02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ÖRNEK OLAY: SIRBİSTAN Sırbıstan’a düzenlenen ABD hava saldırılarında radara yakalanmadığı iddia edilen F117 "Stealth" uçağının 29 Mart 1999’da Sırp güçlerince düşürülmesinin ardından Sırp ordusunun elektronik savaş donanımını gündeme getirmişti. Bunun ardından 7 Mayıs 1999’da Çin’in Belgrad Büyükelçiliği’nin ABD tarafından bombalanması dünyada büyük yankı uyandırmıştı. ABD tarafından yapılan resmi açıklamalarda, "ABD istihbaratının elindeki geçmiş tarihli harita bilgileriyle saldırının yapıldığı, mevcut bilgiye göre Çin Büyükelçiliği’nin koordinatlarının yanlış veriye dayandığı" belirtilmişti. Ancak Medyada konu çok farklı bir boyutta yer almıştı. Sırp lideri Miloseviç’in Çin Büyükelçiliği’nde saklandığı, NATO’nun elektronik istihbarat birimlerinin Sırp ordusuna ait elektronik haberleşmesine ait sinyallerin büyükelçilik üzerinden yapıldığını tespit ettikleri ve Sırp elektronik istihbaratının yine bu büyükelçilik yapısı içinden yönlendirilmesi nedeniyle bilinçli olarak bombalamanın yapıldığı" iddia edilmişti. Nitekim Defense & Foreign Affairs Strategic Policy adlı derginin KasımAralık 2005 tarihli sayısında konuyla ilgili bir makalede NATO kaynaklarına dayanılarak "bombalama eyleminin büyükelçiliğin, NATO’nun Cruise füze saldırılarını elektronik olarak izlediği ve hedefe etkin bir karşı önleme gerçekleştirdiği, Sırp ordusuna ait haberleşmelerin büyükelçilik üzerinden yeniden yönlendirdiği yönünde güçlü kanıtlara sahip olunması üzerine gerçekleştirildiği" belirtildi. Söz konusu makalede yine NATO kaynaklarına atfen "saldırının diğer amacının saldırı anında büyükelçilikte bulunan Miloseviç’in ortadan kaldırılması" olduğu iddia edildi. Dünyanın askeri alanda en ileri teknolojiyi kullanan ABD’nin savaş yöntemlerinin neler olduğu konusunda Çin’in böylesi bir elektronik faaliyete girmesi anlaşılabilir nedendir ve bu çalışmasını da doğal olarak savaşın sürdüğü bir coğrafyada gerçek şartlar altında gerçekleştirmesi akıllıcadır. Konunun ABD tarafından da anlaşılır bir tarafı bulunur: Savaş anında kendisine yönelik tespit ettiği düşmanca bir tutumu bertaraf etmek için her yolu deneyecektir; buna bir büyükelçilik binasının bombalanması da dahildir. ABD’nin küresel güç mücadelesi içinde bulunduğu rakiplerine bu anlamda verdiği mesaj Çin Büyükelçiliği’nin vurulması ile net bir şekilde ortaya konmuş gözüküyor. C S TRATEJİ Türk askeri heyeti Lübnan’da limanı inceliyor... 11 ve "Nasrullah’ın yerinin Türkiye tarafından verilen bilgiyle öğrenilmesi" süreçlerinin paralel gelişimi, Türkiye ile ilgili üçüncü taraflarca yürütülen bir "Halkla İlişkiler" süreci gibi gözüküyor. Bu sürece Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün kaçırılan İsrail askerlerinin ailelerini ziyaretinin basına yansımasını da dahil etmek mümkündür. Bu gelişmeler çerçevesinde iktidarın ve iktidar partisinin izlediği bölgesel siyasetin ilgili taraflarca nasıl algılandığı ve izlendiği açıkça görülüyor. Türk Hükümeti’nin kamuoyuna açıkladığı ve iktidar partisinin tabanına yönelik olarak izlediği siyasetin tam da karşıtı bir eylemler bütünlüğü içinde olduğu yönünde bir izlenim ortaya çıkıyor. TÜRKİYE’YE YÖNELİK YAKLAŞIM İsrail sıcak çatışma sürecinde bu aşamada İran’a (bu noktada Suriye de benzer olarak ele alınabilir) ve hedeflerine yönelik bir eyleme girişmedi. Ancak gerekli gördüğü anda müdahalede bulunacağı olası hedeflerin neler olabileceği sinyallerini de açıkça verdi. Bu hedefler örneğin İran için askeri bir seçenek olarak ortaya çıkarken Türkiye için de siyasi ve "Halkla İlişkiler" zemininde olacaktır. Türkiye ayrıca BM’nin Lübnan Barış Gücü’nde fiilen yer alma yönündeki kararının ardından askeri birliklerinin bölgede konuşlanmasını takiben farklı odakların değişik ilgi alanlarına da girmiş bulunuyor. Türkiye artık salt "imaj" ve Halkla İlişkiler" gibi sivil değil ayrıca askeri bir ilginin de konusudur. Son savaşta da görüldüğü gibi Türkiye’nin imaj ve "Halkal İlişkiler" konusunda yetersiz kaldığı değerlendirmesi yapılabilir. Bu halde de, askeri varlığını fiilen konuşlandırmasının ardından bölgede yaşanacak olası gelişmeler karşısında nasıl bir tutum takınacağı ve bu tutumunun ne kadar başarılı olacağı şüphesi gündeme geliyor. Askeri operasyonların doğası gereği ciddi riskleri bünyesinde barındırdığı açık. Nitekim profesyonel olarak belirli alanlarda uzmanlaşmış bir Türk askeri birliğinin Kuzey Irak’ta yaşadığı tecrübe belleklerdeki tazeliğini koruyor. Basına yansıyan bilgilerden bu birliğe mensup askerlerin akıbeti konusunda yaklaşık üç gün boyunca haber alınamamıştı. Türkiye’nin karmaşık ilişkiler ağlarının örülü olduğu Lübnan coğrafyasında karşılaşacağı siyasi ve askeri sorunlar güncelliğini koruyor. Ve aynı zamanda olası çözümleriyle ilgili belirsizlikler de varlığını koruyor. Türkiye’nin kriz yönetmeyle ilgili sıkıntılar yaşadığı da biliniyor. Türkiye’de bu konuda kendi kurumları arasında koordinasyon ve bilgi eksikliği olduğu, gerekli altyapıyı oluşturan mekanizmalarda sorunlar yaşadığı görülüyor. Türkiye son dönemde bölgesel süreçlerde gerekli şekilde uyarılmış gözüküyor: Ortadoğu’da güçler dengesinde izlenen her bir siyasetin ve eylemin her zaman birden fazla hedefe ulaşması olanaklıdır. Türkiye, bölgesel oyuncularla ilişkilerinde son örneklerde de görüldüğü gibi, uzun vadeli ve akılcı adımlar atmak zorundadır. Bu türlü bir yaklaşım özellikle Türkiye’nin bölgede askeri birlik konuşlandırma sürecinde önemlidir. Ortadoğu’da, adı Barış Gücü de olsa, çatışma bölgesinde askeri birlik bulundurmak yalnızca bir bayrak gösterme olayı olmaktan uzaktır. Bunu da en iyi operasyon alanın kendi gerçekleriyle yüz yüze gelen ve cephe hattını oluşturanlar bilir. NASRALLAH VE TÜRKİYE İsrailHizbullah Savaşı’nda İsrail ordusunun kayıplarının yükseldiği ve ordunun savaş nedeni olan hedeflere ulaşmada zorlandığı yönündeki eleştirilerin arttığı bir dönemde Hizbullah lideri Nasrullah’ın İran’ın Beyrut Büyükelçiliği’nde bulunduğu yönünde haberlerin basında yer alması İsrail’in buraya bir saldırı gerçekleştirme ihtimalini değerlendirdiği şeklinde düşünülebilir. Çin örneğinde olduğu gibi İran da büyük ve ezeli düşman olarak gördüğü İsrail’in askeri teknolojisi ile ilgili gelişmeleri sıcak çatışma ortamında izlemekten çekinmemiş olabilir. İsrail’in de savaşın gidişatı içinde elde ettiği bilgiler ve değerlendirmeler çerçevesinde İran’ın bu yöndeki faaliyetlerini tespiti olasıdır. Bu durumda İsrail’in İran Büyükelçiliği’ne olası bir saldırı için gerekli olan meşruiyeti yaratması zorunludur. Yine Çin örneğinde olduğu gibi İsrail de savaşın esas hedeflerinden birisi olarak ortaya koyduğu Nasrullah’ın ortadan kaldırılması yönündeki amacını gerçekleştirme adına böylesi bir planlamaya gitmiş olabilir. Yine savaş sonrası yapılan ilk açıklamalar ve değerlendirmeler ışığında İran’ın İsrail’e karşı güçlü bir önleyici elektronik savaş yürüttüğü anlaşılıyor. İran Büyükelçiliği’ne yönelik olası bir saldırı bu anlamda İran’a verilecek güçlü bir mesaj içerecektir. Ancak burada dikkat çeken nokta Nasrullah’ın büyükelçilikte bulunduğu yönündeki bilginin Türkiye tarafından sağlandığı yönünde ilk olarak İsrail’de ortaya çıkan iddialardır. Türkiye’nin Ortadoğu’da daha aktif bir dış siyaset izlemek için yoğun çaba sarf ettiği ve hükümetin de İran, Hizbullah ve Hamas’a karşı sempatik olarak algılanabilecek açık tavırlar sergilediği bir dönemde çatışmanın içine Türkiye’nin bu şekilde dahil edilmesi anlamlıdır. Nasrullah’ın çatışmanın taraflarından birisine ihbar edilmesinde Türkiye’nin adının olaya dahli, İsrail’in bir taşla ikiden fazla kuş vurma girişimi olarak değerlendirilebilir. Buradaki amaçlardan birisi siyasi olarak İran’la ve bölgesel örgütlerle olumlu ilişkiler yaşayan Türkiye’nin bu politikalarını engelleme amacı güdülmesi olabilir. ABD’nin bölgesel politikalarına karşı tezler geliştiren ve bu anlamda ciddi bir mücadele içinde olan İran’ın Türkiye ile iyi ilişkiler gerçekleştirmek istediği bir sürecin engellenmesi hem ABD’ye hem de İsrail’e fayda sağlar. Yine tam da bu dönemde İran ve Suriye’ye ait uçakların İsrail ve ABD’den gelen askeri mühimmat taşıdıkları ve Türk makamlarınca aramaya tabii tutuldukları yönündeki Türk medyasında haberler yer aldı. Bu haberler NasrullahTürkiye, İranTürkiye arasında ilişkilerin seyriyle ilgili iddiaları besleyecek ve güçlendirecek niteliktedir. "Uçakların İsrail ve ABD tarafından verilen bilgiler doğrultusunda Türkiye tarafından kontrolü"
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle