Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 Mustafa ÖZBEK Türkiyem Topluluğu Sözcüsü Dinle beni Sevgili Türkiye’m… Söylediklerim, yazacaklarım belki biraz ‘ağır’ ama ne yazık ki gerçek… Ve giderek bu gerçekler taşınmaz, sindirilemez hale geliyor. Sanki bıçak kemiğe dayanmış gibi… Irak ve Kıbrıs ile tarihsel bağlar… İŞİN İÇİNDE ABD VARSA... C S TRATEJİ Artık öğrenmiş olmamız lazım…Bir süre önce PKK Koordinatörlüğü diye bir saçmalığın peşine taktılar bu ülkeyi..İşin sonunda elde var ‘sıfır’.Amerika’nın koordine edeceği terörle mücadelede, Türkiye terörü bitirmez, ama terör örgütleri Türkiye’ye karşı güç kazanır. Türkiye’nin dışındaki ve içindeki teröristlere, işbirlikçileri ve yandaşlarına cesaret veren iki önemli unsurdan biri Amerika, diğeri de Avrupa Birliği..Eğer bugünün iktidarı bunu görmemekte ısrar ederse, Türkiye’nin birliği, bütünlüğü,kalkınması, gelişmesi ve ilerlemesi yolundaki engelin de kendisi olduğunu, olacağını ifşa etmiş olur. ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı geliyor, Türkiye’ye ‘şunları yapacaksınız’ diye talimat veriyor. Türkiye’yi yönetenler, bu ülkenin siyasi, ekonomik ve stratejik zenginlikler bakımından hacmini bilmeyince, böyle haddini bilmezlerin ortaya çıkması da kaçınılmaz oluyor. Zaten biz bunu anlasaydık, Bush’un Birleşmiş Milletler Toplantısı sırasında görüştüğü beşinci sınıf ülkeler arasında olmaktan utanırdık…İşte, ‘Türkiye büyüyor, Türkiye’nin itibarı artıyor" diyenlere tokat gibi cevap…Bush’un gözündeki itibarınız bu… ocuğunun gözleri önünde başkalarının hakaretine maruz kalan bir babanın, ya da karısının olduğu yerde, hırpalanan, aşağılanan bir kocanın, içine düştüğü durumun ne kadar kötü olduğunu tahmin etmek zor değil. İçine düştüğü bu ‘gurur kırıcı’ duruma rağmen, babanın veya kocanın, ‘ailenin onurunu’ dikkate almayıp, sanki hiçbir şey olmamış gibi umursamazlığını sürdürmesinin, kendisini aşağılayanlara karşı ‘nötr’ bir tavır takınmasının ne kadar ’beter bir durum’ olduğunu anlatmaya gerek var mı?… Millet olarak , gözleri önünde babası , aşağılanan, horlanan hatta dövülen çocuktan farkımız yok.. Ama baba içine düşülen durumun vahametinin farkında değil. Bu aşağılamalar devam ettiği sürece, Türkiye Ailesi’nin diğer aileler arasında bir itibarı kalmayacağını ya düşünemiyor ya da düşünmek istemiyor.İşin daha da kötüsü aileyi aile yapan değerler birer birer kayboluyor.Sadece babanın değil, ailenin de şahsiyeti tanınmaz halde. Ç Türkiye’nin vazgeçilmez kuzeyleri Türkiye’nin hem tarihsel bağları, hem de siyasi konumu nedeniyle Irak’ın kuzeyi ve KKTC’den vazgeçmemesi gerekiyor... Buralarda Türkiye Cumhuriyeti’nin yapacağı askeri, siyasi, sosyal ve kültürel tasarruflar için izin ya da onay alması da tarihsel ve BİR PARTİ ARANIYOR... siyasi bağlara ters düşüyor. Madalyonun bir yüzü böyle, bir de öteki için kimseden izin, onay almaya gerek yok… Böyle bir anlaşmaya gerek yok iken, Türkiye’yi soyu sopu belli olmayan kişiler ve gruplarla anlaşma için görüşme yapmaya mecbur bırakan kimler?…Bu aşamaya gelindiğinde daha vahim olan, Barzani adındaki peşmergenin bu anlaşmadaki sıcak takip maddesine karşı çıkıp,ortaya anlaşma adıyla bir ‘hiç’ çıkması. Bakar mısınız Türkiye’nin terör örgütüyle mücadelede yoluna taş koyana?… Türkiye terörle mücadele edecek ise, bunu ‘erkekçe’ yapmalı. PKK ile mücadele etmek istiyorsa bu konuda işbirliği yapmaması gereken 3 isim var.Bunlardan birincisi George Bush, ikincisi Talabani, üçüncüsü de Barzani…Türkiye, sıcak takip yapacaksa, bunun için Talabani’den , Barzani’den izin alacak kadar ‘küçük’ bir devlet değil… BUGÜNÜN TÜRKİYE’Sİ Bakın bugünün Türkiye’sine… Dünya bulvarlarında dolaşan bu ‘büyük’ ülkeye bir bakın… Bakın da karar verin, hiç sahip olduğumuz tarihe yakışıyor mu yaşadığımız bugünler?…Bir taraftan Amerika’sı, diğer taraftan Avrupa’sı, ellerine aldıkları ‘Büyük Ortadoğu Projesi’ ve ‘Avrupa Birliği’ sopalarıyla bir zamanlar ‘ tarihin efendisi’ olmuş bu ülkeyi kendilerine mecbur ve mahkum etmişler, hatta biraz daha ileri gidelim ‘müstemleke’ muamelesi yapıyorlar. Bu tavır, bugüne kadar dünya sahnesinde ‘soytarılıktan’ başka rolü olmayan bazı kişilere, gruplara, ülkelere de cesaret veriyor… Sıcak Takip Anlaşması ile ilgili gelişmeler sırasında da bunu gördük. Türkiye’nin böyle bir anlaşmaya mecbur edilmesi kadar bu anlaşma ile ilgili olarak görüşmeye mahkum edildiği taraflar da içinde bulunduğumuz vaziyetin ne kadar ‘tüyler ürpertici’ olduğunu göstermiyor mu?… Bir tarafta tarihiyle, kültürüyle, devletinin kuruluş mücadelesiyle, diliyle, diniyle tarihin ‘ soylu aktörü’ olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti, diğer tarafta varlığının geçici olduğunu idrak edemeyen, meşruiyeti tartışılan, toprağını, bayrağını,yiyeceğini, içeceğini emperyalizmin emrine adamış bir devlet müsveddesi… Bir tiyatro sanki… Barzani ve Bush VAZGEÇİLMEZ İKİ KUZEY Türkiye’nin iki vazgeçilmez ‘kuzeyi’ var…Bunlardan biri Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, diğeri ise Irak’ın kuzeyi… Buralarda Türkiye Cumhuriyeti’nin yapacağı askeri, siyasi, sosyal ve kültürel tasarruflar yüzüne bakalım… Bugün parlamentoda yer alan partiler bu konuda sessiz, sedasız…Türk milleti içinde önemli bir seçmen kitlesinin oylarıyla parlamentoya gelip,milletimizin isteklerine, duyarlılıklarına cevap verecek sesler çıkarmak yerine kendilerini ‘ağırbaşlı muhalefet’ anlayışına hapsedenleri hep birlikte izliyoruz. Parti ismi vermeye gerek yok…Kelimeler yanyana geldiğinde sadece sadece partinin adını vermekle kalmıyor,ciğerinin röntgenini de çekiyor.. Hadi iktidar partisini anladık..Peki, size ne oluyor?..Aldığınız oyun gerekçesini ne çabuk unuttunuz. Ne çabuk şekliniz şemaliniz değişti.. Neden sesiniz çıkmıyor?..Neden korkuyorsunuz?… Öyle kenardan köşeden suya sabuna dokunmayan üçüncü, dördüncü elden açıklamalarla kimseyi kandıramazsınız…O açıklamalar, sadece sizlerin günü kurtarmanıza çare olur… Böyle giderse yakın bir gelecekte, sadece partinizin, ideallerinizin değil, size oy veren insanların umutlarının da ‘katili’ olursunuz… Türkiye’de azgınlık derecesine varan terör eylemlerine karşı bu millet sizi " Parlamentoda bunlara karşı yüksek sesle konuşacak, dişe dokunur laflar edecek..İktidarı zorlayacak bir partiye ihtiyaç var" diyerek meclise gönderdi.. Her şey meclise gelene kadar mıydı?.. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne, Türk Milletine, ulusal duyarlılıklarımıza, şehitlerimize, gazilerimize, birliğimize, bütünlüğümüze sahip çıkması gereken parti nerede?.. Kimlik tartışmalarında nerede?…Anayasa tartışmalarında nerede?..Sıcak Takip anlaşmasında nerede?..Şehit cenazelerinde nerede?.. Söyle Türkiye’m, söyle!… Nerede?…Gören var mı?..