09 Ocak 2025 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

caniler de gereken biçimde cezalandırılmalıdır. Ancak ne yazık ki Afrika’nın zenginliklerini paylaşmak isteyen ikiyüzlü sömürgeciler ve bunlara uşaklık ederek keselerini dolduran Afrikalı diktatörler olduğu sürece Afrika için barış ve huzur hayallerde kalmaya mahkum olacak. Nitekim ülkenin parçalanmasından Afrika’daki çatışmalarda korkan ve bitmek en büyük zararı çocuklar görüyor... bilmeyen çatışmaların arkasında belki de haklı olarak Batılı komploları arayan El Beşir’in, ülkede bulunan Afrika Birliği Barış Gücü yerine daha güçlü BM Barış Gücü’nün gelmesine şimdiye kadar ısrarla karşı çıkması ise son derece çelişkili bir durum oluşturuyor. Bu dek reddedilmişti. Ancak 16 Kasım 2006’da yapılan BM durum ayrıca olayların durdurulmasını da engelliyor. toplantısında Darfur’daki Cancavid milislerinin Hatta son günlerde Sudan Güvenlik Güçlerinin BM silahsızlandırılması ve bölgeye 3.000 kişilik Barış Gücü kararlarına aykırı olarak yeniden silahlanıp, uçaklarını gönderilmesi kararı alındı. Hatta Sudan’ın buna BM bayrağı ile çatışma bölgelerine gönderip saldırılarını uymaması durumunda, yaptırım uygulanması da karara sürdürdüğü de söyleniyor. bağlandı. Ancak başta Rusya, Güney Afrika ve Çin’in bu Ciddi bir müdahale amacıyla BM tarafından yapılan yaptırımların bir ambargo olarak kabul edilmesini 20 bin kişilik güç gönderme önerisi Çin, Güney Afrika engellemesi, sorunların göreceli olarak azalmakla gibi ülkeleri arkasına alan El Beşir tarafından bugüne beraber süreceğinin işaretini veriyor. C S TRATEJİ 9 DRAMA SON VERİLEMİYOR Demokrasi getireceğim diye işgal ettiği Irak’ta kanlı bir iç savaş başlatan ABD’nin insanlık adına Darfur’a halen kalıcı bir şekilde yardımda bulunmayışı, Afganistan ve Irak için NATO ve müttefik güçleri harekete geçirdiği gibi burada bunu hala uygulamamış olması ABD’nin çelişkilerini, samimiyetsizliğini açıkça gösteriyor. Bush’un son günlerde kendi kamuoyundan ve BM’den gelen baskılar sonucunda Dışişleri Bakanı’nın iki numaralı yardımcısı John Negroponte’yi çözüm sağlamak amacıyla Sudan’a göndermiş olması da yeterli olmayacak gibi gözüküyor. Çünkü gönderilmesi tasarlanan 3 bin kişilik BM Barış Gücü, ancak 6 helikoptere sahip olacak. Başka bir ifade ile bu denli zayıf bir güçle yaklaşık Fransa büyüklüğünde olan bir alanı kontrol etmek neredeyse imkansız. Yani amaç, alınan bu kararlarla, yapılan yardımlarla, gönderilen BM askerleri ile Darfur’daki krizi çözmek, bölgeye ve tüm ülkeye barışı getirmek değil sadece dünya kamuoyundan gelen baskıları dindirmek ve Somali’de, Afganistan’da, Irak’ta olduğu gibi sözde "Batı adaletini, barışını ve demokrasisini" kalıtsal bir iki yüzlülükle Darfur’a da bahşederek perde arkasından kendi çıkarlarına ulaşmak ya da mevcut çıkarlarını sağlamlaştırmaktır. Sudan’ın Darfur bölgesinde yaşanan ve yüz binlerce insanın yaşamına mal olan katliam önlenemiyor. Zengin petrol ve maden yatakları nedeniyle Çin, Güney Afrika Cumhuriyeti, Rusya gibi ülkelerin desteğini alan Sudan yönetimi, Batı’nın iki yüzlü yaklaşımı nedeniyle etnik saldırılarını sürdürüyor. Afrika’nın pimi çekilmiş bombası… D A R F U R Bahadır Selim DİLEK ünya enerji kaynaklarının paylaşımı üzerine yürütülen politikalar son yıllarda Afrika üzerinde yoğunlaştı. Gerek kara kıtanın kendi doğal kaynakları gerekse Ortadoğu ve BaküCeyhan aracılığı ile Akdeniz’e çıkarılan Hazar havzası petrolünü, Uzakdoğu pazarlarına ulaştıran Kızıldeniz güzergahını kontrol eden konumuyla Afrika, 21. yüzyıl ile birlikte dünya devlerinin ilgi odağı oldu. İşte bu durum, bütün kıtayı "yerelleşmeyi destekleyen küreselleşmenin" bütün olumsuzluklarına açık bir hale getirdi. Kara kıtada, din ve mezhep ayırımcılıkları, bölgesel farklılıklar körüklenir oldu. Hatta bu ayırımcılık kabile düzeyine kadar düşürüldü. D bölgesinde de yaşanıyor. Her ne kadar, Batılı ülkeler farklı kaygılar ile hareket ediyor olsa da, Darfur Batı Afrika için adeti pimi çekilmiş bir bomba niteliği taşıyor. Ülkede 21 yıl devam eden iç savaşı sona erdiren barış anlaşmasından sonra Darfur’da, zenci Afrika kökenliler ile Arap asıllı Afrikalılar arasında patlak veren çatışmalar sonucu on binlerce insan öldü, milyonlarcası mülteci durumuna düştü. Son dört yıldan buyana ciddi bir istikrarsızlığın yaşandığı Darfur bölgesi, RUANDA ÖRNEĞİ Bunun en kanlı örneği 1994 yılında Ruanda’daki Tutsi ve Hutu kabileleri arasında yaşandı. Yaklaşık üç ay içinde 800 bin Tutsi ve ılımlı Hutu, aşırı uç Hutular tarafından öldürüldü. Katliam, Tutsi destekli isyancı Ruanda Vatansever Cephesi lideri Paul Kegame'ye bağlı güçlerce, Hutu ağırlıklı hükümetin düşürülmesi ile son buldu. Ardından yönetimden güç alan Tutsiler’in öç bahanesiyle saldırması sonucu yüz binlerce Hutu, komşu ülke Zaire'ye sığındı. Uygar Batı, tıpkı Bosna’da olduğu gibi, Ruanda’da yaşanan katliamı görmezden gelmeyi tercih etti. Benzer bir dram farklı koşullarda Sudan’ın Darfur kimilerine göre yeni bir oyunun sahnelendiği, kimilerine göre de büyük bir insanlık trajedisinin yaşandığı yer olarak adlandırılıyor. DARFUR TRAJEDİSİ Peki Darfur’da yaşananların perde arkasında ne var? Türkiye'den büyük bir coğrafyayı kapsayan Darfur bölgesinde, tamamı Müslüman olan 30'dan fazla kabile yaşıyor. Hatta Sudan'daki İslam anlayışının fikir babası olarak bilinen Hasan el Turabi de Darfurlu. Üstelik, Sudan Ordusu’nun belkemiğini de Darfur oluşturuyor. Bütün bunlara ek olarak Darfur, son dönemlerde bölgenin güneyinde petrolün de çıkmasıyla daha da stratejik bir önem kazanmış durumda. Özellikle, 21 yıldır devam eden kuzeygüney savaşından sonra merkezi hükümetin, John Garang liderliğindeki güneyli kabilelerle anlaşmaya varmasının hemen ardından olayların başlaması, bölgede faaliyet gösteren Batılı "hükümet dışı kuruluşların" (NGO) harekete geçmiş olması da dikkat çekici. NGO’lar, Sudan hükümetini, insan haklarını ihlal ettiği gerekçesiyle suçlamaya başladılar. Tıpkı, 1991 yılından sonra Irak’ta olduğu gibi… Darfur’un bu anlamda ilgi odağı olması, uluslararası arenada ironi de yaratmış durumda. 1994'teki Ruanda’daki soykırımda hiçbir Batılı lider bölgeye gitmezken, Darfur'a başta BM’nin eski Genel Sekreteri Kofi Annan olmak üzere ABD, İngiltere, Fransa ve Almanya dışişleri bakanlarının ziyarette bulunması "çok anlamlı" olarak değerlendirilmiyor. Orta ve Kuzey Afrika'ya açılan bir kapı niteliğindeki Darfur'un, Sudan'dan koparılması, hem bu ülkeyi çok zayıflatması hem de güneydeki Hıristiyan ve Animist kabilelerin bağımsızlık yolunda daha emin adımlar atması anlamı taşıyor. Böylece, küreselleşmenin yerelleşme boyutu, küresel oyuncuların istediği siyasi, ekonomik ve stratejik zemin de ortaya çıkmış olacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle