10 Ocak 2025 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

16 Ali KÜLEBİ TUSAM Ulusal Güvenlik Stratejileri Araştırma Merkezi Başkanvekili akulebi@tusam.net ış politika konusundaki acemilikleri halen süren iktidar, geçmişte "stratejik müttefikimiz" dediği ABD’den "bizim stratejik, müttefikimiz, ortağımız değilsiniz" gibi net bir tepki görünce kendine önce "stratejik işbirliği içindeyiz" payesini vermiş, sonra bu konuda da yenilen kazıkların süregelmesi ve milletimizin tepkisi üzerine "stratejik vizyon belgesi" gibi tutarsız ve göz boyamaktan, milleti uyutma amacı gütmekten başka gayesi olmayan yeni bir icatta bulunmuştu. Ancak gerçek şu ki bütün kavramsal oyunlara karşın ABD’den vazgeçmeyen, her fırsatta ABD’ye en üst düzeyde gidilip ne amaca hizmet ettiği meçhul olan görüşmeler yapılmasına rağmen son aylarda ABD ve AB destekli terör şiddetini arttırdı ve ABD temsilciler meclisi komisyonunca alınmış olan "Sözde Ermeni Soykırımı" ile ilgili karar aniden gündeme geldi. Yani iktidarın baş tacı edip nereye yerleştireceğini bilmediği ABD’nin, yani iktidarca kendisine "stratejik ortaklık" yakıştırılan sözde ortağın "stratejik ihanetine" uğradık. Başkan Bill Clinton’ın geçmiş yıllardaki Türkiye ziyaretinde deprem duygusallığı ile dile getirmiş olduğu "stratejik müttefik"lik deyimi AKP iktidarınca çok tutulmuş ve aynı AKP küresel güç ABD’nin stratejik müttefiki olmakla etrafa caka satarken, aslında Türk toplumuna temelde ABD’nin çıkarlarına hizmet edecek kararları benimsetmekte bir enstrüman olarak kullanılmıştı. Yani ekonomik ve siyasal olarak bağımsızlığımıza böylesine süslü laflarla kılıf uydurulmuştu. Türkiye ile ABD’nin çıkarları uyuşmuyor… C S TRATEJİ görülmediğini akla getirir. Hâlbuki İngiltere, ABD ile istihbarat ve askeri konuların en hassas noktalarına kadar müşterek çalışma geleneğine sahiptir ve ABD’nin sözünden çıkmaz. Yine Avustralya da ABD’yi siyasal ve askeri alanda sonuna kadar desteklerken, ABD’ye açtığı, dünyanın en önemli dinleme ve uzay yer istasyonları nedeniyle tam bir stratejik ortaktır. Avustralya 1951’de imzalanmış ANZUS Anlaşması’ndan bu yana AsyaPasifik bölgesinde ABD’nin, terörle ve kitle imha silahlarıyla mücadelede ve askeri konularda en yakın işbirliği içinde olduğu ülkedir. İki ülkenin ticaret hacmi 40 milyar doların üzerindedir. NATO dışında olmasına karşın Avustralya’nın ABD saflarında dünyanın hemen her yerine asker göndermiş olması da üzerinde durulması gereken bir olgudur. ABD, bu iki ülkenin yanı sıra belki de küçük Yeni Zelanda’yı da stratejik ortaklarının yanına katarken politik anlamda pohpohlamak amacıyla son aylarda Hindistan’a da bu payeyi layık görmüştür. Hindistan’ın büyük nüfusu, demokratik rejimi ve bunun sağladığı ekonomik fırsatlar ile iş yapma olanakları son yıllarda ABD’yi Pakistan’a rağmen Hindistan’a yaklaştırmıştır. Kaldı ki HindistanAfganistan ilişkileri ve Afganistan’ın Orta Asya için önemi de ABD’yi bir zamanlar Rusya saflarında gördüğü Hindistan’a yaklaştırmıştır. Bu bakımdan Başkan Bush, Pakistan’dan esirgediği nükleer işbirliği olanaklarını Hindistan’a alabildiğine sunmaktan kaçınmamıştır. Her ne kadar sonradan Hindistan Başbakanı Manmohan Singh, Başkan Bush’u arayıp iç politika sorunları nedeniyle iki ülke arasındaki nükleer anlaşmanın tehlikeye girdiğini söylemiş olsa bile geçtiğimiz 2006 yılının Aralık ayında, Soğuk Savaş döneminde aralarında soğukluk olan ABD ve Hindistan, önemli bir anlaşma imzaladılar. Anlaşmaya göre, Hindistan, sivil amaçlı bazı tesislerini denetime açması karşılığında hem nükleer yakıt desteği alacak, hem de ABD’nin teknolojik imkanlarından yararlanacaktı. Buna karşı da Yeni Delhi yönetimi, nükleer silah denemesi yapmayacağı yolunda ABD’ye güvence verecekti. Anlaşma, Washington yönetiminin 30 yıldır uygulaya geldiği nükleer silahların yayılmasının önlenmesi anlaşmasına taraf olmayan ülkelerle nükleer işbirliği yapmama politikasından geri adım atması anlamına geliyordu ve Hindistan’a da bu bağlamda stratejik müttefiklik gibi abartılı bir sıfat yakıştırılması bir kenara konulsa bile her halde ayrıcalıklı bir önem atfediliyordu. Kaldı ki ortaya çıkan bu gelişmeyle HindistanÇin ilişkilerinin denklemindeki Pakistan gerçeği ve Çin’in Hindistan ile eskiden beri süren, şimdilerde dondurulmuş sınır anlaşmazlıkları, ABD’yi, uzun süredir uyguladığı, Çin gibi büyük bir güce karşı ihtiyatlı davranma yaklaşımına rağmen Hindistan ile yakınlaşmaya D ABD ‘sözde stratejik ortak’ STRATEJİK ORTAKLIKMÜTTEFİKLİK Başbakan Erdoğan’ın bir zamanlar belki de iç politikada imajını zenginleştirmek için ısrarla dilinden düşürmediği söz konusu deyim literatürde, temelde ve dar ifadeyle; "İki ülkenin dış politikalarının hemen bütün önemli konularda birbirleriyle örtüşmesi ve bu ülkelerin birbirleriyle hiçbir konuda düşmanlık olarak kabul edilebilecek ekonomik ve siyasal çıkar çatışmalarının olmaması" olarak tanımlanabilir. ABD açısından bu tanım zaman zaman bol keseden ve politik bir pohpohlama aracı olarak kullanılsa da gerçekte ABD’nin temel politikalarına bu tanıma girebilecek ülkeler ilk sırada İngiltere ve Avustralya’dır. Gerçek anlamda İsrail bile ABD’nin stratejik ortağı değildir. Çünkü her ne kadar ABD’de Yahudi lobisinin Amerikan iç ve dış politikasındaki egemenliği söz Türkiye ile ABD arasında ‘stratejik ortaklık’ tartışması son ziyarette yine gündeme geldi. Türkiye ile ABD’nin stratejik ortak olamayacağı, geçmişte yaşanan olaylardan da anlaşılabilir. Mevcut durum ise bu kavramın yakınından dahi geçmiyor. konusuysa da ABD’nin İsrail’e bir İngiltere veya Avustralya’ya güvendiği kadar güvendiği söylenemez. Esasen ABD Silahlı Kuvveleri’nin İsrail’i birçok alanda desteklemesine karşın yine de son 20 yılda ABD’de yakalanmış birkaç önemli casusun İsrail’e çalışmış olmaları hususu bu ülkenin yüzde yüz "stratejik ortak" konumuna layık Erdoğan ve Bush...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle