin anlamı "yeniden müzakere", BM Genel Sekreteri’nin değişimi "yeni bir plan", bölgesel gelişmelerin anlamı da "işte fırsat" olmuştur. Nitekim 2004 Annan Planı, Rum Yönetimi’nin AB üyeliğine kabul edilmesi nedeniyle şimdikinden bir önceki son "fırsat" idi. Rum Yönetimi’nde Dimitris Hristofyas’ın cumhurbaşkanlığına seçilmesiyle de Şubat 2008’den bu yana "yeniden müzakere" dönemi başlamış oldu. Sürecin fitilini yakan da, Hristofyas’ı iktidara taşıyan da Kosova’nın bağımsızlık ilanının, SuriyeKKTC arasında başlayan feribot seferlerinin, KKTC’nin üçüncü ülkelerle geliştirdiği ticari, kültürel ilişkilerin Rum tarafında yarattığı "bölünmüşlük kesinleşecek" endişesiydi. Rum tarafında pişirilen endişe, Türk tarafına "fırsat" olarak servis edildi. Böylece bilindik hikaye 2008’in tamamını kapsamak üzere bir kez daha başlatılmış oldu. 28 Şubat’ta başkanlık görevini devralan Hristofyas, yemin töreni ardından "Kıbrıslı Türklerin haklarının Kıbrıslı Rumların, Maronitlerin ve Latinlerin hakları aleyhine olacak şekilde tesis edilmesinin mümkün olmadığı" açıklaması ile "siyasal eşitlik" kriterini kabule yanaşmayacağını açıklamıştı. 21 Mart’ta KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ile bir araya gelen Hristofyas, mahiyeti Papadopulos döneminden kalma 8 Temmuz Mutabakatına benzer bir uzlaşı formülünde mutabık kaldı. 3 Nisan’da uzlaşının göstergesi olmak üzere Lokmacı Barikatı açıldı ve ardından Teknik Komiteler ve Çalışma Grupları da toplantılarına başladı. Bu arada Türk askeri G Türklere kendi bölgelerinde bir takım yetkilerin tanındığı Rum üniter devletinden başka bir şey de ifade etmiyor. Uluslararası camiada ancak merkezi hükümet üzerinden temsil edilebilecek Kurucu Türk Devleti’nin, pratikte Rum Devleti’nden geride kalması ve haliyle "siyasal eşitlik" ilkesinin yürümeyecek olması da cabası. Bunlar bir tarafa, "Güvenlik Konseyi'nin ilgili kararlarında" KKTC’nin ilânının yasadışı, varlığının da yok hükmünde kabul edildiğini hatırlamak gerekir. AB de bu sebeple GKRY’nin tam üyelik başvurusunu "1960 Kıbrıs Cumhuriyeti" adına yapılmış olarak değerlendirmiş ve "Kıbrıs Cumhuriyeti"ni bütün olarak AB üyeliğine kabul etmişti. Yani AB müktesebatına göre KKTC toprakları da, vatandaşları da sahte "Kıbrıs Cumhuriyeti"nin parçasıdır. İşte bu noktada EÇMİŞİ OLMAYAN DEVLET "partenojenez devlet" fikri de, AB açısından, Kıbrıs’ı 23 Mayıs toplantısının sonucu BM’nin resmi birleştirmek için önce bölme yoluna gidilmesi açıklamasına liderlerin "Güvenlik Konseyi'nin ilgili anlamına geleceğinden bir sonuç doğurması mümkün kararlarında belirtildiği şekliyle siyasi eşitliği olan iki görülmeyen ölü maddelerden olacaktır. Annan Planı kesimli, iki toplumlu bir federasyona bağlılıklarını tartışmalarından hatırlayacağımız üzere AB, kendi yeniden teyit ettikleri; bu ortaklığın tek uluslararası müktesebatına uymayan derogasyonların kalıcılığını temsiliyete/kimliğe sahip bir federasyon hükümeti ve kabul etmiyordu. Şimdi de çözümün "Kıbrıs eşit statüye sahip bir Kıbrıs Türk ve bir Kıbrıs Rum Cumhuriyeti"nin devamı şeklinde olması kurucu devleti olacağı konusunda mutabakata konusundaki bir baskı şaşırtıcı olmayacaktır. vardıkları" şeklinde yansıdı. Görüşme sonrasında Anlaşılacağı üzere çözüm konusunda Türk tarafı, "Kıbrıs'ın uluslararası kimliğinin Kıbrıs Cumhuriyeti sorunun başlangıcından bu yana can güvenliklerini mi olacağı yoksa bakire doğumun mu gerçekleşeceği" garantiye almak ve kendi devletlerini kurmak sorusunu 'Birleşik Federal Kıbrıs Cumhuriyeti olacağı haricinde hala bir kazanım elde edememiştir. Mevcut ortak tutumuna sahibiz’ sözleriyle cevaplayan koşullarda hakim kılınmak istenen anlayış ise Hristofyas, müstakbel federasyonun adını da ilan "Güney’deki şahinler" nedeniyle Hristofyas’ın hareket etmiş oldu. kabiliyetinin kısıtlandığı ve "iç kamuoyu"nun Varılan anlaşmanın "iki kesimli, iki toplumlu hazırlanmasına dek sabır gösterilmesi gerektiği federasyon" kısmı Hristofyas’ın başkanlık koltuğuna şeklinde. Halbuki, çözüm mimarı olarak lanse edilen otururken de kabul etmiş olduğu ilkeler olması Hristofyas, "bölünmüşlüğün kesinleşmesini" önlemek nedeniyle Rum lider için yeni değil. Nitekim konusundaki seçim öncesi sözünü başkanlığının ilk kullanılan ifade de "yeniden teyit edilmesi" şeklinde. üç ayında gerçekleştirmiş, bundan sonrasında ise müzakerelerin ucunu açık Talat Hristofyas tutma hedefine yönelmiş ve taviz vermemiş görüşmelerinden... olmakla zaten toplumunun beklentisini karşılamış durumda. Şimdi AB üyesi, tanınmış bir devletin vatandaşlarını, "bakir doğum" gerçekleştirmek üzere Kıbrıslı Türklerin "sahte" devleti ile "siyasi eşitlik" temelinde egemenlik paylaşımına gitme konusunda ikna etme çabası göstermesini beklemek hayalcilikten başka bir şey olamaz. O halde bugün Kıbrıs Engereği (Gufi) boyutlarını aşan hikayenin devam etmekte olduğunu söylemekten başka çare yok. 2004’te halkı "hayır"a yönlendirirken, "hak etmedikleri halde" Kıbrıs Rumları ile birlikte AB üyesi olmalarının karşılığında Kıbrıs Türklerinin daha fazla taviz vermeleri gerektiği söylemini kullananlar da planlarını işletmek üzere başrolde.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle