02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

C S yok eleştiren çok… TRATEJİ 13 isteyen yok alternatif yol önerisi", "Fransa’nın yeni bir oyunbozanlığı" biçiminde algılanıyor. Netice itibarıyla, Sarkozy'nin cumhurbaşkanlığı seçim kampanyasının başından beri, bütünüyle yeni bir buluşmuş gibi gösterilen Akdeniz Birliği fikri, gerçekten de inandırıcı gibi görünmüyor. Tüm belirsizliğiyle bu öneri, hem ikna edici değil, hem de ortak bir karara dayanmıyor ve ayrıca AB’nin Barselona sürecinin getirdiklerine ek olarak, yeni hiçbir şey de söylemiyor. SORUNLU BÖLGE Her ne kadar Fransız yetkililer, bu fikrin Türkiye’nin üyeliğine karşı bir öneri olmadığını söyleseler de, Fransa'nın, Türkiye'nin AB'ye üyeliği konusundaki samimiyet derecesi kuşkuların varlığına yol açmaktadır. Bununla birlikte yukarıda bazı temel özellikleri ortaya konulmuş olsa bile, "Akdeniz Birliği" projesiyle tam olarak neyin amaçladığı, nasıl finanse edileceği, hangi ülkelerin buna tam ve şartsız destek vereceği hâlâ net bir şekilde ortaya koyulabilmiş değildir. Bu konudaki en ciddi kuşkular, aralarında farklılıklar bulunan Akdeniz havzasındaki ülkelerin çoğunu bir araya getirmekten kaynaklanıyor. Kuzey Afrika ve Ortadoğu ülkelerinin kendi aralarında kavgaları halen devam etmektedir. "Akdeniz Birliği"nin bu açıdan hangi ortak değerler üzerinde kurulacağı kuşkulu. Demokrasi, insan hakları gibi konular bu ülkelerin çoğu için yabancı kavramlar. Bu bağlamda da bu kulübün ortak kriterlerinin ve hedeflerinin ne olacağı belli değil. Netleşmesi beklenen diğer bir sorun ise Barselona Süreci'nden beri süregelen Güney Akdeniz Ülkeleri'ndeki insan hakları ve demokratikleşme gibi konulardır. Kaldı ki, Kuzey Akdeniz Ülkeleri'nin, Akdeniz Ülkeleri Birliği Projesi kapsamında, Güney Ülkeleri'ne, insan hakları ve demokratikleşme konularında dayatmalarda bulunmalarını, Güney Akdeniz Ülkeleri hükümetlerinin kabul etmesini beklemek de olanak dışıdır. Önerinin maddi desteğinin nereden ve nasıl temin edileceği de kuşkuların yoğun olduğu bir nokta. Burada görüşlerden biri, üye olan ülkelerde turizm gelirlerine vergi koymaktır. Ancak bir diplomatın söylediklerine bakılırsa bu fikir, daha fakir olan güney ülkelerinde pek de taraftar bulmuyor. Bir başka kaynak ise AB'nin komşuluk ilişkileri için tahsis edilmiş fonları olabilir. 14 Temmuz 2008’de Paris’te yapılacak Akdeniz Birliği Zirvesi'ne hazırlanan Sarkozy ve ekibinin Akdeniz Birliği fikrine ise AB’den pek fazla destek gelmemektedir. İngiltere, Almanya, İspanya, İsveç ve Slovenya, Fransa’nın "Akdeniz’e kıyısı olan ülkeleri, Akdeniz Birliği kapsamında bir araya getirmek" önerisine karşı çıkmaktadırlar. Bu ülkeler AB ile rekabet edecek kurumların üretilmesine ihtiyaç olmadığını hele ki, AB’nin ve komşularının bir bölümünü kapsayacak kurumlara ise hiç ihtiyaç olmadığını savunuyorlar. İtalya ve İspanya gibi Akdeniz ülkeleri, AB’nin Barcelona Süreci adı altında zaten bir Akdeniz projesi olduğunu, bu yüzden Fransa’nın ne yapmaya çalıştığını anlamadıklarını belirterek öneriye temkinli yaklaşıyorlar. İspanya’nın Sarkozy’den ayrıldığı en temel nokta, İspanya’nın "Akdeniz Birliği"ni Türkiye’nin AB üyeliğine bir alternatif olarak görmemesidir. İspanyol diplomatlar, İspanya’nın geleneksel olarak AB’nin Akdeniz boyutuna verdiği önem doğrultusunda bu bölgeye yönelik politikaların güçlendirilmesinde yana olduğunun altını çiziyorlar. Ancak bunun, AvrupaAkdeniz ortaklığını daha ileri taşımayı hedefleyen AB’nin Barselona Süreci kapsamında değerlendirilmesini savunuyorlar. Yunanistan’da "Akdeniz Birliği" kurulması önerisini, Akdeniz’de var olan mevcut kurumsal işbirlikleri bağlamında ele alınması gerektiği çerçevesinde değerlendiriyor. Almanya’da Sarkozy’nin planı hakkında çekincelerini belirtiyor ve planın AB’yi parçalama riski taşıdığı ve AB’nin mevcut politikalarına zarar verebileceği konularında uyarılarda bulunuyor. Küresel alanda gerilediği değerlendirilen Fransa’nın Akdeniz’i yeni nüfuz alanı olarak görmeye çalıştığı, bu argümanla Türkiye’nin AB üyeliğinin önünü kesmeyi hedeflediği savunuluyor. Kendisi AB üyesi olan Fransa’nın böyle bir öneri getirmesi, Almanya ve İngiltere’de sıcak karşılanmıyor. bir düşünce tarzı "Liberté, Égalité, Fraternité" (Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik) kavramlarını bayrağına taşımış bir ülke içinde kabul edilmemesi gereken bir durumdur. Bu tür tutumlar göstermektedir ki, AB’nin belgelerinde de yer alan hazmetme kapasitesi meselesi, aslında zihinsel hazmetme kapasitesi meselesidir. Ve Türkiye’nin yüzyıllardır genlerinde taşıdığı, farklı kültürlerden olanlara karşı zihinsel hazmetme kapasitesi başarısının karşısında, bugün bu değerlerin liderliğini yapmakla övünen Fransa’nın hiç de başarılı olamadığını ortaya koymaktadır. Birliğe katılması öngörülen ülke sayısı ve hangi ülkelerin katılacağı, önerinin AB ile hangi seviyede işbirliği yapacağı, önerinin, ABD’nin bölgeye yönelik projelerine alternatif mi, yoksa tamamlayıcı mı olduğu, önerinin kurumsal yapısının nasıl oluşturulacağı, birliğin finansmanın nasıl sağlanacağı, birliğe ait kurulması düşünülen organların merkezlerinin nereler olacağı, birliğin bölgeye ne gibi somut katkıları olacağı ve önerinin AB’nin mevcut politikalarından ne gibi farklı yanları olduğu gibi sorular "Akdeniz Birliği" önerisinin sıkıntılı taraflarını ortaya koymaktadır. Bununla birlikte, yukarıdaki sorulara net cevaplar bulunsa bile, eğer Türkiye ile AB arasında üyelik müzakerelerine başlanmışsa, burada amaç tam üyeliktir. Ayrıca, üye olmak isteyen aday ülke, Türkiye ayrıcalıklı ortaklığa ilgi göstermiyorsa, bu konuda diretmenin bir faydası da yoktur. Bunun dışındaki başka hiçbir hedef, AB ve Türkiye’nin önündeki geleceğin cevabı olamaz. Türkiye açısından başka hiçbir sonuç kabul edilemez. Dipnotlar: Sarkozy’nin Fransa’nın Toulon şehrinde Akdeniz Birliği kuralım çağrısı yaptığı konuşmanın tam metni için: www.abhaber.eu/yazdir.php?id=15899 http://www.abhaber.eu/haber.php?id=17134 İÇERDEN TEPKİ Sarkozy’nin bu teklifine kendi ülkesinden de tepkiler gelmektedir. Ülkenin eski Sosyalist başbakanlarından Michel Rocard, bu önerinin "AB kurumlarını olumsuz etkileyeceği ve tamir edilemeyecek tartışmalara yol açabileceği" uyarısında bulunmaktadır. Ayrıca AB’nin yetkili ağızlarından da öneriye tepkiler gelmektedir. Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin özel temsilcisi Büyükelçi Alain Le Roy de ifade ettiği gibi, 25 Akdeniz ülkesi içerisinde Akdeniz Birliği önerisini kabul etmeyen üç ülke ise, Türkiye Suriye ve Lübnan’dır. Nicolas Sarkozy Fransa’sının Türkiye’nin AB sürecine yönelik kısır, dar ve Ortaçağ zihniyetini andıran bakışı ne Fransa'nın ne de onun sayesinde tüm Avrupa kıtasının benimsediği ve özümsediği özgürlük fikirleriyle, demokrasi idealleriyle ilgisi yoktur. Böyle BİR TAŞLA ÇOK KUŞ Bu anlaşmazlıklar, Akdeniz Birliği Projesi önündeki engellerin epey büyük olduğunu gösteriyor. Dolayısıyla, öneri Sarkozy’nin AB’ye kendi istediği şekilde bir yön vermek, Akdeniz’de Fransa’nın nüfuzunu artırmak ve diğer yandan da Türkiye’yi AB dışına itmekten öte bir algılama yansıtmıyor. Yani öneri, Sarkozy’nin Türkiye’nin AB üyeliğine olan karşıtlığının bir "telafisi" olarak algılanıyor. Üstüne üstlük Sarkozy’nin Türkiye’ye bu birliğin liderliğini biçmesi ise bu algıyı daha da güçlendirmiştir. Aslında bu liderlik önerisi Sarkozy’nin Türk kamuoyu gözündeki var olan samimiyetsizliği bir kat daha da artırmış oldu. Çünkü Sarkozy Ekim 2007’de Fas’a yaptığı resmi ziyaretinde bu ülkenin Akdeniz Birliği’nde liderlik rolü üstlenebileceğini ifade etmişti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle