02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

18 H. Miray VURMAY TUSAM Ortadoğu Araştırmaları Masası [email protected] Ortadoğu kaynıyor C S TRATEJİ gelen liderleri Şam’da ikamet ediyor ve Hamas’ın para ve askeri teçhizat akışının da yine Suriye üzerinden yapıldığı biliniyor. Bir anlamda Suriye Hamas’ın siyasi kalesi vazifesini görüyor. İşte bu noktada yine bir çelişki ile karşılaşıyoruz. Suriye’nin bu denli destek verdiği Hamas bilindiği üzere Müslüman Kardeşler (İhvanı Müslimin)’in Filistin kolu. Ve yine bilindiği üzere Müslüman Kardeşler tam 37 yıldır yani Hafız Esad’ın iktidara geldiği günden beri Suriye’de "rejim muhalifi" olarak kabul edilen yasaklı bir örgüt. Öyle ki Suriye Anayasası’na göre Müslüman Kardeşler’e üye olmanın cezası kati suretle idam. Hatta 1982 yılında Hama ve Humus şehirleri Müslüman Kardeşler’in kalesi oldukları gerekçesi ile bizzat Hafız Esad’ın emriyle bir gecede 25 binden fazla Suriyelinin hayatını kaybettiği bir askeri operasyonla yakılıp yıkılıp harabeye çevrildi. İşte Suriye’de böylesine bir konumda olan Müslüman Kardeşler’in Filistin kolu olmasına rağmen ortak düşman paydasında birleştikleri için Suriye Hamas’a kucak açtı. Hatta İkinci İntifada ile başlayan süreçte İsrail’e karşı düzenlediği seri saldırılarla adından söz ettirmeye başlayan Hamas’ın 2006 başında iktidara gelmesinin ardından Filistin’de yaşanan zincirleme gelişmelerle bugün her anlamda güç kaybetmiş olmasına rağmen Suriye Hamas’a verdiği desteği kesmedi. Çünkü Suriye biliyor ki güç kaybetmiş olsa da, giderek Gazze Şeridi’ne hapsedilmeye başlansa da Hamas halen İsrail’in kara listesinde üst sıralarda yer alıyor. İşte bu nedenle rejim muhalifi Müslüman Kardeşler’in Filistin’deki "kardeşi" olsa da İsrail, ABD ve El Fetih işbirliği ile yok edilmeye çalışılsa da Suriye’nin İsrail’e karşı yürüttüğü kurşunsuz savaşta Hamas, her şeye rağmen Suriye tarafından gözden çıkarılmıyor. Suriye ikinci cephe Lübnan’da da Filistin’de Hamas’a verdiği desteğin bir benzerini yine aynı taktik ve stratejilerle Hizbullah’a veriyor. Suriye Hizbullah’a verdiği destek ile yine "kurşun atmadan" İsrail ile savaşmış oluyor. Gerçi Hizbullah’ın zaten ideolojik anlamda bağlı olduğu İran’dan büyük oranda destek sağladığı ve zaten ülke içerisinde kendinden menkul bir güç odağı haline gelmiş olduğu için olsa gerek Suriye’nin desteğine Hamas kadar ihtiyacı yok. Zira Suriye’nin Hizbullah ile olan ilişkisi de Hamas kadar yüksek düzeylerde değil. Ancak yine de Hizbullah hem siyasi hem de askeri anlamda Suriye’den destek görüyor. İsrail’in 1982 yılında Lübnan’ı işgali sonrası filizlenen Hizbullah, İsrail işgali sürecinde Lübnan Şiilerinin yoğunlukla yaşadığı Güney Lübnan’da İran’ın da desteği ile birdenbire güçlendi. Hizbullah bu süreçte öyle kuvvetli bir şekilde örgütlendi ki İsrail’in Lübnan işgalinin kırılmasına ve 2000 yılında Lübnan’dan askerlerini çekmesine neden olarak İsrail’e karşı ilk zaferini kazandı. Hizbullah böylece İsrail’in en çok tehdit algıladığı örgüt haline geldi. Bu süreçte Hizbullah’ın bir yandan da siyasallaşarak Lübnan siyasetinin önemli bir parçası haline gelmesi İsrail’i iyiden iyiye kaygılandırdı. Nitekim İsrail geçen yıl yaşanan savaşta aldığı ağır darbeler ve Hizbullah karşısında aldığı ağır psikolojik yenilgiyle kaygılarında ne denli haklı olduğunu bir kez daha gördü. Yirmi yılı aşkın bir süredir İsrail’in kabusu durumunda olan Hizbullah’ın Suriye’nin İsrail’e karşı yürüttüğü kurşunsuz savaşta "yoldaşı" haline gelmesi hiç de şaşırtıcı olmasa gerek. Nitekim İsrail de bu durumun farkında olmalı ki geçen yılki savaş sırasında Suriye’ye gözdağı vermek için İsrail savaş uçakları Beşşar Esad’ın Lazkiye’deki yazlık sarayı üzerinde dakikalarca alçaktan uçuş yapmıştı. Y akın dönem siyasi tarihi çatışmalar, savaşlar ve iç savaşlarla yazılmış olan Ortadoğu’da gün geçmiyor ki yeni bir çatışma çıkmasın, eski çatışmaların alevi harlanmasın. Öyle ki her geçen gün çatışan taraflara bir yenisi eklenirken, çatışma haritası sınırlarını her geçen gün genişletirken yıllanmış sorunlar iyiden iyiye kronikleşiyor. Ancak Ortadoğu’nun bu karanlık tablosu apaçık bir şekilde gözler önündeyken başka bir ifade ile Ortadoğu’nun varsa eğer tek gerçeği savaş iken her biri en az savaşlar kadar yıllanmış olan siyasilerin dilinden "barış" sözcüğü de her nedense düşmek bilmiyor. Ne kadar ironik bir durum öyle değil mi? Baksanıza çatışma ve savaş alanları alabildiğine genişliyor, birileri okyanus ötelerinden kalkıp Ortadoğu’nun kaos çorbasında benim de tuzum olsun hatta bizzat çorbayı ben kaynatayım diyor, bölge sakinleri ise "ulusal birlik" sağlayalım, bağımsız devlet kuralım derken ülkelerini, toplumlarını bin bir parçaya bölüyor ya da bölünmesine seyirci kalıyor hem de "düşmanın" desteğiyle, birileri de "barışçıl" olduğunu iddia ettiği nükleer çalışmalarına tüm dünyaya rağmen devam ediyor ve bu kozla dosta düşmana meydan okuyor… Ama gazete manşetlerinden, siyasilerin dilinden içinde "barış" geçen tümceler hiç ama hiç eksik olmuyor. Taraflar gizli ya da açık birbirlerini barış görüşmelerine davet ediyor ya da çöpçatanın diplomatik versiyonu olan arabulucular vasıtası ile tarafsız bir bölgede yine barışa davet ediliyorlar. Ortadoğu’nun bahtını karalara çalan ellerin timsah gözyaşları ile "barış konferansları" düzenlemesi de cabası. Belki de en hayret verici ironi de bu noktada ortaya çıkıyor. Barışmak için masaya oturanlar ya da oturtulanlar masadan çoğu zaman ya "bir dahaki sefere inşallah" diyerek hiçbir sonuç almadan ya da daha kötüsü yeni bir savaş gerekçesi ile kılıçlarını kuşanarak kalkıyor. Barışa geçit yok İsrail 40 yıldır Suriye’nin Golan Tepeleri’ni işgal altında tutuyor. Bunun yanı sıra en sonuncusu Eylül 2007’de gerçekleşmiş olan hava sahası ihlallerinde ve zaman zaman da taciz uçuşlarında bulunuyor. Bu taciz uçuşları 2006 yazında yaşanan Hizbullahİsrail Savaşı sırasında olduğu gibi Başkanlık Sarayı üzerinde bile olabiliyor. yıldır Suriye’nin Golan Tepeleri’ni işgal altında tutuyor. Bunun yanı sıra en sonuncusu Eylül 2007’de gerçekleşmiş olan hava sahası ihlallerinde ve zaman zaman da taciz uçuşlarında bulunuyor. Bu taciz uçuşları 2006 yazında yaşanan Hizbullahİsrail Savaşı sırasında olduğu gibi Başkanlık Sarayı üzerinde bile olabiliyor. Suriye ise kağıt üzerinde halen savaş durumunda olduğu İsrail’e karşı iki farklı cephede örtülü bir savaş yürütüyor. Bu cephelerden ilki olan Filistin’de Hamas ile sıkı bir işbirliği yaparak İsrail ile deyim yerindeyse "kurşun atmadan" literatürdeki terimi ile "vekalet yolu ile" savaşıyor. Başta Halid Meşal olmak üzere Hamas’ın önde KURŞUNSUZ SAVAŞ İşte böylesine bir ortamda barış ve diplomasi rüzgarlarının estiği, iddia edilen Ortadoğu’da yaşananların karşılığı aslında sinir bozucu bir aldatmacadan kimi zaman da danışıklı dövüşten başka bir şey değil. Bu durumun en güzel örneklerinden biri şüphesiz ki son yıllarda İsrail ve Suriye arasında yaşanan gelişmeler. Bilindiği üzere İsrail 40 Olmert
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle