26 Haziran 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ve füze denemelerinin amacı, ilgili ülkelerle müzakere yapılırken daha çok avantaj kazanmaktı. Ancak sonunda avantaj kazanma bir yana, Çin’in Kuzey Kore üzerindeki etkisi daha da arttı. Tüm bunların ışığında, Kuzey Kore’nin belirsiz dış politikası karşısında Çin’in bu ülkeye yönelik politikası ne derece etkili olabilir? Kasım 2005’ten beri Kuzey Kore’nin tutumundan dolayı askıya alınan "Altılı Görüşme"nin tekrar başlatılması için Pekin’in baskısı yeterli mi? Bunların cevabının şimdi verilmesi zordur. 1695 No’lu kararnameden sonra bunun tahmin edilmesi daha da güçleşmiştir. Üstelik Çin’in Kuzey Kore üzerine daha fazla gitmesi bazı olumsuz reaksiyonlar yaratabilir. Pyongyang yönetimi zaman zaman "savaş başlarsa çevredeki büyük devletler de nasibini alacaktır" sözüyle imalı bir şekilde Çin’i uyarmaktadır. Bu bağlamda Çin’in mevcut Kuzey Kore politikasını sürdürmeye devam edeceği muhtemeldir. ÇİN’İN KUZEY KORE KAYGISI Çin, 1860 yılından önce bütün Doğu Asya’nın hegemonyası idi; Han Sülâlesi (M.Ö. 206M.S. 8), Tang Sülâlesi (618906), Yüan Sülâlesi (12711368) ve Qing Sülâlesi (16441911) dönemlerinde, dönemsel olarak Kore Yarımadası’ndaki hâkimiyetleri kendi idaresine bağlamıştı. Ancak 1860 yılından sonra, kuzeyden Çarlık Rusya’nın yükselişi ve doğusunda Meiji Restorasyonu’yla yükselen Japonya’ya karşı Çin’in otoritesi yıkılmıştı. Yeni yükselen güç olan Japonya 18941895 yıllarında mevcut hegemon güç olan Çin’e karşı yapılan savaşı kazanarak Kore Yarımadası’na ve Tayvan’a el koymuştu. Japonya’nın 19041905 yıllarında Rusya’yı mağlup etmesiyle Kore Yarımadası tamamen Japonya’nın idaresi altına girmişti. Bu durum Ağustos 1945’te değişmiş ve Japonya’nın teslim olmasıyla yarımadanın kuzeyi Sovyetler Birliği, güneyi ise ABD tarafından işgal edilmişti. Kore Savaşı’nın bitiminde ülke 38. paralelden ikiye bölünmüş, güneye kapitalist Cintao demokrasi ve kuzeye de komünist bir hükümet yerleşmişti. Kuzey’in Güney’e saldırmasıyla meydan gelen Kore Savaşı Çin’in tekrar yarımadaya girmesine vesile olmuştu. Çin, Kuzey Kore’ye destek vermek için yarımadaya iki milyon asker göndermişti. Savaşın sona ermesinden sonra ÇinKuzey Kore arasında "kan ile oluşturulmuş kardeşlik" ilişkisi kurulmuştu. Soğuk Savaş boyunca devam eden bu ilişkide, Çin’in 1980’li yıllarda başlatttığı reformu ve 1993 yılında Çin’in Güney Kore’yi tanımasıyla pürüzler yaşanmaya başlamıştı. Çin, Kuzey Kore’ye asker göndermenin bedelini ağır ödemişti. Bugün de ekonomik yardımlarla Kuzey Kore’nin kalkınmasına katkıda bulunmaktadır. Bunun karşılığında Çin, Kore Yarımadası’ndaki çıkarlarını sağlamaya çalışmaktadır. Ancak Kuzey Kore, Çin’in yardımıyla kendi askerî gücünü artırarak bölgede daha çok istikrarsızlık yaratmaya devam etmektedir. Bu gelişmeler, ABD’nin Asya Pasifik’te 100 bin asker konuşlandırmasına ve ABDJaponya stratejik ittifakının daha da güçlenmesine sebep olmaktadır. Durum daha da gerginleştiğinde ABD ve bölge müttefiklerinin birlikte Kuzey Kore’ye saldırmayacağı hakkında kimse söz veremez. Ayrıca Kuzey Kore Japonya’nın normal bir ülkeye dönüşüm adımlarının hızlanmasına yardım etmektedir. Japonya’daki Çin karşıtı faaliyetlerini körüklemekte ve Japonya Başbakanı Koizumi’nin politikasını haklı çıkarmaktadır. Kuzey Kore’nin son füze denemesinden sonra Japonya üst düzey yöneticileri "önleyici vuruş" doktrinini dile getirerek Japonya’nın kendi güvenliği için bu hakkı saklı tutmasını önermektedir. Zaten son yıllarda Japon hükümeti aldığı kararlar ile anayasasındaki engelleri kaldırmış durumdadır. Bu gelişmeler doğal olarak Çin’in Kuzeydoğu Asya’daki çıkarlarını riske sokmaktadır. Rusya da Uzakdoğu bölgesinin sorumsuz bir Kore’nin nükleer silahlarının tehdidi altında kalmasını ve bundan dolayı ABDJaponya askerî ittifakını istemez. Bu nedenle Kuzey Kore meselesinde Moskova ile Pekin aynı tutum içerisindedir. Pekin, öteden beri Kuzey Kore’nin kitle imha silahları üretmesine karşı ve Kore Yarımadası’nın nükleer silahlardan arındırılmasını savunmaktadır. Kuzey Kore’nin kitle imha silahı tehdidi Çin’in kuzeydoğu bölgesine zarar vereceği gibi bu tehdit, Japonya ve Tayvan’ın kendi nükleer silahlarını geliştirmesine sebep olabilecektir. Güney Kore de bu tür bir girişimde bulunabilir. Nitekim bu ülkeler nükleer silah üretme kapasitesine sahiptirler. Bu durumda Çin, Rusya, Japonya, Güney Kore, Pakistan ve Hindistan gibi nükleer silahlara sahip olan ülkelerin tam ortasında kalacaktır. Bu gelişmeler Çin’in Soğuk Savaş’tan bu yana en büyük güvenlik sorununu yaratacaktır. Çin son yıllardaki ekonomik kalkınmasını tamamen çevresel güvenlik ortamına borçludur. Bu nedenle Kuzey Kore’nin nükleer silahlardan arındırılması Pekin’in mutlak seçeneğidir. Çin, Kuzey Kore’ye yönelik daha fazla baskı yapabilecek kapasiteye sahiptir. Ancak Kuzey Kore yönetiminin çökmesinden de endişelidir. Kuzey Kore, Çin ile aynı ideolojiyi paylaşan nadir ülkelerden biridir. Çin’den dolayı bu ülkenin yıkılışı siyasî ve etik bakımdan kabul edilemez. Kuzey Kore hâkimiyetinin yıkılışı milyonlarca Korelinin Çin sınırına akın etmesine yol açabilir. Diğer yandan Kuzey Kore rejiminin çökmesiyle Çin’in istemediği iki Kore’nin bütünleşmesi söz konusu olacaktır. Gelişmeler siyasî ve ekonomik avantaja sahip olan Güney Kore’nin iki Kore’yi bütünleştirebileceğini göstermektedir. Bu durumda, Çinli askerlerin Kore Savaşı sırasında akan kanı boşa akmış olacak, Çin stratejik önemi olan bu tampon C S TRATEJİ 19 bölgeyi kaybedecek ve Güney Kore’nin müttefiki ABD ile komşu olacaktır. Ayrıca iki Kore’nin birleşmesi sonucunda nüfusu, ekonomik gücü, nükleer silahları, orta ve uzun menzilli füzeleri ve Batı tarafından desteklenen demokratik rejim ile ortaya çıkan yeni bir Kore de Çin’in bölge menfaatine uymayabilir. Çin, hem Kuzey Kore’nin istikrarını istemektedir hem de nükleer silahların yayılmasından endişelidir. Buna yönelik sürdürmeye çalıştığı politikalarını dengeli tutabilmesi için Pekin, her bedele katlanarak Kuzey Kore’nin sorumlu bir devlete dönüşmesini beklemektedir. Ancak Pyongyang yönetiminin uyguladığı mevcut politika, Pekin’i bu iki politikadan birini tercih etmeye zorlamaktadır. 1975’te Kuzey Vietnam, Güney Vietnam’ı kendi hâkimiyetine aldıktan sonra birleşik Vietnam hükümeti vücuda gelmişti. Ancak bu yönetim öteden beri Kuzey Vietnam yönetimine destek veren Çin’e karşı düşmanca tavrını sergilemekten çekinmemişti ve nihayet 1979’da VietnamÇin arasında silahlı çatışmalar yaşanmıştı. Birleşmiş Kore devleti ilerde Vietnamlıların yaptığı gibi Çin’e karşı tavır alabilir. Çünkü son zamanlarda her iki Kore’de de milliyetçilik yükselmektedir. Japonya’nın işgalini yüksek sesle kınamaya çalışan Koreliler ilerde tarihin değişik dönemlerinde Kore Yarımadası’nı kendi hâkimiyetine alan Çin’i de kınayabilir. Dolayısıyla Güney KoreÇin arasında tarihsel anlaşmazlıklardan dolayı bugün ikili problemler hala devam etmektedir. Sonuç olarak Kuzey Kore sorunu Çin’in ilgilenmek zorunda olduğu bir problemdir. Ancak Kuzey Kore yönetiminin sürdürdüğü "şantaj" politikası, Çin’in menfaatine zarar vermekle birlikte çözüm politikasını da ikilemli bir konuma sokmaktadır. Çin’in, sürdürmekte olduğu politikasının aksi tepki yaratmaması ve mevcut durumun korunması için daha akılcı bir dış politika stratejisine ihtiyacı vardır. Çünkü Çin’in çıkarını sağlamaya çalışan mevcut politikası Kuzey Kore’yi daha da cesaretlendiriyor. Kim Jongil
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle