02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

nefdik” yani “canımız, kanımız sana feda” anlamına gelen sözler artık Arapça konuşulan hemen her yerde sonuna “ya Nasrallah” eklenerek söyleniyor. Ortadoğu’da özellikle de Suriye ve Lübnan gibi işgal altında toprakları bulunan ya da Filistin gibi tamamen işgal altında olan ülkelerde, halkın milli duygularını her daim canlı tutmak çok önemlidir. Bunun için de sokak aralarında kurulan tezgahlarda Arap Milliyetçiliği’nin doruk noktası olarak kabul edilen Mısır’ın ve tüm Arapların efsanevi lideri Cemal Abdül Nasır başta olmak üzere direniş sembolü olarak görülen Che Guevara, Fidel Castro, Nelson Mandela ve hayatının son zamanlarında neden olduğu büyük tartışmalara rağmen Yaser Arafat’ın boy boy posterleri ve içerisinde yine direniş ve özgürlük temaları bulunan marş kasetleri, cd’leri satılır. Son günlerde bu tezgahları Nasrallah’ın dev posterleri ve El Manar televizyonundan İsrail’e meydan okuduğu konuşmalarının yer aldığı cd’ler süslüyor. Bu noktada Nasrallah’ın bilerek ya da bilmeyerek ortaya koyduğu psikolojik etkilerden de bahsetmek gerekiyor. Titizlikle seçilmiş sözcükler ve her biri epik bir tiyatro oyununu andıran vurgu ve tonlamalarıyla oldukça etkili bir hitabet gücü olan Nasralah’ın bu özelliği Batı zihniyetindeki “cahil ve aciz” Arap profilini sarsan sistematik bir psikolojik harekatın parçası gibi görünüyor. Hele de her konuşmasında, özellikle de İsrail’e meydan okuduğu “ünlü” El Manar konuşmalarında yüzünden hiç eksilmeyen “sinir bozucu” gülümsemesi bir yandan halkına cesaret aşılarken, karşı tarafı oldukça rahatsız ediyor olmalı. Oldukça uzun tuttuğu konuşmalarında satır aralarında latife yapmayı da ihmal etmeyen Nasrallah’ın konuşmaları psikolojik ve sosyolojik olarak mercek altına alındığında gözlerden kaçmayan bir diğer önemli nokta da muadillerine göre son derece entelektüel bir üslup kullanıyor olması. Tüm bu özellikleri bir araya getirdiğimizde Nasrallah’ın ve Hizbullah’ının neden bu kadar popüler olduğunu daha net anlayabiliyoruz. C S TRATEJİ 17 Lübnan Başbakanı Fuat Sinyori YENİ(DEN) ARAP MİLLİYETÇİLİĞİ Mİ? Bir anda Arap dünyasının beklenen lideri olan Nasrallah, her geçen gün popülaritesini artırırken Araplar arasında yeni bir tartışmayı da beraberinde getirdi. Yıllardır liderlik özlemi çeken Araplar, Yıllardır Yaser Arafat posterlerinin satıldığı Arap ülkelerinde bunun yerini Nasrallah posterleri, konuşma cd ve videoları aldı. Arap milliyetçileri doğan erkek çocukların adını bile Hasan Nasrallah koymaya başladı. genel anlamda “Arap uyanışı”nı tetikleyecek ve hareketi sevk ve idare edecek bir lider arayışı içerisindeydi. İçine düştükleri durumdan daha açık bir ifade ile uzun yıllardır maruz kaldıkları siyasi ve toplumsal baskılardan, istikrarsızlıktan, sefaletten kendilerini kurtaracak bir lider bekleyen Araplar için “Şeyh Hasan Nasrallah” kelimenin tam anlamıyla düşünsel bir devrim etkisi yarattı. Nasrallah’a ve Hizbullah’a gösterilen yoğun ilgi, Arapların, hem ABD ve İsrail’e hem de kendilerini yöneten diktatör ya da yarı diktatörlere karşı yıllar yılı içlerinde biriken öfke ve nefretin dışa vurumu oldu bir anlamda. Bu bağlamda, Lübnan’da yaşanılanlardan sonra Arap dünyasında beklenmedik bir hareketlenme meydan geldi. Yönetimlerin aldığı karşıt duruşlara rağmen halk, izinli izinsiz gösteriler yapmaya ve Hizbullah’a Lübnan halkına “yanınızdayız” mesajı vermeye çalıştı. Durmak bilmeyen günden güne artan gösteriler, Arap medyasında yeni bir Arap uyanışının ayak sesleri olarak nitelendirildi. Bu bağlamda bir sokak analizi yapıldığında “Arap uyanışı”ndan bahsetmek mümkün ancak bu noktada tartışılması gereken asıl konu sözü edilen uyanışın sürekliliği ve gerçek bir uyanış hareketi olup olmadığıdır. Bu bağlamda, bir bütün olarak ele alındığında yine genetik şifrelerinde baskın olan “bu da gelir, bu da geçer, bu da unutulur” felsefesinden hareket etmeleri kuvvetle muhtemel olan Araplar için Lübnan’da yaşanan bu son savaş uzun vadede Altı Gün Savaşları’ndan, Yom Kipur Savaşı’ndan, ABD’nin Irak’ı işgalinden çok da farklı sonuçlar doğurmayacaktır. Gündelik yaşayan, anlık tepkiler vermeye programlanmış olan Arap halkı için tarihte yaşanan diğer örneklerde olduğu üzere bu seferki biraz daha uzun soluklu olacağa benziyorsa da reflektif bir hareketlenmeden ileri gidemeyecektir. Ancak hiç şüphe yok ki Hizbullah’ın ve Nasrallah’ın estirdiği fırtına bir süre daha esmeye devam edecek ama eninde sonunda bu da “rüzgar gibi geçti”lerin arasındaki yerini alacaktır. Daha açık bir ifadeyle tarihi tecrübeler ile sabittir ki uyanan Arap Milliyetçiliği, sular durulduktan sonra derin uykusuna kaldığı yerden devam edecektir… B irleşmiş Milletler (BM)’nin 1701 nolu kararında terim olarak geçmese de, söz konusu kararla fiili bir ateşkes ilan edildi. Söz konusu ateşkesin silahlara veda mı yoksa kısa bir ara mı olduğu henüz netleşmese de, hatta İsrail “işine geldiği” zaman sözde ateşkesi tanımazlıktan gelse de bu sorunun cevabını bulmak biraz zaman alacak gibi görünüyor. Özellikle İsrail’den bakınca “ateşkes” ile uzunca bir savaş filmine yalnızca bir “reklam arası” verilmiş olduğu hissi uyanıyor. Nasrallah, Arap milliyetçilerinin yeni gözdesi olarak öne çıkıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle