02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

teşviki, yönlendirmesi, planlaması, eşgüdümü gerekir. Bunun için bizim özgün ve ulusal bir Türkiye modeli bulmamız lazım. Çünkü ulusal bilişim politikamız yok. Lafa gelince herkes bilişimin öneminden söz ediyor, fuar açılışlarında politikacılar bilişimin önemine değiniyor, ama gereken adımlar atılmıyor. Siyasetçilerin gelmiş oldukları toplumsal profil de dikkate alındığında, konunun önemini kavramadıkları, bu sektöre otomotiv gibi, metal gibi, deri gibi herhangi bir sektör olarak baktıkları gözleniyor. Ama bilişim öyle herhangi bir sektör değil. Hepsinin temelini oluşturan, hepsinin sistemi açısından vazgeçilmez olan bir sektör. Günümüzde katma değeri, araştırmageliştirmenin (arge) ve bilişimin yarattığını bilmemiz, rekabet ve farklılık için bu alanda başarılı olmak gerektiğini görmemiz lazım. Şüphesiz tarım da önemli, hayvancılık da önemli, sanayi üretimi de önemli. Ama örneğin kuru üzüm ihracatından elde ettiğimiz karın düşüklüğü ile yazılımdan kazandığımız karın yüksekliğini kıyasladığımızda farkı görüyoruz. Kuru üzüm ihracatı için kaç kişi, ne kadar süreyle çalışıp, ne kadar kazanıyor? Bilişimde kaç kişi, ne kadar çalışıp, ne kadar kazanıyor? Bunların hepsi hesap gerektirir. İşin güvenlik boyutuna da değinir misiniz? Bu da meselenin bir diğer can alıcı noktası. Mesela bir savaş uçağının en hassas parçası olan yazılımı ele alalım. Eğer savaş uçağını dışarıdan alan bir ülke iseniz her şeyini yapsanız bile, bu yazılımı yapamıyorsunuz ve fiyatı da 100 milyon dolar. ABD bilişime yaptığı yatırımla sadece büyük para kazanmıyor, aynı zamanda politik güç ve itibar kazanıyor, bu üstünlüğünü savunma sanayisinde kullanıyor. Masa başında, harita üzerinde Irak’ı vuran teknolojiye sahipken, bilişimdeki, arge’deki, teknolojideki öncülüğü sayesinde hem silah satışından büyük para kazanıyor, hem de bu alandaki bilgilerini kimseyle paylaşmayarak, egemenliğini korumaya çalışıyor. Biz uçağın her şeyini yapsak bile en hassas, en yaşamsal ve en pahalı parçasına sahip olmadığımızdan, bizim olan uçakta bile son sözü yine ABD söylüyor. Yani uçak havadayken, bizim istemimiz dışında bir yöne gidebilir, bizim istediğimizi yapmayabilir. Çünkü ona hükmeden asıl güç, onun programını yapandır, beynine hükmedendir. İşin özüne, yani uluslararası rekabete bakınca, bilişime yatırımın asla lüks olmadığını, rekabette belirleyici bir etken olduğunu görüyoruz. Ulusal güvenliğimiz açısından savunma sanayisinin, Genelkurmay Başkanlığı’nın, istihbarat örgütlerinin, bakanlıkların, kamu bürokrasisinin Türk malı işletim sistemi kullanması gerekir. TÜBİTAK tarafından yazılan ve Linux bazlı bir işletim sistemi olan PARDUS bu açıdan çok önemli. Bu tür projeler desteklenmelidir. Ulusal C S TRATEJİ 7 değişti, o denli yoğun bir erozyona uğradı ki, yolsuzluklar da katlanarak arttı. Bilişim biraz nükleer enerji gibidir, iyi kullanırsak iyi, kötü kullanırsak kötü sonuçlar doğurur. İnternetten yapılan hırsızlığı, bu alandaki suç örgütlerini hiç akıldan çıkarmamak gerekir. Öte yandan teknolojinin gelişmesi, insanların ne yaptığının adım adım izlenmesinin de önünü açmaktadır. Cep telefonundan, internetten, kredi kartından ya da köprü ve otoyol geçişlerinde kullandığımız kartlardan günün hangi saatinde, ne yaptığımız, nerede olduğumuz kolaylıkla öğrenilebilmektedir. Bu durum da biraz meşhur "big brother" yani "bizi izleyen büyük gözü" akla getiriyor. Her yerde gözlendiğini bilmek de insanları huzursuz ediyor. Bu yönüyle ileri teknoloji, kişisel özgürlüklerin sınırlandırılmasına da olanak sağlıyor. Üniversitelerimizin büyük bölümünde bilişim, bilgisayar, elektronik bölümleri bulunuyor. Bu bölümleri nasıl buluyorsunuz, mezunlarının niteliği yeterli mi? Sektörün üniversiteyle işbirliği elbette çok önemli. Dünyada bunun çok parlak örnekleri var. Ama bu konu ne yazık ki ülkemizde çok yüzeysel olarak ele alınıyor ve hamasetle geçiştiriliyor. Sektörle ilgili bölümlerde organize, uzun erimli bir eğitim politikası yok. Ülkemizde işsizlik oranı yüksek. Nitelikli gençler, üniversite mezunu gençler arasında da bu oran yüksek. Ama biz sektörde yazılım konusunda uzman bir genci, ayda 5 bin dolar maaş vermemize karşın bulamıyoruz. Nitelikli eleman sıkıntısı çekiyoruz. Bankalar da bilişimle ilgili birimleri için uygun adam bulamıyorlar. Bu bölümlerin sayısının hızla artması, adeta moda olması ve çok yüksek puanlarla öğrenci alması, bizim eleman açığımızı gidermiyor. Suudi Arabistan’dan bize başvurup 10 bin dolar maaşla eleman istediler, olumlu yanıt veremedik. Üniversite sanayi işbirliğinin doğru, planlı, hızlı ve uzun vadeli olması gerekir. Sektörün büyük kuruluşlarının, büyük şirketlerin, bankaların daha üniversite eğitiminin başında olan akıllı, parlak gençlere sahip çıkmaları, onları desteklemeleri şarttır. Sektörde yer alan meslek örgütlerinin çabalarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Örgütlenme yönünde her zaman iyi niyetli çabalar oldu. Kısa adı TBD olan Türkiye Bilişim Derneği en eski ve en köklü meslek örgütü. Bilişimin tüm konularıyla ilgilenmesi çok zor olsa bile, kamuoyu ile sektör arasında bir köprü olmayı başardı. Yazılım Sanayicileri Derneği, İnternet Teknolojileri Derneği, Türkiye Bilişim Vakfı gibi değişik meslek örgütlerimiz var. Yazılım programlarının fikri altyapısıyla ilgilenen girişimler de söz konusu. ‘Biz bir uçağın her şeyini yapsak bile en hassas, en yaşamsal ve en pahalı parçasına sahip olmadığımızdan, bizim olan uçakta bile son sözü yine ABD söylüyor. Yani uçak havadayken, bizim istemimiz dışında bir yöne gidebilir, bizim istediğimizi yapmayabilir. Çünkü ona hükmeden asıl güç, onun programını yapandır, beynine hükmedendir.’ güvenliğimiz açısından savunma sanayisinde dışa bağımlılık çok kötü sonuçlar doğurmaktadır. Bilişim, ekonominin kayıt altına alınmasında, suç ve suçluyla mücadelede de çok önemli bir işleve sahip değil mi? Kesinlikle öyle. Mesela, önümüzdeki süreçte kâğıt paranın kullanımının azaldığına, zamanla kalktığına tanık olacağız. Herkes kredi kartı ya da benzeri kartlarla alışveriş yapacak. Bu ekonominin daha sağlıklı işlemesini, aynı zamanda kayıt altına alınmasını da sağlayacak. Mesela şu anda ülkemizde 5 bin YTL üzerindeki tüm işlemler bankadan geçirilmek zorunda. Vergi dairelerindeki, emlak işlerindeki, bankalardaki sistemler hızla gelişiyor, güncelleniyor. Ama tüm bunlar yine de çok yeterli değil. Nakit paranın azalması muhakkak kayıt dışılığı, hırsızlığı, rüşveti azaltır ama asla ortadan kaldırmaz. Politikacıların kayıt dışını önleme konusunda gerçekten samimi olmaları şart. Bu konuda iyi niyetliyseler, bunun teknolojik altyapısının olduğunu bilsinler. Ama her şey bilişim değildir ve bilişim de bir araçtır. Ahlak ve değerler her konuda olduğu gibi ekonomide de önemlidir. Bilişimde yol aldık ama son 25 yılda değer yargılarımız o kadar çok
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle