Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SÖZDE BARIŞ, ÖZDE SAVAŞ 40 yıldır İsrail’in işgal altında tuttuğu Golan Tepeleri... C S TRATEJİ 19 etmeye yönelik stratejinin bir parçası olarak kullanıldı. Halen de alabildiğine kullanılıyor. İkili arasındaki savaşbarış med cezirlerine ilişkin İsrail için de hemen hemen aynı ifadeleri kullanmak mümkün. İsrail’de de hem askeri hem de sivil yöneticiler diğer mevcut çatışmaların yanı sıra Suriye ile sürekli çatışma eşiğinde olmaktan ciddi kar sağlıyor. Her şeyden önce halka sürekli olarak Hamas ve Hizbullah’a verdiği destek gerekçe gösterilerek Suriye’nin terör destekçisi bir düşman olduğu şırınga ediliyor. Çizilen bu Suriye imajı ile halka yine sürekli olarak her yönden tehdit altında olduğu fikri aşılanıyor. Yürütülen sosyopsikolojik çalışmaların nedenleri ise Suriye’de izlenen "düşman fenomeni stratejisi" ile biçimsel olarak benzerlik gösteriyor. Nitekim İsrail’de yaygın kanının aksine yek pare bir toplumsal yapı yok. İsrail’de de aslında ister dinsel olsun ister toplumsal statüler bağlamında olsun bir çok sosyolojik çatlak bulunuyor. İşte İsrail güvenliğine tehdit olarak gördüğü her şeyi halkın gözünde bir "fenomen" bir "kabus" haline getirerek yani Suriye ile olduğu gibi söz konusu güç odakları ile sürekli çatışma eşiğinde ya da çatışma halinde bulunarak bu çatlakları kapatmaya çalışıyor. Başka bir deyişle barış İsrail’in de işine gelmiyor. Son dönemde Ortadoğu’da hızla estirilmeye başlanan diplomasi ve barış rüzgarlarının ardında yine savaş bulutlarının gizli olduğu açıkça ortada. Akıl ve mantık çerçevesinde pek karşılık bulamasa da durum bundan ibaret. Zira görüldüğü üzere barışı isteyen de pek yok bu topraklarda. Baksanıza herkesin savaştan, çatışmadan ne de çok çıkarı var. Yani siz büyük fontlarla atılan "barış" dolu gazete manşetlerine, siyasetçilerin içinde "barış" geçen söylemlerine, gürültülü "barış konferanslarına" itibar etmeyin. Çünkü ne yazıktır ki Ortadoğu’da bir şeyler değişmedikçe barışa geçit yok. Görüldüğü üzere İsrail ve Suriye yarım yüzyılı aşkın bir süredir kurşunlu ya da kurşunsuz birbirleriyle her koşulda savaşıyorlar. Ama bir yandan da "barış"tan dem vurmaktan hiç geri kalmıyorlar. Öyle ya barışın başına bir de "gizli" sıfatını iliştiriveriyorlar ki anlayan beri gelsin. İnsan düşünmeden edemiyor barışın gizlisisaklısı, açığıaçıktası olur mu diye. Öyle ya barış varsa ya da en azından barış niyeti varsa neden gizli olsun ki? Ama eğer her iki taraf için de çatışma durumunda olmak ya da çatışma eşiğinde bulunmak siyasi açıdan herhangi bir şekilde yönetici elitlere kar sağlıyorsa o zaman durum değişiyor. 2000 yılında resmen kesilen barış görüşmelerinden sonra her iki ülke basınında da zaman zaman "yeniden barış masası" manşetleri yer buluyordu ancak son bir buçuk iki yıldır barışın masada, gözler önünde değil de gizlisaklı perde arakalarında yapılan görüşmelerle arandığı gazete sütunlarını süsler oldu. İsrail basınının sıklıkla dile getirdiği "gizli barış" iddialarında arabulucunun da Türkiye olduğu iddia ediliyor. Ne büyük bir tesadüftür ki daha birkaç hafta önce yaşanan "hava sahası ihlali" krizinin üçgeninde de yine aynı isimler var, SuriyeTürkiyeİsrail. Alın size yeni bir ironi, yeni bir çelişki daha. Gerçi söz konusu Ortadoğu olunca uluslararası ilişkiler birden bire uluslararası çelişkilere dönüşüverdiği için bu tip tesadüfler bölgeye aşina olanlara pek de şaşırtıcı gelmiyor. İlgi çekici bu ayrıntıdan sonra ikili arasındaki "gizli barış görüşmeleri"nde dikkatleri çeken bir diğer konuyu da ortaya koymak gerekiyor. Aslında belkide İsrail ve Suriye arasında sürekli çatışma eşiğinde olunmasına rağmen "vitrin olsun" diye gizli ya da açık barış görüşmeleri yapıldığı/yapılacağı haberlerinin çıkmasının ardında her iki tarafın da dünya kamuoyunda "barışı isteyen taraf" olma isteği var. Nitekim en son yaşanan sınır ihlali krizinin ve hemen ardından yazılan sayısız savaş senaryosunun üzerinden henüz bir hafta geçmişti ki eş zamanlı olarak hem İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres hem de İsrail Başbakanı Ehud Olmert "Suriye ile koşulsuz barışa hazırız" açıklamalarında bulundular. Amaç dünya kamuoyuna, inansa da inanmasa da "siz savaş çanlarına bakmayın ben aslında barıştan yanayım" mesajını vermek. İnandırıcılığı eser miktarda olan aynı mesajı Suriye’nin de zaman zaman verdiğine şahit olunuyor. Peki, neden her iki taraf da kameralar önünde "barış gönüllüsü" olmak için birbirleri ile yarışırken spotlar kapandığında çatışma kolluyorlar? Aslında cevap o kadar açık ve net ki. Çünkü barış, ne İsrail’in ne de Suriye’nin hem iç hem de dış politikalarında hiç mi hiç işlerine gelmiyor. Suriye’deki mevcut rejim zaten uzun yıllardır bölgesel her türlü çatışmadan ama illa da İsrail ile olan çatışmalardan besleniyor. Bir Son dönemde özellikle İngiltere’nin Eski Başbakanı Tony Blair’in arabulucu olarak atandığı Ortadoğu’da hızla estirilmeye başlanan diplomasi ve barış rüzgarlarının ardında yine savaş bulutlarının gizli olduğu açıkça görülüyor. dış düşman, bir güvenlik tehdidi olduğu sürece Esad yönetimi meşruiyetini perçinliyor, içerideki tehditleri bir nebze de olsun hasır altı edebiliyor. İşte bu nedenle İsrail ile çatışma eşiğinde olmak Esad rejimine 37 yıldır olduğu gibi bugün de büyük bir rant sağlıyor. Yönetici elitler çok iyi biliyor ki son derece parçalı bir toplumsal yapıya sahip olan Suriye’de halk, ancak ve ancak kendilerini topyekün bir tehdit altında hissettikleri zaman, kendi farklılıkları dışında kalan ortak bir düşmana sahip oldukları zaman bir arada kalabiliyorlar. Golan meselesi ise söz konusu duruma biçilmiş bir kaftan hazırlıyor. Suriye için 1967 Savaşı’ndan beri İsrail işgali altında olan Golan Tepeleri 40 yıllık bir kalp ağrısı ve hem Hafız hem de Beşşar Esad dönemlerinde Golan Tepeleri’ni geri alma rüyası yine aynı sebeplerle hep canlı tutulmaya çalışıldı. Yani Suriye’de oluşan düşman İsrail imajı ve düşmanla sürekli çatışma eşiğinde olma durumu, rejim tarafından her şart altında iç politikada kar Esad